ben aslında başka bir nick almak istemiştim. en sevdiğim filmlerden biri olan gone with the wind'ın biricik ana karakterine ithafen scarlett o'hara yapacaktım nick'imi ancak nick alırken "o'hara" yazmak için ihtiyacım olan kesme işaretini kullanmama izin verilmediği için(yalnızca ingilizce karakterler kullanılabilir diye uyarı verdi) ve ben de kelimeyi birleşik vs yazarak değiştirmek istemediğimden ötürü sevdiğim başka bir kurgusal karakter olan clarice starling'i kendime nick olarak seçtim...
evde bir hayvanı beslemekten öte bir şeydir, çocuk sahibi olmak gibidir. o canlının tüm ihtiyaçlarının karşılanması sizin sorumluluğunuzdadır, hem maddi hem manevi olarak. bu yüzden emek ister, bazen yorucu olabilir ama her şeye rağmen çok güzel bir şeydir. evde dolanan yumuşak tüylü bir şey düşünün, her gördüğünüzde kucağınıza alıp mıncırmak istersiniz. siz ders çalışırken gelip kucağınıza çıkar, biraz mırıldadıktan sonra kucağınızda uyuyakalır, işte o zaman pamuk gibi olursunuz, tüm sıkıntınız stresiniz yok olup gider. ha birde sürekli şapşal şapşal hareketler yapıp sizi güldürür.(mesela benimki mandalina görünce korkuyor, bazen etrafta saçma sapan koşuştururken bir yere çarpıyor ya da kapıların kenarına saklanıp gelen geçenin bacağına atlıyor)
biraz da zorluklarından bahsedelim. sürekli bir yerleri temizlemek ve toparlamak zorunda kalırsınız. evdeki çiçeklerin yapraklarını koparır, saksıların dibindeki toprakları yere döker. herhangi bir şeyle oynar, oynar ve canı sıkılınca onu halının altına itekleyip kaçar. özellikle annenizle evcil hayvanınızın arası iyi değilse, anneniz ona kızmasın, yaptığı yaramazlıkları görmesin diye sürekli bebeğinizin arkasını toparlamanız gerekir. bir diğer zorluk ise her yerinizin çizik ve yaralarla kaplı olmasıdır. bazen bacağınıza atlayıp tırnaklarıyla tutunmaya çalışırken bacağınızı çizer, bazen siz ellerinizi hareket ettirdikçe bunun bir oyun olduğunu zannederek elinize saldırıp ısırır. ya da siz uyurken gelip göz kapağınızı yalayabilir mesela.
kısacası tüm bu güzellikleri ve yorucu taraflarıyla harika bir şeydir, böyle bir sorumluluğu alabileceğine inanan herkese tavsiyemdir..
biraz da zorluklarından bahsedelim. sürekli bir yerleri temizlemek ve toparlamak zorunda kalırsınız. evdeki çiçeklerin yapraklarını koparır, saksıların dibindeki toprakları yere döker. herhangi bir şeyle oynar, oynar ve canı sıkılınca onu halının altına itekleyip kaçar. özellikle annenizle evcil hayvanınızın arası iyi değilse, anneniz ona kızmasın, yaptığı yaramazlıkları görmesin diye sürekli bebeğinizin arkasını toparlamanız gerekir. bir diğer zorluk ise her yerinizin çizik ve yaralarla kaplı olmasıdır. bazen bacağınıza atlayıp tırnaklarıyla tutunmaya çalışırken bacağınızı çizer, bazen siz ellerinizi hareket ettirdikçe bunun bir oyun olduğunu zannederek elinize saldırıp ısırır. ya da siz uyurken gelip göz kapağınızı yalayabilir mesela.
kısacası tüm bu güzellikleri ve yorucu taraflarıyla harika bir şeydir, böyle bir sorumluluğu alabileceğine inanan herkese tavsiyemdir..
Yemek yaparken yemek programı sunuyormuşum gibi davranmak
küçük çocuklara limon yedirip tepkilerini izlemek
öğle arasında bim'e gidip favori bisküvimi almak,hemen hemen herkes yemekhaneye gittiği için boşalmış olan amfide çay içip bisküvi yiyerek arkadaşımla sohbet etmek.
What though the radiance
which was once so bright
Be now for ever taken from my sight,
Though nothing can bring back the hour
Of splendour in the grass,
of glory in the flower,
We will grieve not, rather find
Strength in what remains behind;
In the primal sympathy
Which having been must ever be;
In the soothing thoughts that spring
Out of human suffering;
In the faith that looks through death,
In years that bring the philosophic mind.
