"gününü değerlendirmeye bakacaksın.. günün nasıl değerlenir, bak anlatayım: şimdi ömrünü bitmiş say, ömrün bitmiş de sen yalvarmış, yakarmışsın, sana gözyaşların için cabadan bir gün daha vermişler.. işte şu anda da o bir tek son günün içinde bulunuyorsun.. işte o son günde ne yapacaksan, her gün onu yapacaksın.
o zaman bu bahçede gezinmem ki, der çocuk.
ne yaparsın ya?
ağlarım.
evet, diyor çocuğa, bu senin dediğini anlamak için bütün bir ömür harcamak gerekir. ağlamak.. yalnız gözyaşı dökebilen insan anlayabilir bazı şeylerin hikmetini."
"Hedef belirlemenin amacı oyunu kazanmaktır. Sistem inşa etmenin amacı ise oyunu oynamaya devam etmektir. Gerçek uzun vadeli düşünme tarzı, hedefsiz düşünmektir. Mesele tek bir başarıdan ibaret değildir. Sonsuz iyileştirme ve sürekli ilerleme döngüsüdür.
Nihayetinde ilerlemenizi belirleyecek olan, sürece bağlılığınızdır."
Nihayetinde ilerlemenizi belirleyecek olan, sürece bağlılığınızdır."
Bu zorunluluğu haklı bulmadığımı önceden söylemiştim ama sebep vermem gerektiğini düşündüm. Sonuçta burası, kimseye hakaret etmeden ya da herhangi bir fikri aşağılamadan kendi fikirlerimizi özgürce paylaşabileceğimiz bir platform, değil mi?
öncelikle, sonucunda oluşabilecek etkilerin hiçbir sorumluluğunun ilacı/aşıyı uygulatan veya üreten kişiler tarafından alınmadığı bir ilacı/aşıyı kimse kimseye zorla yapmamalıdır, yaptırmak zorunda bırakmamalıdır kanaatindeyim.
Burayı sayılara, yüzdelere boğmaya gerek yok fakat yeni üretilen mevzubahis aşıların bilinen ve henüz bilinmeyen pek çok yan etkisi olduğu aşikar. Bunu başta aşıyı üretenler ve cdc söylüyor.
aslında neden zorunlu olmaması gerektiği için bu kadar şey söylemek yeterli bence.
"sonucunda kimin nasıl bir yan etkiyle karşılaşılacağı, diğer ilaçlar için de kesin bir şey değil" diye düşünebilirsiniz. fakat yıllardır üretilen, üzerinde yeteri kadar çalışma yapılmış, güvenilirliği kanıtlanmış ilaçlarla; birkaç senelik bir teknolojiyle yeni üretilmiş bir ilacı/aşıyı kıyaslamak mümkün değil.
birilerinin bu konuda gönüllü olması gerektiği doğru, fakat zaten insanların çoğu riskleri göze alıp bunu kabul etti.
pandeminin ilerleyişi ve aşı ilişkisi de bir başka konu, bunun üzerine de çok şey söylenebilir elbette. ama şu an konu herkesin zorunlu tutulması ve dünya genelinde özellikle tek bir firmanın aşısı üzerinde şiddetle ısrar edilmesi. neden diye sormak ve sorgulamak çok doğal bir hak diye düşünüyorum.
Son olarak şunu belirtmeliyim: covid aşılarının üretilmesine, insanlara yapılmasına ve bunu tercih eden, destekleyen kişilere muhalif olduğumdan ya da tüm bunlara karşı çıktığımdan dolayı yazmadım bunları. Bahsettiğim şeyleri göze almayıp aşı yaptırmamayı tercih eden insanlara, zorla aşı politikaları uygulanmasına karşı çıktığım için yazdım.
Buraya kadar okuduysanız ayırdığınız vakit için teşekkür ederim. Ben kendimi ne kadar iyi ifade edebildim bilmiyorum ama vakit ayırmak isteyenler için, kendi fikrinin antitezini daha detaylı anlamak isteyenler için buraya bir link bırakacağım, tavsiyemdir. dinlediğim en çok yönlü, en anlaşılır söyleşilerden biriydi ve konuşmacı empati kurabilen bir insan olduğundan, her fikirden dinleyiciye hitap edebilen bir konuşmaydı diye düşünüyorum.
