(bkz: #37484) yurdum ilaçlama yapmadığı ve raid de bana sponsor olmadığı için hala haftada 2 kere ava çıktığım yaratıktır
4. katta kaldığım için bunlar aşağı katlarda level kasılıp geliyor, final boss gibi bekliyorum. Artık hiç vurmaya da uğraşmıyorum direkt üstüne kolonya sıkıyorum boğularak ölüyorlar
Sadece ellerim ve yüzüm açık uyusam da bu onları durdurmuyor, misafir umduğunu değil bulduğunu yer hesabı. Parmaklarım kreşte bulduğu her şeyi elleyen siğilli çocuklar gibi oldu abi.
Normalde araştırma ve gözlemlerime göre bir gün sokarsa sonraki 3 gün rahatım. Ama bugünkü sivrinin aç gözlülüğünü -dün yüzümü 4 kere ısırmasından- fark ettiğim için tuzak kurdum. Kolumu bacağımı sokak lambasının ışığı altına koydum. Ama bi güzel kokmuştur ona var ya
Gördüğüm en obez sivrinin anısına 🥀
(bkz: #38344) sorusu için güzel bir çözümdür. Kelime anlamı farkındalıktır ve farklı ideolojilerde farklı şekillerde pratikleri vardır. Şahsen budizmdeki halini pek bilmiyorum, günümüzde daha çok stoacılık felsefesiyle birlikte anılır.
Kendi günlük hayatımda yıllardır uyguluyorum. Temel mantığı duygu dünyanı olduğu gibi kabul etmek ve duyguları kovmamak, ertelememek ve onları yaşamaktır. Hayatta olduğu gibi duygularda da sadeliği ön plana çıkarmak amaçlanır. Örneğin bazı duygular doğası gereği diğerlerinden daha uzun sürebilir veya daha acı olabilir. Bunun doğal sonucu olarak kendinize bu kadar uzun sürdüğü ve acı çektiğiniz için öfkelenebilir, hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Bunları tanımlamak "evet, buradayım ve bunu yaşıyorum" demek ve duyguları olabildiğince sade haliyle kabul etmek önemli olan kısmıdır.

Duygunun etkisi geçtikten sonra geriye dönme yöntemiyle duygunun orijinine gitmek gerekir. Örneğin yere biri çöp attığı için sinirlendiniz ve kendinize sordunuz: "Bu olaya neden sinirlendim?". Cevap da "çünkü bence bu sığırlık." olsun. "Peki benim için sığır ne demek?" dediniz ve "Yaşadığın çevreyi temiz tutmamak sığırlıktır." şeklinde bir yanıt buldunuz. Peki ama neden sinirlendiniz? "Çünkü onlar yüzünden ben temiz bir çevrede yaşayamıyorum dolayısıyla aslında hak ettiğim hayata sahip olamıyorum."
Böylece yere çöp atan birine karşı öfkenizin, aslında hak ettiğiniz hayatı yaşayamamanızdan doğduğunu anlarsınız.
Bu geriye dönme yöntemi bütün duygular ve onların orijini için uygulanabilir. Amaç çözüm bulmak değil duyguyu olduğu haliyle kabul etmek ve onu anlamaktır. Bunu yapmak, duygular üzerinizdeki kontrolünüzü çok arttırır ve küçük bir olayın bütün gününüzü mahvetmesini engeller.

ayrıca kısa bir okuma yapmak isterseniz: https://donaldrobertson.name/2019/09/17/stoic-mindfulness-in-a-nutshell/
Kendi günlük hayatımda yıllardır uyguluyorum. Temel mantığı duygu dünyanı olduğu gibi kabul etmek ve duyguları kovmamak, ertelememek ve onları yaşamaktır. Hayatta olduğu gibi duygularda da sadeliği ön plana çıkarmak amaçlanır. Örneğin bazı duygular doğası gereği diğerlerinden daha uzun sürebilir veya daha acı olabilir. Bunun doğal sonucu olarak kendinize bu kadar uzun sürdüğü ve acı çektiğiniz için öfkelenebilir, hayal kırıklığı yaşayabilirsiniz. Bunları tanımlamak "evet, buradayım ve bunu yaşıyorum" demek ve duyguları olabildiğince sade haliyle kabul etmek önemli olan kısmıdır.

