İnsan
eşref-i mahlûkattır derdi babam
bu sözün sözler içinde bir yeri vardı
ama bir eylül günü bilek damarlarımı kestiğim zaman
bu söz asıl anlamını kavradı
geçti çıvgınların, çıbanların, reklamların arasından
geçti tarih denilen tamahkâr tüccarı
kararmış rakamların yarıklarından sızarak
bu söz yüreğime kadar alçaldı
damar kesildi, kandır akacak
ama kan kesilince damardan sıcak
sımsıcak kelimeler boşandı
aşk için karnıma ve göğsüme
ölüm için yüreğime sürdüğüm eczâ uçtu birden
aşk ve ölüm bana yeniden
su ve ateş ve toprak
yeniden yorumlandı.
geceye bir şiir bırak
sen kurşun yağmurları altında
güneşin delik deşik edildiği bir ülkede doğdun
öptü kan revan içinde seni çırılçıplak bir ölüm
ölümü ve gözyaşını gördün yavrum
kan emmeyi öğrendin yaralarından
saplanırken geceye ilk çığlığının sesi
kestik göbeğini süngüyle senin
terli bir asker kaputuna sardık sonra
kurşunlar yağıyordu cesedine annenin
ağla yavrum ağla
dindirsin içindeki acıyı gözyaşların
dönsün toz duman arasın aşkı
ve kalksın artık kanlı duvarlarından kuşatmaların
ağla yavrum ağla şimdi...
güneşin delik deşik edildiği bir ülkede doğdun
öptü kan revan içinde seni çırılçıplak bir ölüm
ölümü ve gözyaşını gördün yavrum
kan emmeyi öğrendin yaralarından
saplanırken geceye ilk çığlığının sesi
kestik göbeğini süngüyle senin
terli bir asker kaputuna sardık sonra
kurşunlar yağıyordu cesedine annenin
ağla yavrum ağla
dindirsin içindeki acıyı gözyaşların
dönsün toz duman arasın aşkı
ve kalksın artık kanlı duvarlarından kuşatmaların
ağla yavrum ağla şimdi...
“Kekik kokusu duydum
Kekik kokusu koynunda huysuz gecenin
Uyandım birdenbire
Haydi dedim, yüreğim, gidelim bu şehirden
Bu şehir koparmak istiyor beni özlemlerimden
Yorgunum çünkü yorgunluğumun yaşamak gibi
Bir anlamı var
Yine de yaşamaktan duyduğum mutluluğun tadına
Düşmanlarım ulaşamazlar..”
Kekik kokusu koynunda huysuz gecenin
Uyandım birdenbire
Haydi dedim, yüreğim, gidelim bu şehirden
Bu şehir koparmak istiyor beni özlemlerimden
Yorgunum çünkü yorgunluğumun yaşamak gibi
Bir anlamı var
Yine de yaşamaktan duyduğum mutluluğun tadına
Düşmanlarım ulaşamazlar..”
“Sonra aramıza şehirler, ülkeler belki dünyalar girecek hiç karşılaşmayacağız. Kader ağlarını örmeyecek bizi bir araya getirmek için. Sonra birimiz öleceğiz, diğerimiz hiç bilmeyecek.“
“Gün olur, alır başımı giderim
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda
Şu ada senin, bu ada benim
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.
Hele martılar, hele martılar
Her bir tüyünde ayrı bir telaş!
Gün olur, başıma kadar mavi
Gün olur, başıma kadar güneş
Gün olur, deli gibi...”
Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda
Şu ada senin, bu ada benim
Yelkovan kuşlarının peşi sıra.
Dünyalar vardır, düşünemezsiniz;
Çiçekler gürültüyle açar;
Gürültüyle çıkar duman topraktan.
Hele martılar, hele martılar
Her bir tüyünde ayrı bir telaş!
Gün olur, başıma kadar mavi
Gün olur, başıma kadar güneş
Gün olur, deli gibi...”
Sen kokmayan gülü neyleyim,
Neyleyim sensiz baharı?
Sen doğmayan günü neyleyim,
Neyleyim sensiz ben dünyayı?
Senin tenine değmeden gelen yağmuru istemem,
meltemi istemem.
Seni parlayacaksa parlasın yıldızlar,
Sana yanmayan yıldızı semalarda istemem.
Bülbüller söyleyecekse seni söylesin,
Senden okumayan bülbül olsa dinlemem.
Özlemim sen olacaksan yansın yüreğim,
Sılası sen olmayan gurbeti istemem, vatanı istemem.
Bir ateş yakacaksa beni kalbimden,
Senin aşkının ateşi yaksın,
Senden gayrı başka bir aşkla kül olursa kalbim,
Bu kalbi istemem, ateşi istemem, koru istemem.
Seni göremediğim vahalar bedevilerin olsun,
Ben senin çölünü isterim, suyu istemem.
Sana çıkacaksa durmaz yürürüm,
Sonu sen çıkmayan yönü istemem, yolu istemem.
Ben gönüllü bir köleyim, kulağımda küpem.
