Ben de Tutunamayanlar'dan bir alıntı bırakayım o hâlde. “ 'Büyük ve güzel şeyler de var.' demişti bir gün. O sırada ben ne yapıyordum? Hiçbir güzelliğin içime girmesine izin vermiyordum. Öyle miydim? Hatırlamıyorum.”
kitaplar aptal, salak olduğumuzu bize hatırlatmak için var. onlar gösteri alayı caddeden gürültüyle geçerken sezar'a "fani olduğunu hatırla sezar" diyen muhafız kıtası gibiler. fahrenheit 451, ray bradbury
hayatım alelacele çizilmiş ama vakit yetmediği için ayrıntıları doldurulamamış bir resme benziyor. şibumi, trevanian
Tabiatın insanlara en adilce dağıttığı nimet akıldır derler, çünkü hiç kimse akıl payından şikayetçi değildir. Nasıl olsun? Aklını beğenmemesi için aklından ötesini görebilmesi lazım. Ben düşüncelerimin doğru olduğunu sanıyorum: Ama öyle sanmayan kim var? - montaigne
Ayrı ayrı bakınca değer vermediğimiz kimselere biraraya geldikleri zaman değer vermekten daha büyük budalalık olur mu? - cicero
“beyin verdiği komutla ortaya çıkan sonucun, ki bu sonucun en basit hali bile son derece karmaşıktır, neden komutu vermeden önce hayal ettiği sonuçla en ufak bir benzerlik taşımadığını soracak kadar meraklı bir organ değildir.” en az beş kere okudum bu cümleyi..
… Aşk bir hastalıktır,izdivacın,yahut müşterek hayatın zincir olmadığı;kadında,erkekte vefa yahut aşk bir hadise,milyonda bir insanın başına gelen,sanat ve tarihe mevzu olan bir hadisedir.Aşkın tarihte ve dünyada tek bir örneği,alâmeti azizlerin insaniyete aşkıdır.fakat bu milyonda bir insanın başına gelen bir hastalık,belki isteridir. Sevdiği fikir yahut insan için taşıdığı zincirin etlerine batarak kanayan yerlerini öpen,gerildiği çarmıhtan elleri ve göğsü kanarken,kalbini delen çivinin altında ölürken,bu azap vereni takdis ederek,vecd içinde ölmek azizlerin ve pek ender Âşıkların kârıdır… Okurken bende iz bırakmıştı sayın yazarlar sizinle de paylaşayım.
Ömrümüz boyunca ölüm bize el eder, çağırır bizi. Her birimiz ansızın, sebepsiz düşüncelere dalmıyor muyuz, bu hayaller bizi öylesine sarıyor ki zamanı, mekânı fark etmez olmuyor muyuz? İnsan bilmez bile ne düşündüğünü; ama sonra kendini ve dış dünyayı hatırlamak, düşünmek için toparlanmak zorundadır. Bu da bir sesidir ölümün.
İvan ilyiç bu sözleri duydu ve içinden tekrarladı: bitti! Ölüm bitti.. o yok artık! Derin bir soluk almak istedi, ama soluğu yarıda kaldı... Bedeni birden gevşedi ve öldü.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır. katkıda bulunmak istemez misin?