Video kapağı ve başlığı söyleşi içeriğini anlatmakta biraz yetersiz kalmış.
Hanımefendi nazik ve yavaşça konuştuğundan 1.5 hızda bile rahatça anlaşılabiliyor.
Kıymetli vaktinizden ayırdığınız için tekrar teşekkür ediyorum.
öncelikle, sonucunda oluşabilecek etkilerin hiçbir sorumluluğunun ilacı/aşıyı uygulatan veya üreten kişiler tarafından alınmadığı bir ilacı/aşıyı kimse kimseye zorla yapmamalıdır, yaptırmak zorunda bırakmamalıdır kanaatindeyim.
Burayı sayılara, yüzdelere boğmaya gerek yok fakat yeni üretilen mevzubahis aşıların bilinen ve henüz bilinmeyen pek çok yan etkisi olduğu aşikar. Bunu başta aşıyı üretenler ve cdc söylüyor.
aslında neden zorunlu olmaması gerektiği için bu kadar şey söylemek yeterli bence.
"sonucunda kimin nasıl bir yan etkiyle karşılaşılacağı, diğer ilaçlar için de kesin bir şey değil" diye düşünebilirsiniz. fakat yıllardır üretilen, üzerinde yeteri kadar çalışma yapılmış, güvenilirliği kanıtlanmış ilaçlarla; birkaç senelik bir teknolojiyle yeni üretilmiş bir ilacı/aşıyı kıyaslamak mümkün değil.
birilerinin bu konuda gönüllü olması gerektiği doğru, fakat zaten insanların çoğu riskleri göze alıp bunu kabul etti.
pandeminin ilerleyişi ve aşı ilişkisi de bir başka konu, bunun üzerine de çok şey söylenebilir elbette. ama şu an konu herkesin zorunlu tutulması ve dünya genelinde özellikle tek bir firmanın aşısı üzerinde şiddetle ısrar edilmesi. neden diye sormak ve sorgulamak çok doğal bir hak diye düşünüyorum.
Son olarak şunu belirtmeliyim: covid aşılarının üretilmesine, insanlara yapılmasına ve bunu tercih eden, destekleyen kişilere muhalif olduğumdan ya da tüm bunlara karşı çıktığımdan dolayı yazmadım bunları. Bahsettiğim şeyleri göze almayıp aşı yaptırmamayı tercih eden insanlara, zorla aşı politikaları uygulanmasına karşı çıktığım için yazdım.
Buraya kadar okuduysanız ayırdığınız vakit için teşekkür ederim. Ben kendimi ne kadar iyi ifade edebildim bilmiyorum ama vakit ayırmak isteyenler için, kendi fikrinin antitezini daha detaylı anlamak isteyenler için buraya bir link bırakacağım, tavsiyemdir. dinlediğim en çok yönlü, en anlaşılır söyleşilerden biriydi ve konuşmacı empati kurabilen bir insan olduğundan, her fikirden dinleyiciye hitap edebilen bir konuşmaydı diye düşünüyorum.
Video kapağı ve başlığı söyleşi içeriğini anlatmakta biraz yetersiz kalmış.
Hanımefendi nazik ve yavaşça konuştuğundan 1.5 hızda bile rahatça anlaşılabiliyor.
Kıymetli vaktinizden ayırdığınız için tekrar teşekkür ediyorum.
Bilgilendirmeniz için çok teşekkür ederiz. ;)
Okuduğunuz için ben teşekkür ederim 💫
"Ya aşı yaptırın ya da haftada 2 defa pcr testi vermek zorundasınız" tarzında olan açıklama, eninde sonunda pes edip aşı yaptıracaksınız alt anlamını içermektedir. Oysaki kısa süre önceki açıklamalarda aşı yaptırmada gönüllülüğün esas olduğu söylenmişti. Kim nereden kime baskı yapıyor bilemiyoruz, fakat şahsi kanaatim şöyle ki: artık aşı meselesi sadece sağlık meselesi olmaktan çıkıp siyasi bir boyut kazandı.
