çocuklukta yaşanan bazı olayların psikolojik etkileri.
mesela ortaokul döneminde yaşadığım -ve o zamanlar öneminin farkında olmadığım, üzülüp geçtiğim- olayların etkisini bugünkü kişiliğimde özgüvensizlik olarak görüyorum maalesef.
tahammül ve saygı arasındaki farka dair bir yazı okumuştum.
hani hep deriz ya başkasının fikirlerine katılmayabilirsin ama saygı duymak zorundasın diye, aslında saygı duymak değil de tahammül etmek zorundasın demek lazımmış. bir fikre saygı duymak bir noktada onu kabul etmek anlamına gelebilirmiş.
bunu okuduktan sonra hep şöyle düşünmüşümdür, her fikre saygı duyamam belki ama her fikre tahammül etmek durumundayım. yoksa aynı fikirde olmadığım insana tahammül etmeyip de ne yapacağım?
not: ilk entry'mi böylelikle girmiş oldum hadi bismillah :)
hani hep deriz ya başkasının fikirlerine katılmayabilirsin ama saygı duymak zorundasın diye, aslında saygı duymak değil de tahammül etmek zorundasın demek lazımmış. bir fikre saygı duymak bir noktada onu kabul etmek anlamına gelebilirmiş.
bunu okuduktan sonra hep şöyle düşünmüşümdür, her fikre saygı duyamam belki ama her fikre tahammül etmek durumundayım. yoksa aynı fikirde olmadığım insana tahammül etmeyip de ne yapacağım?
not: ilk entry'mi böylelikle girmiş oldum hadi bismillah :)
Hayırlı olsun çok güzel bir giri olmuş. 'her fikre saygı duymak değil tahammül etmek zorunda olmak' Devamını beklerim sayın gozleriniacvebak
teşekkür ederim sayın muamma bu teşvik için :)
birkaç sene öncesi, henüz dönem biriz. bir arkadaşla heves ettik, önlükleri giyip -tanıdık bir intörn abi olması rahatlığıyla- acile gidelim dedik. belki bir iki hasta görürüz, bir şey yapamasak da heyecanlı bir tecrübe olur diye düşünüyorduk.
çok geçmeden birden ortalık karıştı, biz ne oluyor anlamaya çalışırken "arrest" kelimesini duyduk. kalp krizi geçiren bir hasta gelmişti ve kalbi durmuş, kalp masajı yapılacaktı. normalde girmememiz gereken o alana bir fırsat bulup girdik, çaresizce bir köşede olup bitenleri izliyorduk...
yaklaşık yarım saat kadar sonra çabalar bir sonuç vermedi ve hasta vefat etti.
o gün ilk kez gözlerimin önünde birisi öldü.
doktorlardan biri dışarı çıkıp hastanın yakınlarına haber verdiğinde onları izledim uzaktan, belki mesleğimde daha sonra defalarca yaşayacağım bir olaydı ama o gün o insanlarda ilk kez, kaybetmenin taze acısına şahit oldum.
bu da benim unutamadığım anlardan biridir...
çok geçmeden birden ortalık karıştı, biz ne oluyor anlamaya çalışırken "arrest" kelimesini duyduk. kalp krizi geçiren bir hasta gelmişti ve kalbi durmuş, kalp masajı yapılacaktı. normalde girmememiz gereken o alana bir fırsat bulup girdik, çaresizce bir köşede olup bitenleri izliyorduk...
yaklaşık yarım saat kadar sonra çabalar bir sonuç vermedi ve hasta vefat etti.
o gün ilk kez gözlerimin önünde birisi öldü.
doktorlardan biri dışarı çıkıp hastanın yakınlarına haber verdiğinde onları izledim uzaktan, belki mesleğimde daha sonra defalarca yaşayacağım bir olaydı ama o gün o insanlarda ilk kez, kaybetmenin taze acısına şahit oldum.
bu da benim unutamadığım anlardan biridir...
başınız sağ olsun sayın gozleriniacvebak
çok teşekkür ederim sayın ackerman ...
ders çalışırken annenin yanına gelip bir ihtiyacın var mı diye sorması, yiyecek içecek bir şeyler getirmesi.
