batının doğuya üstün olma sebepleri

inthebleakmidwinter
Yine güzel bir başlık. Belirtmek gerek ki özgün olan, kendine has olan, kökleriyle daim olabilen her zaman üstündür. Bu sebeple bir kültüre, alt kültüre ya da coğrafyaya “bu diğerlerinden üstündür.” kabilinden bir kıyas etmek tutarlı değildir.

Batı medeniyetini var eden en temelde 3 ayrı dinamik vardır ve bu üçünün imtizacı bugünkü batı uygarlığının bizatihi kendisidir. Necip Fazıl, ideolocya örgüsünde bu 3 dinamiği şöyle açıklar: Yunan aklı, roma devlet nizamı ve hristiyan ahlakı.

Batılı insan evvela aklını antik Yunan'dan alır; batı entelektüeli platon dediğin zaman oturuşunu düzeltir. Önce antik Yunan'ı okur, onun gibi düşünmeyi öğrenir. Bu şekilde ancak doğru düşüncenin, diyalektiğin ve felsefenin kendisini kavrayıp hayata atılır.

Daha sonra devlet nizamı ve sosyal düzen gelir. Roma imparatorluğunun kadim gelenekleri, siyasal düzeni, toplumsal yapısı, insanı, bireyi ne olarak gördüğü ve kitleye ne anlam yüklediğini bilir. Bilir ki istikrar ve devamlılık sağlansın.

Son olarak ise; Batı insanı hristiyanlık ile tanışır. Her ne kadar ilk başta bu maya Batı medeniyetinde tutmamış olsa dahi, değiştirile değiştirile, yeni anlamlar yüklene yüklene eksik olan son parçayı tamamlar: yani ahlak son şeklini alır.

Her ne kadar temelde bu üç anlayış yatsa da bunları kayyim edebilmek için zenginlik gerekir ve Batı insanı Yunan'dan aldığı ilhamla sanayi devrimlerini bir bir inşa ederken eline geçen her zenginliği başka medeniyetleri sömürerek arttırır ve tekrar yeni inşalara girişir. Bu şekilde 19,20 ve 21. yüzyıllar batıyı dünyada güç bakımından zirveye taşımıştır.

Biz Doğunun insanı olaraktan, medeniyetimizin nasıl bu kadar köhneleştiğini merak ediyorsak bunun cevabının da yozlaşmak, taklit etmek ve köklerini kaybetmek olduğunu anlamak zorundayız. Doğu insanı eğer kendini ve medeniyetini tekrardan şaha kaldırmak istiyorsa bunu başka medeniyetleri taklit ederek, onlardan gördüğünü kopyala-yapıştır usulüyle uygulayarak netice elde edemeyeceğini bilmek zorundadır.

Biz doğuyuz, bunu reddederek içimizdeki aşağılık kompleksini okşamanın bir anlamı yok. Doğu da biziz. Ve bizim aklımız da, nizamımız da, ahlakımız da bizatihi bu toprakların köklerinde. Arayıp bulmak, üstü tozlanmış değerleri yeniden ayağa kaldırmak bizi tekrar var etmenin yegane yolu. Ne olursa olsun başka seçenek yok.

Batı bugün kendini ispat edip bir noktaya taşımış. Hep birlikte bunu kabul etmeliyiz. Ama iş batılılaşmaya gelince şöyle bir durup düşünmeliyiz: siz hiç Batı'nın Osmanlı'dan, acem'den veyahut da Arap'tan kültürel bir şeyler aldığını gördünüz mü? Göremezsiniz, görseydiniz de bugünkü Batı'yı göremezdiniz.

