kendini tüm her şeyinle sevebilmek muhteşem bir şeydir herhalde. ben tam olarak sevemiyorum kendimi maalesef ki ama çabalıyorum diyebilirim. sürekli kendime acımasızca konuşan iç sesimi susturup hayatıma devam etmeye çalışıyorum. ama sanırım en çok bedenimi sevmekte zorlanıyorum. iki sene öncesine kadar kilolu olduğum için elbise ve etek giymeyi hak etmediğimi düşünüyordum. ne kadar acı ne kadar üzücü aslında. şimdi inadına içimdeki o sesi bastırmak için alıp giyiniyorum ama hala oturunca bacaklarımı tamamen yayılmasın diye azıcık havada tutmaya ya da ceketle falan örtmeye çalışıyorum. hala şort giyinirken çok utanıyorum mesela bacaklarımdan. off senin bacakların kapkalın sana yakışır mı o diyorum bazen. ve bu bedenini sevememe olayı zayıflayınca da geçmiyor maalesef. çünkü bazılarınızın e zayıfla o zaman dediğini duyar gibiyim. bayağı bi kilo verdiğim o dönemlerde de ayna karşısına geçip kendimi inceleyerek neler düşündüğümü biliyorum çünkü. mesela kilo verdiğim bi dönem için bir arkadaşıma şey yazmışım "yine kendimi güzel hissetmiyordum ama en azından hayatımda ilk kez bir şey başarmışım gibiydi". halbuki sanıyorum hayatımdaki tek başarı bu değildir ve kilo vermek kazanılması gereken bir zafer de değil ki. mesela biriyle flört ediyorum sosyal medyadan hemen arkadaşlarıma off bu kişi benim kilolu olduğumun farkında di mi ya diye sorular soruyorum. hatta bir kere bir çocuğa direkt yaa sen benim kilolu olduğumun farkındasın umarım yazdım. e zaten gözüküyorsun instada bi sürü foton var. hadi kilolu olduğunu anlamasa bile mesela ne olacak ki. kilolu insanlar flört edilebilir değil mi? nası bi düşünce yani bu? bir de şey var insanların iltifat ettiğini sanıp "ya sen kilo versen güzel kızsın aslında" demeleri ay patlamalı gülüyorum buna ve bu cümleyi sık duymak o kadar ama o kadar kötü hissettiriyor ki insana. b*tch plz zaten güzelim ben kilo vermeden de diye bağırmak çok isterdim ama bunu hep duyunca onları haklı buluyorsunuz sanırım. sonra ne kadar kilo verirseniz verin kendinizi güzel bulamıyorsunuz. yani şu anda en azından iki sene önceki kadar kötü değilim ama bazen arka arkaya kendimi sevmediğim kendime acımasız şeyler söylediğim gün çok oluyor. sürekli bedenimin değerli olduğunu, onu sevmem gerektiğini söylüyorum kendime. tıpkı rihannanın dediği gibi fake it till you make it diyerek sözlerimi noktalıyorum.
beni asla sevmeyen veya sevmeyecek kişilere aşık olmaktan çok yoruldum
cuma günü yaşadığım o kalp kırıklığını asla ama asla unutamayacağım. olayı da ,otobüste ablamla konuşup hüngür hüngür ağlayışımı da unutamayacağım. bu ne zamana geçer bilmiyorum ama umarım çok yakın zamanda geçer. zira gün içinde her şey harikaymış gibi davranıp geceleri ya da yalnız kaldığım ilk anda düşüncelerime dalıp o anı tekrar yaşayıp ağlamaktan yoruldum. rüyalarımda görmek istemiyorum bu olayı yeto. güçlü olmak istiyorum sanki hiç kırılmamışım gibi ama biri iyi misin diye sorunca gözlerim doluveriyor. ya da kankalarıma bu durumu boğazımda yumru oluşmadan anlatamıyorum. ablam konuyu açınca sesim titremeden konuşamıyorum. baksanız bana kahkaha atıyorum gülüyorum ama beynimin arka sekmesinde bu olay dönüyor. resmen tadım tuzum on the floor. herkes gibi ben de bugüne dek çok kalp kırıklığı yaşadım ama bunu beklemiyordum hiç o yüzden acıttı sanırım biraz. neyse öyle işte. ama bu da geçecek ve her şey güzel olacak umarım.
