Eğer çiçek olarak kabul edilebilirse bir defa aloe vera bir defa da bonsai ağacı olmak üzere iki sefer denediğim ve iki seferde de başarısız olduğum eylem.
Aloe vera'yı yıllar önce babama bir arkadaşı hediye etmiş, babam da aloe vera tomurcuklandıkça onları farklı saksılara diker ve evimize gelen ya da evlerine gittiğimiz hemen herkese onları hediye eder. Ben Dönem 1'e başlayıp Ankara'ya gelince babam bana da bir saksıyla aloe vera vermişti. Başta iyi gidiyordum ama birkaç hafta sonra saksının içinde en az 6-7 tane küçücük salyangozları görünce midem bulandı, odama yayıldıklarını düşünerek günlerce derimin üzerinde bir şeyler hareket ediyormuş gibi hissettim ve ilk deneyimim bitkiyi çöpe atmakla sonlandı.
İkinci deneyimim ise karantina döneminde gerçekleşti. Babamdan bir bonsai istedim, bakımı kolay ve 3 günde sadece yarım çay bardağı suyla bile yetinebilecek kadar zahmetsiz bir bitki olduğu için yine başlarda iyi gidiyordum. Bu seferki sorun ise benim yaşam tarzımdan kaynaklanıyordu. Migren gibi fotofobiye sahip olmamı gerektirecek hiçbir sorunum yok ama ışığı sevmiyorum. Sabahları perdem kapalı akşamları ise sadece masa lambamın loş ışığında yaşıyorum. Tabii doğal olarak zavallı bonsai'min benim gibi bir insanın odasında fotosentez yapabilme şansı olmamış ve tüm yapraklarını dökmüştü. O yüzden bonsai'mi de odamdan çıkarıp güneş gören bir pencerenin önüne koymak zorunda kaldım ve ikinci denemem de bu şekilde başarısız oldu.
Bilemiyorum, belki de çiçek yetiştirmeye çalışmaktan vazgeçmeliyim:)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?