inanın hiç beklemediğiniz bir zamanda oluyor her şey canlarım benim. inşallah siz de bulursunuz gönlünüze göre birini kuzularım. allah sizlere de nasip etsin. moralinizi bozmayın :))
gözünüze kestirdiğiniz insan rol yaptığınız anlamadan,10+25 yıllık kontratla renklerinize bağlıyorsunuz.taraftar mutlu,yayıncı kuruluş mutlu..(inşallah siz de mutlusunuzdur).buna evlilik deniyor.
karşı cinsten bir insana bağlı olduğunu gösteren en güzel yoldur. kağıt üzerine atılan iki imzadan ziyade nikah ile kurulan görünmez güçlü bir bağdır. nikahta keramet vardır derler bu yüzden :) nasıl, ne zaman, nasıl birisiyle sorularının cevabı ise biraz karmaşık. ben ne kadar erken o kadar iyi diye düşünüyorum. iki taraf da yeterli olgunluktaysa, kalpler birbirine ısınmışsa, çok zorlaştırmadan koşullar da uygun hale getirilirse geciktirmenin anlamı yok benim gözümde. "nasıl birisi?" sorusunun cevabı herkesin kafasında az çok vardır belli karakteristik özellikler olarak. ama en önemlisi taraflar arasında sevgi bağının düzgün kurulması bence. çünkü evlenmeden önce ne kadar iyi tanındığı düşünülse de evlendikten sonra insanların farklı özellikleri ortaya çıkabiliyor, tahammülü güç zorluklar olabiliyor. tüm bunlara rağmen, ilişkinin getirdiği zorluklara birlikte göğüs germek, bir tek sevginin gücüyle yapılır kanaatindeyim.
dipnot: bu hafta sonu tus'a girip perşembe günü evlenecek olan arkadaşa buradan selam olsun :)
benim için en basit ifadeyle iki insanın hayatını resmiyete dökerek birleştirmesi durumu. ben yıllardır hatta kendimi bildim bileli "evlenmeyeceğim ben ya" kafasındayım. ama düşünüyorum da sanırım böyle düşünmemin sebebi kriterlerime, kafa yapıma uygun bir insan bulabileceğime olan inancımın çok düşük olması. kafama uygun birini bulsam evlenebilirim aslında yani, neden olmasın? ayrıca toplumumuzda "evlilik" konusunun algılanış şekli çok ilginç geliyor bana. düğün, çeyiz, takı gibi şeylerle çok abartılı bir hal alıyor bu konu, zaten insanlarda genel itibariyle her şeyi abartma eğilimi var :/ mesela günlerce alışverişlere çıkılıyor cümbür cemaat, en basit şeyler bile bir seremoni haline getirilerek alınıyor, ne yazık ki bazı şeyler kız tarafına ya da erkek tarafına mecbur tutuluyor. sırf bu alışveriş mevzularından vs ne tartışmalar çıkıyor.. ya da mesela evliliği bir başarı olarak gören, değerli biri olabilmek için evlenmesi gerektiğini zanneden bir kesim var toplumumuzda. (bu kesimi yargılamıyorum, hatta üzücü buluyorum.) böyle şeyler aşırı saçma geliyor bana, ama toplumda öyle yer etmiş ki kaç insan bu saçmalıklardan sıyrılmayı başarabiliyordur bilemiyorum. diğer bir konu şu; özellikle bizim toplumumuzda evliliğe aileler çok karışıyor, her şeye müdahale ediyorlar. evlilik öncesinde de evlendikten sonra da böyle bu. ve gençlerin bir kısmı da buna müsaade ediyor, hatta olan biten her şeyi ailesine rapor eden insanlar bile var. sanırım tam olarak olgunlaşamadıklarından kaynaklı bir durum bu. bir diğer problem insanların hayatı paylaşmak amacıyla evlenip hayatı paylaşmamaları. ne yazık ki birtakım görevler erkeğe ya da kadına yıkılıyor. iki taraf da buna razıysa diyecek bir şey yok ama aksi takdirde sorumluluğun çoğunu üstüne almış olan taraf çok yıpranıyor ve mutsuz oluyor. diğer bir konumuz: sınırlar. iki insan evlendiklerinde tek bir bütün haline gelmemeli bence. bir bütünü oluşturan iki ayrı parça olarak kalabilmeli yani. kendilerine özgü hobileri, arkadaş çevreleri vs olabilmeli. her şeyi birlikte yapmak zorunda değiller mesela, birlikte yaptıkları şeylerden zevk almalılar ama ara ara kendi kendilerine de takılmalılar. yani herkesin kendi kişisel sınırları olmalı. en önemli konu galiba iki tarafın da kendini evliliğe hazır hissetmesi ve bunu gerçekten istemesi. insanlar bir hevese kapılıp evleniyor mesela, hiç düşünmüyorlar ben bunu becerebilir miyim diye. çünkü bence beceri gerektiren bir iş evlilik. taraflar maddi ve manevi yönden olgunlaşmış olmalılar öncelikle. kendi kararlarını verebilmeliler, karşısındakinin ayrı bir birey olduğunun farkında olmalılar, saygı duymayı bilmeliler. yeri geldiğinde çabalayabilmeliler çünkü tüm insan ilişkileri gibi evlilik de çabalama gerektirir. büyüklerimizin deyimiyle "geçim etmeye" niyetleri olmalı. birbirlerine tahammül edebilmeliler, birbirlerini anlamalılar, tartışmaları çözmeyi bilmeliler vs. eğer bu koşulları sağlıyorlarsa, birbirlerine gerçekten değer veriyorlarsa, birbirlerini seviyorlarsa, birlikte olmaktan ve birlikte vakit geçirmekten keyif alıyorlarsa artık bir engel kalmadı evlenmeleri için. genç çifte mutluluklar dilerim :))