çoğu zaman alışkanlıktan kıymetli gelmiyor belki, ama arada öyle anlar oluyor ki bir farkındalık geliyor insana, annem yanımda, yaşıyor, benimle ilgileniyor diyorsun ve ardından gelen huzur, şükür ve güven hissi...
çoğu zaman alışkanlıktan kıymetli gelmiyor belki, ama arada öyle anlar oluyor ki bir farkındalık geliyor insana, annem yanımda, yaşıyor, benimle ilgileniyor diyorsun ve ardından gelen huzur, şükür ve güven hissi...
Bu konuda söylemek istediğim çok şey vardı fakat bir önceki entry aklımdakileri çok iyi toparlayan bir yazı olmuş.
Bu yüzden sadece şunu söylemek istiyorum.
Öncelikle batının bizden üstün olduğunu düşünmüyorum, özellikle teknoloji ve bilim gibi alanlarda bizden ileride olduğunu düşünüyorum.
Bizim ise ilerlemek için belki de ilk önce yapmamız gereken, üzerimizdeki aşağılık kompleksinden kurtulmak. Çünkü bu var olduğu müddetçe ne yazık ki kendi ilerleyişimize kendimiz çomak sokuyoruz. Ayrıca konu eleştirmeye geldiğinde, hepimiz eleştirmeyi çok iyi biliyoruz ama icraate geldiğinde içinde bulunduğumuz duruma katkı sağlamaktan başka bir şey yapmıyoruz çoğunlukla. Bu yüzden aslında en başta herkesin kendi işine odaklanıp kendini mümkün olan en iyi şekilde geliştirmesi lazım bence. Büyük ve toplumsal meselelere ciddi kafa yorarken kendi kişisel gelişimimizi ertelemememiz gerekiyor. Çünkü toplumu bizzat değiştirmeye gücümüz yetmez, ancak kendi hayatımızı değiştirerek başlayabiliriz işe.
Son olarak bir şey daha eklemek istiyorum. İnsan hayatı iç içe geçmiş daireler gibi. En küçük daire kalp ve midemiz, sonra bedenimiz, sonra ailemiz, evimiz, mahallemiz, şehrimiz, ülkemiz, dünya, güneş sistemi... bizim tüm bu dairelerde farklı vazifelerimiz var ama en büyük vazife en küçük dairede. Çünkü daireler genişledikçe bir vazifeyi yapacak kişi sayısı arttığından bize düşen iş azalıyor. Ama en küçük dairedeki görevleri bizden başka yapacak kimse olmadığından, en önemlisi orası. Kendimiz yani; kalbimiz, aklımız, bedenimiz. Buna rağmen büyük dairelerdeki meselelerin daha cazibedar gelmesi sebebiyle -toplumsal meselelerin, dünya gündeminin vs.- biz oraya dalıp en küçük dairedeki görevlerimizi unutabiliyoruz.
Yani demem o ki, bir şeyleri değiştirmeye sadece kendimizden başlayabiliriz.
Bu yüzden sadece şunu söylemek istiyorum.
Öncelikle batının bizden üstün olduğunu düşünmüyorum, özellikle teknoloji ve bilim gibi alanlarda bizden ileride olduğunu düşünüyorum.
Bizim ise ilerlemek için belki de ilk önce yapmamız gereken, üzerimizdeki aşağılık kompleksinden kurtulmak. Çünkü bu var olduğu müddetçe ne yazık ki kendi ilerleyişimize kendimiz çomak sokuyoruz. Ayrıca konu eleştirmeye geldiğinde, hepimiz eleştirmeyi çok iyi biliyoruz ama icraate geldiğinde içinde bulunduğumuz duruma katkı sağlamaktan başka bir şey yapmıyoruz çoğunlukla. Bu yüzden aslında en başta herkesin kendi işine odaklanıp kendini mümkün olan en iyi şekilde geliştirmesi lazım bence. Büyük ve toplumsal meselelere ciddi kafa yorarken kendi kişisel gelişimimizi ertelemememiz gerekiyor. Çünkü toplumu bizzat değiştirmeye gücümüz yetmez, ancak kendi hayatımızı değiştirerek başlayabiliriz işe.
