arctic monkeys'in "snap out of it" diye bir şarkısı var. Böyle en ummadığım anlarda bir anda çalmaya başlıyor ve hep tam ihtiyacım olan anlarda oluyor tesadüfî bir şekilde.
Gariban gariban "ben şu an ne yaşıyorum ya?" diye yürüdüğüm nadir anlarda alex, birinden duymaya çok ihtiyacım olduğunu fark etmediğim şu sözlerle giriyor:
"what's been happening in your world?
what have you been up to?
i heard that you fell in love, or near enough
i gotta tell you the truth
i wanna grab both your shoulders and shake baby
Snap out of it"
öyle, paylaşmak istedim. sizi de muhakkak en ummadığınız anlarda vurup size bi dost tarafından sarılmış hissettiren şarkılar vardır
sözlüğün eski aktif günleri:')
İntörn, amacı dışında kullanılan, potansiyeli yok sayılmış tıbbi kişi, kişiler.
tıp fakültesi.özellikle gazi tıp fakültesi.özleyeceğimi derinden hissediyorum.toksik ilişkimiz sonucu bu okula aşık oldum sanırım.
İsraf ettiğim o cevher vakitlerin çalar saati acı acı çalarken ruhumda, benim için bir avuçluk uykudan bile değersizdi 'bir zamanlar'.
Şimdilerde dönüp bakınca arkama, cömertçe harcanmış dahası geç kalınmış ilk randevular...
Şimdilerde dönüp bakınca arkama, cömertçe harcanmış dahası geç kalınmış ilk randevular...
Bir süredir yalnız yaşıyorum. Her şey güzel, rahat. Sadece bir gün, Duygusal olarak dibi gördüğüm o gün,Duvarlara bakıp ağlıyorum, uyku zaten tutmuyor, yemek desen aklıma bile gelmiyor, ne yapacağımı bilemedim. Biri olsun istedim,Beni anlayan biri. Nihayetinde sabah bir şekilde oldu. Ama O günden sonra nasıl aynı kalabilir ki insan,kalamıyor..
Bu eyleme en çok yaklaştığım nokta beklentisizmiş gibi olmak hâlidir.
Beklentinin olmasıyla aynı derecede hayal kırıklığı yaratma potansiyeline sahip olsa bile bir süreliğine kafanızdaki korku senaryolarını azaltmaya yardımcı olduğundan kısmen faydalı diyebilirim.
Beklentinin olmasıyla aynı derecede hayal kırıklığı yaratma potansiyeline sahip olsa bile bir süreliğine kafanızdaki korku senaryolarını azaltmaya yardımcı olduğundan kısmen faydalı diyebilirim.
'Bu kadar baktığın,baktığım,bakıştığımız kâfi..
Bakmak ayrı,görmek ayrı.
Yakına gel ve gör,göreyim,görüşelim.'
Bakmak ayrı,görmek ayrı.
Yakına gel ve gör,göreyim,görüşelim.'
İlk maaşıma özel başlık :)
Meslekte 1. Ayım bitti. Refakat adı altında da olsa ilk günden beri primer hasta bakıyorum. Sora sora çok şey öğreniyorsunuz ama Tek bir şey diyeceğim. Arkadaşlar ders çalışın. Acillere ne kadar hakimseniz özgüveniniz de bir o kadar artıyor. İntörnlerin mezuniyeti de yaklaşmışken birkaç öneri vermek isterim.
1-) acillere hakim olacaksın. Anafilaksiyi arresti bileceksin. İlk seferinde tabi ki yönetmek kolay olmayacak ama öğrenirsin. Üsye ilacı bilme ama adrenalini bileceksin. Zamanla yarıştığın durumlar gerçek acil olanlardır unutma.
2-) tus hedefleyen biriyseniz bulduğunuz her ortamda uyumayı ve post nöbet ders çalışmayı öğrenmek durumundasınız. Vakit buldukça tus çalışın işe başlayınca o kadar kolay olmuyor malesef.