Kalbini fethedecekse geçerim bin sina'yı birden.
Yoksa neyime?
Bu fethi istemem, Mısır'ı istemem, cihanı istemem.
Ben Sultan Fatihim, önündeyim İstanbul'un.
Yakarım bu şehri yüzünde bir tebessüm için.
Yoksa gül yüzünü güldürmeyen sultanlığı istemem, İstanbul'u istemem.
Ben bir garip yunusum, yazdığım sensin, yandığım sen.
Senden gayrı bir aşka ben kalemi istemem, kağıdı istemem.
Ben senin ümmetinim, sensin benim efendim.
Senden gayrı, senden başka efendi istemem, sevgili istemem, istemem…
Neyleyim sensiz baharı?
Sen doğmayan günü neyleyim,
Neyleyim sensiz ben dünyayı?
Senin tenine değmeden gelen yağmuru istemem,
meltemi istemem.
Seni parlayacaksa parlasın yıldızlar,
Sana yanmayan yıldızı semalarda istemem.
Bülbüller söyleyecekse seni söylesin,
Senden okumayan bülbül olsa dinlemem.
Özlemim sen olacaksan yansın yüreğim,
Sılası sen olmayan gurbeti istemem, vatanı istemem.
Bir ateş yakacaksa beni kalbimden,
Senin aşkının ateşi yaksın,
Senden gayrı başka bir aşkla kül olursa kalbim,
Bu kalbi istemem, ateşi istemem, koru istemem.
Seni göremediğim vahalar bedevilerin olsun,
Ben senin çölünü isterim, suyu istemem.
Sana çıkacaksa durmaz yürürüm,
Sonu sen çıkmayan yönü istemem, yolu istemem.
Ben gönüllü bir köleyim, kulağımda küpem.
Kalbini fethedecekse geçerim bin sina'yı birden.
Yoksa neyime?
Bu fethi istemem, Mısır'ı istemem, cihanı istemem.
Ben Sultan Fatihim, önündeyim İstanbul'un.
Yakarım bu şehri yüzünde bir tebessüm için.
Yoksa gül yüzünü güldürmeyen sultanlığı istemem, İstanbul'u istemem.
Ben bir garip yunusum, yazdığım sensin, yandığım sen.
Senden gayrı bir aşka ben kalemi istemem, kağıdı istemem.
Ben senin ümmetinim, sensin benim efendim.
Senden gayrı, senden başka efendi istemem, sevgili istemem, istemem…
“Her şey birdenbire oldu.
Birdenbire vurdu gün ışığı yere
Gökyüzü birdenbire oldu
Mavi birdenbire.
Her şey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
Yemiş birdenbire oldu.”
-Orhan Veli Kanık-
Birdenbire vurdu gün ışığı yere
Gökyüzü birdenbire oldu
Mavi birdenbire.
Her şey birdenbire oldu;
Birdenbire tütmeye başladı duman topraktan;
Filiz birdenbire oldu, tomurcuk birdenbire.
Yemiş birdenbire oldu.”
-Orhan Veli Kanık-
Dipsiz kuyularında analarının kahrı
azalmış galata'da iki deli çocuk
bacakları uzamış rıhtımda
enlemlerle boylamların denizleri geçişi
iki deli çocuğun uyuduğu saatlere rastladığı için
onları hiç görmeyecekler işte.
ece ayhan - gül gibi kanto (1957)
azalmış galata'da iki deli çocuk
bacakları uzamış rıhtımda
enlemlerle boylamların denizleri geçişi
iki deli çocuğun uyuduğu saatlere rastladığı için
onları hiç görmeyecekler işte.
ece ayhan - gül gibi kanto (1957)
Ağlasam sesimi duyar mısınız,
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Orhan Veli Kanık
Anlatamadıkları anlattıklarından çok olanlara,ne kadar çabalasa da kelimeleri kifayetsiz kalanlara ama en çok da şarkıların güzel olduğunu fark edenlere gelsin…
İyi geceler sözlük :)
Mısralarımda;
Dokunabilir misiniz,
Gözyaşlarıma, ellerinizle?
Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel,
Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu
Bu derde düşmeden önce.
Bir yer var, biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Orhan Veli Kanık
Anlatamadıkları anlattıklarından çok olanlara,ne kadar çabalasa da kelimeleri kifayetsiz kalanlara ama en çok da şarkıların güzel olduğunu fark edenlere gelsin…
İyi geceler sözlük :)
Bir karga bir kediyi öldüresiye bir oyuna davet ediyordu.
Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer...
Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına
aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!
Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben.
Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına
niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
"Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş.
Kuş Koysunlar Yoluna, Nilgün Marmara
Hep böyle mi bu?
Bir şeyden kaçıyorum bir şeyden, kendimi bulamıyorum dönüp gelip kendime yerleşemiyorum, kendimi bir yer edinemiyorum, kendime bir yer...
Kafatasımın içini, bir küçük huzur adına
aynalarla kaplattım, ölü ben'im kendini izlesin her yandan, o tuhaf sır içinden!