Son olarak bir şey daha eklemek istiyorum. İnsan hayatı iç içe geçmiş daireler gibi. En küçük daire kalp ve midemiz, sonra bedenimiz, sonra ailemiz, evimiz, mahallemiz, şehrimiz, ülkemiz, dünya, güneş sistemi... bizim tüm bu dairelerde farklı vazifelerimiz var ama en büyük vazife en küçük dairede. Çünkü daireler genişledikçe bir vazifeyi yapacak kişi sayısı arttığından bize düşen iş azalıyor. Ama en küçük dairedeki görevleri bizden başka yapacak kimse olmadığından, en önemlisi orası. Kendimiz yani; kalbimiz, aklımız, bedenimiz. Buna rağmen büyük dairelerdeki meselelerin daha cazibedar gelmesi sebebiyle -toplumsal meselelerin, dünya gündeminin vs.- biz oraya dalıp en küçük dairedeki görevlerimizi unutabiliyoruz.
Yani demem o ki, bir şeyleri değiştirmeye sadece kendimizden başlayabiliriz.
Dünya genelinde bir mektuplaşma uygulaması.
Gönderilen mektupların ulaşma süresi konuma göre belirlenir, örneğin Amerika'daki birine mektup gönderirseniz ortalama 1 gün içinde ulaşır. Bu sayede gerçekten mektuplaşıyor hissi verilir.
Uygulama prensip olarak anonim olmayı temel alır ve insanların ilgi alanları üzerinden birbirlerini tanımalarına fırsat verir.
Dil geliştirme ya da farklı kültürleri tanıma, daha da önemlisi yeni insanları tanıma amacıyla kullanabilecek güzel ve güvenli bir uygulamadır.
Gönderilen mektupların ulaşma süresi konuma göre belirlenir, örneğin Amerika'daki birine mektup gönderirseniz ortalama 1 gün içinde ulaşır. Bu sayede gerçekten mektuplaşıyor hissi verilir.
Uygulama prensip olarak anonim olmayı temel alır ve insanların ilgi alanları üzerinden birbirlerini tanımalarına fırsat verir.
Dil geliştirme ya da farklı kültürleri tanıma, daha da önemlisi yeni insanları tanıma amacıyla kullanabilecek güzel ve güvenli bir uygulamadır.
başıma gelme imkanı pek yok, o yüzden rahatım.
burada yazarken anonim olmanın verdiği rahatlık kaybetmek istediğim türden bir şey değil. sırf bu yüzden çok istesem ve merak etsem de yazarlar buluşmasına gidip risk almak istemiyorum :/
burada yazarken anonim olmanın verdiği rahatlık kaybetmek istediğim türden bir şey değil. sırf bu yüzden çok istesem ve merak etsem de yazarlar buluşmasına gidip risk almak istemiyorum :/
tıp hayatım boyunca hemen her sınava yaklaşık 1 hafta kala tüm hücrelerimde hissettiğim şeydir. geçip giden günler için duyulan pişmanlık hissi tarafından takip edilir.
not: umutsuzluğa gerek yok, bir dahakine gerçekten günü gününe çalışman için bir engel yok :)
not: umutsuzluğa gerek yok, bir dahakine gerçekten günü gününe çalışman için bir engel yok :)
insanları tanımaya, kişiliklerini anlamaya çalışmaya bayılırım. burada da imkan varken çok sık yapıyorum diyebilirim. bazen de mutlu edesim geliyor onları peş peşe beğeni yolluyorum :)
"Hedef belirlemenin amacı oyunu kazanmaktır. Sistem inşa etmenin amacı ise oyunu oynamaya devam etmektir. Gerçek uzun vadeli düşünme tarzı, hedefsiz düşünmektir. Mesele tek bir başarıdan ibaret değildir. Sonsuz iyileştirme ve sürekli ilerleme döngüsüdür.