3-) bilmediğinizi hastaya çaktırmayın. Basit bir öneri gibi görünse de oldukça zor. Yeni başladığımız çok çok belli oluyor :) yapacak bir şey yok onu da öğrenicez
4-) ben bir tık yoğun sayılabilecek bir ilçe acilinde çalışıyorum. Acil insana çok şey katıyor. Arresten tutun svo'ya Anafilaksiye kadar görmediğim şey kalmadı. Az önce paraziter hastalık tanısı koydum mesela. Küçük bir örnek :)
5-) sistemi bilmek zorundasınız. Adamlar bir cümlemizden bile neler neler yapabiliyor. Duydukça şaşırıyorum. Önemli olan sadece hastaya tedavi vermeniz değil bunları belgelemek zorundasınız. Yine başıma gelen bir örnek. Hastalar bazen durumun ciddiyetini kavrayamayıp izinsiz hastaneyi terkedebiliyor. Yoğun bir günde gözden kaçabilir. Sisteme not düşmek zorundasınız. Hastanın başına bir şey gelse sizin de başınız yanar.
6-) çocuk acil intörnlüğünü iyi geçirin. Pratisyenlikte en çok işime yarayan, bir şeyler öğrendiğimi farkettiğim staj olur kendisi.kendinizi doktor gibi hissettiğiniz nadir yerlerdendir çocuk acil. Pediatri sevmeyen biri olduğumu da hatırlatmak isterim :)
7-) sizden kıdemli olan pratisyenlere varsa uzmanlara soru sormaktan asla çekinmeyin. Böyle böyle öğrenicez böyle böyle öğreticez.
8-)son olarak tekrarlamam gerekirse tus da isteseniz başka bir şey de planlasanız ders çalışmak ve temel doktorluk becerisini kazanmak zorundasınız.
Korkmayın yaparsınız. Hepinize sağlıklı günler.
Meslekte 1. Ayım bitti. Refakat adı altında da olsa ilk günden beri primer hasta bakıyorum. Sora sora çok şey öğreniyorsunuz ama Tek bir şey diyeceğim. Arkadaşlar ders çalışın. Acillere ne kadar hakimseniz özgüveniniz de bir o kadar artıyor. İntörnlerin mezuniyeti de yaklaşmışken birkaç öneri vermek isterim.
1-) acillere hakim olacaksın. Anafilaksiyi arresti bileceksin. İlk seferinde tabi ki yönetmek kolay olmayacak ama öğrenirsin. Üsye ilacı bilme ama adrenalini bileceksin. Zamanla yarıştığın durumlar gerçek acil olanlardır unutma.
2-) tus hedefleyen biriyseniz bulduğunuz her ortamda uyumayı ve post nöbet ders çalışmayı öğrenmek durumundasınız. Vakit buldukça tus çalışın işe başlayınca o kadar kolay olmuyor malesef.
3-) bilmediğinizi hastaya çaktırmayın. Basit bir öneri gibi görünse de oldukça zor. Yeni başladığımız çok çok belli oluyor :) yapacak bir şey yok onu da öğrenicez
4-) ben bir tık yoğun sayılabilecek bir ilçe acilinde çalışıyorum. Acil insana çok şey katıyor. Arresten tutun svo'ya Anafilaksiye kadar görmediğim şey kalmadı. Az önce paraziter hastalık tanısı koydum mesela. Küçük bir örnek :)
5-) sistemi bilmek zorundasınız. Adamlar bir cümlemizden bile neler neler yapabiliyor. Duydukça şaşırıyorum. Önemli olan sadece hastaya tedavi vermeniz değil bunları belgelemek zorundasınız. Yine başıma gelen bir örnek. Hastalar bazen durumun ciddiyetini kavrayamayıp izinsiz hastaneyi terkedebiliyor. Yoğun bir günde gözden kaçabilir. Sisteme not düşmek zorundasınız. Hastanın başına bir şey gelse sizin de başınız yanar.