Paniğini kukla yapmış hasta bir çocuğum ben.
Oyuncağı panik olan sayın yalnızlık kendi kendine nasıl da eğlenir.
Niye izin vermiyorsun yoluna kuş konmasına
niye izin vermiyorum yoluma kuş konmasına
niye kimseler izin vermez yollarıma kuş konmasına?
"Öyle güzelsin ki kuş koysunlar yoluna" bir çocuk demiş.
Kuş Koysunlar Yoluna, Nilgün Marmara
Diyelim yağmura tutuldun bir gün
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni
Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım..
(buluşmak üzere, can Yücel)
Bardaktan boşanırcasına yağıyor mübarek
Öbür yanda güneş kendi keyfinde
Ne de olsa yaz yağmuru
Pırıl pırıl düşüyor damlalar
Eteklerin uça uça bir koşudur kopardın
Dar attın kendini karşı evin sundurmasına
İşte o evin kapısında bulacaksın beni
Diyelim için çekti bir sabah vakti
Erkenceden denize gireyim dedin
Kulaç attıkça sen
Patiska çarşaflar gibi yırtılıyor su ortadan
Ege denizi bu efendi deniz
Seslenmiyor
Derken bi de dibe dalayım diyorsun
İçine doğdu belki de
İşte çil çil koşuşan balıklar
Lapinalar gümüşler var ya
Eylim eylim salınan yosunlar
Onların arasında bulacaksın beni
Diyelim sapına kadar şair bir herif çıkmış ortaya
Çakmak çakmak gözleri
Meydan ya Taksim ya Beyazıt meydanı
Herkes orda sen de ordasın
Herif bizden söz ediyor bu ülkenin çocuklarından
Yürüyelim arkadaşlar diyor yürüyelim
Özgürlüğe mutluluğa doğru
Her işin başında sevgi diyor
Gözlerin yağmurdan sonra yaprakların yeşili
Bi de başını çeviriyorsun ki
Yanında ben varım..
(buluşmak üzere, can Yücel)
Bir çocuğun önce doğmasını bekliyorlar,
Sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini...
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını,
Kanunlara saygı göstermesini,
İnsanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.
Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.
Ya o? Ya o?
İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat,
Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,
Saadet bekliyor yaşamaktan.
Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık.
Aradıklarının çoğunu bulamamış,
Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak
Göçüp gidiyor bu dünyadan.
İşte yaşamak maceramız bu.
Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak
Ve yaşayıp beklerken ölmek!
Sonra yürümesini, konuşmasını, büyümesini...
Zaman ilerliyor, bu defa para kazanmasını,
Kanunlara saygı göstermesini,
İnsanları sevmesini, aldanmasını, aldatmasını bekliyorlar.
Ve sonra ölümü bekleniyor insanoğlunun.
Ya o? Ya o?
İnsanlardan dostluk bekliyor, sevgilisinden sadakat,
Çocuklarından saygı ve bir parça huzur bekliyor,
Saadet bekliyor yaşamaktan.
Zaman ilerliyor, bir gün o da ölümü bekliyor artık.
Aradıklarının çoğunu bulamamış,
Beklediklerinin çoğu gelmemiş bir insan olarak
Göçüp gidiyor bu dünyadan.
İşte yaşamak maceramız bu.
Yaşarken beklemek, beklerken yaşamak
Ve yaşayıp beklerken ölmek!
Oturup sorguya çeksem kendimi;
Beynim yüreğimin inadından pes eder.
Dudaklarım gözlerimin karşısında feryat eder.
Ellerim kollarımı sarmaktan vazgeçer.
Oturup konuşsam kendimle;
Sözcüklerim dilimi yaralar
Cümlelerim benden kaçar
Şiirlerim düştükleri kağıtları yakar.
Oturup da dinlesem içimi;
Gürültüsü kulağımı sağır eder.
Karanlığı gözümü kör eder.
Anlatamadıklarım dilimi lâl eder.
İyisi mi çok yüklenmeyeyim benliğime.
Sorguya çekersem yine kendimi kendime hapsedeceğim.
Konuşursam yine kendimi kendime küstüreceğim.
Dinlersem yine kendi kendimi bitireceğim.
İyisi mi çok yüklenmeyeyim benliğime.
“ privileged of medic ”
Beynim yüreğimin inadından pes eder.
Dudaklarım gözlerimin karşısında feryat eder.
Ellerim kollarımı sarmaktan vazgeçer.
Oturup konuşsam kendimle;
Sözcüklerim dilimi yaralar
Cümlelerim benden kaçar
Şiirlerim düştükleri kağıtları yakar.
Oturup da dinlesem içimi;
Gürültüsü kulağımı sağır eder.
Karanlığı gözümü kör eder.
Anlatamadıklarım dilimi lâl eder.
İyisi mi çok yüklenmeyeyim benliğime.
Sorguya çekersem yine kendimi kendime hapsedeceğim.
Konuşursam yine kendimi kendime küstüreceğim.
Dinlersem yine kendi kendimi bitireceğim.
İyisi mi çok yüklenmeyeyim benliğime.
