felicita

10 Things l Hate About You

5 yıldır gelişini heyecanla beklediğim turnuva. Euro 2020 şu ana kadar Hollanda-Ukrayna maçı gibi şaşırtıcı bir şekilde eğlenceli olan maçın yanı sıra Finlandiya-Danimarka gibi üzücü bir maça da ev sahipliği yapan sürprizlerle dolu bir organizasyon. İtalya, Ukrayna, İsveç mücadelelerini takdir ettiğim takımlar arasında. Ancak asıl turnuvanın bugün oynanacak olan ölüm grubu maçlarıyla başlayacağını düşünüyorum.

zamanda geriye gidip bu konserde kaybolmak isterdim.

Türk şair, yazar, çevirmen ve edebiyatçı. Kendisinin en bilinen şiirleri arasında 'bu aşk burada biter' ve 'yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var' şiirleri yer alıyor. Kendisi ile okulumda gerçekleştirilen bir söyleşide karşılaşma ve kitabımı imzalatma fırsatı buldum. Açıkçası o zamanlar 76 yaşında olmasına rağmen okurları ile buluşmasına ne kadar saygı duysam da söyleşi sırasındaki tavırları beni birazcık hayal kırıklığına uğratmıştı. Söyleşi sırasında sürekli telefonu ile ilgilenmiş, soruları çoğu zaman baştan savma ve umursamaz bir tavırla cevaplandırmıştı. Kendisiyle keşke hiç karşılaşmasaydım da aklımda sadece güzel şiirleri ile kalsaydı dediğim bir şair.

eski okulumda düzenlenen bir edebiyat etkinliğinin sonunda imza töreni düzenleyen gönlü zengin şair. imza töreni sırasında kendisine hemşehri olduğumuzu söylediğimde şiir kitabımı “Şükrü Erbaş'tan kalbimin güzel toprağına” olarak imzalamıştı. bu kitabım sanırım sahip olduğum en değerli nesne.

65. büyük finali bugün Rotterdam'da düzenlenecek olan şarkı yarışması. Türkiye yarışmadan çekildiği halde her yıl bu yarışmayı takip ediyorum. Bu yıl 65. yıl şerefine eski kazananlarla röportaj yapmışlar, keşke Türkiye bu yarışmadan çekilmeseydi ve Sertap Erener'le de bir video yapılabilseydi. Ayrıca 2021 favorim Fransa'nın şarkısı, bakalım nasıl bir sonuç alacak.

pandemi yüzünden henüz gütf'ün kapısından içeri giremedim. aynı durum kare çarşı için de geçerli. insanlar kare çarşıdan bahsettiklerinde gazi'li oluşuma zeval vermemek için biliyormuş gibi yapıyorum:(

“lidya”, “sandık” ve “hamsi” (yakın arkadaşımın soy ağacının en üstünde çıkmıştı. arkadaşımın karadenizli olduğunu söylememe gerek yok sanırım.)

kıskançlık sevgi göstergesi değil güvensizliğin göstergesidir. yol arkadaşına güvenen insan kıskanmaya gerek duymaz diye düşünüyorum.

hasan can kaya'nın exxen için çektiği yeni projesi. dizinin 24 martta yayınlanan bir dakikalık fragmanı güldürmeyi bırakın tebessüm etmeme bile neden olmadı. hasan can kaya'nın oyunculuğu hakkında endişelerim var. umarım fragman dizinin mizahi yönden zayıf kalan bir bölümünden alınmıştır ve dizinin genelinde daha güçlü espiriler vardır. edit: aşağıya fragmanı koymuştum ama sanırım çok fazla negatif yorum aldıkları için kaldırmışlar. edit 2: yeni fragman yüklemişler ama keşke yüklemeselermiş. onu da yakında silerler.

youtube'da şans eseri karşıma çıkan ve gece yarısı gözüm çıkana kadar ağlamama sebep olan belgeseli önermesem olmaz. Not: Aslında kolay ağlayan birisi değilimdir ve çoğu dram filminde ağlamam ama bu belgesel çok etkileyiciydi.