6-) çocuk acil intörnlüğünü iyi geçirin. Pratisyenlikte en çok işime yarayan, bir şeyler öğrendiğimi farkettiğim staj olur kendisi.kendinizi doktor gibi hissettiğiniz nadir yerlerdendir çocuk acil. Pediatri sevmeyen biri olduğumu da hatırlatmak isterim :)
7-) sizden kıdemli olan pratisyenlere varsa uzmanlara soru sormaktan asla çekinmeyin. Böyle böyle öğrenicez böyle böyle öğreticez.
8-)son olarak tekrarlamam gerekirse tus da isteseniz başka bir şey de planlasanız ders çalışmak ve temel doktorluk becerisini kazanmak zorundasınız.
Korkmayın yaparsınız. Hepinize sağlıklı günler.
Peki bu öğrenme süreci nasıl oluyor sayın schlimazl? Öğrenene kadar arada sıkıntı yaşayan hasta oluyor mu? İntörnlükten pratisyenliğe geçiş süreci nasıl işliyor?
Bende hala öğrenmekteyim sayın syy. İlk günlerde nasıl yani ben mi hasta bakıcam, reçeteyi de ben yazıcam, hocan mıyım gerçekten diyordum. İlk birkaç nöbet her şeyi sordum. Neyi ne zaman kime yazıcam gibisinden. Arka sekmede Google'm hep açık olur :) İntörnlükten en büyük farkı sorumluluk. Herkes sizin ağzınıza bakıyor öyle söyliyim. İntörnlükte bize denileni yapıyorduk pratisyenlikte de tam tersi sizin bir şeyler demeniz gerekiyor. Siz söyleyeceksiniz onlar yapacak.Eksik olduğumuz yukarıda da çalışın dediğim kısım tam da bu. Bilsek de söylesek :) öğrenmenin en basit yolu görmek, tecrübe etmek. Sorun. Burda ne düşündük niye bunu verdik. Bir sordun iki sordun üçüncüye öğreniyorsun zaten. Şu ana kadar hastalarımda bir sıkıntı olmadı. Bazen taburcu etmese miyim dediğim oluyor ama. Hastayı gönderdikten sonra aklıma başka şeyler geldiği oluyor. İlk başta korkuyordum hasta bakmaktan da içine girince alışıyorsunuz.
Teşekkür ederim sayın schlimazl bilgilendirici bir yorum ve entry oldu hekimlik hayatınızda basarilar dilerim
Teşekkür ediyoruum sayın syy. Size de güzel bir meslek hayatı diliyorum
Çs ye ne olmuş lan öyle.
Şimdi mi geldi aklınıza olum bu ne lan..
Şimdi mi geldi aklınıza olum bu ne lan..
Bu sene yaptığım şeydir.
Bu sene şu ana kadar 10 oyuna gittim.
Bu hafta 2 oyuna daha gideceğim.
Küçük sahne'nin içindeki oda tiyatrosunu,küçük sahneyi,şinasi sahnesini özellikle seviyorum.
Tunus ya da tunalı'da yürümeyi,ulus turu atmayı,kitapçıya uğramayı...
Bu sene tıp faküktesindeki en mutlu senem ve bunda o eskiden hiç sevmediğim ankara'nın yeri çok büyük...
Tiyatroya giderken koşa koşa gidiyorum desem yeridir.
Devlet tiyatroları maddi olarak cüzi rakamlar ve gerçekten zorlamıyor.
Biletinial'da tam 13 gün önce 10.10 geçe biletler satışa sunuluyor.takip edebilirsiniz.
https://biletinial.com/tr-tr/mekan/ankara-dt-kucuk-tiyatro
Bu sene şu ana kadar 10 oyuna gittim.
Bu hafta 2 oyuna daha gideceğim.
Küçük sahne'nin içindeki oda tiyatrosunu,küçük sahneyi,şinasi sahnesini özellikle seviyorum.
Tunus ya da tunalı'da yürümeyi,ulus turu atmayı,kitapçıya uğramayı...