Nihayetinde ilerlemenizi belirleyecek olan, sürece bağlılığınızdır."
Nihayetinde ilerlemenizi belirleyecek olan, sürece bağlılığınızdır."
benim için evlilik nedir?
karşı cinsten bir insana bağlı olduğunu gösteren en güzel yoldur. kağıt üzerine atılan iki imzadan ziyade nikah ile kurulan görünmez güçlü bir bağdır. nikahta keramet vardır derler bu yüzden :)
nasıl, ne zaman, nasıl birisiyle sorularının cevabı ise biraz karmaşık. ben ne kadar erken o kadar iyi diye düşünüyorum. iki taraf da yeterli olgunluktaysa, kalpler birbirine ısınmışsa, çok zorlaştırmadan koşullar da uygun hale getirilirse geciktirmenin anlamı yok benim gözümde.
"nasıl birisi?" sorusunun cevabı herkesin kafasında az çok vardır belli karakteristik özellikler olarak.
ama en önemlisi taraflar arasında sevgi bağının düzgün kurulması bence. çünkü evlenmeden önce ne kadar iyi tanındığı düşünülse de evlendikten sonra insanların farklı özellikleri ortaya çıkabiliyor, tahammülü güç zorluklar olabiliyor. tüm bunlara rağmen, ilişkinin getirdiği zorluklara birlikte göğüs germek, bir tek sevginin gücüyle yapılır kanaatindeyim.
dipnot: bu hafta sonu tus'a girip perşembe günü evlenecek olan arkadaşa buradan selam olsun :)
karşı cinsten bir insana bağlı olduğunu gösteren en güzel yoldur. kağıt üzerine atılan iki imzadan ziyade nikah ile kurulan görünmez güçlü bir bağdır. nikahta keramet vardır derler bu yüzden :)
nasıl, ne zaman, nasıl birisiyle sorularının cevabı ise biraz karmaşık. ben ne kadar erken o kadar iyi diye düşünüyorum. iki taraf da yeterli olgunluktaysa, kalpler birbirine ısınmışsa, çok zorlaştırmadan koşullar da uygun hale getirilirse geciktirmenin anlamı yok benim gözümde.
"nasıl birisi?" sorusunun cevabı herkesin kafasında az çok vardır belli karakteristik özellikler olarak.
ama en önemlisi taraflar arasında sevgi bağının düzgün kurulması bence. çünkü evlenmeden önce ne kadar iyi tanındığı düşünülse de evlendikten sonra insanların farklı özellikleri ortaya çıkabiliyor, tahammülü güç zorluklar olabiliyor. tüm bunlara rağmen, ilişkinin getirdiği zorluklara birlikte göğüs germek, bir tek sevginin gücüyle yapılır kanaatindeyim.
dipnot: bu hafta sonu tus'a girip perşembe günü evlenecek olan arkadaşa buradan selam olsun :)
aleyküm selam diyebilmeyi çok isterdim:o
:d artık heyecanın nasıl bir boyutu hayal edemiyorum sayın fistikgibibiri, düşünsenize iki gün sonra tus var ve 6 gün sonra düğün 😮
isminizi yanlış yazmışım bu arada sayın fistikgibiri, mazur görün lütfen:)
estağfurullah kısaca fıstık diyebilirsiniz efenim:)
uykuyla alakalı bir baş ağrısıysa kahve içmek iyi gelebilir, stresten kaynaklıysa vakit bulunabilirse kısa bir uyku tavsiye ederim.