“ privileged of medic ”
Sayın yazarlar sevdiğim her şeyde benden bir parça bulunsun istiyorum. O yüzden sözlüğe de bir şiir bırakmak istedim. Umarım beğenirsiniz :)
Ya senden çok uzak olmalıydım
Aramızda aşılmaz engeller olsun istiyordum
Büyük dağlar, derin denizler olsun istiyordum.
Sana gelmeye gücüm yetmemeliydi
Çaresizliğimin bütün hıncını mesafelere yüklemeliydim
Dağda yanan bir çoban ateşi gibi
Gökte bir yıldız gibi
Seni görmeli
Seni yaşamalı ve senden çok uzaklarda olmalıydım
Biliyorum güzelliğin yer altı nehirlerine benzer
Biliyorum bir sır gibi güzelsin
Hani anlatılmaz duygular vardır
Hani şarkılar vardır
Sevip söyleyemediğimiz
Şiirler vardır unuttuğumuz
Aşina çehreler vardır hani
Zaman zaman hatırlayamadığımız
İşte sen o kadar güzelsin
Ve ben o kadar karanlıklar içindeyim ki
Şunlar ellerindir diyorum, tutamıyorum
Şunlar gözlerindir diyorum, bakamıyorum.
Düşün kahrımdan ölmeliyim artık
Ölemiyorum.
İnanmak var olmaktır, bilirsin
İnandığımız şeyler için yaşayalım
Nice sabahlar, nice aydınlıklar
Gelecek nice günler için yaşayalım.
Sarı gülleri seversin
Sarı karanfilleri seversin
Sarı kasımpatılarını
Sarı bir dünyayı seversin
Ben sende olan bütün renkleri seviyorum
İşte tek farkımız bu
Yoksa hiçbir şey önemli değil bu dünyada
Senden başka.
Ne zulümler
Ne kavgalar
Ne günler, ne geceler hiçbiri önemli değil
Sen yaşadıkça.
Ve yaşamak hiçbir zaman
Bunca güzel olmayacak
Sen yaşadıkça.
Bir kalbim var et, kan, sinir
İki gözüm var seni görür
Ayaklarım sana gelir
Ellerim seni arar
Bir dünya ki kocaman
Bir evren ki sonsuz
Sen olmasan neye yarar
Şimdi söyle bana bütün çirkinliğimi
Yalanlarımı
Kötülüklerimi yüzüme vur artık
Utandır beni yaşadığıma
Çaresizliğimi suratıma bir tokat gibi indir
Yanağımda beş parmağının izi kalmalı
Sonra geç karşıma
Olanları unutalım
İki eski dost gibi
Her şeye yeniden başlayalım
Yeniden yaşayalım geçmiş, gelecek bütün yılları
Bütün keder ve sevinçleri paylaşalım
Sana sevinç düşsün, bana keder
Benim ellerimde kanlı diken yaraları
Senin ellerinde kanlı güller.
Bir yere yaklaşıyoruz
Kulağıma sesler geliyor
Bir gemi demir alıyor olmalı
Belki bir adam ölüyor
Ne biliyorsun
Belki de bir sona yaklaşıyoruz
Yum gözlerini her şeyi zamana bırak
Yum gözlerini nasılsa akşam olacak
Korkma yaklaş karanlığa
Orda ben varım
Çaresizliğimize, zavallılığımıza
Gel, beraber ağlayalım.
Aramızda aşılmaz engeller olsun istiyordum
Büyük dağlar, derin denizler olsun istiyordum.
Sana gelmeye gücüm yetmemeliydi
Çaresizliğimin bütün hıncını mesafelere yüklemeliydim
Dağda yanan bir çoban ateşi gibi
Gökte bir yıldız gibi
Seni görmeli
Seni yaşamalı ve senden çok uzaklarda olmalıydım
Biliyorum güzelliğin yer altı nehirlerine benzer
Biliyorum bir sır gibi güzelsin
Hani anlatılmaz duygular vardır
Hani şarkılar vardır
Sevip söyleyemediğimiz
Şiirler vardır unuttuğumuz
Aşina çehreler vardır hani
Zaman zaman hatırlayamadığımız
İşte sen o kadar güzelsin
Ve ben o kadar karanlıklar içindeyim ki
Şunlar ellerindir diyorum, tutamıyorum
Şunlar gözlerindir diyorum, bakamıyorum.
Düşün kahrımdan ölmeliyim artık
Ölemiyorum.
İnanmak var olmaktır, bilirsin
İnandığımız şeyler için yaşayalım
Nice sabahlar, nice aydınlıklar
Gelecek nice günler için yaşayalım.
Sarı gülleri seversin
Sarı karanfilleri seversin
Sarı kasımpatılarını
Sarı bir dünyayı seversin
Ben sende olan bütün renkleri seviyorum
İşte tek farkımız bu
Yoksa hiçbir şey önemli değil bu dünyada
Senden başka.
Ne zulümler
Ne kavgalar
Ne günler, ne geceler hiçbiri önemli değil
Sen yaşadıkça.