Bu sene tıp faküktesindeki en mutlu senem ve bunda o eskiden hiç sevmediğim ankara'nın yeri çok büyük...
Tiyatroya giderken koşa koşa gidiyorum desem yeridir.
Devlet tiyatroları maddi olarak cüzi rakamlar ve gerçekten zorlamıyor.
Biletinial'da tam 13 gün önce 10.10 geçe biletler satışa sunuluyor.takip edebilirsiniz.
https://biletinial.com/tr-tr/mekan/ankara-dt-kucuk-tiyatro
dekanlık sarmaşığını geri getirin nolur
Karşı taraf size dünyanın en güzel/yakışıklı insanı olarak geliyorsa,onu obsesyon haline getirmişseniz ve normalde hissedilmeyen bir coşku,heyecan,karnında kelebekler uçuşması gibi şeyler oluyorsa tebrikler aşık oldunuz demektir.Ne olursa olsun dünyanın en müthiş olaylarından birisidir.
Dahiliye ve pediatri stajlarını vermiş bir dönem 4 öğrencisi olarak tıbbın en katastrofik senesinin(sonraki2 seneyi bilmiyorum ancak)dönem 3 olduğunu düşünüyorum.
Varsın her şeyi öğrenmeyin,önemli değil.
Günün sonunda mental sağlığınızı elinizde top gibi sektirerek gezince bildikleriniz de anlamını yitiriyor.
Önemli olan bizleriz.
Çoğu kişi gözden kaçırsa da önemli olan gerçekten bizleriz.
Varsın her şeyi öğrenmeyin,önemli değil.
Günün sonunda mental sağlığınızı elinizde top gibi sektirerek gezince bildikleriniz de anlamını yitiriyor.
Önemli olan bizleriz.
Çoğu kişi gözden kaçırsa da önemli olan gerçekten bizleriz.
Sosyolojide mesleklerin kadınlaşması diye bir kavram var.bu kavram der ki:'bir meslek kadınlaştıkça aldıkları ücret azalır.'
Bizim hocalarımızin ve onların hocalarının zamanında tıp doktorlarının kahir ekseriyeti erkekmiş.
Şu anda yarı yarıya gibi bir oran var.
Emeklerimizin karşılığında hayatımızı idame ettirebilmek için kazandığımız rakamın bu kadar dramatik şekilde düşüşünün tek sebebi 'sağlık politikaları' değil diye düşünüyorum.
Tıbbın kadınlaşmasının da bunda payı var.
Bizim hocalarımızin ve onların hocalarının zamanında tıp doktorlarının kahir ekseriyeti erkekmiş.
Şu anda yarı yarıya gibi bir oran var.
Emeklerimizin karşılığında hayatımızı idame ettirebilmek için kazandığımız rakamın bu kadar dramatik şekilde düşüşünün tek sebebi 'sağlık politikaları' değil diye düşünüyorum.
Tıbbın kadınlaşmasının da bunda payı var.
ikinci ergenlik dönemi olarak da adlandırılan hayatın kırılma noktalarından biri. daha önce burda da bahsettiğimi hatırlıyorum. 25 yaşının ilk günlerini yaşayan, belki de bu krizin tam ortasında olan biri olarak konuşmak istedim. bana ne olduğunu, olduğunu sandığımı, anlatırsam küçük bir farkındalık oluşturabilirim belki.
ilk önce çok büyük bir değişimin ortasında olduğumu söylemeliyim. bu dönemde altında ezildiğiniz sorunlarla yaşamayı öğrenmek zorunda kalıyorsunuz. basit gördüğünüz problemlerin aslında büyük sorumluluklar olduğunu anlıyorsunuz. önünüze hayatınızı büyük ölçüde değiştirecek birkaç seçenek çıkıyor. attığınız her adımın sonucunu yaşayarak tecrübe kazanıyorsunuz. büyümekten ziyade olgunlaşıyorsunuz. asıl hayatınızı kuruyorsunuz. bu yaşa kadar aileniz birçok şeyi arka planda sizin için düşünüp hallediyordu zaten. artık tam bağımsız bir birey oluyorsunuz. her detay önemli hale geliyor. mesleğe adım atmak başlı başına stresli. evini belki ilk kez belki ikinci kez terketmek zor gelebiliyor. nasıl yaşayacağınızın kararını veriyorsunuz. öyle ortada kalmışlık bir zaman dilimi.