- William Wordsworth
which was once so bright
Be now for ever taken from my sight,
Though nothing can bring back the hour
Of splendour in the grass,
of glory in the flower,
We will grieve not, rather find
Strength in what remains behind;
In the primal sympathy
Which having been must ever be;
In the soothing thoughts that spring
Out of human suffering;
In the faith that looks through death,
In years that bring the philosophic mind.
- William Wordsworth
"ayaz"
sadece tıpçıların değil tüm insanların hayatları boyunca benimseyip ona göre davranması gerektiğini düşündüğüm söz.
Soğuk havalarda verilen nefesin havada buhar şeklinde görülmesi. Hali hazırda soğuğun vermekte olduğu dinçlikle birlikte insanı canlı hissettirir
gündüz ise eti karam gurme
akşam ya da gece ise balkon, hafif serin hava ve güzel müzik. bir de kullanmıyor olmama rağmen sigara iyi giderdi diye tahmin ediyorum:/
akşam ya da gece ise balkon, hafif serin hava ve güzel müzik. bir de kullanmıyor olmama rağmen sigara iyi giderdi diye tahmin ediyorum:/
aklını kullanmaması. bir şeyleri sırf birileri yapıyor diye yapması, çoğunluğun sevdiklerini sevip sevmediklerini sevmemesi. düşünüp sorgulamadan popüler her şeyin peşinden gitmesi. daha da kötüsü kolayına böyle gittiği için, düşünmemeyi alışkanlık haline getirmiş olması.
bir yandan gerçekleşmesini dilerken diğer yandan beni korkutan ve strese sokan ihtimal. staj yapmadan, pratik görmeden eğitimimizin yarım kalacağı kesin bu yüzden okul açılsın ve bir şeyleri düzgünce öğrenebileyim istiyorum. ama aylardır çok yoğun bir programla bize bilgi yüklüyorlar, çok kısa sürede çok şey öğrenmemiz bekleniyor. ben stajları iyi bir şekilde öğrenerek tamamlayamıyorum, geçiştirmelik bir şekilde çalışıyor gibiyim. bundan rahatsız oluyorum, daha iyi bir şekilde ve öğrenerek çalışmak istiyorum ama ne yazık ki çalışmak için motive de olamıyorum. açılacak mı açılmayacak mı vs belirsizlikleri sinirimi bozuyor. diyelim ki açıldı, sözlü-pratik derken kısacık sürelerde bir sürü sınav olacağız, eksiklerimi nasıl tamamlayacağım diye endişeleniyorum. aradan da o kadar zaman geçmiş olacak bu yüzden çalıştığım şeyleri de büyük ölçüde unutmuş olacağım. kısacası işin içinden nasıl çıkacağımı bilmediğim için açılması ihtimali beni korkutup geriyor:(((( açılsa bir dert açılmasa bir dert :'(
eels-ı need some sleep
bazı tonlarını çok sevmeme rağmen genel itibariyle kendime yakıştıramadığım renk. aynı zamanda denizin ve gökyüzünün rengi..
önü iliklenmemiş hırka vs giyen yakın bir arkadaşıma sarılırken ellerimi hırkanın altında birleştirerek sarılmak. umarım anlatabilmişimdir:/
ülker viva şeker. kırmızı meyvelisini alıyordum ben, belki başka çeşitleri de vardır. aslında şeffaftı ama üzerinde renkli küçük benekler vardı. 6-7 yaşımdayken filan alırdım, sonradan da yemişimdir belki ama en son ne zaman yediğimi hatırlamıyorum, çoook uzun süredir de marketlerde vs görmedim :(
dünyadaki tüm dilleri anlayıp konuşabilmek isterdim. istediğim zaman görünmez olabilmek isterdim. bir de okuduğum her şeyi hatırlayabilmek isterdim (ama sadece hatırlamak istediğim zaman hatırlayayım yoksa zihnim çöplüğe dönebilir..) üçünün arasında seçim yapamıyorum o yüzden hepsini yazdım:/
yumurcak tv'de arthur vardı, onu çok severdim. bir de tutenstein diye bir çizgi film vardı, sabahları erken saatte yayınlanıyordu, ilkokuldayken kahvaltı ve evden çıkış saatim arasında izlerdim
Ben de tam arthur'u yazmaya gelmiştim gdkdndkd
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?