Ve yaşamak hiçbir zaman
Bunca güzel olmayacak
Sen yaşadıkça.
Bir kalbim var et, kan, sinir
İki gözüm var seni görür
Ayaklarım sana gelir
Ellerim seni arar
Bir dünya ki kocaman
Bir evren ki sonsuz
Sen olmasan neye yarar
Şimdi söyle bana bütün çirkinliğimi
Yalanlarımı
Kötülüklerimi yüzüme vur artık
Utandır beni yaşadığıma
Çaresizliğimi suratıma bir tokat gibi indir
Yanağımda beş parmağının izi kalmalı
Sonra geç karşıma
Olanları unutalım
İki eski dost gibi
Her şeye yeniden başlayalım
Yeniden yaşayalım geçmiş, gelecek bütün yılları
Bütün keder ve sevinçleri paylaşalım
Sana sevinç düşsün, bana keder
Benim ellerimde kanlı diken yaraları
Senin ellerinde kanlı güller.
Bir yere yaklaşıyoruz
Kulağıma sesler geliyor
Bir gemi demir alıyor olmalı
Belki bir adam ölüyor
Ne biliyorsun
Belki de bir sona yaklaşıyoruz
Yum gözlerini her şeyi zamana bırak
Yum gözlerini nasılsa akşam olacak
Korkma yaklaş karanlığa
Orda ben varım
Çaresizliğimize, zavallılığımıza
Gel, beraber ağlayalım.
Hani hababam sınıfındaki şu hümeyra sahnesi var ya. Aklıma geldi gecenin bu vakti.
-Yahya kemal söylemedi hocam, sessiz gemi hümeyranın:
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli
Biçare gönüller, Ne giden son gemidir bu
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden"
Şiirin hikayesi celile hanım ve yahya kemal arasında geçiyor, duygusal dumrul hikayeyi anlatmak istemiyor. İyi Geceler sözlük
-Yahya kemal söylemedi hocam, sessiz gemi hümeyranın:
"Artık demir almak günü gelmişse zamandan
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol
Sallanmaz o kalkışta ne mendil, ne de bir kol
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli
Biçare gönüller, Ne giden son gemidir bu
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler
Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden
Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden"
Şiirin hikayesi celile hanım ve yahya kemal arasında geçiyor, duygusal dumrul hikayeyi anlatmak istemiyor. İyi Geceler sözlük
ben neyim?
ben bir karadelik miyim?
ben bir kek miyim?
ben bir iki miyim?
ben bir ismail miyim?
ben bir hiç miyim?
ben bir hiçliğin ortasında yüzen bir adam mıyım? ben hiçbir şey miyim yoksa bunlar bir yalan mı?
belki bir şey olabilirim.
ben bir karadelik miyim?
ben bir kek miyim?
ben bir iki miyim?
ben bir ismail miyim?
ben bir hiç miyim?
ben bir hiçliğin ortasında yüzen bir adam mıyım? ben hiçbir şey miyim yoksa bunlar bir yalan mı?
belki bir şey olabilirim.
ben bu gece bir karadeliğim :/ kek de olabilirim...
Ben de ismailim o zaman
Ben de bir hiçim o zaman, başka alıcısı yoksa
Hangimiz hiç değiliz ki? Dert çöktü bana yine, of :'(
Geldi yine hüzün perileri :(
Hiçliğin ortasında yüzen adam alınmamış, ben de oyum :')
bir deliliğin eşiğinde
amansız mekansız
sofrasız
yani aç, ilaçsız
ve
hiçbir şiirin eskitemediği
gözlerin,
gözlerimin önünde
el pençe divan...
bahar damarı çatladı toprağın
bir nefes daha yaklaşıyor bahar.!
Öpüyorum avuç içlerinden son cemrem ;)
amansız mekansız
sofrasız
yani aç, ilaçsız
ve
hiçbir şiirin eskitemediği
gözlerin,
gözlerimin önünde
el pençe divan...
bahar damarı çatladı toprağın
bir nefes daha yaklaşıyor bahar.!
Öpüyorum avuç içlerinden son cemrem ;)
Sonuna bi nazar boncuğu ekleseydiniz ya
Benim klavyemde öyle şeyler yok ki.
