tüm gerçekler bir yerden sonra rahatsız edicidir ki. öyle olmasalar insanoğlu hayali ve yalanı icat etmezdi ki. keşke hayali bulmak ile yetinseydik o ayrı konu...
en iğrendiğim insan özelliklerinin başında gelenler içindedir hırs ve rekabet isteği. başkalarını geçmek için yaşayan bir insan.. ne mutsuzluk ve bencillik ama! kendini asla geçemeyecek oluşuna da üzülmek gerekir aslında. fazla mı iğneleyici oldu? bilemedim.
Eksik bile kalmış. Ağzınıza sağlık :)
''gerisi rahat'' ile biten her laf. gerisi rahat mahat değil arkadaşım.
benzeri başlıkları gördüğüm için açmak zorunda hissettiğim başlık. iyi midir kötü müdür, insanın kendini tatmin etmesi midir yoksa gerçekten üzülmesi midir, bundan kazanç sağlamaya çalışanlara ne denir, acınan kişinin hisleri, düşünceleri akla gelir mi hiç...
bir sürü soru var aklımda. acınan kişiye ''sen muhtaçsın'' demenin bir başka yoludur gibi geliyor bazen, bazen de kötü olan bunu hissettirmek ve bundan kazanç sağlamaya çalışmaktır; duygunun kendisinde sorun yoktur, sonrasında aldığımız aksiyon onu kötü yapar gibi geliyor. gerçekten kendimize iyi biri olduğumuzu hatırlatarak kendimizi tatmin ettiğimiz ve çıkarımıza kullandığımız bir rahatlama yolu mudur acımak, yoksa gerçekten üzüntü ile yardımcı olmaya çalışmak birleşerek bu hüzünlü yardımseverlik halini mi oluşturur? her zaman acıyan kişi acınan kişiden daha eksiksiz, daha üstün konumda görür mü kendini, acısı olmayan olarak tatmin eder mi? ''acınan'' kelimesinin ağırlığının farkında mıdır bunu yaparken? yoksa karşılaştırma yapmadan mı hisseder bunu? ayrımını gerçekten yapabilir mi o da ayrı bir soru.
bir sürü soru var aklımda. acınan kişiye ''sen muhtaçsın'' demenin bir başka yoludur gibi geliyor bazen, bazen de kötü olan bunu hissettirmek ve bundan kazanç sağlamaya çalışmaktır; duygunun kendisinde sorun yoktur, sonrasında aldığımız aksiyon onu kötü yapar gibi geliyor. gerçekten kendimize iyi biri olduğumuzu hatırlatarak kendimizi tatmin ettiğimiz ve çıkarımıza kullandığımız bir rahatlama yolu mudur acımak, yoksa gerçekten üzüntü ile yardımcı olmaya çalışmak birleşerek bu hüzünlü yardımseverlik halini mi oluşturur? her zaman acıyan kişi acınan kişiden daha eksiksiz, daha üstün konumda görür mü kendini, acısı olmayan olarak tatmin eder mi? ''acınan'' kelimesinin ağırlığının farkında mıdır bunu yaparken? yoksa karşılaştırma yapmadan mı hisseder bunu? ayrımını gerçekten yapabilir mi o da ayrı bir soru.
Ben herhangi bir konuda ya da kişi ile ilgili kötü bir haber alınca kalbimde ağırlık hissederim. Nefes alamam ilkin. Belki benim acıma şeklim budur. Ancak sana katılıyorum; bazıları samimiyetsizce ve çıkar gözeterek tepki veriýorlar
yaşamakta bir türlü uzmanlaşamadım, hem de bunca yıl günün 24 saati yapmama rağmen..
transformers, bildiğim kadarıyla animasyona da girmiyor..
Sadece hayattakilerin canı acırdı. Öldükten sonra acı duyulmazdı. Ölmek, uyumak demekti. Durmak, istirahat etmekti. O halde neden ölmeye razı olmuyordu?
- jack london, ateş yakmak
- jack london, ateş yakmak
gökyüzü, toprak ya da deniz diyerek cevapladığım soru. nedenim ise tüm yılları yaşamak ve görmek istememdir sanırım
''biz hayatta iken ölüm yok, ölüm geldiğinde ise artık biz yokuz.''
