Yeterli bilgi ve donanıma sahip birisi başkasıyla çelişen düşünceleri olduğunu fark ederse bu konu hakkında bir tartışma yaşanmak zorunda olmadığını çünkü her bir insanın kendine özel koşullarda yaşamasından kaynaklanan farklı düşünce yapısına sahip olabileceğini bilir. Bu düşünce yapısındaki bir insan zıtlaşmaların yaşanabileceğini ancak zıt olmanın düşünmekten kaynaklanan olası bir ihtimal olacağını bilir, zıtlaşma yaşanan konularda karşı tarafın düşünce zeminine ulaşmak dışında bir müdahalenin olmaması gerektiğinin bilincindedir. Ancak bu şekilde yetişmemiş, kibirli, kaba ve cahil bir insan hayatında önüne çıkacak tüm yolların bizzat kendi seçimlerine göre düzenlenmesi gerektiğine inanır. Kendi hayatının daha kolay olması gerektiği fikri ile gözleri parlar sadece. Bu nedenle huzurunu ufacık da olsa bozma eğiliminde bulunan her türlü harici düşünceyi toplumdan dışlamak ve ondan kurtulmak ister. Bu cahil topluluk zıt olduğu tarafa rahatsızlık verecek tüm sözlü ve fiziksel saldırılara hazırdır. Kargaşanın var olduğu yerdeki ses her zaman için sakince anlaşan iki insanın sesinden baskın gelir. Dolayısıyla kalabalık bir ortamdayken sadece cahil insanların huzursuzluklarından kaynaklanan bağırtıları duyabiliriz. Bu güruhtan uzak kalmazsak toplumun her kesimini böyle sanarız. Fakat kalabalıktan uzaklaşıp kendi köşemize çekilebildiğimiz an yalnızca kendi sesimizi ve dinlemek/duymak istediğimiz kişileri duyarız. Amaçları zıt olanı rahatsız etmek, korkutmak, dışlamak, susturmak olan coşkulu kalabalık artık çok uzaktadır. Aslında zıt olan ne ülkedir ne toplumdur ne sesini duyurmak isteyendir ne de düşüncesini paylaşmak isteyendir. Zıt olan ve farklı kutuplara itilen, kendinden başka bir insanın düşünmesine dahi tahammülü olmayan bencil insanlardır. Eğer bir şeyi yedik/içtik diye, giydik diye, güldük diye; bir şeye inandık diye rahatsız hissetmemiz isteniyorsa bu rahatsızlığı veren kimse kutuplaşmanın direkt kendisidir.
(bkz:
#3532)