acaba benim hakkımda da başlık açılır mı dedirten başlıklar
şaka bi yana baya okuyan birisine benziyor kendisi kimse selamlar sevgiler
inthebleakmidwinter
In the bleak midwinter, İngiliz şair Christina Rosetti tarafından 1872 yılında yazılmış 5 pasajlık şiirin adı.
Şiirin 4 pasajı, 1900'lerin başında yine İngiltere'de bestelenerek bir kilise ilahisi haline gelmiştir.
Şiir, Hristiyan içedönük teolojisinin verimli bir yansıması olarak Hz. İsa'nın beytüllahimdeki doğumunu anlatarak başlar. Beytüllahim (Hz. İsa'nın doğduğu yer-Kudüs), kasvetli bir karakışın ortasındaki çorak ve bitik bir yerdir. Tanrı ikoniğinin (Hz İsa) gelmesinden önce yerkürenin demir gibi sert ve suyun taş gibi katı kesildiği betimleniyor. İlk pasajda vurgulanan benim anlayabildiğim kadarıyla Tanrının yokluğunun statik, donuk ve soğuk olarak betimlediği. “In the bleak midwinter” ifadesi bu yorumun özeti bence.
Şiir, Yeryüzüne ilk gelişi ve Mesih olarak döneceği ikinci enkarnasyonu anlatarak devam eder. Daha sonra doğumuna eşlik eden meleklerin metafiziğine karşı Hz. Meryem'in fiziksel şefkati söz konusudur.
Şair Hz. İsa'ya ne kurban edebileceğini sorgular. Bir çoban olsa bir kuzu bağışlayabilir ya da bilgili biri olsa bununla üstüne düşeni yapabilecektir. Ancak ne malı ne de ilmi vardır.
Hiçbir şeyi olmayan biri olarak feda edilebileceği tek şeyin kalbi olduğunu anlatır.
Bazı teologlara göre şiirde anlatılmak istenen: Hz. İsa (tanrı olarak kabul edilir.) ne cennete ne de yeryüzüne sığamayacak, bu ikisinin kaldıramayacağı bir yüceliktedir ve o Mesih olarak hüküm sürmeye geldiğinde yer ve gök kaçacaktır. Benim bu yorumdan anladığım Hristiyan teolojisindeki İsa imgelemi ile mekansızlık arasındaki ilişkiyi kavramak.
“Sevmeyen kişi tanrıyı tanımaz. Çünkü Tanrı sevgidir.”
Yuhanna'da geçen bu ayetle birlikte baktığımızda -ki Teoloji zaten bütünüyle insanın içine dönük bir tanrı imgesi ortaya koyar.- ve tanrıyı sevgi olarak içimizde kabul ettiğimizde sevgiyi kavramak, tanrıyı kavramaktır ve tanrıyı kavramak sevgiyi kavramaktır. Onun varlığı mekandan yücedir ve ona bağışlanabilecek yegane kurban kalptir.
Şiir ve bestesi, İngiltere çıkışlı olduğunu düşündüğümüzde biraz İngiliz milliyetçiliği de içeriyor pratikte. Çıktığı dönemin şartlarında popüler bir ilahi olsa gerek ki, peaky blinders'ta da sıklıkla ikonik olarak geçer. Tom'un kendi iç dünyasında, “sevgi” ve “ölüm” arasında kalınan ikilemlerin işlendiği sahnelerde kullanılıyor.
Sevginin hüküm sürmediği ve kalbin sevmeye kurban edilmediği her yer kasvetli bir karakışın ortasındadır yalnızca. Sevginin var olduğu yerde ise mekanın artık bir önemi yoktur.
Şiirin 4 pasajı, 1900'lerin başında yine İngiltere'de bestelenerek bir kilise ilahisi haline gelmiştir.
Şiir, Hristiyan içedönük teolojisinin verimli bir yansıması olarak Hz. İsa'nın beytüllahimdeki doğumunu anlatarak başlar. Beytüllahim (Hz. İsa'nın doğduğu yer-Kudüs), kasvetli bir karakışın ortasındaki çorak ve bitik bir yerdir. Tanrı ikoniğinin (Hz İsa) gelmesinden önce yerkürenin demir gibi sert ve suyun taş gibi katı kesildiği betimleniyor. İlk pasajda vurgulanan benim anlayabildiğim kadarıyla Tanrının yokluğunun statik, donuk ve soğuk olarak betimlediği. “In the bleak midwinter” ifadesi bu yorumun özeti bence.
Şiir, Yeryüzüne ilk gelişi ve Mesih olarak döneceği ikinci enkarnasyonu anlatarak devam eder. Daha sonra doğumuna eşlik eden meleklerin metafiziğine karşı Hz. Meryem'in fiziksel şefkati söz konusudur.
Şair Hz. İsa'ya ne kurban edebileceğini sorgular. Bir çoban olsa bir kuzu bağışlayabilir ya da bilgili biri olsa bununla üstüne düşeni yapabilecektir. Ancak ne malı ne de ilmi vardır.
Hiçbir şeyi olmayan biri olarak feda edilebileceği tek şeyin kalbi olduğunu anlatır.
Bazı teologlara göre şiirde anlatılmak istenen: Hz. İsa (tanrı olarak kabul edilir.) ne cennete ne de yeryüzüne sığamayacak, bu ikisinin kaldıramayacağı bir yüceliktedir ve o Mesih olarak hüküm sürmeye geldiğinde yer ve gök kaçacaktır. Benim bu yorumdan anladığım Hristiyan teolojisindeki İsa imgelemi ile mekansızlık arasındaki ilişkiyi kavramak.
“Sevmeyen kişi tanrıyı tanımaz. Çünkü Tanrı sevgidir.”
Yuhanna'da geçen bu ayetle birlikte baktığımızda -ki Teoloji zaten bütünüyle insanın içine dönük bir tanrı imgesi ortaya koyar.- ve tanrıyı sevgi olarak içimizde kabul ettiğimizde sevgiyi kavramak, tanrıyı kavramaktır ve tanrıyı kavramak sevgiyi kavramaktır. Onun varlığı mekandan yücedir ve ona bağışlanabilecek yegane kurban kalptir.
Şiir ve bestesi, İngiltere çıkışlı olduğunu düşündüğümüzde biraz İngiliz milliyetçiliği de içeriyor pratikte. Çıktığı dönemin şartlarında popüler bir ilahi olsa gerek ki, peaky blinders'ta da sıklıkla ikonik olarak geçer. Tom'un kendi iç dünyasında, “sevgi” ve “ölüm” arasında kalınan ikilemlerin işlendiği sahnelerde kullanılıyor.
Sevginin hüküm sürmediği ve kalbin sevmeye kurban edilmediği her yer kasvetli bir karakışın ortasındadır yalnızca. Sevginin var olduğu yerde ise mekanın artık bir önemi yoktur.
saygılar üstad
sözlüğün en entelektüel ve bilgili yazarlarından biri. her entrysi doludur ve okuduğunuzda size bir şeyler katma potansiyeline sahiptir.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?