Olmasaydı anadolunun ücra bir köşesinde okul yüzü görmeden 14 yaşında evlendirilirdim. Bir kere yüzmemiş, bir kere tiyatro izlememiş, bir kere sokakta istediğim gibi giyinip istediğim gibi yürümemiş olurdum. Tarla sürme ve çocuk büyütmekten başka meslek bilmezdim. Hatta okuma yazma bilmezdim. Tevfik Fikreti kendim okuyamazdım, hatta belki de etrafımda okuyabilen bir kişi bile olmazdı.
Bir hayata sahip olamazdım. Sen olmasan ben bugün bile bu hayatımın yakınından geçemezdim. Ben kurduğun cumhuriyetin kızıyım. Bugün pakistandaki, afganistandaki gibi örgütlerin elinde satılıp tecavüz edilip öldürülmüyorsam; irandaki gibi şarkı söylediğim için rejim tarafından kaçırılıp taciz edilip idam edilmiyorsam bu yalnız senin kurduğun cumhuriyet sayesinde baba.
Sen gideli yıllar oldu ama ben sırtımı hâlâ sana yaslıyorum. Babalar günün kutlu olsun ❤️
Zeytin ağacı olmak isterdim. Gölgem serin, meyvem bol, yapraklarımdan taç dallarımdan baston yapılırdı ve en önemlisi huzur içinde uzun bir ömrüm olurdu
Kendisi hem insanlık hem doktorluk bakımından idolümdür. Genel kültürü geniş, alçakgönüllü, kibar ve doğasında "iyileştirme" bulunan çok saygıdeğer biridir. Kendisinden bahsederken "hazretleri" deme ihtiyacı doğuyor içimde
4. sınıftaki bize genel öğretilenin aksine hasta konudan sapsa dahi hastanın sözünü bitirmesini bekler ve sonrasında kibarca konuya yeniden yönlendirir, muayene gösterecekken odada bizden başka kimse olmamasına dikkat eder, hastanın mahremiyetini ihlal etmeden muayeneyi gösterir ve hatta gerekiyorsa giyinmesine bile yardım eder. İnsan hayatına gerçekten kıymet veren biridir. Sayesinde bunların mümkün olduğunu gördüm.
Bugüne kadar bu konuda çok fazla etik çatışma yaşıyordum kendi içimde, hastanın sözünü bitirmesini beklediğim için ("konuya yönlendirmediğim" için) yanımdaki arkadaşımın sıkılıp odayı terk ettiği de oldu, boyun muayenesi göstermek için başörtüsünü açtıkları teyzeyi öylece bırakıp gittiklerinde dönüp eşarbını taktığım da oldu, laba kan götüremeyecek hastanın tüpünü götürdüğüm de oldu. Kendimi zayıf, fazla empatik ve "başarısız" bir doktor olarak görüyordum bu yüzden zaman zaman. O personelin işi, o hemşirenin işi, o psikoloğun işi, o refakatçinin işi... Bazen de "insan"ın işidir ya
O yüzden aydın hocamızın yeri gözümde çok ayrıdır. Tam olarak mümkün kelimesinin karşılığıdır. İyilik mümkün, nezaket mümkün, yaşatmak mümkün. İyi ki var; uzun, sağlıklı, mutlu ömürleri olsun
Malum bugün para harcamıyoruz, evde ne varsa onu kullanıyoruz, ben de canı kolay tatlı çeken olursa diye sizinle tencerede kek tarifi paylaşmak istedim
İhtiyaç duyulan malzemeler: 1 yumurta🥚 1 çay bardağı süt 🥛 1 çay bardağı sıvı yağ 🧈 1 çay bardağı şeker🍚 1 su bardağı un 🌾 1 paket kabartma tozu🫧 (yoksa 2 çay kaşığı karbonat ve birkaç damla limon da kullanabilirsiniz. Bunlar da yoksa 1 değil 2 yumurta, süt yerine yarım çay bardağı yoğurt ve 1 çay bardağı soda kullanabilirsiniz) 1 paket şekerli vanilin (tercihen)🫙 (kavanozun icinde sekerli vanilin varmis :d) 2 yemek kaşığı kakao (tercihen)
Diğer gerekli şeyler: Kapaklı tencere, karton bardak veya ısıya dayanıklı bardak (porselen falan öneririm) bir de temiz bir bez
Tarif: 1- yumurta ve şekeri rengi beyazımsı olana kadar çırpın 2- süt ve sıvı yağı ekleyip yavaşça karıştırın, sonra geriye kalan her şeyi koyup pürüzsüz olana kadar çırpın 3- keki pişireceğiniz bardakları yarısına kadar doldurup tencereye devrilmeyecek şekilde dizin (özellikle karton bardaksa devrilebiliyor, ortasına kırılmayacak bir tabak, kase vs koyarak bardakları sabitleyebilirsiniz) 4- bardakların içine kesinlikle gelmeyecek şekilde, dikkatlice tencerenin dibine soğuk su koyun. Su seviyesi takriben bardakların dörtte birine denk gelmeli, lütfen fazla koymayın sonra su kaynayıp bardakların içine girebiliyor. Gerçekten korkunç oluyor ahbxbsab 5- tencerenin üstünü temiz bir bezle örtün, ardından tencerenin kapağını kapatın. Bezin amacı buharlaşan suyu emerek keke damlamasını önlemek. 6- tencereyi ocağa alın. ocağınızın boyutuna göre değişmekle birlikte (genelde) en küçük ocakta en kısık ateşte kek 50 dakikada pişiyor, ilk yarım saat kekin kabarması için tencerenin kapağını açmayınız, sonra istediğiniz kadar açmakta özgürsünüz, afiyet olsun <3
bir rivayete göre birbirine küs asansörlerdir. birinin durduğu katta diğeri durmaz. ikisi de aynı anda kullanıma açık değildir, bir taraf seçmeniz gerekir. kapıları bile birbirine zıt yönlere bakar. oldu da bir taraf seçtiniz ve o asansöre sığmadınız diyelim... geçmiş olsun. küs olan diğer asansör sizi cezalandırır ve çoktan 5. kata doğru yola çıkmıştır.
