1- barı açıyorum,
2- ayla'yla aramı düzeltiyorum,
3- babamı da yanıma alıyorum.
olay bitmiştir.
Bugün sevdiğim bir arkadaşım bir şarkı gönderdi, söyleyen grubun adı sf9.
Ben de grup için "binde dokuzluk tuzlu su" dedim diye dünyanın tribini yedim. Teşekkürler 11 nisan.
Ben de grup için "binde dokuzluk tuzlu su" dedim diye dünyanın tribini yedim. Teşekkürler 11 nisan.
Tanımadığım bir Bahçeli sokağındayım. Oturdum yine saçma bir yere.kulağımda şarkılarım bana eşlik ediyor. Normalde bu havada içime doğması gerekenleri yakalamaya çalışıyorum. Nereye kayboldu içimdekiler bulmaya çalışıyorum. Yüreğimin diplerine gitmiş olamazlar çünkü bu havalarda en dipten özenle çıkarırdım onları. E zihnime gömülmüş de olamazlar çünkü ben onları hep zihnimin sınırlarından, mantığımdan uzak tuttum. Derin nefesler aldım belki gökten yakalıyorumdur her seferinde diye yine gelmediler. Yol boyunca tüm çiçeklere ağaçlara dokundum onlardan gelirler umuduyla ama oradan da gelmediler.
Peki o zaman Nereye gitti benim herkesten saklayıp güzel havalarda ben fark etmeden ortaya çıkan duygularım? Kim çaldı onları?
Umarım kendi ellerimle soğuk ve karanlık günlere gömmemişimdir. Umarım benden biraz uzaklaşmak için gitmişlerdir ve geri döneceklerdir. Umarım güzel havalarda beni göğe bakıp tebessüm ettirmeye zorlayanları kendi ellerimle mahvetmemişimdir.umarım benliğimdeki sandıktan çıkarıp yaşamaya kıyamadıklarımı yüreğimden habersiz karanlıklara hapsetmemişimdir…
Peki o zaman Nereye gitti benim herkesten saklayıp güzel havalarda ben fark etmeden ortaya çıkan duygularım? Kim çaldı onları?
Umarım kendi ellerimle soğuk ve karanlık günlere gömmemişimdir. Umarım benden biraz uzaklaşmak için gitmişlerdir ve geri döneceklerdir. Umarım güzel havalarda beni göğe bakıp tebessüm ettirmeye zorlayanları kendi ellerimle mahvetmemişimdir.umarım benliğimdeki sandıktan çıkarıp yaşamaya kıyamadıklarımı yüreğimden habersiz karanlıklara hapsetmemişimdir…
Vodafone'un fiber internetini almıştık 100 mbps falan ve ilk zamanlar özellikle çok iyiydi ama şu sıralar bi tuhaf ya. 25 mbps ancadır. Yine de anladığım kadarıyla genelden iyi. Ha fiyatı bilmiyorum babam ödüyo. Yine de 64 teleye 9 mbps almaktansaa bunu bi araştırın derim. Altyapı lazım tabi.
Normal çünkü bu ülkede insanlar mutsuz, insanlar hak ettikleri yaşamı elde edemiyorlar.
İnsanların karnı doymuyor, temel gıda malzemelerini bin kere düşünüp alıyor ya da alamıyor. Buna sebep olarak kimi düşünüyorsa(mevcut iktidar veya muhalefet ve onlara oy verenler ya da patronu hiç olmadı dış unsurlar…) karşı bir nefret duyuyor çünkü bir bakıma sen o insanın yaşamını tehdit eden bir unsursun, tabii ki o kesime karşı nefret besleyecek. Yüz bin saat eşek gibi çalışıp maaşını aldığı gün; içine battığı borç batağından biraz çıkayım deyip maaşının çoğunun gün sonunda toz olup uçtuğunu gören, emeğinin karşılığını veremediğin insandan sevgi bekleyemezsin.
Maslow'un piramidini düşünün, ahlak ve benzeri şeyler insan temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra oluşabilen şeylerdir. Toplumda temel ihtiyaçlarını eksiksiz karşılayabilen kaç kişi var?
