Biz gidiyoruz. Kalanlarımız da aklının yarısında hala gitmek fikri ile yaşamaya devam ediyor. Ülke ne olacak bilemem. Ama biz gidiyoruz ya da gitmeyi düşlüyoruz.
1950'lerde, 1970'lerde yaşayan insanların hayat dertleriyle sıfırdan ve en baştan uğraşıyormuşuz gibi hissediyorum. bazen ileriden dönüp geçmişe bakıldığında, ülke için, millet için, gelecek için, insanlar için ufukta çok karanlık ve tabir olunamayan tehlikelerin olduğu aşikar. materyalist bir bakış açısından dünyanın durmadan tekrar eden sirküsünü bilincimizi fazlaca meşgul etme suretiyle doldurduğumuzu düşünüyorum. celaleddin rumi'nin güzel bir sözüyle bitireyim:
Dibe,en dibe.En dibin dibi diye bir şey olmadığından doğal olarak yükseleceğiz. Oraya varacağız ama sonra tekrar toparlanacağız,en azından ben buna inanmak istiyorum ve dileğim o ki,toparlandığımızda umarım dersimizi almış oluruz.
Yazar arkadaşlar zaten nereye gittiğini yazmış da dikkat çeken şu: millet bu kadar silahı nereden buluyor ve millette neden bu kadar silah var? Muhteşem bir jeopolitik konuma sahip ülkemizde bunun bu şekilde olması oldukça olumsuz düşündürüyor.
Sosyal medyada asalım keselim yazanlara bakmayın, milletin gazı alınır sonra her şey olduğu gibi devam eder. Ben bu entryi geçen haftalardaki cinayet olayları için yazmıştım ama o zamandan sonra bile o kadar çok olay oldu ki o olaylar da kısa bir zaman geçmesine rağmen geride kaldı.
Usta çok garip bir yorum gibi duracak ama ben bu konuda legal bir şekilde titiz çalışmalar sonunda bireysel silahlanmanın önünün açılması taraftarıyım. İllegal silah elde etmek hiç de zor değil ve bunun önüne geçmekten çok uzağız.
Doğru diyorsun usta. Ama onda da farklı sorunlar devreye girebilir. Amerika da olduğu gibi yasalar ve güvenlik güçlerinin yetkilerinin düzenlenmesi ile belki olabilir fakat onda da bu sefer cinayet gibi olayları artırır mı diye de insan endişe etmiyor değil.