bazen bazı şeylere geç kaldığınızı düşünüyorsunuz. zaman varken yapmadıklarınız bir film şeridi gibi akıyor gözünüzün önünden. herkes kendi zamanında yaşar geç kalmak diye bir şey söz konusu değil biliyorum. yine de böyle hissetmeyi engelleyemiyorum.
tüm bu yazdıklarımı düşününce farkında olmak bunu atlatmanın bir yolu sayılmaz mı.. sanırım özgüveni kaybetmemek gerekiyor. kendine inanıp yola devam etmeli. zaman her şeyin ilacı. ayaklarınızın yere sapasağlam bastığı günler yaşamanızı diliyorum efenim.
ilk önce çok büyük bir değişimin ortasında olduğumu söylemeliyim. bu dönemde altında ezildiğiniz sorunlarla yaşamayı öğrenmek zorunda kalıyorsunuz. basit gördüğünüz problemlerin aslında büyük sorumluluklar olduğunu anlıyorsunuz. önünüze hayatınızı büyük ölçüde değiştirecek birkaç seçenek çıkıyor. attığınız her adımın sonucunu yaşayarak tecrübe kazanıyorsunuz. büyümekten ziyade olgunlaşıyorsunuz. asıl hayatınızı kuruyorsunuz. bu yaşa kadar aileniz birçok şeyi arka planda sizin için düşünüp hallediyordu zaten. artık tam bağımsız bir birey oluyorsunuz. her detay önemli hale geliyor. mesleğe adım atmak başlı başına stresli. evini belki ilk kez belki ikinci kez terketmek zor gelebiliyor. nasıl yaşayacağınızın kararını veriyorsunuz. öyle ortada kalmışlık bir zaman dilimi.
bazen bazı şeylere geç kaldığınızı düşünüyorsunuz. zaman varken yapmadıklarınız bir film şeridi gibi akıyor gözünüzün önünden. herkes kendi zamanında yaşar geç kalmak diye bir şey söz konusu değil biliyorum. yine de böyle hissetmeyi engelleyemiyorum.
tüm bu yazdıklarımı düşününce farkında olmak bunu atlatmanın bir yolu sayılmaz mı.. sanırım özgüveni kaybetmemek gerekiyor. kendine inanıp yola devam etmeli. zaman her şeyin ilacı. ayaklarınızın yere sapasağlam bastığı günler yaşamanızı diliyorum efenim.
konfor alanından çıkmadıkça kendinin kölesi olacaksın.
bakkal sahibi olup akşama kadar kendi abur cuburlarımı yemek.
Bu konuyla ilgili bir podcast dinlemiştim. Özetle Şöyle diyordu :
"özgüven değil de öze güven olarak düşünmemiz lazım. Burda ki öz ruh, kalp, hissettiklerimiz, düşündüklerimizdir. O yüzden insan iç sesini dinlerse ve içinden geleni yaparsa işte o zaman özüne güvenen bir birey olur. Biri bir şey yapmayı reddetti diye ona özgüvensiz diyemeyiz. Özgüven performans göstermek değildir. Özgüven cesaret demek değildir. Özgüven içinden geleni yapmak, cesaret ise bunun farkında olmaktır. "
Böyle düşünmek beni biraz daha iyileştirdi. O yüzden hep diyorum ya içinizden geleni yapın. Canın istemiyorsa yapma. Elalem ne der diye yaşama. Zihninin sesini dinleme. O başkalarının dediğini dikkate alır. Önce kendine sor "ben bunu istiyor muyum? " diye. İşte o zaman farkı göreceksin.