- epikür
- epikür
Ne yazık ki insanların pek çoğu bu değerli sözü başı bozuk hayvan hürriyetiyle anı yaşamak olarak algılıyorlar :) sayın richardthelionheart
kendileri en sevdiğim ressamdır. eserlerinde göze çarpan bir deniz teması vardır. 1817-1900 yılları arasında yaşamış rus ressam çeşitli ülkelerde çeşitli resimler yapmıştır ve bunların arasında Türkiye'den şaheserler bulmak da mümkündür: Ağrı Dağı, Ortaköy Camii, Kız Kulesı, İstanbul Manzarası, Sinop...
Dönemi romantizm olan ressama ''fırtınalı denizlerin romantik ressamı'' da denir. ben resimlerine baktıkça içinde hisseder ve o yılları yaşamışçasına anımsarım sanki. kendi gözlerimle gördüğüm anılarmış gibi gözümde canlanırlar. güneşin batışı, denizin dalgalanması ve sokakta gezen insanlar ben o tabloyu izlerken nefes alırlar sanki. Bu ressamın dolmabahçe sarayında, milli saraylar resim müzesinde vb. yerlerde birkaç eserini görmek mümkündür. farklı kaynaklardan bazı alıntılar yapayım:
''30 kadar eseri Türkiye'de Dolmabahçe Sarayı, Deniz Müzesi, Askeri Müze, Fener Rum Patrikhanesi ve İstanbul Kumkapı Ermeni Patrikhanesi'nin koleksiyonlarında bulunmaktadır.'' https://www.arthipo.com/artblog/unlu-ressamlarin-hayat-hikayeleri/rus-ressam-ivan-konstantinovich-aivazovsky-dalgalarin-ressami.html
''ayvazovski resimlerinde öyle bir aydınlık olma efekti kullanmıştır ki, yaşarken açtığı sergilerinde, insanlar tuvallerin arkalarında mum var mı diye kontrol etmişlerdir.'' https://eksisozluk.com/ivan-ayvazovski--105482
''1844'te Rusya'ya dönüşünde Rus Donanması'nın resmi ressamlığı görevine atandı. Bu görevi dolayısıyla yaşamı boyunca çok sayıda deniz ve gemi resmi yaptı.'' https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0van_Ayvazovski
''raduga tablosu dostoyevskinin en sevdiği eserdir. hatta bu tabloyu görünce benzeri olmayan bir üstat benzetmesi yapmıştır kendisine.'' https://eksisozluk.com/ivan-ayvazovski--105482?p=6
1845'te geldiği İstanbul'da Sultan Abdülmecit tarafından Beylerbeyi Sarayı'nda kabul edildi. 1845-1890 arasında İstanbul'a toplam dört ziyaret yaptı. 1874'teki ziyaretinde Mimarbaşı Sarkis Balyan'ın Kuruçeşme Adası üzerinde bulunan ikametgâhında bir ay kadar misafir olarak Sultan Abdülaziz'in Dolmabahçe Sarayı için sipariş ettiği tabloları hazırladı. 1890'daki son ziyaretinde Sultan II. Abdülhamid'in huzuruna kabul edilerek padişaha iki tablosunu hediye etti. https://www.arthipo.com/artblog/unlu-ressamlarin-hayat-hikayeleri/rus-ressam-ivan-konstantinovich-aivazovsky-dalgalarin-ressami.html
her alıntısını yapmamak adına okunmaya değer bir link daha bırakıyorum: https://www.istanbulsanatevi.com/sanatcilar/soyadi-a/aivazovsky-ayvazovski-ivan-konstantinovich/ivan-konstantinovich-aivazovsky-biyografi/
ve bu ressamın öğretmeni için: https://en.wikipedia.org/wiki/Maksim_Vorobyov_(painter)
eserleri için: https://www.wikiart.org/en/ivan-aivazovsky/all-works#!#filterName:all-paintings-chronologically,resultType:masonry
Dönemi romantizm olan ressama ''fırtınalı denizlerin romantik ressamı'' da denir. ben resimlerine baktıkça içinde hisseder ve o yılları yaşamışçasına anımsarım sanki. kendi gözlerimle gördüğüm anılarmış gibi gözümde canlanırlar. güneşin batışı, denizin dalgalanması ve sokakta gezen insanlar ben o tabloyu izlerken nefes alırlar sanki. Bu ressamın dolmabahçe sarayında, milli saraylar resim müzesinde vb. yerlerde birkaç eserini görmek mümkündür. farklı kaynaklardan bazı alıntılar yapayım:
''30 kadar eseri Türkiye'de Dolmabahçe Sarayı, Deniz Müzesi, Askeri Müze, Fener Rum Patrikhanesi ve İstanbul Kumkapı Ermeni Patrikhanesi'nin koleksiyonlarında bulunmaktadır.'' https://www.arthipo.com/artblog/unlu-ressamlarin-hayat-hikayeleri/rus-ressam-ivan-konstantinovich-aivazovsky-dalgalarin-ressami.html
''ayvazovski resimlerinde öyle bir aydınlık olma efekti kullanmıştır ki, yaşarken açtığı sergilerinde, insanlar tuvallerin arkalarında mum var mı diye kontrol etmişlerdir.'' https://eksisozluk.com/ivan-ayvazovski--105482
''1844'te Rusya'ya dönüşünde Rus Donanması'nın resmi ressamlığı görevine atandı. Bu görevi dolayısıyla yaşamı boyunca çok sayıda deniz ve gemi resmi yaptı.'' https://tr.wikipedia.org/wiki/%C4%B0van_Ayvazovski
''raduga tablosu dostoyevskinin en sevdiği eserdir. hatta bu tabloyu görünce benzeri olmayan bir üstat benzetmesi yapmıştır kendisine.'' https://eksisozluk.com/ivan-ayvazovski--105482?p=6
1845'te geldiği İstanbul'da Sultan Abdülmecit tarafından Beylerbeyi Sarayı'nda kabul edildi. 1845-1890 arasında İstanbul'a toplam dört ziyaret yaptı. 1874'teki ziyaretinde Mimarbaşı Sarkis Balyan'ın Kuruçeşme Adası üzerinde bulunan ikametgâhında bir ay kadar misafir olarak Sultan Abdülaziz'in Dolmabahçe Sarayı için sipariş ettiği tabloları hazırladı. 1890'daki son ziyaretinde Sultan II. Abdülhamid'in huzuruna kabul edilerek padişaha iki tablosunu hediye etti. https://www.arthipo.com/artblog/unlu-ressamlarin-hayat-hikayeleri/rus-ressam-ivan-konstantinovich-aivazovsky-dalgalarin-ressami.html
her alıntısını yapmamak adına okunmaya değer bir link daha bırakıyorum: https://www.istanbulsanatevi.com/sanatcilar/soyadi-a/aivazovsky-ayvazovski-ivan-konstantinovich/ivan-konstantinovich-aivazovsky-biyografi/
ve bu ressamın öğretmeni için: https://en.wikipedia.org/wiki/Maksim_Vorobyov_(painter)
eserleri için: https://www.wikiart.org/en/ivan-aivazovsky/all-works#!#filterName:all-paintings-chronologically,resultType:masonry
rüzgarlı bir havada şemsiyem uçunca annem peşine düşmüştü. panik içinde anneme boşver gitme diye bağırmıştım çünkü annem el kadar çocuk şemsiyesini yakalarsa rüzgara kapılıp uçabilir, kaybolabilir sanıyordum :)
şair dediğin aşka aşıktır. sevdiği kişiye değil sevdiği kişiyi sevmesine yazar. bu yüzden değişen kişilere, zamana ve mekanlara rağmen şiirleri kalır. yazmaya iten şey çevresinin, kişilerin kendisinde hissettirdikleridir. yaşamıdır. ruh halidir.
uyursam kaçıracaklarımdan korkuyorum, alternatif bir cevap olabilir
Filmleri 9 yıl ara ile çıkan ''before'' serisinin ilk filmi. Yakın zamanda tavsiye üzerine izledim ve bayadır böyle bir film izlemediğimi fark ettim. Diyaloglar üzerine kurulu filmde bazı konular hakkında ilgi çekici düşünceler buldum ve düşünmeyi, düşündüren uğraşlar edinmeyi seven biri olarak filmi beğendim. fakat bir nokta var ki filmlerdeki samimi oyunculuğu gerçekten sevip sevmediğim hakkında beni ikileme düşürdü. Rol olduğunu bildiğim bir doğallık fikrine bir süre daha yabancıyım sanırım.
kesinlike derin diyalogların olduğu düşündüren bir filmdi.serideki diğer filmler de güzel ama before sunrise bir başka :)
24 saate neden böldük anlamıyorum günü. Zamandır
İstisnalar olsa da genelleme yapacak olursak keşke yapmasaydım demek keşke yapsaydım demekten iyidir.
dünya görür de insanlığı bilemedim
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?