Nasıl ya 🧿🧿
Neyse ben bıraktım
Tanrı olsaydım eğer, bir gece haykırırdım tüm meleklere
Güneş sikkesini karanlığın körüne atsınlar diye
Dünya bahçesinin hizmetçilerine öfkeyle söylerdim
Sarı ay yaprağını gecenin dalından koparsınlar diye
Yarı gece ulu katımda
Öfkeyle gürleyen pençelerim dünyayı altüst ederdi
Yorgun ellerim, suskun binlerce yıl sonra
Dağları, denizlerin açık ağzına dökerdi
Çözerdim prangaları hummalı binlerce yıldızın ayaklarından
Akıtırdım ateş kanını ormanların sönük damarında
Duman perdelerini yırtardım, rüzgarın haykırışıyla
Ateş kızı estikçe dans etsin diye ormanların bağrında
Gece rüzgarın büyülü kavalına üflerdim,
Susamış yılanlar gibi yataklarından kalksınlar
Bir ömür ıslak göğüsleri üzerinde sürünmekten yorgun ırmaklar
Gecenin karanlık yatağına aksınlar
Rüzgarlara usulca söylerdim, hummalı gecenin deltasına
Kızıl güllerin esrik kokulu sandalını salsınlar
Açardım mezarları, binlerce avare ruh
Bir daha, tenlerin kalesinde saklansınlar
Tanrı olsaydım eğer haykırırdım bir gece tüm meleklere
Kevser suyunu cehennemin kazanında kaynatsınlar
Yakıcı meşale ellerinde, sakınanların sürüsünü
Cennetin yeşil taze otlağında atsınlar
Tanrısal sakınımdan yorgun, gece yarısı İblis'in yatağında
Yeni hatanın uçurumunda sığınak arardım
Tanrısal altın tacıma karşılık
Bir günahın kucağındaki karanlık acıyı tadardım
Güneş sikkesini karanlığın körüne atsınlar diye
Dünya bahçesinin hizmetçilerine öfkeyle söylerdim
Sarı ay yaprağını gecenin dalından koparsınlar diye
Yarı gece ulu katımda
Öfkeyle gürleyen pençelerim dünyayı altüst ederdi
Yorgun ellerim, suskun binlerce yıl sonra
Dağları, denizlerin açık ağzına dökerdi
Çözerdim prangaları hummalı binlerce yıldızın ayaklarından
Akıtırdım ateş kanını ormanların sönük damarında
Duman perdelerini yırtardım, rüzgarın haykırışıyla
Ateş kızı estikçe dans etsin diye ormanların bağrında
Gece rüzgarın büyülü kavalına üflerdim,
Susamış yılanlar gibi yataklarından kalksınlar
Bir ömür ıslak göğüsleri üzerinde sürünmekten yorgun ırmaklar
Gecenin karanlık yatağına aksınlar
Rüzgarlara usulca söylerdim, hummalı gecenin deltasına
Kızıl güllerin esrik kokulu sandalını salsınlar
Açardım mezarları, binlerce avare ruh
Bir daha, tenlerin kalesinde saklansınlar
Tanrı olsaydım eğer haykırırdım bir gece tüm meleklere
Kevser suyunu cehennemin kazanında kaynatsınlar
Yakıcı meşale ellerinde, sakınanların sürüsünü
Cennetin yeşil taze otlağında atsınlar
Tanrısal sakınımdan yorgun, gece yarısı İblis'in yatağında
Yeni hatanın uçurumunda sığınak arardım
Tanrısal altın tacıma karşılık
Bir günahın kucağındaki karanlık acıyı tadardım
duygulandım :(((( gerçekten çok incesin çok teşekkür ederim
🧡
Su başında durmuşuz,
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.
Su başında durmuşuz,
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim, bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana, bir de kediye.
Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.
Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze .
Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim,
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak;
sonra o da gidecek...
Su başında durmuşuz.
Su serin,
Çınar ulu,
Ben şiir yazıyorum.
Kedi uyukluyor
Güneş sıcak.
Çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze...
çınarla ben.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana.
Su başında durmuşuz,
çınarla ben, bir de kedi.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarla benim, bir de kedinin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınarla bana, bir de kediye.
Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, bir de güneş.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, bir de güneşin.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, bir de güneşe.
Su başında durmuşuz,
çınar, ben, kedi, güneş, bir de ömrümüz.
Suda suretimiz çıkıyor,
çınarın, benim, kedinin, güneşin, bir de ömrümüzün.
Suyun şavkı vuruyor bize,
çınara, bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze .
Su başında durmuşuz.
Önce kedi gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra ben gideceğim,
kaybolacak suda suretim.
Sonra çınar gidecek,
kaybolacak suda sureti.
Sonra su gidecek
güneş kalacak;
sonra o da gidecek...
Su başında durmuşuz.
Su serin,
Çınar ulu,
Ben şiir yazıyorum.
Kedi uyukluyor
Güneş sıcak.
Çok şükür yaşıyoruz.
Suyun şavkı vuruyor bize
Çınara bana, kediye, güneşe, bir de ömrümüze...
Tavan bir anne gibi iğilmiş üzerime,
Duvarlar etrafımda kardeşlerim gibidir;
Sır dolu gözlerini vermişler gözlerime.
Söylemek istiyoruz, çıkmıyor ki sesimiz!
Benim mi, onların mı, atan kimin kalbidir?
Birbirine karışıp gidiyor nefesimiz!
Duvarlar etrafımda kardeşlerim gibidir;
Sır dolu gözlerini vermişler gözlerime.
Söylemek istiyoruz, çıkmıyor ki sesimiz!
Benim mi, onların mı, atan kimin kalbidir?
Birbirine karışıp gidiyor nefesimiz!
Dokunulmasa da,görülmese de;
Kalpte yer verilir bazısına,
Nedensiz...
