Beni kaçırmalarından çok korkardım. ben mi yanlış anımsıyorum ya da algım mı öyle seçmiş bilemiyorum ama küçüklüğümde fidye için çocuk kaçırma haberleri yaygındı bilmem hatırlayan var mı? hatta dedem hep anlatırdı bi gün bana abur cubur alıyım diye para vermiş git bakkala ne istiyosan al demiş bende olmaz beni çalarlar demişim.
Kafama en ufak darbe aldığımda (belki bir dokunuş bile olabilir) beyin hücrelerimin topluca öldüğünü bu yüzden de gerizekalı olacağımı düşünmem. Bunu baya büyüyene kadar da aşamadım bu arada:d
benim savruk bir arkadaşım vardı. Eleman sadece o anı yaşıyor ve oldukça dağınık bir arkadaştı. Ben bu çocukla çok yakın arkadaş olduğumdan ( hala arkadaşım nice 16 senelere dkks) birbirimizin evinde yatıya falan kalıyoduk yaş 10-11 falan..
Gece evde oyun oynuyoruz, oyunumuz yabancı bir ülkede geçiyor bu sebeple yabancı dilde konuşuyoruz kdens gelişine sallıyoruz anlayacağınız. Bu arkadaşın babası odaya geldi adam bi error verdi ilkten. sonra:
Adam - olm az ders yapın lan eşek sıpaları
Arkadaş - tamam baba şimdi yapıyoruz
Abi masaya geçtik bu jelibonun kalem kutusu yok unutmuş okulda ben ders yapıyorum bu da ders kitabını açmış kitaba bakıyor kuran okur gibi. Dayı 10 dakikaya çaktı olayı.
- lan olm sen niye ders yapmıyosun
+ Baba kalemim yok okulda kalmış galiba
Adam delirdi içeriye gitti bir kursun kalem getirdi. Şu adelin dandik kurşun kalemleri oluyor ya. Kalemin yarısı yenmiş. Bir kalem bir de meyve bıçağı var elinde. Verdi bizim arkadaşa ve ağzından o kutsal sözler döküldü :
- aç oğlum kalemi.
Lan meyve bıçağıyla kalem nasıl açılacak? Ortam çok gergin ben korkudan ağlayacağım ama Ahmet amca gözyaşlarımı kitapla silmemi falan ister diye ağlayamıyorum. Abi arkadaş bi yarım saat falan uğraştı kalemi açtı aga. O gün bugündür meyve bıçağı görmek istemiyorum adam ilk insan gibi bıçakla kalem açtı ya..
oldum olası cindir mezarlıktır falan gibi şeylerden korkardım hâlâ da çekinirim öyle. hatta bu yaz bunla ilgili bi olay da yaşadım. 3 arkadaş antalya'ya tatile gittik. sahilden dönüyoruz gece saat iki. google maps'ten yol tarifini açtık. 30 dakika yürüme gösteriyo. dedik yürüyelim hava da esiyo güzel. bi 10 dk falan yürüdük bu bizi çok tenha yerlere sokmaya başladı. bi yerde yoldan sapıp patika bi yola girdirdi. gece zifiri karanlık bi şey de gözükmüyo. açtım haritaları nerdeyiz diye bakmak için. tam önümüzde kocaman mezarlık varmış. ulan saat gece 2, bi anda küçükken anlatılan tüm cin min hikayeleri korku filmleri falan aklımdan geçti. beni kesseler o saatte girmem oraya. arkadaşlar da baktım aynı şekil ufaktan korkuyorlar ama kimse de erkekliğine laf söyletmek istemiyor. neyse ya yorulduk taksiyle gidelim bundan sonrasını diyip anayoldan taksiye atladık.
Habil ve Kabil'in bir çizgi filmi vardı, hatırlarsınız mutlaka çünkü en az bin kez televizyonda yayınlandı. Orada hem Kabil'den hem de Kabil'i, Habil'i öldürmesi için teşvik eden şeytan figüründen çok korkuyordum. Bu nedenle gözümün bir kısmını kapatarak izliyordum.
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır. katkıda bulunmak istemez misin?