1.adım: Birini sevmek Herhangi birini seversiniz. Bunun illaki aşk gibi bir tür olmasına gerek yok. Arkadaş olarak ya da ne bileyim kediyi falan işte seversiniz. 2.adım: beklenti İşte burada kaybettiniz. Ondan da sizi sevmesini beklersiniz. 3. Adım: beklentinin boşa çıkması ve hayal kırıklığı İşte istenmediğini hissetmek tam olarak bu aşamada başınıza gelir. O sizi sevmez ya da sizin istediğiniz gibi sevmez. Önce bir acaba dersiniz, acaba seviyor mu? Hayır efendim, sevmiyor. Kabul edersiniz, sonra oturur düşünürsünüz “ben neden böyleyim, neden yine böyle oldu, neden imkansızı istedim, neden yine hata yaptım, neden beni istemedi, neden ben değil de bir başkası?” 4.adım: durumu kabullenme ve alışma Diğer adımlar arası geçiş hızlı olsa da bu adıma geçiş zordur. Zamanla ona karşı olan hislerinizin yoğunluğu azalır, daha mantıklı düşünmeye başlarsınız. Bu da böyle oldu, napalım rahatlığı gelir. 5. Adım: yeni denizlere yelken açma ve başa dönüş Nolduysa oldu, biz önümüze bakalım aşamasıdır bu da. Benim gibi hatalarınızdan ders çıkarmayan biriyseniz başa dönersiniz. Umarım sevdiğiniz herkes sizi, sizin istediğiniz gibi sever. Umarım bu aşamaları son yaşayışımız olur.
Eskiden bu duruma çok sık maruz kalıyordum. Sonradan fark ettim ki benim de problemli tavırlarım varmış. Tamamen düzelmesem de güzelleştiemeye çalıştım. İğneyi de çuvaldızı da kendime doğrultuyorum.
çok kötü bir histir bu hissin tek artısı ağzınızda bıraktığı berbat tat yüzünden ne kadar sevmeseniz de diğer insanları dışlamamanın ve yalnız bırakmanın yaşattığı duyguyu anlayıp daha iyi bir insan olmanıza vesile olur. bütün dışlanan kardeşlerim burada bir dany targaryen'iniz var bir mesaj uzağınızdayım dünya zaten yeterince kötü bir de siz kötü hissetmeyin :)
Eskiden, baya bir eskiden, böyle hissettiğim çok olmuştu. Bu yüzden insanların içinde olmak istemiyordum. Olduğum her yere fazlalıkmışım gibi geliyordu. Zamanla değişti. Bir de ne demişler: tebdil-i mekânda ferahlık vardır. Aynen öyle.
bunu en ufak şekilde bile hissettiğimde bana böyle hissettiren kişilerden ışık hızıyla soğuyorum. asla gururuma yediremem böyle şeyleri, böyle hissetmeyi ve hissettirilmeyi. benim de o kişilere karşı olan tavrım değişiyor, ben de onları istemiyorum. üslubum hoş olmayacak biliyorum, kusura bakmayın artık, zihnimde ışıklı ışıklı bu cümle yanıp sönmeye başlıyor: "pardon, siz kim köpeksiniz de beni istemiyorsunuz acaba?" beynim otomatik olarak o insanlardan uzaklaştırıyor beni. beynime bu koruma mekanizmasından dolayı teşekkür ediyorum, minnettarım.