Güneş sikkesini karanlığın körüne atsınlar diye
Dünya bahçesinin hizmetçilerine öfkeyle söylerdim
Sarı ay yaprağını gecenin dalından koparsınlar diye
Yarı gece ulu katımda
Öfkeyle gürleyen pençelerim dünyayı altüst ederdi
Yorgun ellerim, suskun binlerce yıl sonra
Dağları, denizlerin açık ağzına dökerdi
Çözerdim prangaları hummalı binlerce yıldızın ayaklarından
Akıtırdım ateş kanını ormanların sönük damarında
Duman perdelerini yırtardım, rüzgarın haykırışıyla
Ateş kızı estikçe dans etsin diye ormanların bağrında
Gece rüzgarın büyülü kavalına üflerdim,
Susamış yılanlar gibi yataklarından kalksınlar
Bir ömür ıslak göğüsleri üzerinde sürünmekten yorgun ırmaklar
Gecenin karanlık yatağına aksınlar
Rüzgarlara usulca söylerdim, hummalı gecenin deltasına
Kızıl güllerin esrik kokulu sandalını salsınlar
Açardım mezarları, binlerce avare ruh
Bir daha, tenlerin kalesinde saklansınlar
Tanrı olsaydım eğer haykırırdım bir gece tüm meleklere
Kevser suyunu cehennemin kazanında kaynatsınlar
Yakıcı meşale ellerinde, sakınanların sürüsünü
Cennetin yeşil taze otlağında atsınlar
Tanrısal sakınımdan yorgun, gece yarısı İblis'in yatağında
Yeni hatanın uçurumunda sığınak arardım
Tanrısal altın tacıma karşılık
Bir günahın kucağındaki karanlık acıyı tadardım