Yıllar önce kendimi ifade etmeyi ve konuşmayı öğrenmiştim. Sonraki yıllarda konuşmama fırsat verilmesi için Dinlemeyi öğrendim. Zaman geçtikçe Dinlediğim insanları anlamayı öğrendim. Şu an içerisinde bulunduğum süreçte iste kabullenmeyi öğreniyorum. İnsanları iyi, kötü, güzel, çirkin, yalancı, dürüst gibi standardize edilmiş sıfatlarla kategorize etmeyi bıraktım. Bir günümüz dahi öbürüne denk düşmüyor. Kimi hangi gününde yakalayıp hakkında düşündüğümü bilemem. Ancak yanımdaki varlığından ve içimde oluşturduğu hislerimden emin olabilirim. İletişimin iki taraflı becerilerle oluşan bir örüntü olması gerektiğiyle ilgili düşüncelerimden de bu aşamada kurtuldum işte. İletişim en çok kendimle ve kendimi ifade etmekle ilgili şeylerden oluşuyor. Kendimi anlatabildiğim kadarıyla iletişim halinde olabiliyorum. Güldüğüm, ağladığım, düşündüğüm, yaşadığım, hissettiğim kadarıyla değil... Kendimi anlatabildiklerim dışında başıma gelenlerden sadece ben haberdarım. Anlattığım insanların anlama ihtiyacı da iletişimin benden ayrıca olan o küçük kısmıyla ilgili. Anlayabilme ihtiyacı bana yeten ve anlatabilme hissime denk gelen küçük bir kısım... Ben o küçücük gruptaki insanları anladım, anladığım kadarını da kabullendim. Değişmesini istediğim herkes için değişmesi gerekenin benim bulunduğum ortam olduğunu kabullendim. Kabullendiğim her şeyle birlikte bir kere daha değiştim.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?
biz yine de güzel bakıp güzel görelim derim. :) Güzel görenlerin kaybettiği bir şey yok çünkü.