iltifat etmek güzel şey. pozitif enerji saçıyorsun. karşımdakinin yüzü gülüyor mutlu oluyor onun mutluluğu beni mutlu ediyor.
ben senin yılgın bir hoşgörüyle beni benimsemene mi kaldım
sağlıklı insanın biraz da sevilmemesi gerekiyor, çünkü sevilmediği zamanlar insanın adeta antrenman zamanlarıdır.
sen bir dönem faşistisin
geçmişin bu kokuşmuş karanlık dehlizlerinde, o harabelerde, o yıkık dökük mağaralarda, izini yönünü kaybetmiş
sarmaşıkların içinde kendini boğulmuş gibi bulurken o eski defterleri karıştırırken koridorlarda kendine bir yol ararken... geçmişin defterlerini karıştırıp o iğrenç yarasaların gözümün önünde uçuştuğu
ilkkan: ne oldu, ne düşünüyorsun?
yılmaz: bi şey düşünmüyorum.
ilkkan: nasıl lan illa bi şey düşünüyosundur.
yılmaz: ya ilkkan birisine ne düşünüyosun diye sormak çok saçma yaa. ayrıca nezaketsiz de bir şey abi. kusura bakma ama bence öyle yani.
ilkkan:allah allah niye abi?
yılmaz: abi birincisi bu çok kişisel bir şey, ikincisi bunu anlatması çok zor, üçüncüsü hiç bir zaman insanın kafasında böyle yekpare kristal top gibi parlayan tek bir düşünce olmuyor. yani sen şimdi sorup da bok edene kadar benim aklımın bir köşesinde aint no sunshine when she's gone şarkısı çalıyodu birazcık, bu akşam ne yiyeceğiz acaba sandwich mi yiyeceğiz makarna mı yapsak sulu yemek yemiyoruz yememiz lazım düşünceleri... onun haricinde benim eski ev sahibimi biliyosun, o ev sahibiyle kafamda hayali bir tartışma yaşıyodum yani hatta kazanmak da üzereydim o tartışmayı. o yüzden ne düşünüyosun diye sorduğun zaman bu çok saçma oluyor ve içinden çıkılamaz bir hal alıyor. bildiğin vakit kaybı oluyor. bilmiyorum ki ne düşünüyorum. ne düşünüyosun diye düşünüyorum, ne düşündüğümü düşünüyor oluyorum o sırada işin içinden çıkamıyoruz sonra.
sağlıklı insanın biraz da sevilmemesi gerekiyor, çünkü sevilmediği zamanlar insanın adeta antrenman zamanlarıdır.
sen bir dönem faşistisin
geçmişin bu kokuşmuş karanlık dehlizlerinde, o harabelerde, o yıkık dökük mağaralarda, izini yönünü kaybetmiş
sarmaşıkların içinde kendini boğulmuş gibi bulurken o eski defterleri karıştırırken koridorlarda kendine bir yol ararken... geçmişin defterlerini karıştırıp o iğrenç yarasaların gözümün önünde uçuştuğu
ilkkan: ne oldu, ne düşünüyorsun?
yılmaz: bi şey düşünmüyorum.
ilkkan: nasıl lan illa bi şey düşünüyosundur.
yılmaz: ya ilkkan birisine ne düşünüyosun diye sormak çok saçma yaa. ayrıca nezaketsiz de bir şey abi. kusura bakma ama bence öyle yani.
ilkkan:allah allah niye abi?
yılmaz: abi birincisi bu çok kişisel bir şey, ikincisi bunu anlatması çok zor, üçüncüsü hiç bir zaman insanın kafasında böyle yekpare kristal top gibi parlayan tek bir düşünce olmuyor. yani sen şimdi sorup da bok edene kadar benim aklımın bir köşesinde aint no sunshine when she's gone şarkısı çalıyodu birazcık, bu akşam ne yiyeceğiz acaba sandwich mi yiyeceğiz makarna mı yapsak sulu yemek yemiyoruz yememiz lazım düşünceleri... onun haricinde benim eski ev sahibimi biliyosun, o ev sahibiyle kafamda hayali bir tartışma yaşıyodum yani hatta kazanmak da üzereydim o tartışmayı. o yüzden ne düşünüyosun diye sorduğun zaman bu çok saçma oluyor ve içinden çıkılamaz bir hal alıyor. bildiğin vakit kaybı oluyor. bilmiyorum ki ne düşünüyorum. ne düşünüyosun diye düşünüyorum, ne düşündüğümü düşünüyor oluyorum o sırada işin içinden çıkamıyoruz sonra.
Severek izlerim kendisini. İzlediğim en beyin yakan filmlerden biri olan (bkz: enemy ) filminin de başrolüdür
get out
the Invisible Man
10 Cloverfield Lane
the call
bunları da ben ekleyeyim.
the Invisible Man
10 Cloverfield Lane
the call
bunları da ben ekleyeyim.
get out niye aklıma gelmedi ki benim gerçekten :) elinize sağlıkkk
teşekkür ederimm :) sizin de elinize sağlık listeniz on numara olmuş
hem müzik hem söz . ikisi birden iyi olunca da kesintisiz dinlemece
Yazın kışı, kışın da yazı özlerken
Mükemmeli aramak ama aslında mükemmelin olmayacağını bilmek, kararsız kalmak ve kapanış
Beğendiğim filmleri dizileri seve seve tekrar izlerim. İlk izlediğimdeki düşüncelerim, duygularım gelir aklıma. Bir bakıma geçmişe ufak bir bakış.
(bkz: abi\abla terörü)
günlerinin aynılaşması ve yalnızlaşmanın sonucu ortaya çıkan bir durum
Evinin okuluna yakın olması
nedendir bilinmez çok lezzetli gelir bu yemekler. benim de tuzlu olarak tercihim peynir ekmektir:) tatlı krizlerinde ise peynir ekmek yerini çikolatalı ekmeğe bırakır.
Gerçek mutluluk, yavaş yavaş, azar azar gelir ve bu bizim hayata bakış açımızla, çevremizle, çevremizdekilere karşı davranışımızla doğrudan doğruya ilgili ve orantılıdır. Mutluluk, birbirini tamamlayan ufak tefek şeylerin birikmesinden doğuyor.
Cengiz Aytmatov-Toprak Ana
Cengiz Aytmatov-Toprak Ana
İstediğim yere ve zamana yolculuk yapmak isterdim. Zira bu zaman ve mekan çok yoruyor.
"Gözümüzün önünde büyük hazineler olduğu zaman asla göremeyiz onları. Peki, neden bilir misin? Çünkü insanlar hazineye inanmazlar." Paulo Coelho
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?