Duygunun etkisi geçtikten sonra geriye dönme yöntemiyle duygunun orijinine gitmek gerekir. Örneğin yere biri çöp attığı için sinirlendiniz ve kendinize sordunuz: "Bu olaya neden sinirlendim?". Cevap da "çünkü bence bu sığırlık." olsun. "Peki benim için sığır ne demek?" dediniz ve "Yaşadığın çevreyi temiz tutmamak sığırlıktır." şeklinde bir yanıt buldunuz. Peki ama neden sinirlendiniz? "Çünkü onlar yüzünden ben temiz bir çevrede yaşayamıyorum dolayısıyla aslında hak ettiğim hayata sahip olamıyorum."
Böylece yere çöp atan birine karşı öfkenizin, aslında hak ettiğiniz hayatı yaşayamamanızdan doğduğunu anlarsınız.
Bu geriye dönme yöntemi bütün duygular ve onların orijini için uygulanabilir. Amaç çözüm bulmak değil duyguyu olduğu haliyle kabul etmek ve onu anlamaktır. Bunu yapmak, duygular üzerinizdeki kontrolünüzü çok arttırır ve küçük bir olayın bütün gününüzü mahvetmesini engeller.

ayrıca kısa bir okuma yapmak isterseniz: https://donaldrobertson.name/2019/09/17/stoic-mindfulness-in-a-nutshell/
Aklınızı gereğinden fazla meşgul eden meseleyi, nasıl yeniden normal düşünme standartlarınıza oturtup kendi rutin hayatınıza dönebiliyorsunuz?
Artık öyle bir noktadayım ki, “sağlık olsun” deyip geçemediğim konular bile var. Elimden geleni yapıyorum, hatta normalde asla yapmam dediğim şeylere bile girişiyorum; oldurmak için resmen cambazlık yapıyorum… ama ne oluyor? Yine olmuyor. Yani anlayacağınız gerçekten de sağlık olsun :)
Zor günlerden geçenlerin bildiği bir şey vardır:
İnsanı yıpratan, hatta yer yer hasar bırakan dönemlerin bile bir noktada geçici olduğunu fark edersin. Gelmeyecek gibi duran iyi günlere bile zamanla alışabileceğini, hatta kendini yeniden kurabileceğini öğrenirsin. Bu süreç, her şeye rağmen insanı büyüten ve olgunlaştıran bir döneme dönüşür.
Ve yine zor günlerden geçenler şunu bilir:
Hayatında seni seven insanlar olsa bile bazı şeyler vardır ki tek yaşanır, tek atlatılır. Anlaşılmadığını hissettikçe daha fazla yıpranmak yerine, bir süre sonra bu gerçeği kabullenmeyi öğrenirsin. İşte o kabulleniş, insanı hem güçlendiren hem de özgürleştiren bir eşiğe dönüşür.
İnsanı yıpratan, hatta yer yer hasar bırakan dönemlerin bile bir noktada geçici olduğunu fark edersin. Gelmeyecek gibi duran iyi günlere bile zamanla alışabileceğini, hatta kendini yeniden kurabileceğini öğrenirsin. Bu süreç, her şeye rağmen insanı büyüten ve olgunlaştıran bir döneme dönüşür.
Ve yine zor günlerden geçenler şunu bilir:
Hayatında seni seven insanlar olsa bile bazı şeyler vardır ki tek yaşanır, tek atlatılır. Anlaşılmadığını hissettikçe daha fazla yıpranmak yerine, bir süre sonra bu gerçeği kabullenmeyi öğrenirsin. İşte o kabulleniş, insanı hem güçlendiren hem de özgürleştiren bir eşiğe dönüşür.