Konuya geri dönecek olursak, böyle bir zorunluluğu haklı bulmuyorum.
Konuya geri dönecek olursak, böyle bir zorunluluğu haklı bulmuyorum.
Bu konuda söylemek istediğim çok şey vardı fakat bir önceki entry aklımdakileri çok iyi toparlayan bir yazı olmuş.
Bu yüzden sadece şunu söylemek istiyorum.
Öncelikle batının bizden üstün olduğunu düşünmüyorum, özellikle teknoloji ve bilim gibi alanlarda bizden ileride olduğunu düşünüyorum.
Bizim ise ilerlemek için belki de ilk önce yapmamız gereken, üzerimizdeki aşağılık kompleksinden kurtulmak. Çünkü bu var olduğu müddetçe ne yazık ki kendi ilerleyişimize kendimiz çomak sokuyoruz. Ayrıca konu eleştirmeye geldiğinde, hepimiz eleştirmeyi çok iyi biliyoruz ama icraate geldiğinde içinde bulunduğumuz duruma katkı sağlamaktan başka bir şey yapmıyoruz çoğunlukla. Bu yüzden aslında en başta herkesin kendi işine odaklanıp kendini mümkün olan en iyi şekilde geliştirmesi lazım bence. Büyük ve toplumsal meselelere ciddi kafa yorarken kendi kişisel gelişimimizi ertelemememiz gerekiyor. Çünkü toplumu bizzat değiştirmeye gücümüz yetmez, ancak kendi hayatımızı değiştirerek başlayabiliriz işe.
Son olarak bir şey daha eklemek istiyorum. İnsan hayatı iç içe geçmiş daireler gibi. En küçük daire kalp ve midemiz, sonra bedenimiz, sonra ailemiz, evimiz, mahallemiz, şehrimiz, ülkemiz, dünya, güneş sistemi... bizim tüm bu dairelerde farklı vazifelerimiz var ama en büyük vazife en küçük dairede. Çünkü daireler genişledikçe bir vazifeyi yapacak kişi sayısı arttığından bize düşen iş azalıyor. Ama en küçük dairedeki görevleri bizden başka yapacak kimse olmadığından, en önemlisi orası. Kendimiz yani; kalbimiz, aklımız, bedenimiz. Buna rağmen büyük dairelerdeki meselelerin daha cazibedar gelmesi sebebiyle -toplumsal meselelerin, dünya gündeminin vs.- biz oraya dalıp en küçük dairedeki görevlerimizi unutabiliyoruz.
Yani demem o ki, bir şeyleri değiştirmeye sadece kendimizden başlayabiliriz.
Bu yüzden sadece şunu söylemek istiyorum.
Öncelikle batının bizden üstün olduğunu düşünmüyorum, özellikle teknoloji ve bilim gibi alanlarda bizden ileride olduğunu düşünüyorum.
Bizim ise ilerlemek için belki de ilk önce yapmamız gereken, üzerimizdeki aşağılık kompleksinden kurtulmak. Çünkü bu var olduğu müddetçe ne yazık ki kendi ilerleyişimize kendimiz çomak sokuyoruz. Ayrıca konu eleştirmeye geldiğinde, hepimiz eleştirmeyi çok iyi biliyoruz ama icraate geldiğinde içinde bulunduğumuz duruma katkı sağlamaktan başka bir şey yapmıyoruz çoğunlukla. Bu yüzden aslında en başta herkesin kendi işine odaklanıp kendini mümkün olan en iyi şekilde geliştirmesi lazım bence. Büyük ve toplumsal meselelere ciddi kafa yorarken kendi kişisel gelişimimizi ertelemememiz gerekiyor. Çünkü toplumu bizzat değiştirmeye gücümüz yetmez, ancak kendi hayatımızı değiştirerek başlayabiliriz işe.