Her şey güzel olacak sevgili cardash💕
hadi bakalım:
tercihim belli, libido
illkan sadece 10 liramın olması 0 liramın olmasından daha çok canımı yakıyor. beni bu 10 liradan kurtar ya kurban olayım
abi asansör sahibeler için
sen kedi insanı olmanın gerektirdiği hiçbir arzuya, alışkanlığa ve fiziki şarta sahip değilsin ilkkancım
şeker kullanan birisinin verdiği akla ben nasıl inanayım zaten
ulan keşke senin de müsait olduğun bi gün yeselermiş serpil teyzeyi
erdem atletik diye ben neden köfteci açmak zorundayım
gerçeklerin bi kıymeti yok ki genel kanı neyse onu yaşıyoruz
ya ersoyum evet yayla kadar ***** olsa tek çobanım sen olmazdın
ben senin gözlerinin içine bakıyorum *** ******** görüyorum kardeşim o kadar şeffafsın sen bana
bize hiçbir şey nasip olmuyor ya, valla ya
tercihim belli, libido
illkan sadece 10 liramın olması 0 liramın olmasından daha çok canımı yakıyor. beni bu 10 liradan kurtar ya kurban olayım
abi asansör sahibeler için
sen kedi insanı olmanın gerektirdiği hiçbir arzuya, alışkanlığa ve fiziki şarta sahip değilsin ilkkancım
şeker kullanan birisinin verdiği akla ben nasıl inanayım zaten
ulan keşke senin de müsait olduğun bi gün yeselermiş serpil teyzeyi
erdem atletik diye ben neden köfteci açmak zorundayım
gerçeklerin bi kıymeti yok ki genel kanı neyse onu yaşıyoruz
ya ersoyum evet yayla kadar ***** olsa tek çobanım sen olmazdın
ben senin gözlerinin içine bakıyorum *** ******** görüyorum kardeşim o kadar şeffafsın sen bana
bize hiçbir şey nasip olmuyor ya, valla ya
Ya pediatri stajı alıp önerebileceği bir not olan var mı? Zira dersane kitaplarının en incesi 700 sayfa pandemik de çok uzun daha böyle 500 sayfayı geçmeyen bir şey önerecek olan varsa ismini salabilir mi acaba
Ders Notu değil ama çıkmış notu var bildiğim. Biri Cemal abi notu. Çok kısa zaten. Genelde sorulan o 20 konu cevaplarıyla var. Bir tane de star kırtasiyeden alabileceğin spiralli bir çıkmış var. Onun dışında ben detaylarda çok boğulmadan pandemikten çalıştım. Hızlı hızlı tarayarak çalışabilirsin. Zaten çıkmışlarda ne üzerinde durduklarını anlayınca çalışırken de ona ağırlık verebilirsin. Yoksa başka bildiğim bir not yok benim açıkçası.
Tamamdır teşekkür ederim
Kafamda kötü senaryolar yazmak ve ardından bu senaryolar gerçekten yaşanacakmış gibi gerilmek
Ben de seni çok özlemişim
en sevdiğim müzik grubu. bu grup tüm lise hayatıma eşlik etti. adam gontier gruptan ayrıldıktan sonra matt walst'u beğenmeyen bir sürü insan olmasına rağmen ben hep sadık bir dinleyicileri oldum ama adamcığımı ben de bir tık daha beğeniyorum. neyse gidip human albümünü baştan dinleyeyim.