kendime içsel olarak psikolojik terapi yaparım. özellikle dalgın ve mutsuz olduğum zamanlarda durur, geçmişte yaşadığım olayların bugünkü karakterim, korkularım, kaygılarım, güvensizliklerim, eksikliklerim üzerindeki etkilerini düşünürüm. bu şekilde bazı sorunlarımı çözmeye çalışır, kendimi teselli ederim.
mesela bir konuda özgüven eksikliği yaşıyorumdur, bunun neden olduğunu düşünürüm önce. sonra aklıma bazı olaylar gelir. o olaydaki kişileri düşünürüm, neden bana öyle hissettirdiklerini düşünürüm, onları affetmeye çalışırım. kendimi de avutup bu konuda bir suçum olmadığına ve artık o zamanki gibi toy olmadığıma inandırmaya çalışırım :) ve işe yaradığını görüyorum çoğu zaman..
pek açıklayamadım ama siz de deneyin bir tavsiye ederim, insan kendini dinlemeye başlayınca şahsi sorunlarını daha kolay çözümleyebiliyor :)
mesela bir konuda özgüven eksikliği yaşıyorumdur, bunun neden olduğunu düşünürüm önce. sonra aklıma bazı olaylar gelir. o olaydaki kişileri düşünürüm, neden bana öyle hissettirdiklerini düşünürüm, onları affetmeye çalışırım. kendimi de avutup bu konuda bir suçum olmadığına ve artık o zamanki gibi toy olmadığıma inandırmaya çalışırım :) ve işe yaradığını görüyorum çoğu zaman..
pek açıklayamadım ama siz de deneyin bir tavsiye ederim, insan kendini dinlemeye başlayınca şahsi sorunlarını daha kolay çözümleyebiliyor :)
"Zahmet olmadan rahmet olmaz."
Yani diyor ki çaba göstermeden elde edemeyeceğin şeyler vardır.
Yani diyor ki çaba göstermeden elde edemeyeceğin şeyler vardır.
Ey nefis! Bil ki dünkü gün senin elinden çıktı. Yarın ise senin elinde sened yok ki ona mâliksin. Öyle ise hakikî ömrünü, bulunduğun gün bil.
"Ya aşı yaptırın ya da haftada 2 defa pcr testi vermek zorundasınız" tarzında olan açıklama, eninde sonunda pes edip aşı yaptıracaksınız alt anlamını içermektedir. Oysaki kısa süre önceki açıklamalarda aşı yaptırmada gönüllülüğün esas olduğu söylenmişti. Kim nereden kime baskı yapıyor bilemiyoruz, fakat şahsi kanaatim şöyle ki: artık aşı meselesi sadece sağlık meselesi olmaktan çıkıp siyasi bir boyut kazandı.
Konuya geri dönecek olursak, böyle bir zorunluluğu haklı bulmuyorum.
Konuya geri dönecek olursak, böyle bir zorunluluğu haklı bulmuyorum.
"inşallah hekim olduğunda kalplere şifa olursun"
yazım yanlışı olarak aklıma "şu an" geldi, bitişik yazıldığını çok gördüm.
beni rahatsız eden bir şeyi daha eklemek istiyorum :( ama yazım yanlışı değil de okuma hatası bu: "bile" anlamına gelen "dahi" kelimesinde ilk heceyi uzatarak okumak.
oysaki doğrusu ikinci heceyi uzatmak. ilk heceyi uzun okuyunca zeki anlamına geliyor...
beni rahatsız eden bir şeyi daha eklemek istiyorum :( ama yazım yanlışı değil de okuma hatası bu: "bile" anlamına gelen "dahi" kelimesinde ilk heceyi uzatarak okumak.
oysaki doğrusu ikinci heceyi uzatmak. ilk heceyi uzun okuyunca zeki anlamına geliyor...
yazdıklarını çokça okuduğum, ilk başta tanıdığım birisi olduğuna emin olduğum, sonradan o olmadığını anladığım, bir gün yüz yüze tanışmayı çok istediğim ve hayatımda onun gibi bir dostu hayal edebildiğim güzel insandır.