İngilizce öğrenmek.

az önce instagramda gezinirken en güzel arkadaşlarımdan birinin yüklediği fotoğrafıyla karşılaştım. takdir edersiniz ki gerçek hayatta sürekli gördüğünüz birisi yüz şeklinde photoshop ile en ufak bir oynama bile yapsa bunu fark etmek çok kolay. Bu fotoğraf photoshop'un artık günümüzde ne kadar yaygın bir durum haline geldiğini anlamamı ve insanları photoshop yapmaya iten nedenler üzerine bir sorgulama yapmamı sağladı. insanlar artık doğal hallerini kabul etmek istemedikleri için photoshop yaptıkları ve photoshoplu fotoğrafları göre göre doğal vücutlarını kabul etmek istemedikleri bir döngüye girmiş bulunmakta. Bu öyle bir döngü ki insanların yüzlerindeki en ufak sivilceye veya atkuyruklarından çıkan en ufak bir saç teline dahi tahammülleri yok. bu konu hakkında yazarlarımızın neler düşündüğünü merak ediyorum. sizce photoshop'un sosyal medyadaki yeri veya insanları onu yapmaya iten nedenler nedir?

bu başlık bana düşüncelerine değer verdiğim bir arkadaşımın yıllığıma yazdığı ve hayattaki rolümü özetlediği satırları hatırlattı. Ona göre rolüm 'Bir şeyde hataları arıyorsanız o açıkları bulur ve o hataları düzeltir.'

kuru pilav yerken pilavımın fasülyeden önce bitmesi veya patates kızartması yerken ketçapımın artması ya da yetmemesi beni strese sokan saçma durumlardır.

halimden yalnız uyuyanlar anlar

insanların hayat kalitesini arttırmak. insanları çözümü olduğunu dahi bilmedikleri çıkmazlardan kurtarabilmek.

kore sinemasında fazlaca kullanılan 'iyi ağlatmak için iyi güldürmek gerekir' tekniğinin altında yatan temel düşüncedir. 7. koğuştaki mucize filminin kore versiyonun dramatik açıdan çok etkileyici olmasının nedeni budur diye düşünüyorum. Filmin geneli komik olduğu halde son dakikalarda gösterilen dramatik sahneler izleyicileri ağlatabilmiştir.

“esir oldum yavaş yavaş
bugünümü yaşatmayan dünüme”

bir kış günü okula gitmek için sabah erkenden kalktığınızda annenizin kar tatili müjdesi vermesi ve sıcacık yatağınıza geri dönmek.

tabi siz anneleri tarafından size emanet edilen çocuklara her bakımdan yetersiz gördüğünüz bir kadının annelik etmesine şiddetle karşısınız ama.
-bihter ziyagil

hurdacıların, eskicilerin ve overlok makinesi ile mahalle mahalle dolaşan insanların çocukları kaçırmaya çalıştıklarını zannederdim. mahallede oyun oynarken anonslarını duyunca köşe bucak kaçardım:D

anlık mutluluklar için ömürlük mutsuzluklar yaratması.

'vardığı gezegende bir sarhoş oturuyordu. orada az kaldı ama büyük bir kedere kapıldı. dizi dizi boş ve dolu şişeler arasında ses etmeden duran sarhoşa sordu:
- ne yapıyorsun
- içiyorum
diye karşılık verdi sarhoş. sesi hüzünlüydü.
- niçin içiyorsun?
- unutmak için
onun durumuna üzülmeye başlayan küçük prens:
- neyi unutmak için?
diye sordu. sarhoş başını öne eğerek içini döktü:
- utancımı unutmak için
- neden utanıyorsun?
küçük prens ona yardım etmek istiyordu. Ama sarhoş kesin bir sessizliğe gömülerek konuyu kapadı:
- içmekten utanıyorum
küçük prens iyice şaşırmıştı, oradan uzaklaştı. büyükler gerçekten çok, çok tuhaf oluyor diye düşündü yol boyunca.'