İnsanların karnı doymuyor, temel gıda malzemelerini bin kere düşünüp alıyor ya da alamıyor. Buna sebep olarak kimi düşünüyorsa(mevcut iktidar veya muhalefet ve onlara oy verenler ya da patronu hiç olmadı dış unsurlar…) karşı bir nefret duyuyor çünkü bir bakıma sen o insanın yaşamını tehdit eden bir unsursun, tabii ki o kesime karşı nefret besleyecek. Yüz bin saat eşek gibi çalışıp maaşını aldığı gün; içine battığı borç batağından biraz çıkayım deyip maaşının çoğunun gün sonunda toz olup uçtuğunu gören, emeğinin karşılığını veremediğin insandan sevgi bekleyemezsin.
Maslow'un piramidini düşünün, ahlak ve benzeri şeyler insan temel ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra oluşabilen şeylerdir. Toplumda temel ihtiyaçlarını eksiksiz karşılayabilen kaç kişi var?
diye bir şey hemen hemen imkansızdır ama geceyi kastediyorsak eğer, herkes uyurken ben de uyurum.
Yine yeni yeniden gitmiş olduğum bir tiyatro oyununu sizinle paylaşmanın mutluluğunu yaşıyorum sevgili yazarlar! Oyun hakkında konuşmadan önce buradan bu oyuna benimle gelen arkadaşlarıma çokça teşekkürlerimi sunarım! Oyun önceden gittiğim oyunlardan farklı olarak bolca komik unsur içeriyordu. Adından da anlayacağınız üzere temamiz kadınlardı. Aynı apartmanda birbirlerinden habersiz, bambaşka hayatlar yaşayan ve çeşitli zorluklarla uğraşan 3 kadının hikayesiydi. Zaman zaman kendimi buldum onlarda. Biliyorsunuz ki acı şeyleri komik bir şekilde sunabilmek genlerimizde var ve bunu çok iyi başarıyoruz. Güldürürken dusundurmek bu olsa gerek! Zaman zaman oyuncularin ve anlatıcının birlikte şarkılar söyleyerek dans ettikleri kısımlar izlerken en zevk aldığım kısımlardı. Yalnızca küçük olumsuz bir eleştirim olacak: Tiyatro süresini bir tık uzun buldum. Tek perdeydi ama son 15-20 dk biraz uzatılmış gibi geldi bana. Yine de oyunculuklar,seçilen konu ve islenis tarzı açısından gidilmeyi hak eden bir oyun! Oyuncuların ve yazarın emeğine sağlık! :)
Öğrencilerin yarısı okulda olmadığı halde herkesin ayakta kaldığı üniversite birimi.
Bu konuda söylemek istediğim çok şey vardı fakat bir önceki entry aklımdakileri çok iyi toparlayan bir yazı olmuş.
Bu yüzden sadece şunu söylemek istiyorum.
Öncelikle batının bizden üstün olduğunu düşünmüyorum, özellikle teknoloji ve bilim gibi alanlarda bizden ileride olduğunu düşünüyorum.
Bizim ise ilerlemek için belki de ilk önce yapmamız gereken, üzerimizdeki aşağılık kompleksinden kurtulmak. Çünkü bu var olduğu müddetçe ne yazık ki kendi ilerleyişimize kendimiz çomak sokuyoruz. Ayrıca konu eleştirmeye geldiğinde, hepimiz eleştirmeyi çok iyi biliyoruz ama icraate geldiğinde içinde bulunduğumuz duruma katkı sağlamaktan başka bir şey yapmıyoruz çoğunlukla. Bu yüzden aslında en başta herkesin kendi işine odaklanıp kendini mümkün olan en iyi şekilde geliştirmesi lazım bence. Büyük ve toplumsal meselelere ciddi kafa yorarken kendi kişisel gelişimimizi ertelemememiz gerekiyor. Çünkü toplumu bizzat değiştirmeye gücümüz yetmez, ancak kendi hayatımızı değiştirerek başlayabiliriz işe.