I.dünya savaşı sebepleri gibi bir cevap vereyim; gerçek neden: düşünsene bi ev arkadaşın var ama asla memleketine gitmiyoooo, görünen neden: ağır bi kavga etsen bile gitmek bitirmek o kadar kolay olmuyo, şakasız neden: aga o şans bende tutmaz kesin mutsuz olurum düşüncesi
Daha doğru düzgün bir insanla tanışmak bile büyük bir olayken evliliği düşünemiyorum bile. Kadın cinayetlerinin ne kadar arttığı ve aile içinde kadının ne kadar pasif görüldüğü ortada. Bu durum içler acısı. Evlilik gibi ciddi bir işe başkoyma sırasında bile kafamın bir kenarında böyle şeyleri düşünmekten kendimi alamayacağımı hissediyorum malesef. Bu demek değil ki her insan aynı.Elbette düzgün, saygılı, anlayışlı insanlar var ve iyiki de varlar. Ama bu da benim evlilik konusunda korkularımın başında geliyor. Keşke çiftler evlenirken birbirini gerçekten seviyor olsa da zarar vermeyi aklından bile geçirmese. Bu uzun zamandan beri aklımı kurcalayan bir düşüncemdi bu entrye yazmak nasip oldu:)
korkulan şeylerden birisi olan, beklenti dolu bir süreçtir. Toplumun evlilik konusundaki beklentileri giderek artıyor ve insanlar ,bilhassa erkekler, evlenmek konusundan gittikçe uzaklaşıyorlar. Evlilik yapısı ve fikri ile ilgili olumsuz düşünceleri olmayan insanların bir sevgilisi varsa, ailelerinin maddi problemi yoksa erken yaşta evlenmeleri gerektiğini düşünüyorum. Yaş ilerledikçe kişinin özel alan sınırı daha keskin oluyor. Bu yüzden sınırını geçen en ufak düşünceye karşı katı bir savunma yapıyor. Yaş henüz genç iken başka bir insanın hayattaki varlığına adapte olmak daha kolay olur. Burada önemli bir noktaya daha değinmek istiyorum; evliliğin aileler arasında değil de yalnızca evlenen insanlar arasında olduğu ve bu birlikteliği ne olursa olsun saygı ile karşılama fikri maalesef ki toplumumuzda yeterince kabul görmüyor. Ailelerin stratejik planlamaları, en iyisini bulup kendi çocuğu ile baş göz etme fikri bitmediği sürece toplumun bazı kesimlerinde evlilik bir hayat başarısı olarak görülmeye devam edecektir. İşte evliliğin bir korku unsuru olarak kabul görmesi de buradan kaynaklanıyor. Aileler tarafından onaylanma korkusu, başkasının düğününden daha başarılı bir düğün yapmak için masrafa girme korkusu, ailenin evlilik süresince evlilik ile ilgili her şeyde fikir beyan edeceğini bilmenin korkusu... Evlilik aslında hayat süresinde herhangi birimize denk gelebilecek bir deneyim süreci olmalıyken hayat başarıları arasına giriyor böylece. Oysa iki adet bilinçli, reşit birey arasında gerçekleşen bir bağlılık yeminidir evlilik. Sorumluluk bilincine sahip her birey her yaştaki evliliğin üstesinden gelebilir. Sorumluluk bilincine sahip olmayan her birey her koşulda bir evliliği mahveder. Sırf bir başarıya imza atmış gibi görünsün diye sorumsuz kişilerin aileleri tarafından "evlenince düzelir, adam olur" fikriyle bir ömrü birden fazla kişinin zindanı yapması içler acısıdır. Kısacası çok unsurlu bir birliktelik gibi görünse de evlilik esasen sorumluluklarını bilmekten geçer.
Peki aynı evde yaşayamazlar mı birbirini seven kişiler, illa evlenmeliler mi bu ne biçim fikir diyebilirsiniz. Haklısınız tabi ki o da bir seçenek. Yine de genç orta yaşlarıma geldiğimde sevdiğim insanla hala evli değilsem ve gelecekte bir şekilde beni yalnız bırakır mı korkusu aklımın bir köşesinde yanıp duruyorsa bu ilişkinin beni devamlı olarak endişeli hissettireceğine eminim. Orta yaşlara gelen insanlar bir yerden sonra ailesi, çocukları ve eşi çevresinde pervane oluyorlar. Arkadaşlıkların çoğu maziye karışıyor. Karışmayanlar da birbiri ile sık görüşemiyorlar. Herkesin kendi hayatını yaşadığı bu dönemde bir kenarda yalnız başıma kalma fikri bana endişe verirdi.