Öyle ayakkabıyı dolaba koymak, tuvalette iş üstünde bulunmak falan... Basit şeyler bunlar.
Yağmur duasına çıkan şamanlar gibi atlamak zıplamak şart. Uğraşmak istemezseniz görünmez bir sineği kovmaya veya kollarınızı açıp sensöre yalvarmaya başlayabilirsiniz.
Fakat bu aslında başlı başına bir spor, bence uluslararası turnuvaları falan olmalı: Sensei-ör
Sensei-ör. Ona ışığı ne kadar istediğinizi ispatlamalısınız. Hatta ışığın sizin içinizden geldiğini göstermelisiniz. Şişman olabilirsiniz ama ona sportif olduğunuzu yüksek bir tekme ile kanıtlayın. Sap mısınız? Yine de içinizde romantik bir dansçı yatıyor olabilir, bachata iyi bir seçenek. Ne kadar yaratıcıysanız, o kadar uzun süre aydınlanmaya hak kazanırsınız.
1- pek göz teması kurmayın. Onları kullanmak dünyanın en sıradan şeyiymiş gibi davranın
2- temas ettiğinizde heyecanlanmayın veya üzüntünüzü çaktırmayın. Nabzınızın yükseldiğini hemen fark edip "ben önemliyim" havasına girerler
3- sakın düzenli temizlemeyin. Önemlerini fark ettikleri anda kendilerini yere atmak, sağa sola fırlatmak suretiyle imha olurlar. Mesela bu hafta salı mı yıkadınız? Haftaya cumartesi yıkayın ki kafası karışsın ve değersiz hissetsin
4- sakın ama sakın o eşyayı ne kadar sevdiğinizi birine anlatmayın. Duyarlar. Onlar için gerçekleri öğrenmenin en hızlı ve garanti yoludur
5- önce siz inanmalısınız. Unutmayın eşyalar her zaman replase edilebilir. eşyalarınıza dünya malı olduklarını ve bu kadar inada gerek olmadığını anlatın ama işin sonunda onlar ne ki?? Değersiz birer paçavra!! Puh!!!
Çok sevdiğim eşyalarıma sürekli etmek zorunda kaldığımdır.
Ruj çakmağım, katanam ve şimdi de ruffleslı çorabım. Çorabım kül oldu ya? Bunu en son 4000 yıl önce urfada ibrahim peygamber yaşamıştı (bizzat kendisi)
Mutlak musibet eğrisine göre, bir eşyaya olan sevgi ve bağlılığınız arttıkça başına bir musibet gelme ihtimali artar. Eşyanızı sevdiğinizi eşyanızdan saklayarak ihtimali bir süreliğine duraklatmanız mümkün. Fakat kaçınılmaz sonu engelleyemezsiniz
maalesef her sene bir öncekinden daha buruk geçiyor. Umarım bir gün yine huzur ve refah içinde, sokaklarda bandolarla, daha bayram gelmeden haftalar önce başlayan hazırlıklarla kutlayabiliriz. 101. yılına hiç yakışmayan bir halde olsak dahi yine de büyük bir coşkuyla iyi ki cumhuriyet, iyi ki laik türk devleti 🇹🇷❤️🤍
Çok yaşa, iyi ki varsın. Bayramımız kutlu olsun ❤️🤍
Rusya'dan bıkarak "ben bu çileye daha fazla katlanamam" diyen soğuk hava dalgası, güneylere göç etmeye karar vermiş ve yol üzerinde ani bir kararla ülkemize çökmüştür
Bahçeli taksi'nin hemen yanındaki inşaası yarım kalmış binadadır. 3. caddede bulunur. Ben nereden bulacağım orayı derseniz 2. caddeye gittiğiniz bir gün celt irish pubdan sağa yukarı doğru yokuşu tırmanabilirsiniz, 3 dakika sonra hemen solunuzda kalacaktır
Stajyerlikte beni şaşırtan bir başka şey de hastaların gerçek birer vaka oluşudur.
Mesela ders çalışırken örnek vakada yazıyor ki "65 yaş kadın hasta, 7 yıldır nsaid kullanıyor." Böyle yazınca sanki çok sofistike bi olay gibi geliyo
servise bi gidiyosun senden benden bi teyze sinirli sinirli bakıyo, kullandığı ilaçların adını bilmiyo, soru soruyosun "ne bileyim ben" diyo. Sen orda mide ülserini, mezenter iskemisini düşünüyorsun, kafanda arka planda bi sürü olasılık hesaplıyosun, hastanın kendinden haberi yok
Yani demek istiyorum ki vakaya çalışmak up to dateten makale okumak gibi "vay anasını neymis ya bu tıp" dedirtirken hastayla konuşmak googledan "migdede ciban. Cikmasinedir" diye aratmak gibi hissettiriyor
Genel cerrahiyle başladıysanız böyle hissetmeniz bence çok normal. Nitekim genel tababet hakimiyetiniz oturmadı muhtemelen ve genel cerrahi her şeyin en temelden alındığı staj değil
Ya da sadece klinisyen olmayı sevmemişsinizdir,insanlık hali