Son olarak bir şey daha eklemek istiyorum. İnsan hayatı iç içe geçmiş daireler gibi. En küçük daire kalp ve midemiz, sonra bedenimiz, sonra ailemiz, evimiz, mahallemiz, şehrimiz, ülkemiz, dünya, güneş sistemi... bizim tüm bu dairelerde farklı vazifelerimiz var ama en büyük vazife en küçük dairede. Çünkü daireler genişledikçe bir vazifeyi yapacak kişi sayısı arttığından bize düşen iş azalıyor. Ama en küçük dairedeki görevleri bizden başka yapacak kimse olmadığından, en önemlisi orası. Kendimiz yani; kalbimiz, aklımız, bedenimiz. Buna rağmen büyük dairelerdeki meselelerin daha cazibedar gelmesi sebebiyle -toplumsal meselelerin, dünya gündeminin vs.- biz oraya dalıp en küçük dairedeki görevlerimizi unutabiliyoruz.
Yani demem o ki, bir şeyleri değiştirmeye sadece kendimizden başlayabiliriz.
"Zahmet olmadan rahmet olmaz."
Yani diyor ki çaba göstermeden elde edemeyeceğin şeyler vardır.
Yani diyor ki çaba göstermeden elde edemeyeceğin şeyler vardır.
Dünya genelinde bir mektuplaşma uygulaması.
Gönderilen mektupların ulaşma süresi konuma göre belirlenir, örneğin Amerika'daki birine mektup gönderirseniz ortalama 1 gün içinde ulaşır. Bu sayede gerçekten mektuplaşıyor hissi verilir.
Uygulama prensip olarak anonim olmayı temel alır ve insanların ilgi alanları üzerinden birbirlerini tanımalarına fırsat verir.
Dil geliştirme ya da farklı kültürleri tanıma, daha da önemlisi yeni insanları tanıma amacıyla kullanabilecek güzel ve güvenli bir uygulamadır.
Gönderilen mektupların ulaşma süresi konuma göre belirlenir, örneğin Amerika'daki birine mektup gönderirseniz ortalama 1 gün içinde ulaşır. Bu sayede gerçekten mektuplaşıyor hissi verilir.
Uygulama prensip olarak anonim olmayı temel alır ve insanların ilgi alanları üzerinden birbirlerini tanımalarına fırsat verir.
Dil geliştirme ya da farklı kültürleri tanıma, daha da önemlisi yeni insanları tanıma amacıyla kullanabilecek güzel ve güvenli bir uygulamadır.
kedime uzun süre seslenilir ama cevap alınmaz, evin her yeri aranır ama bulunamaz, sonra açık unutulan pencerenin pervazının ucunda olduğunu fark ettiğim an...
Ey nefis! Bil ki dünkü gün senin elinden çıktı. Yarın ise senin elinde sened yok ki ona mâliksin. Öyle ise hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil.
Çok güzelmiş bunlar :D
eveet çok güzel şeyler var
tahin ekmeği.
içinde hiçbir çeşit buğday-bakliyat unu bulunmamaktadır.
diyet yapanlar (ve tabi tahin sevenler) için çok güzel alternatiftir.
efenim önce 1 su bardağı tahini alıyoruz.
içine 4 yumurta kırıp iyice çırpıyoruz.
1 tatlı kaşığı karbonat üzerine biraz sirke ekleyip kabaran karbonatımızı da ekliyoruz.
bir çay kaşığı kadar tuzu unutmayalım.
bu aşamada pişirilebilir ama içine bir şeyler daha ekleyip güzelleştirmek sizin elinizde :)
benim tavsiyem:
biraz kaşar peynir ya da beyaz peynir
kırmızı biber
kajun baharatı
çörek otu
biraz dereotu ya da maydanoz
sonuç efsane oluyor anlatamam. bildiğiniz ekmek oluyor yahu, tahinden hem de tahinden! baharatlar sayesinde yoğun bir tahin tadı da gelmiyor, mis gibi ve çok doyurucu bir ekmek oluyor :)
içinde hiçbir çeşit buğday-bakliyat unu bulunmamaktadır.
diyet yapanlar (ve tabi tahin sevenler) için çok güzel alternatiftir.
efenim önce 1 su bardağı tahini alıyoruz.
içine 4 yumurta kırıp iyice çırpıyoruz.
