on yıl sonra kendini nerede görüyorsun

zazabey
Deniz kenarı bir yerde uzman doktorum. Müstakil bir evim var. Pug cinsi köpeğimle yaşıyorum. Bir odamda sadece kitaplarım var. Bir odam sinema salonu. Hayatım rutine dönmüş. Sabah işe, işten sonra arkadaşlarımla sahil kenarına, akşam da köpeğimle oynayıp sonrasını kütüphanemde geçiriyorum. Hayali bile huzur verdi.
ruhsuz
Kendimi van'da 3 senelik uzman doktor olarak görmek istiyorum.

Açıkçası şöyle bir senaryo var:
Ben,eşim ve minik yavrum şu anda evden çıkmak için hazırlanıyoruz.
Yavrumu anneme bırakıp eşimle 15.00 seansındaki oyuna gideceğiz.

Tiyatrodan döndükten sonra yemeği annemde yeriz,çayı da içer çocuğumuzu alıp eve döneriz.

Bahçeye açılan mutfak hayalim baki,limonlu kek de baki.
Limonlu/limonlu portakallı kek masanın üzerinde her daim duracak.
Akşam da yavrumuzla babası ilgileniyor.ben ders çalışıyorum ya da başta kendime,sonra çevremdeki herkese faydalı olabilmek adına kendime vakit ayırıyorum.

Bilemiyorum sözlük,4 senede ben çok değiştim ama şu hayal hiç değişmedi.

Gözünüze çok basit gibi görünebilir ama bence karmaşık bir sürecin sonunda erebileceğim basitlik
1.fakülte bitecek
2.asistanlık bitecek
3.evleneceğim
4.bebeğimi doğuracağım
5.annemle aram iyi olacak.

Gayet çetrefilli.
gri
güzel ve mutlu bir evim olacak, balkonunda arkadaşlarımla gece geç vakitlere kadar şakalaşacağız. perşembe pazarında tüm domatesleri elleyecek, üst komşum balkonuma kadar çarşaf serdiğinde onun için kek yapıp kapısına onu uyarmaya gideceğim. misafir çocukları evimdeki bibloları muhtemelen gasp edecek, olsun. her gittiğim yerden yeni melek bibloları alacağım. nerede ne halde olursam olayım mutlu olacağım ben ya, kendimi 10 yıl sonra dostlarımla birlikte mutlu görmek istiyorum o kadar
deli dumrul
Zil çalmasına az kaldı çaldı çalacak. Bu soru sınıfa sorulmuş. Parmak kaldıran yok. Öğretmen de vizyon katmaya çalışıyor belli. Ben bir yandan zilin çalmasıyla kapıya koşmam gerektiğini düşünüyorum ama öğretmen soruyu düşündüğümü düşünür: Ne diyorsun sence dumrul? Ben mi... öğrtemnim şey.. şey.. aslında
-zil çalar ve öğle arası.. tüm sınıf kapıya koşar- haftaya çalışma kitabı sayfa 38'den 45'e yapıp geliyorsunuz çocuklar nidası eşliğinde ben de kapıya koşuyorum tost sırasına kalmamalıyım çünkü.

Ufuk abi var okulun hemen aşağısında bir tost yapar öyle böyle değil. Olduğuna tereyağı ve ekmeğin kalınlığı 5 mm olacak şekilde tadı damağında kalır insanın. Şu çin tuzu koyuyor diyorlar ya fast food marketçileri o misal. Yersen bir kere ertesi gün öğle arasında bir daha.. bir daha... Müptelası olursun. Okulun kapısından aşağıya bir koşarsın; okul yeni yapıldı yol asfalt değil, on üç yaşındaysan bir de ayağın o esneklikle baldırlarına da vurur. üstüne ayağının tabanı tüm vücudun basıncıyla da yanar. Her adımını daha nazik atmaya çalışsan da olmaz beceremessin. Akşam eve geldiğinde annen pantalonundaki çamur izini sorar, oyun oynadım annee *yerse..

sek sek sekerek ufuk abinin tostunu 15 kişiden önce alabilmeyi başarırsın: -ufuk abi bana bir tane kaşarlı tost, -sucuklu tost isteyen var mı!!? -ben ufuk abi.. ben.. boyu uzun olanlar diğerlerini ezer kolları uzun direkt hap kapar fenaa. Şansın varsa aldığın kaşarlı tost kaşarlıdır belki de sucuklu yemeden anlamak zor. Tam ödemeye giderken arkadaşlarının yeni geldiğini, sırada oflayıp pufladığını görürsün; onlara şöyle bir sırıtırsın. -dışardayım ben siz gelirsiniz banktayım -şurdan da bi ayran.. sahi öğrtmen ne sormuştu on yıl sonra nerde görüyor muyum?

Ara ara hala soruluyor ve yine yeniden hala ne cevap vereceğimi bilemediğim bir soru.. keşke yine zil çalsa

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol