Eskiden daha az bireyseldim, yani çevremdeki şeylerle daha çok ilgilenirdim. Daha çok kafa yorardım böyle şeylere. Şimdi öyle değil, daha bireysel sorunlarıma odaklandım; cumartesi günü ulucanlar'a gittim, orada dank etti. Eskiden toplumdaki her haksızlığı kafama takardım, n'apıyorum ya bir süredir böyle diye düşündüm. Bu ben değilim ki! Bu bambaşka biri çünkü ben küçük şeylerle ilgilenmezdim, şimdi işim gücüm kendimim. Çok saçma geliyor bu durum. Yani dünya'da benimkinden büyük dertler var ve önce onları çözmeye çalışmamız lazım. Benim de çabalamam lazım.
Kendimizden başka hiçbir şey için ya da hiçkimse için yaşamıyoruz. Hayat bizi sıkça Tek başımıza bırakacak. Kendimizden başka kimsenin bizi kurtaramayacğını bilerek yaşarken kendimize duygudğumuz saygı ve sevgi de artıyor tabi. O zaman anlıyoruz ki biz bir şeyleri değiştirmek istiyorsak öncelikle kendimizle ilgili problem olan her şeyi içimizden atmanın bir yolunu bulmalıyız. Yani dünya değişsin diye önce bizdeki problemler değişmeli. Dünya'daki bütün büyük dertlere rağmen bizce öncelik verilmesi gerekenlerden bir kısmı mutlaka kendi dertlerimiz olmalı. Küçük ya da büyük... Dertin boyutu önemsiz