"özgüven değil de öze güven olarak düşünmemiz lazım. Burda ki öz ruh, kalp, hissettiklerimiz, düşündüklerimizdir. O yüzden insan iç sesini dinlerse ve içinden geleni yaparsa işte o zaman özüne güvenen bir birey olur. Biri bir şey yapmayı reddetti diye ona özgüvensiz diyemeyiz. Özgüven performans göstermek değildir. Özgüven cesaret demek değildir. Özgüven içinden geleni yapmak, cesaret ise bunun farkında olmaktır. "
Böyle düşünmek beni biraz daha iyileştirdi. O yüzden hep diyorum ya içinizden geleni yapın. Canın istemiyorsa yapma. Elalem ne der diye yaşama. Zihninin sesini dinleme. O başkalarının dediğini dikkate alır. Önce kendine sor "ben bunu istiyor muyum? " diye. İşte o zaman farkı göreceksin.
Bu düzeni değiştiremediğimiz, size yardım etmeyi bile başaramadığımız için çok üzgünüm.
müsebbipleri yargılamıyoruz bile, halbuki en azından bunu başarmalıydık.
müsebbipleri yargılamıyoruz bile, halbuki en azından bunu başarmalıydık.
hepimiz birilerinin hayatındaki şeytanız
kırdığınız üzdüğünüz ve sizinle bir daha konuşmak istemeyen insanları hatırlayın. sonra bir de yakın arkadaşlarınıza bakın. kötü biri olsaydınız yalnız olurdunuz herhalde?* o zaman niye bir taraf sizi çok seviyor da öbür taraf konuşmak bile istemiyor? çünkü siz birileri için toz pembeyken birileri için siyahtınız ve bunu muhtemelen istemeden yaptınız
*(yalnızlık ve kötülük her zaman ilişik değildir ama kötülük büyük çoğunlukla yalnızlığı getirir.)
anasayfanızı kaplamamak için geri kalanını spoiler içine alacağım. bu konuyla ilgili birkaç fikrim var..
kırdığınız üzdüğünüz ve sizinle bir daha konuşmak istemeyen insanları hatırlayın. sonra bir de yakın arkadaşlarınıza bakın. kötü biri olsaydınız yalnız olurdunuz herhalde?* o zaman niye bir taraf sizi çok seviyor da öbür taraf konuşmak bile istemiyor? çünkü siz birileri için toz pembeyken birileri için siyahtınız ve bunu muhtemelen istemeden yaptınız
*(yalnızlık ve kötülük her zaman ilişik değildir ama kötülük büyük çoğunlukla yalnızlığı getirir.)
anasayfanızı kaplamamak için geri kalanını spoiler içine alacağım. bu konuyla ilgili birkaç fikrim var..
büyümek lazım
yalnız kalmak lazım
kendi aileni kurmak lazım
ezcümle yetişkin olmak lazım
sürgün gibi olsan da
yalnız kalmak lazım
kendi aileni kurmak lazım
ezcümle yetişkin olmak lazım
sürgün gibi olsan da
İyi ki varım bence
İyi ki doğdunuz sayın ruhsuz nice yaşlara 🥳
Çok teşekkür ederim🫀
Doğum gününüz kutlu olsun sayın ruhsuz mutlu yıllar
Çok teşekkür ederimm🫀
Sevgili kader arkadaşlarım içinde bulunduğumuz bu umutsuzluk ortamında başımızı öne eğmemiz isteniyor bizden.
Bir konuda bakanlığımızın yaptığı çalışma neticesinde yayınlanan talimatlar aşağıdaki gibidir; Her insan umut içinde doğar fakat sonra hayat insanları umutsuzluğa sürükler.
