Uzay bana hep bir ürperti veriyor. Big bang patlaması sonrası milyarlarca yıldır var olan durmadan genişlemeye devam eden üzerinde yıldız denilen lambaların olduğu alacakaranlık uçsuz bucaksız bir derya. Ve bu aklımızın alamayacağı kadar büyük ve yaşlı olan bu evrende bir gezegen var. İsmi dünya. Diğer gezegenlerin aksine üzerinde devamlı çatışma mücahede çarpışma var. Sevgi var nefret var merhamet var acı var vs. Bu gezegende bir canlı türü var. İsmi de insan. Bu insanda akıl denilen bir vasıf var. Bu akıl öyle bir alet ki insanı hiç mi hiç yalnız bırakmıyor. Daima onu dürtüyor bir şeyler üzerine derin sorgulamalara sevk ediyor. Ne kadar ilginç ve korkunç değil mi şu uzay denen yerde bir kum tanesi kadar yer kaplamayan uzayın yaşına kıyasla yokmuş sayılabilecek kadar kısa ömürlü bu insanın şunları mülahaza etmesi. Şu uzay denen daimi devinim halinde olan maddelerden ibaret yerde eti kemiği kanı daha da ötesinde aklı kalbi ruhu olan böylesine aciz zayıf bir varlığın bulunması ve bu canlının uzaya çeşitli araçlar gönderip onu keşfetme cesaretinde hatta hükmetme cüretinde bulunması
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?