yine rezillik anısı anlatmaya geldim. herhalde yaşım beş falan hayali arkadaşlarımla ve evdeki misafirlerle takılıyoruz. ben de eğer önceki entrylerimin birinden hatırlarsanız beni aldattığı için balkondan ittiğim hayali kocamın yasını tutmayı görev edinmişim kendime. "pis noni beni iki çocukla ortada bıraktı gitti" falan diyip dizlerimi döverek ağlıyormuşum. sorun şu ki misafirlerden biri iki çocuklu ve genç yaşta vefat etmiş amcamın eşiydi. annem renkten renge girip beni susturmaya çalışmış falan ama tatsız bir durum, tabii yaş beşti tam olarak bir pot kırma mı bilmiyorum ama annem hala anlatır ne yapacağımı bilemedim diye
ay asla takamam ama takan bireylerde çok güzel gözüktüğünü düşünüyorum
var mısın yok musun mevlüt fotoğraf bile çektirmiştim zxkdzd
stand-uplara dair engin bir birikimim olmamakla birlikte, izlediğim ve paylaşmak istediğim birkaç şov var.
ilk olarak ricky gervais'in "humanity"isini eğer izlemediyseniz hemen burayı terk edip izlemeye gitmelisiniz. kendisi kötü şeylerin de şakası yapılır düşüncesinde, olay kötü şeylere gülmek değil kötü şeylerin olduğunu bilmek ve bunlara bilinçli maruz kalmak. "being dead is like being stupid.it is only painful for others" diyerek beni yüreğimden vurmuştur. ay çok pardon ben kimim de ricky gervais tanıtıyorum adam deli gibi komik ve ünlü.
ikinci olarak katherine ryan'ın "in trouble" ve "glitter room" şovlarından bahsetmek isterim. bekar bir anne olmanın zorluklarından bahseden pedofili ve ırkçılık gibi konulara da değinen inanılmaz komik bu kadının şovları gerçekten izlemeye değer şeyler.
üçüncü olarak da hannah gadsby'nin izledikten sonra insanlarla paylaşmak isteğimi bastıramayıp beni bu başlığı açmaya iten şovları: "nanette" ve "douglas". geçen gece bunalmış bir şekilde biraz gülmek için "nanette"i açtım. izlemeyi bitirdikten sonra üstümden tır geçmiş gibiydi ve şovun amacı kesinlikle güldürmek değil. ama hannah yaşadığı travmaları anlatırken öyle akıp gidiyor bir solukta -ki bu benim için oldukça zor zira odaklanma sürem 5 dakika- bitivermiş. 00'lerin başında homoseksüel olmaktan, erkek egemen toplumda yaşamaktan, belirli bir kesime ait olamamaktan bahseden gerçekten herkesin izlemesi ve üstüne düşünmesi gereken bir şov. öncelikli amacı güldürmek olmayan bu gösteri tabii ki sıfır şakayla bitmiyor. travmasını anlatıp on dakika boyunca sizi strese sokup, düşündüren hannah bir anda bir şaka yaparak o uzun gerginliğin de etkisiyle sizi ağız dolusu güldürüveriyor. diğer gösterisi "douglas" elbette nanette'e göre daha komik. Hatta seyircilerin beklentisini düşürmek adına esas olaya geçmeden birkaç dakika gösterinin genel hatlarını anlatıyor ve bence bu gösteriye ayrı bir tat katıyor. bu gösteriyi az önce izledim ve evdekilerin neye güldüğümü merak edecekleri kadar kahkaha attığım yerler oldu.
komedi elbette ki çok göreli. Söylediğim hiçbir şov sizi güldürmeyebilir. mesela çghb skeçleri, konuşanlar ve mesut süre ile ilişki testine de gülüyorum hatta mesut can ve ali biçime de gülüyorum ama hatırı sayılır bir kesim de bu saydığım kimselerin komik bulmuyor olabilir. bence bunu buraya kadar okuyan biri ne demek istediğimi anlamıştır. haddinden uzun bir yazı olmuş olabilir kb.
ilk olarak ricky gervais'in "humanity"isini eğer izlemediyseniz hemen burayı terk edip izlemeye gitmelisiniz. kendisi kötü şeylerin de şakası yapılır düşüncesinde, olay kötü şeylere gülmek değil kötü şeylerin olduğunu bilmek ve bunlara bilinçli maruz kalmak. "being dead is like being stupid.it is only painful for others" diyerek beni yüreğimden vurmuştur. ay çok pardon ben kimim de ricky gervais tanıtıyorum adam deli gibi komik ve ünlü.
ikinci olarak katherine ryan'ın "in trouble" ve "glitter room" şovlarından bahsetmek isterim. bekar bir anne olmanın zorluklarından bahseden pedofili ve ırkçılık gibi konulara da değinen inanılmaz komik bu kadının şovları gerçekten izlemeye değer şeyler.