Velhasıl, büyük bir Doğu medeniyeti istiyorsak var gücümüzle çalışacağımız tek bir inşa vardır: dilinden, dinine; kültüründen örf adet ve geleneklerine; müziğinden resmine; diyalektiğinden ilmine; giydiği kıyafetinden oturduğu evin şekline kadar her alanda ve her şubede yeni bir Doğu rönesansına öncülük etmek. Bunu ortaya koyacak kudret ve kuvvet bizim üstüne basıp çiğnediğimiz ve Batı replikası kurmaya çalıştığımız toprakta ziyadesiyle var çünkü.
gozleriniacvebak
Bu konuda söylemek istediğim çok şey vardı fakat bir önceki entry aklımdakileri çok iyi toparlayan bir yazı olmuş.
Bu yüzden sadece şunu söylemek istiyorum.
Öncelikle batının bizden üstün olduğunu düşünmüyorum, özellikle teknoloji ve bilim gibi alanlarda bizden ileride olduğunu düşünüyorum.
Bizim ise ilerlemek için belki de ilk önce yapmamız gereken, üzerimizdeki aşağılık kompleksinden kurtulmak. Çünkü bu var olduğu müddetçe ne yazık ki kendi ilerleyişimize kendimiz çomak sokuyoruz. Ayrıca konu eleştirmeye geldiğinde, hepimiz eleştirmeyi çok iyi biliyoruz ama icraate geldiğinde içinde bulunduğumuz duruma katkı sağlamaktan başka bir şey yapmıyoruz çoğunlukla. Bu yüzden aslında en başta herkesin kendi işine odaklanıp kendini mümkün olan en iyi şekilde geliştirmesi lazım bence. Büyük ve toplumsal meselelere ciddi kafa yorarken kendi kişisel gelişimimizi ertelemememiz gerekiyor. Çünkü toplumu bizzat değiştirmeye gücümüz yetmez, ancak kendi hayatımızı değiştirerek başlayabiliriz işe.

Son olarak bir şey daha eklemek istiyorum. İnsan hayatı iç içe geçmiş daireler gibi. En küçük daire kalp ve midemiz, sonra bedenimiz, sonra ailemiz, evimiz, mahallemiz, şehrimiz, ülkemiz, dünya, güneş sistemi... bizim tüm bu dairelerde farklı vazifelerimiz var ama en büyük vazife en küçük dairede. Çünkü daireler genişledikçe bir vazifeyi yapacak kişi sayısı arttığından bize düşen iş azalıyor. Ama en küçük dairedeki görevleri bizden başka yapacak kimse olmadığından, en önemlisi orası. Kendimiz yani; kalbimiz, aklımız, bedenimiz. Buna rağmen büyük dairelerdeki meselelerin daha cazibedar gelmesi sebebiyle -toplumsal meselelerin, dünya gündeminin vs.- biz oraya dalıp en küçük dairedeki görevlerimizi unutabiliyoruz.

Yani demem o ki, bir şeyleri değiştirmeye sadece kendimizden başlayabiliriz.
selektor yapan yildiz
Bunu ülke bazında değerlendirmek daha doğru olur bence ama genel hatlarıyla bazı şeyler yazabiliriz.

- batıda daha rasyonel kararlar verilirken Doğu'da daha duygusal kararlar verilmesi (bu bizde de var. mesela bir olay olduğu zaman hemen asalım keselim moduna giriyoruz halbuki daha uzun vadeli etkileri düşünmemiz gerekir.)
- yukarıdaki yazar arkadaşların da bahsettiği gibi hukukun üstünlüğü, demokrasi gibi kavramlar. Bildiğiniz üzere doğudaki ülkelerin pek de demokratik olduğunu söyleyemeyiz.
- sayın (yazar: mehlika) yazarımız da değindiği gibi terör olayları. Amerika bu kadar müdahale etmeseydi ortalık da bu kadar karışmazdı, belki de daha farklı bir orta doğu görebilirdik.
- bazı evrelerin geçirilmiş olması ve bunun getirdiği toplumsal bilinç (örn: Fransız ihtilali)
- eğitime önem verilmesi ve ona göre kaynak ayrılması.
- nüfus. Doğudaki bazı ülkelerin nüfusu orantısız fazla. Örnek verecek olursak hindistan gelir olarak bakınca büyük bir ekonomi olsa da refah seviyesi çok düşük, Norveçin nüfusu da sadece 5 milyon.
- doğuda yozlaşma olması.

Not: yazının başında dediğim gibi her ülke bir değil. Doğuda olan Japonya ve Afganistan çok açıktır ki bir değil.