Sen; aklım ve kalbim arasında kalan,
En güzel çaresizliğimsin.
Gerçi aklıma bile gelmiyorsun artık.
O kadar kalbimdesin ki...
Gözlerinin kahvesinden koy ömrüme,
Kırk yılın hatırına "SEN" kalayım.
"Sevmek" ne uzun kelime...
Şimdi açsam pencereyi beklesem.
Sen gelsen, olmaz ya hani geliversen.
Hiçbir şey sormasan,
Hiçbir şey söylemesen,
Sussan,
Sussam,
Sussak...
Susuşların anlattıklarını dinlesek
Kalpte yer verilir bazısına,
Nedensiz...
Sen; aklım ve kalbim arasında kalan,
En güzel çaresizliğimsin.
Gerçi aklıma bile gelmiyorsun artık.
O kadar kalbimdesin ki...
Gözlerinin kahvesinden koy ömrüme,
Kırk yılın hatırına "SEN" kalayım.
"Sevmek" ne uzun kelime...
Şimdi açsam pencereyi beklesem.
Sen gelsen, olmaz ya hani geliversen.
Hiçbir şey sormasan,
Hiçbir şey söylemesen,
Sussan,
Sussam,
Sussak...
Susuşların anlattıklarını dinlesek
Bedenim üşür, yüreğim sızlar.
Ah kavaklar, kavaklar...
Beni hoyrat bir makasla
Eski bir fotoğraftan oydular.
(Metin altıok)
(bkz: #20462)
Ah kavaklar, kavaklar...
Beni hoyrat bir makasla
Eski bir fotoğraftan oydular.
(Metin altıok)
(bkz: #20462)
Biliyorum sana giden yollar kapalı
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olamam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir gece yarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri
(Cemal Süreya)
Üstelik sen de hiç bir zaman sevmedin beni
Ne kadar yakından ve arada uçurum;
İnsanlar, evler, aramızda duvarlar gibi
Uyandım uyandım, hep seni düşündüm
Yalnız seni, yalnız senin gözlerini
Sen Bayan Nihayet, sen ölümüm kalımım
Ben artık adam olamam bu derde düşeli
Şimdilerde bir köpek gibi koşuyorum ordan oraya
Yoksa gururlu bir kişiyim aslında, inan ki
Anımsamıyorum yarı dolu bir bardaktan su içtiğimi
Ve içim götürmez kenarından kesilmiş ekmeği
Kaç kez sana uzaktan baktım 5.45 vapurunda;
Hangi şarkıyı duysam, bizimçin söylenmiş sanki
Tek yanlı aşk kişiyi nasıl aptallaştırıyor
Nasıl unutmuşum senin bir başkasını sevdiğini
Çocukça ve seni üzen girişimlerim oldu;
Bağışla bir daha tekrarlanmaz hiçbiri
Rastlaşmamak için elimden geleni yaparım
Bu böyle pek de kolay değil gerçi...
Alışırım seni yalnız düşlerde okşamaya;
Bunun verdiği mutluluk da az değil ki
Çıkar giderim bu kentten daha olmazsa,
Sensizliğin bir adı olur, bir anlamı olur belki
İnan belli etmem, seni hiç rahatsız etmem,
Son isteğimi de söyleyebilirim şimdi:
Bir gece yarısı yazıyorum bu mektubu
Yalvarırım onu okuma çarşamba günleri
(Cemal Süreya)
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
-nazım hikmet ran
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahiri Zühre sevmeseydi artık
yahut hiç sevmeseydi
Tahir ne kaybederdi Tahirliğinden?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
-nazım hikmet ran
...
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yan gelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle dövüşemem
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Ben tam kendime göre
Ben tam dünyaya göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
(turgut uyar)
Aşkım da değişebilir gerçeklerim de
Pırıl pırıl dalgalı bir denize karşı
Yan gelmişim diz boyu sulara
Hepinize iyi niyetle gülümsüyorum
Hiçbirinizle dövüşemem
Benim bir gizli bildiğim var
Sizin alınız al inandım
Morunuz mor inandım
Ben tam kendime göre
Ben tam dünyaya göre
Ama sizin adınız ne
Benim dengemi bozmayınız
(turgut uyar)
Sana buraya bazı şeyler koyuyorum. Yol boyunca aklında olsun. Lazım olursa açar okursun, Olmazsa da olsun, bir zararı yok burada dursun.
Şuraya bir cümle koydum. Bırak, acımızı birileri duysun. Hem zaten şiir niye var? Dünyanın acısını başkaları da duysun!
Acı mıhlanıp bir kalpte durmasın. Ortada dursun. Olur ya biri eline alır okşar, biri alnından öper. Az unutursun.
Buraya tabiatı koydum. Ağaçları, suyu, ovayı, dağı. Onlar bizim kardeşimiz, çok canın sıkılırsa arada onlarla konuşursun.
Buraya, küçük mutlu güneşler koydum. Günlerimiz karanlık ve çok soğuyor bazı akşamlar, ısınırsın.