üçüncü olarak da hannah gadsby'nin izledikten sonra insanlarla paylaşmak isteğimi bastıramayıp beni bu başlığı açmaya iten şovları: "nanette" ve "douglas". geçen gece bunalmış bir şekilde biraz gülmek için "nanette"i açtım. izlemeyi bitirdikten sonra üstümden tır geçmiş gibiydi ve şovun amacı kesinlikle güldürmek değil. ama hannah yaşadığı travmaları anlatırken öyle akıp gidiyor bir solukta -ki bu benim için oldukça zor zira odaklanma sürem 5 dakika- bitivermiş. 00'lerin başında homoseksüel olmaktan, erkek egemen toplumda yaşamaktan, belirli bir kesime ait olamamaktan bahseden gerçekten herkesin izlemesi ve üstüne düşünmesi gereken bir şov. öncelikli amacı güldürmek olmayan bu gösteri tabii ki sıfır şakayla bitmiyor. travmasını anlatıp on dakika boyunca sizi strese sokup, düşündüren hannah bir anda bir şaka yaparak o uzun gerginliğin de etkisiyle sizi ağız dolusu güldürüveriyor. diğer gösterisi "douglas" elbette nanette'e göre daha komik. Hatta seyircilerin beklentisini düşürmek adına esas olaya geçmeden birkaç dakika gösterinin genel hatlarını anlatıyor ve bence bu gösteriye ayrı bir tat katıyor. bu gösteriyi az önce izledim ve evdekilerin neye güldüğümü merak edecekleri kadar kahkaha attığım yerler oldu.
komedi elbette ki çok göreli. Söylediğim hiçbir şov sizi güldürmeyebilir. mesela çghb skeçleri, konuşanlar ve mesut süre ile ilişki testine de gülüyorum hatta mesut can ve ali biçime de gülüyorum ama hatırı sayılır bir kesim de bu saydığım kimselerin komik bulmuyor olabilir. bence bunu buraya kadar okuyan biri ne demek istediğimi anlamıştır. haddinden uzun bir yazı olmuş olabilir kb.
Netflix stand up içeriğinin tamamını tüketmiş biri olarak aşağı yukarı benim de en beğendiklerim bu şekilde -Daniel slossu da eklemek lazım-😊
Nannete konusunda o kadar iyi anlıyorum ki.. Bir yandan ağlarken birden gülme krizlerine sokmasıyla boğulma tehlikesi geçirtmişti sevgili Hannah.
Nannete konusunda o kadar iyi anlıyorum ki.. Bir yandan ağlarken birden gülme krizlerine sokmasıyla boğulma tehlikesi geçirtmişti sevgili Hannah.
wowow netflixteki tüm standup içeriğini tüketmek mi gerçekten saygı duydum çünkü bayağı bir şov var ve daniel slossu da hemen izlemeye gidiyorum
İyi seyirlerr
merkez kütüphanede arkadaşlarla ara vermişiz otomat kahvesi eşliğinde goygoy yapıyoruz. kuşlar tabii her yerde dolanıyorlar. ben de derslerden bunalmış olacağım ki "ay keşke kuş olsaydık" deyiverdim. bunu dememle yanımızda duran bir kuş pencereye doğru uçarak kafa attı. ve tüm arkadaşlarım bir kuşa bir bana bakıp kahkahayı bastılar. o gün bugündür keşke şu olsaydık falan demekten kaçınırım.