1 tatlı kaşığı karbonat üzerine biraz sirke ekleyip kabaran karbonatımızı da ekliyoruz.
bir çay kaşığı kadar tuzu unutmayalım.
bu aşamada pişirilebilir ama içine bir şeyler daha ekleyip güzelleştirmek sizin elinizde :)
benim tavsiyem:
biraz kaşar peynir ya da beyaz peynir
kırmızı biber
kajun baharatı
çörek otu
biraz dereotu ya da maydanoz
sonuç efsane oluyor anlatamam. bildiğiniz ekmek oluyor yahu, tahinden hem de tahinden! baharatlar sayesinde yoğun bir tahin tadı da gelmiyor, mis gibi ve çok doyurucu bir ekmek oluyor :)
ölüm var.
yerine göre boş verme, bazen umutlanma, bazen kıymet bilme duygularını hissettirse de dünyayla ilgili her şeyin üzerine hüzün perdesini örten bir gerçektir.
yerine göre boş verme, bazen umutlanma, bazen kıymet bilme duygularını hissettirse de dünyayla ilgili her şeyin üzerine hüzün perdesini örten bir gerçektir.
"Şimdi Allah'ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şübhesiz ki O, ölüleri elbette dirilticidir. Çünkü O, her şeye hakkıyla gücü yetendir."
Her bahar yeryüzündeki toplu diriliş içimi kıpır kıpır ediyor, sanki ben de yeniden doğuyormuşum gibi, yaşamak için yeni bir fırsatım var gibi, hala umut var gibi, geleceğe dair...
Her bahar yeryüzündeki toplu diriliş içimi kıpır kıpır ediyor, sanki ben de yeniden doğuyormuşum gibi, yaşamak için yeni bir fırsatım var gibi, hala umut var gibi, geleceğe dair...
Benimkinde bir link var :) buraya yazmak istemedim orada daha güzel duruyor 😊
Çok güzel :))
Teşekkür ederim, gerçekten de öyle :))
Özellikle mavi balonların uçtuğu kısa videoya bayıldım :)
Mavi temalı çok fazla şey var sevgili mdblue, sizin de seveceğinizi düşünmüştüm 💙
Evet çok sevdim. :) arada bir gezinirim diye düşünüyorum. Elinize sağlık :) 💙
Ben de canım sıkıldığında girip mutlu oluyorum :) size mavili günler dilerim 🌌
Ben de size 😇😇
"inşallah hekim olduğunda kalplere şifa olursun"
Kendi kontrolümde olan sıcağı çok çok severim. Bu yüzden en sevdiğim mevsim kıştır. Kalın yorgan, sıcacık giysiler, sıcak içecekler, yağmur ve kar...
Yazın da yakıcı olmayan sıcak havayı severim ama genelde yaz diyince aklıma soğuk bir klima, serin içecekler ve ter geliyor :)
Dipnot: evimde pencerenin önüne oturup yağan karı, yağmuru izlemek hep huzur verir ama sonra evsiz insanları hatırlayınca bu güzelliğin de acı veren bir tarafı olduğunu hatırlarım...
Yazın da yakıcı olmayan sıcak havayı severim ama genelde yaz diyince aklıma soğuk bir klima, serin içecekler ve ter geliyor :)
Dipnot: evimde pencerenin önüne oturup yağan karı, yağmuru izlemek hep huzur verir ama sonra evsiz insanları hatırlayınca bu güzelliğin de acı veren bir tarafı olduğunu hatırlarım...
benim için evlilik nedir?
karşı cinsten bir insana bağlı olduğunu gösteren en güzel yoldur. kağıt üzerine atılan iki imzadan ziyade nikah ile kurulan görünmez güçlü bir bağdır. nikahta keramet vardır derler bu yüzden :)
nasıl, ne zaman, nasıl birisiyle sorularının cevabı ise biraz karmaşık. ben ne kadar erken o kadar iyi diye düşünüyorum. iki taraf da yeterli olgunluktaysa, kalpler birbirine ısınmışsa, çok zorlaştırmadan koşullar da uygun hale getirilirse geciktirmenin anlamı yok benim gözümde.