Not 2: gelişmişliğin salt olarak sömürge ile sağlandığı fikrine katılmıyorum. Öyle olsaydı sömürgesi olmayan kuzey ülkelerinin veya sömürge yarışına girememiş Almanya'nın batması gerekirdi. Bunula birlikte güney Amerika'yı kan gölüne çeviren İspanya'nın da acayip gelişmiş bir ülke olması lazımdı. Bu yüzden çok faktörlüdür demek bana göre daha doğru.
sokratesla
bir kitapta okudum, çok da güzel açıklanmış aslında, sizin de görüşlerinizi beklerim.
- serbest rekabet: hoşgörü yok, torpil yok, tamamen kurtlar sofrası.
- bilimsel düşünce metodu: batı da sadece son yüzyıllarda bunu uygulamış olsa da dogmatik inancı değil, daima bilimi yüceltme.
- hukukun üstünlüğü: sen kralsan ben de vatandaşım ve berlin'de hakimler var sözü her şeyi özetliyor gibi.
- tüketim toplumu: tek bir güruh değil, herkes tüketsin ve halk refah oldukça biz de refah olalım anlayışı.
- iş ahlakı: insanların toplumdaki yerlerini ve vazifelerini korkutma yoluyla dahi olsa düzgün yapmasını sağlamak.
deli dumrul
Batı'yı örnek almak ve Batı'nın ilerde olduğunu belirten sözler duyduğumda aklıma ünlü bi tarih hocasının gülerek söylediği söz aklıma geliyor: "Japonya da doğu'da, illa batı batı demeyelim şimdi. ."
ileleualatyr
İnsan hayatının gerçekten bir değerinin olmasıdır. George Floyd'u öldüren polisin şu an elini kolunu sallaya sallaya gezememesidir, terör saldırısının sonucunda bir kınamayla sorunun hallolduğunun düşünülmemesidir, eğitim sisteminde çocukların oyuncak edilmemesidir, devlet için halk değil halk için devletin var olmasıdır, zamanında kadınları cadı diye yakan kilisenin skandalları ortaya çıktığında şu an o kiliseyi görevlilerin başlarına yıkabilmeleridir sebep. Başbakana hesap sorabilmeleridir(boris johnson'a ayar çeken ingiliz abi vardı mesela), en çok bilime değer vermeleridir mesela. Siz hiç Abd'den Afganistan'a beyin göçü verildiğini gördünüz mü?Bundan seneler evvel annemin çok zeki bir İranlı öğrencisi vardı, annesi babası doktordu ve Kanada'ya göç ettiler. Siz hiç Kanada'dan İran'a dönen birine şahit oldunuz mu? Şu an Ortadoğu'da hoşgörü sadece kendinden olana varken, mezhebi farklı diye insanlar öldürülürken o mezhebi farklı insanların Batı'da inançlarını yaşayabilmeleridir. Uzakdoğu'da halkı açlıktan kırılırken ülkedeki tek obezin yöneticilerden biri olması mıdır medeniyet? Hiç sanmıyorum. Doğu'nun müthiş bir kültürü var çünkü ilk uygarlıkların vatanı bu topraklar. Bizim küçücük ülkemizde bile onlarca farklı medeniyet kurulmuş zamanında. Bu müthiş kültürün şu an inanılmaz bir şiddet kültürüne dönüşmesinin Batıyla alakası olduğu kadar bizimle de alakası var. Zamanında İslam'ın altın çağında medreselerde din dışı dersler rahatlıkla okutulurken Avrupa'da dünya düz değil dedi diye insanlar idam edilirken ne oldu da bir anda bu kadar yozlaştık? Bunun cevabını da aynaya bakarak vermeliyiz sanırım. Batı sömürdüğü şeyleri doğru yere harcayarak gelişti, acımasız mı evet sonuna kadar öyle.İnsanlık dışı mı, evet kesinlikle ama devletin duygusu olmaz, bunu da unutmamak lazım. Doğu da bir zamanlar güçlüyken sömürdü diğer güçsüzleri. Güçlü her zaman güçsüzü sömürür, mesele eline geçenleri nereye kullandığında. O kaynakları yöneticiler altındaki tahta harcarsa bir süre sonra kaynaklar tükenir, olan zavallı halka olur. Osmanlı zamanında oldukça zengin toprakları ele geçirip sömürmedi mi?Demek ki olay sadece sömürgecilikte yatmıyor.
2
objector objector
Çok güzel yazmışsınız. Önce çuvaldızı kendimize batırmalıyız. Avrupa ve Amerika'nın tarihte yaptığı katliamları gözleri dolarak okuyan bir kişi olarak söylüyorum bunları.
ileleualatyr ileleualatyr
Teşekkür ederim,kesinlikle ne olursa olsun insanca bir davranış değil fakat bu sömürgecilik sadece Batı'ya özgü de değil.Keşke bunu kabul edebilsek.

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol