Öncekle korkmayın. Hiç zorlanmayacaksınız. Beyninizi alıp koltuk altınıza koysanız dahi hepinizin rahatça yapabileceği personel-sekreter arası bir muamele ile dolu 1 sene geçireceksiniz. Ama kesinlikle yorulacaksınız önceden bunu kabullenmeniz gerekiyor ki şaşırmayın.
Herhangi bir ideolojinin altında bulunmadığınızı, fikirlerinizin son derece önemsiz olduğunu unutmayın. Siz bulunduğunuz servislerde insan değil doktor hiç değil sadece bir intörnsünüz.
Her ne koşulda olursanız olun bu hastanede siz olmazsanız hastanenin normal düzeninde işlemeyeceğini asla unutmayın. Sadece bir intörnsünüz ancak pek çok şey de sizsiniz.
Bulunduğunuz serviste hemşire ya da personelin 1 kere bile olsa yapabildiğine şahit olduğunuz hiçbir şeye elinizi sürmeyin. Çok acilse, önemli bir durum varsa bunun istisnası olsun. İstisnalar dışında kendinize tek 1 tane bile işi fazladan yüklemeyin.
Siz gidersiniz ve gittiğiniz yerde personel ile hemşire kalır. Hiçbir kalıcı sağlık çalışanı sizi kollamaz. Ancak çalıştığınız her yerde personelinden hemşiresine temizlik görevlisine kadar herkes kalıcıdır. Hatta muhtemelen bu saydığım herkes zaman içerisinde arkadaştan öte aile gibi olmuşlardır. Böyle bir ortamda haklı olsanız dahi kimsenin hakkınızı vermek için öncü olmayacağı gerçeğini unutmayın. Hakkınızı siz arayın.
Kıdem olarak altınızda çalışan herhangi bir sağlık çalışanıyla abi-abla olmayın. (İntörnken olmayın.) Sizi bir daha görmeyeceklerini bildikleri için kendi sorumluluklarını size yükleyebilirler.( Bu gruba bazen maalesef ki asistanlar da dahil olabiliyor.) Ancak hanımefendi/bey diyerek mutlaka teşekkür edin kolay gelsin diyin nezaketi eksik etmeyin. Çünkü hastanenin asıl yöneticileri personellermiş. Sonradan anlayabildim.
Belki de saatlerce uğraşıp peşinde koştuğunuz işler için size 1 teşekkür çok görülecek. Yaptığınız işler için beklentiye girmemenizi tavsiye ederim.
Genel olarak acil durumlarla karşılaşmayacaksınız. Karşılaştığınızda bile unutmayın ki siz doktor değilsiniz. Resmi olarak yetkisi olan kişi veya tedavi verici olan kişi siz değilsiniz. Hastaların kaderi birilerinin elindeyse maalesef ki o kişi şu an siz değilsiniz. Dolayısıyla bir intörn arkadaşınız bir işi yapmaktan kaçıyorsa sakın o işe elinizi sürmeyin. Hiçbir şeyi düzeltmiyorsunuz. Gütf'ün enayisi oluyorsunuz.
Daha az çalışmak için sigara molalarına çıkmayı ihmal etmeyin (sigara içmenize gerek yok) çünkü sigara içenler bu molaların suyunu çıkartabiliyor. Sigara içmeyenin üstüne iş kalıyor.
İşten kaçın demiyorum. Doktor olarak dahil olacağınız her işe isteyerek gidin. Hiç korkmayın. Ancak mütemadiyen size verilen intörn işleri maalesef ki beyninizi değil omurganızı kullanarak yapabileceğiniz işler oluyor.
Zaman zaman bazı bekar erkek asistanların kadın intörnlere yakın olmak için ekstra çaba içerisine girebileceğine şahit olacaksınız. Bu gibi durumlarda kadın bir intörnseniz asistanınıza tıbbi sorular sorarak bir sonraki staja kadar olayı kendi lehinize çevirebilirsiniz.
