orson welles - citizen kane (1941) akira kurosava - ikiru (1952) sidney lumet - 12 angry man (1957) federico fellini - 8¹⁄₂ (1963) ingmar bergman - persona (1966) stanley cubrick - A Clockwork Orange (1971) francis ford copolla - the godfather part 2 (1974) martin scorsese - taxi driver (1976) woody allen - annie hall (1977) sergio leone - once upon a time in america (1984) steven spielberg - schindler's list (1993) roberto benigni - life is beautiful (1997) darren aronofsky - requiem for a dream (2000) alfonso Cuarón - rome (2018)
Yine yenilerden bir film, çok uzun bir film:Kefernahum. 2018 yapımı, Lübnanlı yönetmen Nadine Labaki'nin filmi. Karakterlere gerçekten uyan oyuncular,anlatılan her şeyin gerçek olduğunu bilmek ve hepsinin burnumuzun dibinde yaşanması...çok gerçek ve çok üzücü, psikolojik olarak güçlü hissettiğiniz bir anda izlemenizi tavsiye ederim.
a separation, orjinal adı Jodaeiye Nader az Simin olan 2011 çıkışlı iran filmi
filmi izlerken gitgeller yaşayacaksınız, kendinizi sürekli spesifik bi karakterin yerine koyup onun yaşadığı kararsızlık ve sergilediği tutumları kendi açınızdan değerlendireceksiniz. olaylara direkt siyah ya da beyaz olarak bakmanın ne kadar eksik ve çarpık bir değerlendirme olduğunu anlayacağınız bir film.
ha dram kısmına gelecek olursak, bütün filmi burnumun direği sızılı izledim...
-i am Sam (2001) -The Bucket List (2007) -Rain Man (1988) -Driving Miss Daisy (1989) -Kramer vs. Kramer (1979) -The Last Samurai (2003) -12 Angry Men (1957) -L.A. Confidential (1997) -Enemy at the Gates (2001) -Ladri di biciclette (1948) -Heat (1995) -Se7en (1995)
Sayın yazarlar, küçük bir klasik film seçkisi gibi oldu. Aile dramasından, suç ve dram karmasına kadar, farklı ögeleri içerenleri dahil ettim. hepsi kült filmlerdir, oldukça bilindiklerdir ancak izlemeseydim eksik kalırdım diye düşündüğümden bilme ihtimalinize rağmen yazma gereği duydum. hepsini ve daha onlarcasını ayrı ayrı entrylerde uzun uzun masaya yatırabiliriz ama şimdilik böyle kalsın. The Shawshank Redemption kadar herkesin artık etraflıca bildiği, izlemeyenlerin dövüldüğü filmleri yazmadım. iyi seyirler:)
The Pursuit of Happyness. Ortaokuldayken izlemiştim ve o kadar çok etkilenmiştimki 2 hafta süresince açıp açıp soundtracklerini dinliyordum. Gerçek bir yaşam hikayesi olduğu için herkesin izlemesini öneririm bu film bence herkese bir şey katar.
İncendies. Hikaye, Bir annenin ölümünden sonra çocuklarına verilen vasiyet mektubu ile başlıyor. Sonrasında Fransa'dan Lübnan'a uzanıyor yolculuk. Savaşta işlenen tüm suçların ağırlığıyla ezileceğiniz, özgür ülkenizdeki refah düzeyinizden dolayı üzerinize huzursuzluğun çökeceği, çaresizlik dolu bir dram filmi... Dramın çok uç bir noktası. Not: Vicdanı rahatsız edecek ögeler barındırıyor. İzlemeden önce konusuna bakarsanız mutlaka spoiler yersiniz ancak vicdani yük oluşturabileceğini öncesinde açıkça bilmenizi isterim.
Daha iki gün önce izledim ben yazacaktım hatta başlığa, entrynizi gördüm sayın armut.uzun zamandir beni böyle etkileyen bir film daha olmadı.bir insan bu kadar şeyi nasıl yaşayabilir diye düşündürdü.
Bir film izledim ve hayatım değişti diyecek yaşları çoktan geçtik sayın shogun. Ancak kadın olmam yüzünden başrol ile empati yapma isteğimi önleyemediğimden belki de, bu filmi bünyem kaldıramadı. Yaşayanların nasıl kaldırdığını aklım asla almayacak.