Son olarak bir şey daha eklemek istiyorum. İnsan hayatı iç içe geçmiş daireler gibi. En küçük daire kalp ve midemiz, sonra bedenimiz, sonra ailemiz, evimiz, mahallemiz, şehrimiz, ülkemiz, dünya, güneş sistemi... bizim tüm bu dairelerde farklı vazifelerimiz var ama en büyük vazife en küçük dairede. Çünkü daireler genişledikçe bir vazifeyi yapacak kişi sayısı arttığından bize düşen iş azalıyor. Ama en küçük dairedeki görevleri bizden başka yapacak kimse olmadığından, en önemlisi orası. Kendimiz yani; kalbimiz, aklımız, bedenimiz. Buna rağmen büyük dairelerdeki meselelerin daha cazibedar gelmesi sebebiyle -toplumsal meselelerin, dünya gündeminin vs.- biz oraya dalıp en küçük dairedeki görevlerimizi unutabiliyoruz.
Yani demem o ki, bir şeyleri değiştirmeye sadece kendimizden başlayabiliriz.
Bu yüzden sadece şunu söylemek istiyorum.
Öncelikle batının bizden üstün olduğunu düşünmüyorum, özellikle teknoloji ve bilim gibi alanlarda bizden ileride olduğunu düşünüyorum.
Bizim ise ilerlemek için belki de ilk önce yapmamız gereken, üzerimizdeki aşağılık kompleksinden kurtulmak. Çünkü bu var olduğu müddetçe ne yazık ki kendi ilerleyişimize kendimiz çomak sokuyoruz. Ayrıca konu eleştirmeye geldiğinde, hepimiz eleştirmeyi çok iyi biliyoruz ama icraate geldiğinde içinde bulunduğumuz duruma katkı sağlamaktan başka bir şey yapmıyoruz çoğunlukla. Bu yüzden aslında en başta herkesin kendi işine odaklanıp kendini mümkün olan en iyi şekilde geliştirmesi lazım bence. Büyük ve toplumsal meselelere ciddi kafa yorarken kendi kişisel gelişimimizi ertelemememiz gerekiyor. Çünkü toplumu bizzat değiştirmeye gücümüz yetmez, ancak kendi hayatımızı değiştirerek başlayabiliriz işe.
Son olarak bir şey daha eklemek istiyorum. İnsan hayatı iç içe geçmiş daireler gibi. En küçük daire kalp ve midemiz, sonra bedenimiz, sonra ailemiz, evimiz, mahallemiz, şehrimiz, ülkemiz, dünya, güneş sistemi... bizim tüm bu dairelerde farklı vazifelerimiz var ama en büyük vazife en küçük dairede. Çünkü daireler genişledikçe bir vazifeyi yapacak kişi sayısı arttığından bize düşen iş azalıyor. Ama en küçük dairedeki görevleri bizden başka yapacak kimse olmadığından, en önemlisi orası. Kendimiz yani; kalbimiz, aklımız, bedenimiz. Buna rağmen büyük dairelerdeki meselelerin daha cazibedar gelmesi sebebiyle -toplumsal meselelerin, dünya gündeminin vs.- biz oraya dalıp en küçük dairedeki görevlerimizi unutabiliyoruz.
Yani demem o ki, bir şeyleri değiştirmeye sadece kendimizden başlayabiliriz.
Çünkü Kovalıyorsun. Kaçmam gerektiğini düşünüyorum sen arkamdan gelince. Durursan, dururum.
Arabalarımızı çalıştırmadan önce lütfen kaputlarımıza vuralım. Sokak canları soğuklardan korunmak için arabaların göremediğimiz yerlerine girebiliyorlar.
Her hareketinizin eleştirildiği, sorgulandığı, laflara maruz kaldığı yerlerde pek mümkün olmayandır. İnsana biraz rahatlık da gerek.