Dünyanın bu kötü gidişi sebebiyle ne yazık ki stoklarımızdaki umudun tükenmekte olduğunu fark eden bakanlığımız gerekli tedbirleri almış ve Kanadadan çocuklarımız için yirmi bin ton umut ithal etmiştir fakat yine ne yazık ki umut tacirleri bu umutları çalmayı başarıp Afrika ülkelerine satmış bulunmaktadır. Şu durumda elinde fazla umut bulunduranların döviz bürolarına koşturmamaları mümkünse en yakınları ve komşularıyla paylaşmaları ve stoklarımızda az miktarda kalmış umutları çar çur etmemeleri bakanlığımızca hazırlanan geleceğe güvenle bakış adlı rehberi edinmeleri, safları sıklaştırmaları, birlik ve beraberlik içinde hareket etmeleri, çömmek olarak tabir edilen ve genellikle otogarlarda gözlemlenen oturma şeklinden uzak durmaları, dertli dertli 'ooof' çekmemeleri, başlarına ödül konmuş aramızdaki umutsuzları ihbar etmek suretiyle toplumumuza huzur, refah ve mutluluk getirmeleri önemle rica olunur.
Sevgili kader ortaklarim içinizdeki umut ışığını söndürmeyin. Unutmayın ki gecenin en karanlık ânı güneşin doğmasına en yakın ândır...
Bir konuda bakanlığımızın yaptığı çalışma neticesinde yayınlanan talimatlar aşağıdaki gibidir; Her insan umut içinde doğar fakat sonra hayat insanları umutsuzluğa sürükler.
Dünyanın bu kötü gidişi sebebiyle ne yazık ki stoklarımızdaki umudun tükenmekte olduğunu fark eden bakanlığımız gerekli tedbirleri almış ve Kanadadan çocuklarımız için yirmi bin ton umut ithal etmiştir fakat yine ne yazık ki umut tacirleri bu umutları çalmayı başarıp Afrika ülkelerine satmış bulunmaktadır. Şu durumda elinde fazla umut bulunduranların döviz bürolarına koşturmamaları mümkünse en yakınları ve komşularıyla paylaşmaları ve stoklarımızda az miktarda kalmış umutları çar çur etmemeleri bakanlığımızca hazırlanan geleceğe güvenle bakış adlı rehberi edinmeleri, safları sıklaştırmaları, birlik ve beraberlik içinde hareket etmeleri, çömmek olarak tabir edilen ve genellikle otogarlarda gözlemlenen oturma şeklinden uzak durmaları, dertli dertli 'ooof' çekmemeleri, başlarına ödül konmuş aramızdaki umutsuzları ihbar etmek suretiyle toplumumuza huzur, refah ve mutluluk getirmeleri önemle rica olunur.
Sevgili kader ortaklarim içinizdeki umut ışığını söndürmeyin. Unutmayın ki gecenin en karanlık ânı güneşin doğmasına en yakın ândır...
olmaması, aksinin olması için ne kadar uğraşırsan uğraş; olacağı varsa olacaktır. bazı şeyler etki alanında değildir, değiştiremezsin qwerty.
Ben hiç bir zaman gerçeği falan söylemem. Çünkü insanlar duymak istedikleri şeyleri dinlerler gerçeği pek fazla sallamazlar...
Kiminin babası,kiminin eşi,kiminin evladı...
Bu yurdu hainlerin eline bırakmamak için düşünmeye bile gerek duymadan canını bir çırpıda veren Türk ordusu yiğitleri,şanlı ay yıldızlı bayrağımızın gölgesinde yaşamayı sizlere borçluyuz.Vatan size minnettardır.
Başımız sağ olsun.
Bu yurdu hainlerin eline bırakmamak için düşünmeye bile gerek duymadan canını bir çırpıda veren Türk ordusu yiğitleri,şanlı ay yıldızlı bayrağımızın gölgesinde yaşamayı sizlere borçluyuz.Vatan size minnettardır.
Başımız sağ olsun.
Her zamanki alarmlarını kurarken "4 saat 12 dakika sonraya ayarlandı" yazısını gördüğün andır
Efsane
Tşk ederimm
Kaç saat bu görsel
Yüklem yok cümlede fkdnwkwnwnw
Bi yarim saat aldi xjwbwjwnqnnsnd
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?