'bir gün padişah uykusunda mana görür ve uyanınca sadrazamına: "kalk gidiyoruz" der. tedbil-i kıyafet giyinip rüyasında gördüğü yere, şimdiki unkapanı'nda bir yerlere gelirler. geldikleri yerde yaşlı bir adamın ölmüş olduğunu görürler. cenazeyi, hem padişahı tanıyacak insanların olmadığı hem de güzel bir cami olan fatih camii'ne kaldırırlar ve etrafa bu adamın kim olduğunu sorarlar.
kimi der ki: "sarhoşun tekiydi. ne zaman müslüman mahallesine şarapçı girdiğini görse elindeki tüm şarapları alırdı."
kimi der ki: "kadın düşkününün tekiydi. çok zaman evine o malum kadınları alırken gördük"
kimisi der ki: "camide hiç görmezdik, binamazın teki idi."
sonrada sorup soruşturup evini bulurlar ve karısıyla konuşurlar. işin iç yüzünü karısı anlatır: "benim kocam müslüman mahallesine içki girdiğini görünce hepsini kendisi alıp dökerdi, müslümanları bir kereliğine daha içki içmekten alıkoyduk derdi."
- peki kadınlar?
- onları da parasını verip eve alırdı. ben onlara kıssalar, mavallar okurdum. çoğunu da kurtarmıştır.
- iyi ama hiç namaz kılmaz diyorlar?
- o her namazını ayrı bir camide kılardı. çoğunlukla da uzaktaki camilere giderdi. buradaki camiye seyrek uğrardı.
- iyi ama herkes onu kötü biliyor. bir gün ölecek olsa cesedinin ortada kalacağını hiç düşünmedi mi?
- düşünmez olur mu? ben ona derdim, bey insanlar seni hep yanlış tanıyor bir gün başına birşey gelse kim sana sahip çıkacak derdim.
- peki o ne derdi?
- ne diyecek, "hanım!" derdi: "padişahın işi ne?"'
* alıntıdır
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?