"nasıl birisi?" sorusunun cevabı herkesin kafasında az çok vardır belli karakteristik özellikler olarak.
ama en önemlisi taraflar arasında sevgi bağının düzgün kurulması bence. çünkü evlenmeden önce ne kadar iyi tanındığı düşünülse de evlendikten sonra insanların farklı özellikleri ortaya çıkabiliyor, tahammülü güç zorluklar olabiliyor. tüm bunlara rağmen, ilişkinin getirdiği zorluklara birlikte göğüs germek, bir tek sevginin gücüyle yapılır kanaatindeyim.
dipnot: bu hafta sonu tus'a girip perşembe günü evlenecek olan arkadaşa buradan selam olsun :)
karşı cinsten bir insana bağlı olduğunu gösteren en güzel yoldur. kağıt üzerine atılan iki imzadan ziyade nikah ile kurulan görünmez güçlü bir bağdır. nikahta keramet vardır derler bu yüzden :)
nasıl, ne zaman, nasıl birisiyle sorularının cevabı ise biraz karmaşık. ben ne kadar erken o kadar iyi diye düşünüyorum. iki taraf da yeterli olgunluktaysa, kalpler birbirine ısınmışsa, çok zorlaştırmadan koşullar da uygun hale getirilirse geciktirmenin anlamı yok benim gözümde.
"nasıl birisi?" sorusunun cevabı herkesin kafasında az çok vardır belli karakteristik özellikler olarak.
ama en önemlisi taraflar arasında sevgi bağının düzgün kurulması bence. çünkü evlenmeden önce ne kadar iyi tanındığı düşünülse de evlendikten sonra insanların farklı özellikleri ortaya çıkabiliyor, tahammülü güç zorluklar olabiliyor. tüm bunlara rağmen, ilişkinin getirdiği zorluklara birlikte göğüs germek, bir tek sevginin gücüyle yapılır kanaatindeyim.
dipnot: bu hafta sonu tus'a girip perşembe günü evlenecek olan arkadaşa buradan selam olsun :)
aleyküm selam diyebilmeyi çok isterdim:o
:d artık heyecanın nasıl bir boyutu hayal edemiyorum sayın fistikgibibiri, düşünsenize iki gün sonra tus var ve 6 gün sonra düğün 😮
isminizi yanlış yazmışım bu arada sayın fistikgibiri, mazur görün lütfen:)
estağfurullah kısaca fıstık diyebilirsiniz efenim:)
ilk başlarda her türlü çizgi roman tarzı şeye karşı ön yargılıydım. şu yaşıma kadar doğru düzgün okumadım diyebilirim. ama webtoon ile bu sene tanıştım ve bağımlısı olmaktan zor kurtuldum :d
hatta o kadar sevdim ki ben de kendimce bir comic book yazsam mı diye niyetlendiğimi de eklemem gerek.
hatta o kadar sevdim ki ben de kendimce bir comic book yazsam mı diye niyetlendiğimi de eklemem gerek.
başıma gelme imkanı pek yok, o yüzden rahatım.
burada yazarken anonim olmanın verdiği rahatlık kaybetmek istediğim türden bir şey değil. sırf bu yüzden çok istesem ve merak etsem de yazarlar buluşmasına gidip risk almak istemiyorum :/
burada yazarken anonim olmanın verdiği rahatlık kaybetmek istediğim türden bir şey değil. sırf bu yüzden çok istesem ve merak etsem de yazarlar buluşmasına gidip risk almak istemiyorum :/
akışa kapılıp gidildiğinde fark edilmeyen, fark edince ise insana hayatını sorgulatan bir gerçek bence. zaman böylesine hızlı akıp giderken geride bana kalan ne oluyor, ne biriktiriyorum avuçlarımda? ...