Merkez kütüphane kuşları beni hep korkutmuştur. Bir sefer de bana saldırdılar tabiri caizse :)) hepsi birden hücum etti elimdeki böreğe :) börek de :) çay da :) ben de :) boşa :) gittik... :)
ayy çok fena bir şey kuş saldırısı geçmiş olsun mdblue
Çok teşekkür ederim sayın cardash :)) minik minik serçe de olsalar birlikte korkutucular işte :)
genelde bana iltifat edilince pek ciddiye alamıyorum hep kibarlık gereği edildiğini düşünürüm ama bir arkadaşımın "annen seni bize enerji ver diye doğurmuş" demesi hala aklımdan çıkmıyor.
bu başlıktaki entrylerin hepsi çok güsel yahu:)
dönem birden beri böyle bir grubun içindeyim. herkes bayağı farklı birbirinden ama iyi anlaşıyoruz, birbirimizi gözetiyoruz, sınav sabahları bile beraber çalışırdık, geyiğimiz de iyidir, he tabii çok insan olunca bazen kopukluklar olabiliyor yine de doğru insanlarla aynı grupta olmak harika hissettiriyor.
kendimi bildim bileli böyleyim. on dk önce şarkı söyleyip dans ediyordum ne oldu böğrüme öküz oturdu, ne oldu da dinlediğim şarkıya ağlamaya başladım cidden on dkda nereden nereye geldik diye geçiyor günlerim ve alıştım da artık
belki de çok cheesy bir tanımlama olacak ama ekmek arası biber turşusu yemek gibi, yerken de fark etmeden yanıyorsun ama esas sonrası kötü
ilhami abi sen söyle, ben başka ilde miyim?
bu aralar dibine dek hissettiğim duygu ve yaptığım salaklıklar yüzünden benden uzaklaşmasına neden olduğum o insanı çok özlüyorum. beraber saçmaaaa sapaaaan şakalar yapmayı, sosyal medyada gördüğüm o kötü şakalı şeyleri ona atmayı, onu gıcık etmeyi, sınavlara beraber stres olmayı, onunla konuşmayı yahu her şeyini özledim işte en üzücü kısmı da hep yakınımda olacak ama bir daha asla eskisi gibi olamayacağız ah arkadaşlığımızı çok özledim n****
three days grace - never too late
the xx - say something loving
the xx - say something loving
cause i'm only a crack in this castle of glass
dönem ikiyim ve yurtta inanılmaz geniş bir grubumuz var. biz yurttaki iki etüdün birini tabiri caizse kapatmışız ders çalışmak isteyen diğer etüde gidiyor bizimkinde gırgır şamata dönüyor sürekli ve bizimkinin hemen yanındaki odada kalan bir tane belalı kız var. bizim sesimizden rahatsız olunca duvarı yumruklardı biz de susardık çünkü kız bayağı korkutucuydu. hiç unutmuyorum bir kere sahurda az çeşit çıktı diye müdireyi sahur vakti arayıp bas bas bağırmıştı kadıncağıza. ve bir gün ben yurdun bomboş olduğu o saatlerde katta sadece benim olduğumdan eminken inanılmaz mutlu bir şekilde destursuz bir inek gibi tuvalete girmek için kapsını açtım. evet bizim belalı kız çömelmiş bir halde bana bakıyordu. hani bazen ne yapacağınızı bilemeyip paralize olursunuz ya ben de işte pardon diyip kapıyı çekip çıkmam gerekirken salak gibi kızın gözlerinin içine bakmaya devam ettim. kız tabii ki sinirlenip kapıyı şaaaaak diye yüzüme kapadı ve bana küfretmeye başladı. yani o kadar utandım ve korktum ki belli bir müddet bırakın etüdü o katta bulunmamaya çalıştım. neyse ki kız o kadar da belalı değilmiş istese beni gayet rahat bulurdu. evet kıssadan hisse kapı çalmayı unutmayın sonra çok mahcup oluyorsunuz.