İnsanların başını çok şişirdiğimi düşündüğüm için buraya ara vermeye karar vermiştim. Ama böyle güzel entrylerden sonra pek mümkün değil gibi. Gözlerimi doldurdunuz resmen sevgili gözleriniaçvebak. Ben de yazdığın derin entrylerini bolca okuyorum. Tamamen karşılıklı aynı hislerdeyiz.
estağfirullah sevgili mdblue, buraların siz ve sizin gibi kıymetli yazarlar ile güzelleştiği kanaatindeyim şahsen :)
güzel hisleriniz için teşekkür edip buraya bir gün tanışmaya dair umutlarımı bırakıyorum.
güzel hisleriniz için teşekkür edip buraya bir gün tanışmaya dair umutlarımı bırakıyorum.
Tam olarak böyleyim 🥺🥺 ben de aynı umutlarlayım. İnşallah bir gün... 🤲🏻
aman gece gece duygulanmayın şimdi 😊inşallah diyelim 🤲🏻
"Şimdi Allah'ın rahmetinin eserlerine bak! Yeryüzünü ölümünden sonra nasıl diriltiyor? Şübhesiz ki O, ölüleri elbette dirilticidir. Çünkü O, her şeye hakkıyla gücü yetendir."
Her bahar yeryüzündeki toplu diriliş içimi kıpır kıpır ediyor, sanki ben de yeniden doğuyormuşum gibi, yaşamak için yeni bir fırsatım var gibi, hala umut var gibi, geleceğe dair...
Her bahar yeryüzündeki toplu diriliş içimi kıpır kıpır ediyor, sanki ben de yeniden doğuyormuşum gibi, yaşamak için yeni bir fırsatım var gibi, hala umut var gibi, geleceğe dair...
ben hüznümü hüzünle dağıtmayı seçerim genelde. kendi hüznüme çok boğulduğum zaman dünyada uğruna üzülecek şeyler gelir aklıma, artık benim küçük derdimin pek bir anlamı kalmamıştır. zira uğruna ağlanacak çok sebep var...
sonrasında ise sayın @mdblue ağlamanın verdiği ferahlık o hüzün bulutlarımı dağıtır, sorduğunuz şey buydu sanırım :) benim cevabım ağlamak oluyor öyle ise
Teşekkür ederim paylaştığınız için :)
en büyük hizmet insan hayatına hizmettir. hekimler ise hayatla ölümün sınırında çalışan işçilerdir. ancak onların işleri, hayatta tutacak sebeplere sonuna kadar başvurmaktan başka bir şey değildir, o sınırı kimin geçip kimin kalacağına karar mercii değildirler. kendini öyle görenlerde "tanrı kompleksi" var denilebilir. bu da insanın içindeki -en hafif ifadeyle- kibri gösterir. işin aslı ise tüm sebeplere başvurulduğunda bile sonucun ne olacağını belirleyemeyen insanoğlu, acizdir.
ilim ilim bilmektir
ilim kendin bilmektir
sen kendini bilmezsin
ya nice okumaktır
ilim ilim bilmektir
ilim kendin bilmektir
sen kendini bilmezsin
ya nice okumaktır
tahin ekmeği.
içinde hiçbir çeşit buğday-bakliyat unu bulunmamaktadır.
diyet yapanlar (ve tabi tahin sevenler) için çok güzel alternatiftir.
efenim önce 1 su bardağı tahini alıyoruz.
içine 4 yumurta kırıp iyice çırpıyoruz.