insanları tanımaya, kişiliklerini anlamaya çalışmaya bayılırım. burada da imkan varken çok sık yapıyorum diyebilirim. bazen de mutlu edesim geliyor onları peş peşe beğeni yolluyorum :)
tıp hayatım boyunca hemen her sınava yaklaşık 1 hafta kala tüm hücrelerimde hissettiğim şeydir. geçip giden günler için duyulan pişmanlık hissi tarafından takip edilir.
not: umutsuzluğa gerek yok, bir dahakine gerçekten günü gününe çalışman için bir engel yok :)
not: umutsuzluğa gerek yok, bir dahakine gerçekten günü gününe çalışman için bir engel yok :)
yazdıklarını çokça okuduğum, ilk başta tanıdığım birisi olduğuna emin olduğum, sonradan o olmadığını anladığım, bir gün yüz yüze tanışmayı çok istediğim ve hayatımda onun gibi bir dostu hayal edebildiğim güzel insandır.
İnsanların başını çok şişirdiğimi düşündüğüm için buraya ara vermeye karar vermiştim. Ama böyle güzel entrylerden sonra pek mümkün değil gibi. Gözlerimi doldurdunuz resmen sevgili gözleriniaçvebak. Ben de yazdığın derin entrylerini bolca okuyorum. Tamamen karşılıklı aynı hislerdeyiz.
estağfirullah sevgili mdblue, buraların siz ve sizin gibi kıymetli yazarlar ile güzelleştiği kanaatindeyim şahsen :)
güzel hisleriniz için teşekkür edip buraya bir gün tanışmaya dair umutlarımı bırakıyorum.
güzel hisleriniz için teşekkür edip buraya bir gün tanışmaya dair umutlarımı bırakıyorum.
Tam olarak böyleyim 🥺🥺 ben de aynı umutlarlayım. İnşallah bir gün... 🤲🏻
aman gece gece duygulanmayın şimdi 😊inşallah diyelim 🤲🏻
"bak, hep yeni bir umut doğuyor. tam 'düştüm artık, bitti' diyorsun, yeni bir el uzatıyor rabbin... her seferinde sanki fısıldıyor yüreğine: 'allah, yeniden başlayanların yardımcısıdır.'
bunu hiç unutma. ve hayatın hep ayakta durmakla değil, her düşüşünde tekrar kalkmaya çabalamakla anlamlı olduğunu hatırla.
vesselam."
bunu hiç unutma. ve hayatın hep ayakta durmakla değil, her düşüşünde tekrar kalkmaya çabalamakla anlamlı olduğunu hatırla.
vesselam."
ygs'ye yaklaşık 1 ay kalana kadar fizik okumak istiyordum :)
evet bildiğiniz fizik, temel bilim olan.
küçüklükten beri içimde var olan doktor olma arzum 11. sınıf civarlarında uçup gitmişti, asla tıp okumam naraları atıyordum. ortaokulda bir hocam sayesinde kuantum fiziğiyle tanışmıştım, çok ilgimi çektiğinden fizik okumayı düşündüm bu yüzden.
sonra etraflıca bir düşününce bilimle uğraşmak istiyorsam önce tıp okumalıyım diye karar verdim.
şimdi bakınca fizik okumak komik bir hayal gibi geliyor, tıp yazdığım için hiç pişman değilim şükür.
evet bildiğiniz fizik, temel bilim olan.
küçüklükten beri içimde var olan doktor olma arzum 11. sınıf civarlarında uçup gitmişti, asla tıp okumam naraları atıyordum. ortaokulda bir hocam sayesinde kuantum fiziğiyle tanışmıştım, çok ilgimi çektiğinden fizik okumayı düşündüm bu yüzden.
sonra etraflıca bir düşününce bilimle uğraşmak istiyorsam önce tıp okumalıyım diye karar verdim.
şimdi bakınca fizik okumak komik bir hayal gibi geliyor, tıp yazdığım için hiç pişman değilim şükür.
