Bazı insanların ne olduğunu bildiğinden şüpheli olduğum cümle. Ağız ucuyla olanı sinir krizine sokuyor demiş sayın moonlight... Ah ah bazıları onu bile yapmıyor
En sevdiğim midir bilemiyorum ama en sevdiklerimden biridir:
Sizin alınız al inandım Sizin morunuz mor inandım Tanrınız büyük amenna Şiiriniz adamakıllı şiir Dumanı da caba
Bütün ağaçlarla uyuşmuşum Kalabalık ha olmuş ha olmamış Sokaklarda yitirmiş cebimde bulmuşum Ama sokaklar şöyleymiş Ağaçlar böyleymiş Ama sizin adınız ne Benim dengemi bozmayınız
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı Yangelmişim diz boyu sulara Hepinize iyiniyetle gülümsüyorum Hiçbirinizle dövüşemem Benim bir gizli bildiğim var Sizin alınız al inandım Morunuz mor inandım Ben tam kendime göre Ben tam dünyaya göre Ama sizin adınız ne Benim dengemi bozmayınız
Kendimi zorunda olmadığımı bildiğim şeyleri yapmak zorunda hissediyorum ve yapıyorum da. Daha sonra bunun iç hesaplaşma kısmı geliyor "neden yaptım ki sanki, zorunda mıydım?" diye. Ve çok yorucu bu döngü. Sürekli baskı altında hissettiriyor.
Lütfen yapmayın. Manevi olarak kötü hissedeceksiniz,biliyorum. Neye binaen söylediğinizi bilmemekle beraber anlıyorum sizi. Lütfen kendinize iyi bakın. Her şey bizden bir parça götürüyor ve bize kendimiz lazımız. Kendinize iyi bakın...
Ve ne bırakabiliyorum bunları yapmayı ne de yaparken mutlu olabiliyorum. En dert olmayacak şeyi kendime dert etmişim, omzuma yük almışım ama bu yük benim yüküm değil ki, e bırak neden taşıyorsun, yoo bırakamam.
Bu döngüden çıktığım gün kendime çok büyük bir iyilik yapmış olacağım. Ne kadar çabuk gelirse o kadar az yıpratır bu beni...
Sanırım en çok kendimize bakmamız kendimizi önemsememiz gerekirken çevremizdekileri kırmama gibi bir içgüdüden kaynaklanıyor. Ama saçma bir fedakarlık. Saçmalığının farkındayım en azından. Siz de kendinize iyi bakın:)
En sevmediğim dersti lisede. Hocamız biraz kıldı sürekli quiz falan yapar not verirdi sınavları da zor olurdu. Lise hayatımın en düşük notunu da coğrafya sınavında almıştım. Neyse ki üç dört ay dersimize girip önce ameliyat, sonra da emekli oldu. Ama yine de coğrafyayı sevemedim sonrasında. Hocayla pek de alakası yokmuş yani
Bugün Avustralya açık'ı kazanarak 21. Grand slam kupasını kaldırmış ispanyol tenisçi, gönlümün efendisi. Bu aynı zamanda tek erkeklerde en çok grand slam kazanan tenisçi olduğu manasına geliyor. Federer ve djokovic ile tahtı paylaşıyorlardı.
Yani realist olmak gerekirse djokovic kariyerini 25 grand slamle falan tamamlar ama kendisini hiç sevmem. Bu davada senciyiz fedal.
Edit: aynı zamanda kendisi king of clay olarak da anılır çünkü toprak kortta oynanan roland garros'u 13 kez kazanarak bir grand slam'i en çok kazanan tenisçi.
Yaşar kemal ve gabriel garcia marquez kapışır benim için. Ama ikisi de büyülü gerçekçiliği kullanıyor eserlerinde o yüzden büyülü gerçekçilik en sevdiğimdir belki de