1 tatlı kaşığı karbonat üzerine biraz sirke ekleyip kabaran karbonatımızı da ekliyoruz.
bir çay kaşığı kadar tuzu unutmayalım.
bu aşamada pişirilebilir ama içine bir şeyler daha ekleyip güzelleştirmek sizin elinizde :)
benim tavsiyem:
biraz kaşar peynir ya da beyaz peynir
kırmızı biber
kajun baharatı
çörek otu
biraz dereotu ya da maydanoz
sonuç efsane oluyor anlatamam. bildiğiniz ekmek oluyor yahu, tahinden hem de tahinden! baharatlar sayesinde yoğun bir tahin tadı da gelmiyor, mis gibi ve çok doyurucu bir ekmek oluyor :)
içinde hiçbir çeşit buğday-bakliyat unu bulunmamaktadır.
diyet yapanlar (ve tabi tahin sevenler) için çok güzel alternatiftir.
efenim önce 1 su bardağı tahini alıyoruz.
içine 4 yumurta kırıp iyice çırpıyoruz.
1 tatlı kaşığı karbonat üzerine biraz sirke ekleyip kabaran karbonatımızı da ekliyoruz.
bir çay kaşığı kadar tuzu unutmayalım.
bu aşamada pişirilebilir ama içine bir şeyler daha ekleyip güzelleştirmek sizin elinizde :)
benim tavsiyem:
biraz kaşar peynir ya da beyaz peynir
kırmızı biber
kajun baharatı
çörek otu
biraz dereotu ya da maydanoz
sonuç efsane oluyor anlatamam. bildiğiniz ekmek oluyor yahu, tahinden hem de tahinden! baharatlar sayesinde yoğun bir tahin tadı da gelmiyor, mis gibi ve çok doyurucu bir ekmek oluyor :)
Çok güzelmiş bunlar :D
eveet çok güzel şeyler var
kedime uzun süre seslenilir ama cevap alınmaz, evin her yeri aranır ama bulunamaz, sonra açık unutulan pencerenin pervazının ucunda olduğunu fark ettiğim an...
"gününü değerlendirmeye bakacaksın.. günün nasıl değerlenir, bak anlatayım: şimdi ömrünü bitmiş say, ömrün bitmiş de sen yalvarmış, yakarmışsın, sana gözyaşların için cabadan bir gün daha vermişler.. işte şu anda da o bir tek son günün içinde bulunuyorsun.. işte o son günde ne yapacaksan, her gün onu yapacaksın.
o zaman bu bahçede gezinmem ki, der çocuk.
ne yaparsın ya?
ağlarım.
evet, diyor çocuğa, bu senin dediğini anlamak için bütün bir ömür harcamak gerekir. ağlamak.. yalnız gözyaşı dökebilen insan anlayabilir bazı şeylerin hikmetini."
o zaman bu bahçede gezinmem ki, der çocuk.
ne yaparsın ya?
ağlarım.
evet, diyor çocuğa, bu senin dediğini anlamak için bütün bir ömür harcamak gerekir. ağlamak.. yalnız gözyaşı dökebilen insan anlayabilir bazı şeylerin hikmetini."
Benimkinde bir link var :) buraya yazmak istemedim orada daha güzel duruyor 😊
Çok güzel :))
Teşekkür ederim, gerçekten de öyle :))
Özellikle mavi balonların uçtuğu kısa videoya bayıldım :)
Mavi temalı çok fazla şey var sevgili mdblue, sizin de seveceğinizi düşünmüştüm 💙
Evet çok sevdim. :) arada bir gezinirim diye düşünüyorum. Elinize sağlık :) 💙
Ben de canım sıkıldığında girip mutlu oluyorum :) size mavili günler dilerim 🌌
Ben de size 😇😇
hafif tutan bir kar var :)
bugün ilk kez bu senenin karına dokundum. çok güzeldi, her sene sanki ilk kez kar görüyor gibi oluyorum. her seferinde aynı heyecan, güzelliği karşısında hep aynı hayret... insan mest oluyor gerçekten
bugün ilk kez bu senenin karına dokundum. çok güzeldi, her sene sanki ilk kez kar görüyor gibi oluyorum. her seferinde aynı heyecan, güzelliği karşısında hep aynı hayret... insan mest oluyor gerçekten
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?
Beni çok üzdüler ama olsun...
bizden geçti maalesef... @ruhsuz