o da kapısını kilitleseymiş ben olsam toplu bir alanda kapısını kilitlemeden o işi yapan birinden korkmazdım :D
insan kapıyı çalmayı unuttuğu gibi kilitlemeyi de unutabiliyor bazen zira onu da yaptığım oldu dsklsdk
Allahtan kimse açmamış sende de ljdgfkjad
cidden bağımlı yapıyor rahatça duygu ve düşüncelerini söyleyebilmek harika bir şey
ahh özellikle pop şarkıların rock coverlarına bayılıyorum sizlerin de sevdikleri varsa öğrenmek isterim benim aklıma gelenler şöyle:
all time low - umbrella
seether - careless whisper
go radio - rolling in the deep
porçay - mesafe
we came as romans - i knew you were trouble
all time low - umbrella
seether - careless whisper
go radio - rolling in the deep
porçay - mesafe
we came as romans - i knew you were trouble
anonimliğe sığınarak bayağı özel, beni oldukça etkileyen bir şeyi anlatmak istiyorum. birkaç sene önce babam annemle kavga ederken araya girdiğim için sinirlenip eline bir sopa aldı ve sopayı kafamın üzerinde salladı sonra aklına bir anda gelmiş olacak ki sopayı kafama indirmedi sağ olsun yere attı , ama gerçekten unutamıyorum bunu. keşke unutabilsem keşke. zaten hiçbir zaman iyi bir iletişimimiz olmadı babamla ama bu sanki daha da uzaklaştırdı beni ondan. bazen bu olayı unutamadığımı anneme söylüyorum ve annem benim kinci olduğumu düşünüyor. nasıl silebilirim ki bunu ara ara gelip giriyor aklıma işte.
Bu kinci olduğunu göstermiyor bence. Çok sevdiğinin kötü bir davranışı üzerine oluşmuş bir hayal kırıklığı sadece. Bu acını tüm içtenliğinle bizimle paylaştığın için önce sana sonra da o kırılmış kalbine çok teşekkür ederim. Ama aile içerisinde halledilmeyecek şey yoktur. Konuşup halledebilmeni umut ediyorum sevgili cardash :)
Ve insan en çok sevdiklerine kırılır. Üstüne hayal kırıklığı eklenirse iş çıkılmaz bir hale dönüşebiliyor.
çok teşekkür ederim mdblue
seni bu kadar etkilediyse ve unutamıyorsan bile bu kin tutmak değil. ayrıca kin tutmak kötü bir şey değil bence niye herkes kötü bakıyor bu olaya anlamadım.
cardash, like a kardashian ha bir de araba paneli demek , aslında sevdiğim bir şarkının sözlerinden geliyor
şiir cahili bir insanım ama edebiyat dersinden namık kemal'in hürriyet kasidesi'nden aklıma kazınmış bir yer:
ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten
ne efsunkâr imişsin ah ey didâr-ı hürriyet
esîr-i aşkın olduk gerçi kurtulduk esâretten
hayali arkadaşım değil hayali kocam vardı adı noni idi, annemin yazmalarını üstüme bağlayararak her gün düğün yapar halaylar çekerdim evde sonra bir gün noni'nin beni aldattığını öğrendim ve noni'yi balkondan attım sonra başka biriyle de evlendim ama adını ne koymuştum hatırlamıyorum off çocuksun ya sen aldatmayı falan nerden biliyorsunn btw umarım hiçbir zaman ifşa olmam skldsk
Sayın Cardash, entryiniz bugün okuduğum en fantastik şeydi. Iyi ki paylaştınız kahkaha attım yalan yok:))
kfefklfklfşe bu utanç verici anı birilerini güldürdüyse ne mutlu bana
Yaa çok iyiymiş gerçekten. Benim de okuduğum en güzel entrylerden biri :))
whatever our souls are made of, his and mine are the same.
wuthering heights - emily bronte
wuthering heights - emily bronte
her bir şarkının harika olduğunu düşündüğüm, kulaklarımda çokça yer edinmiş albümler
model -diğer masallar
can bonomo- bulunmam gerek
ezhel, ufo361- lights out
fall out boy- mania
three days grace- human
model -diğer masallar
can bonomo- bulunmam gerek
ezhel, ufo361- lights out
fall out boy- mania
three days grace- human
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?