çocuklukta yaşanan bazı olayların psikolojik etkileri.
mesela ortaokul döneminde yaşadığım -ve o zamanlar öneminin farkında olmadığım, üzülüp geçtiğim- olayların etkisini bugünkü kişiliğimde özgüvensizlik olarak görüyorum maalesef.
mesela ortaokul döneminde yaşadığım -ve o zamanlar öneminin farkında olmadığım, üzülüp geçtiğim- olayların etkisini bugünkü kişiliğimde özgüvensizlik olarak görüyorum maalesef.
Küçüklük insanı o kadar etkiliyor ki gerçekten insan fark etmiyor bile. Bir örnek vermek istiyorum küçükken sarı renge bayılırdım sonra nefret etmeye başladım. Acaba çocukluk travmasından kaynaklı mı diye düşünürken bir sebep bile buldum. Bilinçaltında çok garip bir etkisi var çocukluğun.
Ya benim ergenliğim çok rezildi,lise arkadaşlarım sağolsun baya zorbaydı. Beni gerçekten birçok noktada güvensiz yabanıl bir kişiliğe sokmuş lise travmalarım...
bir rengi sevmemek, baktığımızda oldukça gündelik bir karar ama bunda bile travmatik bir sebep olabiliyor, çok haklısınız gerçekten sevgili mdblue. ben de düşündüğümde birçok kararımın arka planında bilinçaltımın yıllar öncesinde aldığı yaraların etkisi olduğunu görüyorum.
Gerçekten öyle. Bakalım bilinçaltımız bizi başka hangi yollara sokacak ve fark edebilecek miyiz altındaki sırrı? :)
ah o zorba 'arkadaşlar', ne çok vardı onlardan... şimdi nerelerde ne yapıyorlarsa umarım kendilerini değiştirebilmişlerdir. yoksa o şekilde devam ettilerse kendilerinden çok etrafındakilere zararları dokunuyor maalesef, bizler de bunun birkaç örneğiğiz sevgili ruhsuz :(
Umarım değişmişlerdir...
Beni çok üzdüler ama olsun...
Beni çok üzdüler ama olsun...
İnşallah değişmişlerdir sevgili ruhsuz ama değişmemişlerse de yalnız kalmışlardır bundan eminim. Artık kimse yanında öyle arkadaşlar istemiyor.
bilinçaltımızın zararlı etkilerini fark edip o baskıdan kurtulmayı ümit edelim biz :) @mdblue
bizden geçti maalesef... @ruhsuz
bizden geçti maalesef... @ruhsuz
Tam beğeni atıyordum yorum yerine entry olmuş sanırım. Burada görmek beni mutlu etti. Amiiin ümidimiz ve umudumuz hep bakidir. Ama yol da uzun tabii ;)
evet yanlış yere yazmışım :) aynen öyle, yol uzun da olsa biz yine de çaba sarf edip amin diyelim, başka ne gelir elden 😊
Amiiin 🤲🏻
ilk adım bunu istemek oluyor. şu anki beslenme şeklini bırakmak istememek sağlıklı beslenme önünde en büyük engellerden biridir.
sonra ise hazır gıdaları mümkün mertebe terk etmekle başlanabilir - ki bu adımın her türlü şeyin evde yapılan versiyonunu arayıp bulmak, farklı tarifler denemek gibi eğlenceli bir yönü de var.
son olarak tavsiyem de bir anda büyük değişiklikler yapıp çabuk pes etmemektir. yavaş yavaş, vücudu alıştıra alıştıra tüketmek istenmeyen besinleri azaltmak en iyisi olacaktır.
sonra ise hazır gıdaları mümkün mertebe terk etmekle başlanabilir - ki bu adımın her türlü şeyin evde yapılan versiyonunu arayıp bulmak, farklı tarifler denemek gibi eğlenceli bir yönü de var.
son olarak tavsiyem de bir anda büyük değişiklikler yapıp çabuk pes etmemektir. yavaş yavaş, vücudu alıştıra alıştıra tüketmek istenmeyen besinleri azaltmak en iyisi olacaktır.
uykuyla alakalı bir baş ağrısıysa kahve içmek iyi gelebilir, stresten kaynaklıysa vakit bulunabilirse kısa bir uyku tavsiye ederim.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?