Lisede en arka sırada şöyle bir yarım ders uyuyup teneffüste arka dörtlüyle biraz makara çevirmek hiç de fena olmaz
Paulaner salvator. Şişe tasarımıyla, çok yumuşak ve hazımsızlık yapmayan içimiyle, hafif meyve aromasıyla 10/10.
9. sınıfta öğretmen bir aile dostumuz tarafından bana hediye edilen steteskopum. Kendisine de gururla anlattığı hekim olmuş bir öğrencisi tarafından hediye edilmiş. çok duygulanarak ve de büyük bir heyecanla kabul etmiş, eve gelir gelmez de hep görebileceğim bir yere asmıştım. Her baktığımda içim kıpır kıpır olur ve hep daha büyük motivasyonla yola devam ederdim. O sihirliydi benim için. Şimdilerdeki steteskopum da çok güzel ama onun yerini hiçbiri tutamayacak. Hiç kullanmadım, kullanmaya da kıyamadım. Hâlâ evde aynı yerde asılı ve hâlâ her gittiğimde kendisine uzun uzun bakıyorum ve her baktığımda içimde daha çok kelebek kanatlanıyor. Kim bilir, belki de gerçekten sihirlidir?
Evde en son 5. Sınıfta aldığım demirden model arabalarım. Daha yeni yeni eve gelen misafir çocuklarına vermeye başladım. Çocukluğumda tek oyuncaklarım onlardı ve şuan başka çocuklar oynarken zarar verecek diye aklım gidiyor
Kapısının üstünde anahtar olmayan ev köy evi değildir
Bazen ayağınız ısınmaz. Üstünde yorgan olur, battaniye olur ama ısınmaz. İnsanın uyuması için ortamın soğuk olması gerekirmiş derler ya, arka oda'daysa yatak odanız ve dış cephe yalıtımı olmayan bir köy evinde dışarısıyla aranızda bir sıvayla örtülmüş bir tuğla ve boyadan başka bir şey yoksa ayağın hakkıdır ısınmamak, ben de hak veririm o ayağa
Alışkanlık olmuş bu durumlarda çeker dumrul çorabını. Böyle kalınından tercihen renkli yeşil -yok yok kırmızı uzunca soket mi derler ondan.
Lisedeyken yurtta yakmamışlar kaloriferimi napsın garibim ayağım (yine hak verdim) ısınmıyor çektim çorabımı, odaya baskın.. -canım dönem arkadaşlarım tarafından-çoraplarımı fark etmişler de dalga geçmişler.. yıllığa da yazılmıştır.
Ne diyordum sn. okurlar, bazen o kalın yorganın altında da ısınmaz ayak.. çorabı çek uyu.. benim şimdi yaptığım gibi, mışıl mışıl sıcak mı sıcak. Neymiş; kırmızı? Yok yok yeşil.. tercihen soket, köy evi? Yok yurt.. yıllık? I ıh şu an (00.56 am)
Alışkanlık olmuş bu durumlarda çeker dumrul çorabını. Böyle kalınından tercihen renkli yeşil -yok yok kırmızı uzunca soket mi derler ondan.
Lisedeyken yurtta yakmamışlar kaloriferimi napsın garibim ayağım (yine hak verdim) ısınmıyor çektim çorabımı, odaya baskın.. -canım dönem arkadaşlarım tarafından-çoraplarımı fark etmişler de dalga geçmişler.. yıllığa da yazılmıştır.