Gavura vurur gibi sormuşlar daha iyi özetleyemezdim
(bkz: #19143)
Sitare Akbaş'ın (aka akasya durağı seyid'in karısı) şiar isimli bir müzik grubu var. Kendisinin sınıflandıramadığını söylediği deneysel şarkıları var. Bir tanesi için link:
https://open.spotify.com/track/1q6oS0OZo5YORkw1Yg8PrK?si=hY0DoZmOSM2N-0TResNO3A&utm_source=copy-link
Sitare Akbaş'ın (aka akasya durağı seyid'in karısı) şiar isimli bir müzik grubu var. Kendisinin sınıflandıramadığını söylediği deneysel şarkıları var. Bir tanesi için link:
https://open.spotify.com/track/1q6oS0OZo5YORkw1Yg8PrK?si=hY0DoZmOSM2N-0TResNO3A&utm_source=copy-link
Sözlükte bir ara bol bol yorumlaşma olurdu noldu o insanlara.
O güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler mi yoksa?
O güzel insanlar o güzel atlara binip gittiler mi yoksa?
ben senin hayatından gittim oğlum, hadi yerime koy birini koyabilirsen
"osman gültekin sen misin"deki osman gültekin.
akustik hali daha çok hoşuma gidiyor bu parçanın :)
Ben kimim ki sınırlı bilgimle hüküm vereyim.
Son zamanlarda izlediklerim içerisinde beni en çok etkilemiş olan film. Sözlükte bir başlığı hak ettiğini düşündüm.
2022 yapımı İrlandalı yönetmen Martin McDonagh filmi. İçerisinde yer yer komedi unsurları barındırsa da filmin genel havası dram olduğu için ben de o havada izledim. Film, çok yakın iki arkadaşın arkadaşlığının aniden sebepsizce (!) bitmesi ve sonrasında gelişen üzücü olayları anlatıyor.
Film boyunca dürtüsel olarak karakterleri haklı/haksız olarak kategorize etmeye çalıştım. Neyse ki mantıksal bi şekilde ele aldığımda filmdeki herkesi haklı buldum. Yine de bu, filmdeki “o” kişiye sövmeme engel olmadı. Sinirlenmemek elde değil. Her neyse kim haklı kim haksız veya haklı haksız var mı bunu size bırakıyorum. İzleyeceklere keyifli seyirler :)
Edit: imla
2022 yapımı İrlandalı yönetmen Martin McDonagh filmi. İçerisinde yer yer komedi unsurları barındırsa da filmin genel havası dram olduğu için ben de o havada izledim. Film, çok yakın iki arkadaşın arkadaşlığının aniden sebepsizce (!) bitmesi ve sonrasında gelişen üzücü olayları anlatıyor.
Film boyunca dürtüsel olarak karakterleri haklı/haksız olarak kategorize etmeye çalıştım. Neyse ki mantıksal bi şekilde ele aldığımda filmdeki herkesi haklı buldum. Yine de bu, filmdeki “o” kişiye sövmeme engel olmadı. Sinirlenmemek elde değil. Her neyse kim haklı kim haksız veya haklı haksız var mı bunu size bırakıyorum. İzleyeceklere keyifli seyirler :)
Edit: imla
İtalyancada bir manasına gelir
Sürekli kendinizi açıklamak zorunda bırakılmanız ve bunu sanki iyi niyetle söylüyorlarmış gibi ifade etmeleri.
Hoçça ğalın ğidiyom ben
many face god olmak için neler vermezdim..........
kedim o odaya girmesin de bir odanın kapısını kapatıyorsam, %97,8 olasılıkla kedim zaten o odadadır ve kedimi girmesini istemediğim o yere kapatmış olurum...
“Sizi birer kıvılcım olarak gönderiyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz”
-Atatürk (yurt dışına gönderilecek öğrencilere çektiği telgrafta)
-Atatürk (yurt dışına gönderilecek öğrencilere çektiği telgrafta)
Şahsen belirsizlik beni rahatsız eden kısım oluyor, yaptığım ama artık yapamadığım şimdi de özlemeye başladıklarıma ne zaman kavuşacağımı bilmemek dengemi bozuyor. Kaç ay sürecek bilsem kabullenip rahat geçirirdim ama... o yüzden ağustos 2020 den beri 2021 eylül de döneceğimi varsayıp(uzun bir süre verdim ki hayal kırıklığı olmasın) yaşamak iyi hissetmemi sağlıyor.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?