Merak ettiğiniz şeyleri asistanlarınıza sormaktan çekinmeyin. Genelde anlatıyorlar ve sizi geri çevirmiyorlar.
İntörn olacağınız zamanı hesaba katarak liste sırası size yakın olan insanlar ile ikili ilişkilerinizi ılımlı tutmaya çalışmak sizin için faydalı olabilir. Fazla yakınlık kurun da demiyorum asla. Çoğu stajda önünüze hazır bir mesai iş listesi geliyor ve o insanları her gün görüyorsunuz.
Çömez asistanlar sürekli olarak hastanede dosya işi yapıyorlar. Onların ani çıkışları nedeniyle kendinizi suçlu hissetmeyin genel olarak gerginler ve iş yükleri çok fazla. Genel olarak tüm asistanların iş yükü çok fazla aslında...
Hem doktorsunuz hem de hiçbir şeysiniz. Sizi görmezden gelmelerine müsade ederseniz boş geçirdiğiniz ve personel olarak kullanıldığınız 1 seneniz için üzülmüş olursunuz. 6 senelik tıp fakültesi hayatımın en güzel senesini geçirdim benim için çok güzel bir deneyim oldu. Sizin için de çalışmaktan, sormaktan, öğrenmekten keyif aldığınız harika 1 sene olur umarım.
bana kalırsa bizim fakültemiz için konuşacak olursak ağırlıklı ezber yapıyoruz. çoğu derslerde hocalar bu sayıları sorarım dediği anda zaten olay eğitimden çıkıyor bence. sınavda bu sayıları bilememenin verdiği stresle önemli yerleri kaçırıp sayılara odaklanmaya çalışıyoruz. çıkarım yaparak öğretilmiyor bence dersler. ki hocaların derse ilk geldiğinde terminolojiyi atlaması, her terimi zaten biliyoruz gibi davranmaları da cabası bence. hatta ve hatta bunun en büyük kanıtı da aslında online dönemde sınavların cevaplarının açıklanmaması. hani bir şeyleri yanlış yaptın ama neyi yanlış yaptığını, nereyi kaçırdığını bilmiyorsun. önemli değil herhalde olan oldu sonuçta. tıpta bir daha karşına çıkmayacak (!)
Hayatımın hiçbir döneminde yozlaşmış okul konseptinin içinde öğrenmedim. Hayatıma değer katan hiçbir bilgiye okullar vasıtasıyla ulaşmadım ki buna yükseköğrenim kurumum da dahil. Ünlü İrlandalı tiyatro yazarı Bernard shaw'ın bu konuda çok veciz bir ifadesi vardı: “eğitimime okul yüzünden uzun bir ara vermek zorunda kaldım.”
Bugünün adem-i merkeziyetçi eğitim anlayışı ne yazık ki bırakınız ortaöğretim kurumlarına, henüz yükseköğrenim kurumlarına bile sirayet edemedi. “İhtiyaç halinde bilgi” olarak da tanımlayabileceğimiz bu yeni çağın epistemolojisi belki etik olarak sorgulanabilir ancak şu an bir realite. Bunu kabul etmek gerekiyor. Tıp mı okuyorsunuz? Hayır siz tıp bilginizle ancak diplomalı işçiler olabilirsiniz. Sonra da nöbetti, şiddetti, döner maaştı sorgular durursunuz.
Doktorsanız bugün ilaç sektörünü yalayıp yutacaksınız, medikal sektörünü anlayacaksınız, home office çalışma düzeni üzerine fikir yürüteceksiniz, yapay zekayı bırakın kullanmayı yazmasını bile öğreneceksiniz. Bunlar bu okulda öğretilmez. Bunu takip edip öğrenmek gerek. En önemlisi pratiğe döküp hayata geçirmek gerek. İnternet bu yüzden var. Bugün birkaç öğrencinin startup olarak başlattığı Udemy, bizimki de dahil pekçok üniversitenin uzaktan eğitim altyapısını toplar, türevini alır.