Ne diyordum sn. okurlar, bazen o kalın yorganın altında da ısınmaz ayak.. çorabı çek uyu.. benim şimdi yaptığım gibi, mışıl mışıl sıcak mı sıcak. Neymiş; kırmızı? Yok yok yeşil.. tercihen soket, köy evi? Yok yurt.. yıllık? I ıh şu an (00.56 am)
Annemle kız kıza dışarı çıktığımızda kestane satan amcaların yanından her geçtiğimizde annem de ben de enfes kokusuna dayanamayız ve yüz liralık kestane alıveririz. Sonrası memleketimin soğuk havasıyla sıcak kestanelerin zıtlığı ve lezzet dolu dakikalar. ;)
Birinci sınıftayken upuzak yurdumuzdan sabahları ders çalışmak için gelirdik arkadaşımla. Sonrasında bir el langırt oynayalım diye ara verirdik ve bir daha geri dönüşü olmazdı. Çok eğlenirdik ama. Şimdi eskisi kadar eğlenceli gelmiyor.
Derindir. Kimlerin geldiği geçtiği durduğu haddime de değildir. Hiçbir zaman anlayamayacağım, hadi ucundan belki hissedeceğimdir. Yer edinebilen şanslıdır, edindiğinin farkında olan mutludur.
Sıcaktır veya soğuk mudur.., komik e tabi kim olduğuna göre değişir. Gözlerden anlar mısın -hayır kandırılabilirsin bu kadar hızlı değil. Dokunabilirsin mi ki, biraz daha uç tekletebilirsin
Genellemeler tutmaz,
hayat bu: tek atımlık kurşun.. doğru zaman? Bahtına.. ya tutarsa
Yürü v uza..
Yazı v tura
Sıcaktır veya soğuk mudur.., komik e tabi kim olduğuna göre değişir. Gözlerden anlar mısın -hayır kandırılabilirsin bu kadar hızlı değil. Dokunabilirsin mi ki, biraz daha uç tekletebilirsin
Genellemeler tutmaz,
hayat bu: tek atımlık kurşun.. doğru zaman? Bahtına.. ya tutarsa
Yürü v uza..
Yazı v tura
C bloğun bütün yükü omuzlarındadır. Bugün doğum iznine çıkan ingilizce hocası gibi bir anda aramızdan ayrılmış ve bizi çaresizce merdivenlere yöneltmiştir (bkz ingilizce dersine giren beden hocası)
Derma ve göğüsün ortak kullandığı toplantı salonundaki sandalyeler... Bir rivayete göre MÖ 2500'de çinliler tarafından işkence aleti olarak icat edilmiştir.
bazen de allah vergisi
insan hayatı
Yıllardır tevfik fikrettir, hiç değişmedi.
*Kendisi aynı zamanda ressamdır.
*Kendisi aynı zamanda ressamdır.
Yavrum, sen benim balımsın
Tadına alışmış canım
Ah, güzel kuşum, gir kanıma
Ben zaten sarhoşum
Nerdesin, sevgilim?
Söyle nerdesin, bal
Artık benlesin, bal
Tadına alışmış canım
Ah, güzel kuşum, gir kanıma
Ben zaten sarhoşum
Nerdesin, sevgilim?
Söyle nerdesin, bal
Artık benlesin, bal
Kendime ait bir oda
O kokuyu yeniden alana kadar beyninizde yer edindiğini bilmediğiniz anıları çağırır
kaymakla yenen.
sözlüde bile öğretmek isteyen, öğrenciye kapısı her zaman açık olan hoca
kahve- yemek ısmarlayan asistan
eğer böyle bir hakkım olsa idi dekanlık sarmaşığı yapardim...
günlük karını hesaplamaktan uykularım kaçıyor.... bentz allah için gidin bir klima alın içerisi yazın sımsıcak mevsim farketmeksizin de havasız. bir günlük karını orada çalışan insanların iyiliğine harcayabilirsin
tarım krediden ne aldığına bakarak anlarsınız
poliklinikte hasta nasıl yönetilir hangi hastadan hangi tetkik istenir, öğrenirim gibi düşünürken reels kaydırmakla geçmesi şaşkınlıgı
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?