Burada genellikle insanlık dramı içeren filmler ele alınmış şu ana kadar. Ben de o zaman biraz daha ilişki üzerine yazılmış duygusal film tadındakileri yazayım. Daha yeni "life in a year" izledim. Cara Delevingne sevenler varsa aramızda çok başarılı oynamış. -five feet apart -all the bright places -if i stay -the fault in our stars -clouds -love & other drugs Not: melatonin seviyesi yüksekken izlemek bazı sonuçlar doğurabilir :)
The Stoning of Soraya M. Birkaç gün önce izledim ve üstümdeki etkisi hâlâ devam ediyor, insanın ne kadar vahşileşebileceğinin bir belgesi bu film. En kötüsü, hâlâ yanı başımızda Soraya gibi katledilen pek çok kadın var; iyinin anlaşılması için kötülük gerekli de bu kadarı fazla olmuyor mu acaba?
Süreyya ortadoğu kadınlarının bir simgesi. Ortadoğuda doğmak istemezdim elimde olsa,bir kadın olarak doğdum bu topraklarda.
Bir not ekleyeyim;Recm peygamber efendimizin zamanında 1 kez yapıldı. Ve bu kadının kendi isteğiydi. Bu dünyada cezamı çekeyim ki ahiretime bir şey kalmasın diyerek peygamberin yanına gitti. Tevsiye edilen tövbeydi ancak kadın ısrar ettiği için recme uğradı. Yani bu bir seçimdi. Ki şu anda islami ilkelere göre recm yasak. "Kanun,kanunsuzluktan iyidir."
siz de benim gibi filmlerin bir olay değil duygu çerçevesinde geçmesini seviyorsanız şu 3 Türk filmini önerebilirim -kaybedenler kulubu -fakat müzeyyen bu derin bir tutku -çekmeceler
her filmin türüne ''dram'' iliştirilir sanki ama verilmemiş olmasına dikkat ederek birkaç tavsiye vereyim, içinde izlediklerim de var izlemesem de önerirken çekinmeyeceklerim de:
The Shawshank Redemption Forrest Gump Braveheart Leon Fight Club Titanic Prestige A Beautiful mind Eternal Sunshine of the Spotless Mind The Boy in the Striped Pyjamas Hachi: A Dog's Tale
Manchester by the sea. Dün izledim ve keşke daha önce izleseymişim dedirtiyor. Konusu şaşırtıcı değil ancak oyunculuk oscarlık. Gerçekten oscarlık, kazanmış yani.
dancer in the dark, türü müzikal drama. o kadar dram ki izlerken yüreğim dayanmadı kapatmak zorunda kaldım. size büyük ihtimal böyle olmaz, şans verilebilir
La vita e bella (hayat güzeldir). normalde dram filmi pek sevmem ama yahudi soykırımını anlatan filmler beni çok etkiliyor. bu bir, çizgili pijamalı çocuk iki👌🏻
Yenilerden bir filmle karşınızdayım:Nuh Tepesi. Cenk Ertürk'ün ilk uzun metrajı. İçinde bolca Ali Atay bolca Haluk Bilginer var, daha ne olsun zaten. beni özellikle hüzne boğan sahne ali atay'ın oynadığı karakter olan ömer'in babası uyurken babasından habersiz ikisinin fotoğrafını çekmeye uğraşması, bir anı bırakmak istemesi oldu.
The Skin i Live in. Bu filmde gerilim dramdan ağır basıyor gibi görünebilir. Binlerce, on binlerce dram filmi varken bu filmi seçmemin nedeni içindeki gerilimin sebebinin tıbbi etik açısıdan yarattığı ağırlıktır. Film bittiğinde hastanın gelecek kaygısı ve hayat kalitesi hakkında düşünmek dram hissini daha iyi hissetmenizi sağlayabilir.
c'mon c'mon. çocuk ve çocukla iletişim üzerine siyah beyaz bir film. genel kitleye hitap etmez muhtemelen. joaquin phoenix'in muhteşemliği üzerine zaten söyleyebileceğim pek bir şey yok ama bence filmin çocuk oyuncusu woody norman kendisini gölgede bırakmış filmde. woody norman'a ve karakteri jesse'ye bayıldım gerçekten. Keşke jesse gibi bir oğlum olsa dedirtti şirinliğiyle :)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır. katkıda bulunmak istemez misin?