Ben ne öğrendiysem kendim öğrendim, hatırlarım 6. Sınıftayken logaritma ve türev öğrenirdim, resim derslerinde sınıfı geçmeye çalışırken evde kendim karakalem çizimler yapardım. İnsanlar fen dersinde slayt izlerken ben evde iki kez kendi robotumu yapıp bir tane de prototip çamaşır makinesi üretmiştim. Teknoloji tasarım dersinde hiç unutmam 7. Sınıftaydım henüz iwatch çıkmadan iwatch isimli bir akıllı saat projesi geliştirmiş ve sunmuştum. Tabi ki onu evde üretemezdim bu yüzden sunumum yalnızca teoriden ibaretti. Mukavvadan çiçek yapanlar benden yüksek puan aldılar. İwatch bugün EKG ölçüyor. Bizimkiler mukavvayla uğraşıyor. İngilizce notlarım yerdeydi ama ben kendi kişisel gelişimim için yeter seviyede İngilizce biliyor ve takip ediyordum. Nereden yeter diyorum çünkü anlayabiliyordum. Hep piyano çalmak istemiştim ancak babam beni bağlama çalmaya, okul ise melodika çalmaya zorladı. Bugün hiçbir alet çalamıyorum. Bunun sorumlusu ben miyim? Coğrafyadan neredeyse kalacaktım ama Türkiye'de gidilmedik coğrafya bırakmadım, eksik bölgeleri de önümüzdeki yıllarda tamamlayacağım. Bana ne dağların paralelliğinden, 26-42'den. Bunlar için artık navigasyon cihazı var.
Genel olarak vasat bir öğrenci olmakla birlikte yer yer parladığım pekçok zaman dilimi oldu. Bunların hepsi benim çabam sayesinde oldu. Bir erkeğe neden yemek yapmayı öğretmezsiniz; lise hayatım boyunca kendi yemeğimi kendim yaptım (ve hala). Ehliyetimi aldığımda 6 yıldır araba kullanıyordum. O kadar tatminsizdim ki berbere gitmemek için traş makinesi alıp lise hayatımın iki yılında kendi saçımı kendim kestim. Bunların hangisini okulda öğrenebilirsiniz? Sorarım buradaki arkadaşlarıma..
Bugün de durum bundan farksız. Bana ne hangi hastalığa hangi etken maddeli ilacın kullanılacağından? Çok yakında bunu yapay zeka bizden binlerce kat iyi yapacak. Bize düşen bu yarının gereksiz datasını öğrenmek mi yoksa bu bigdatayı faydalı bilgiye dönüştürmeyi öğrenmek mi? Okul neden yapay zeka öğretmiyor bizlere? Çünkü istese de öğretemez.
Hadi okul bunları yapamadı diyelim, mesleki tecrübelerin aktarılması konusundaki yetersizlik had safhada. İlişki ağı kurmak için Twitter kullanmak zorunda mıyız? Bir hocanın tecrübesine ulaşabilmek için onun tweetlerinden seçmece mi yapmalıyız? Ne kadar acizce... utanılası...
Okul fiziki bir şey olmadı hiçbir zaman bende. O, yalnızca kafamın içindeki bir dürtüden ibaret. Bunu anladığımız ve hayata geçirdiğimiz gün o çok büyük kale misali üniversitelerin burnu havada akademik tiranlıkları yerle bir olacak ayağımızın altında. Bu platformu üniversite mi inşa etti, bunu yapmaları için onların sözümona çok değerli yüksek fikirlerinin alakasını mı beklemeliyiz? Dünün yoz akademileri yarının doktorlarını, mühendislerini, iş adamlarını ve politikacılarını yetiştiremeyecek.
Ben yeni neslin içinden biri olarak bu sistemle kavgalıyım, hem de çok fena kavgalıyım. Ya bu sistemin çarkları altında unufak olacağız ya da hep birlikte farkındalığımızı yakalayıp yeni bir sistemin meşalesini yakacağız.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır. katkıda bulunmak istemez misin?