Buraya, bir inanç bir inat koydum. Tut ki unuttun, tekrar bak, o inat neyse, sen osun.
Buraya yolun yokuşunu koydum. Bildiğim için yokuşu. Zorlanırsa nefesin, unutma, ciğer kendini en çabuk onaran organ, valla bak, aklında bulunsun.
Buraya umutlu günler koydum. Şimdilik uzak gibi görünüyor, ama kimbilir, birazdan uzanıp dokunursun.
Buraya bir ayna koydum arada önüne geç bak; sen şahane bir okursun. Mesai saatlerinde çaktırmadan şiir okursun. N'olcak ki, bırak patronlar seni kovsun!
Burada bir tutam sabır var. Kendiminkinden kopardım bir parça, (bende çok boldur) lazım oldukça ya sabır ya sabır, dokunursun.
Burada güzel çaylar var. Bu aralar senin için çok önemli. Bitki çayları, kış çayları, şuruplar, kompostolar. Demlersin, maksat midene dostluk olsun.
Şuraya Youtube'dan müzikler, Bach dinle filan, koydum. Ama müzik konusunda sen benden daha iyisin, koklayıp buluyorsun.
Buraya bir silkintiotu koydum. Kırk dert bir arada canına yandığım, kırkına birden deva olsun.
-birhan keskin
Şuraya bir cümle koydum. Bırak, acımızı birileri duysun. Hem zaten şiir niye var? Dünyanın acısını başkaları da duysun!
Acı mıhlanıp bir kalpte durmasın. Ortada dursun. Olur ya biri eline alır okşar, biri alnından öper. Az unutursun.
Buraya tabiatı koydum. Ağaçları, suyu, ovayı, dağı. Onlar bizim kardeşimiz, çok canın sıkılırsa arada onlarla konuşursun.
Buraya, küçük mutlu güneşler koydum. Günlerimiz karanlık ve çok soğuyor bazı akşamlar, ısınırsın.
Buraya, bir inanç bir inat koydum. Tut ki unuttun, tekrar bak, o inat neyse, sen osun.
Buraya yolun yokuşunu koydum. Bildiğim için yokuşu. Zorlanırsa nefesin, unutma, ciğer kendini en çabuk onaran organ, valla bak, aklında bulunsun.
Buraya umutlu günler koydum. Şimdilik uzak gibi görünüyor, ama kimbilir, birazdan uzanıp dokunursun.
Buraya bir ayna koydum arada önüne geç bak; sen şahane bir okursun. Mesai saatlerinde çaktırmadan şiir okursun. N'olcak ki, bırak patronlar seni kovsun!
Burada bir tutam sabır var. Kendiminkinden kopardım bir parça, (bende çok boldur) lazım oldukça ya sabır ya sabır, dokunursun.
Burada güzel çaylar var. Bu aralar senin için çok önemli. Bitki çayları, kış çayları, şuruplar, kompostolar. Demlersin, maksat midene dostluk olsun.
Şuraya Youtube'dan müzikler, Bach dinle filan, koydum. Ama müzik konusunda sen benden daha iyisin, koklayıp buluyorsun.
Buraya bir silkintiotu koydum. Kırk dert bir arada canına yandığım, kırkına birden deva olsun.
-birhan keskin
Çocukken güneş olmak isterdim,
Sonra anladım ki en iyisi çocuk olmak.
Çünkü güneşten sıcaktı kalbim.
Büyüdüm derken, yaşam denen ayazda üşüdüm.
Soğudu buza döndü kalbim.
Ne “güneş” olabildim,
Ne “çocuk” kalabildim.
Özdemir Asaf
Yaşam denen ayazda üşüyenlere gelsin.
Sonra anladım ki en iyisi çocuk olmak.
Çünkü güneşten sıcaktı kalbim.
Büyüdüm derken, yaşam denen ayazda üşüdüm.
Soğudu buza döndü kalbim.
Ne “güneş” olabildim,
Ne “çocuk” kalabildim.
Özdemir Asaf
Yaşam denen ayazda üşüyenlere gelsin.
acıya emanet bırakıp kalbini
parmağın tetikte alnın namluda
hayatta acemi ölümde usta
sen hiç attan düştün mü atlıkarınca
kaç afet cana kıydın ey aşk
günah kimin cam kırığı dudaklar
sebep kimdir aynalara sürgüne
“aşk iki kişilik” derken yanılmış şair
yollar ayrılığa kalender güze
sevda kendisine mağlup atlıkarınca
küçük sekbanların yüz aydınlığı
esmer baharlara zehir gelincik
kahredip aşka içini bana döker hüzün
bir gam hançeridir kalbim sevda yolunda
sen hiç yarış koştun mu atlıkarınca
ellerim küçücük hiç büyümedi
güle yağmur bana dert uzadı gece
bekledim bir ömür belki diyerek
yüzümde eskirken gümüş aynalar
cana ziyan aşk savaşını kazanmak şeref
kaybetmek suç mu atlıkarınca
parmağın tetikte alnın namluda
hayatta acemi ölümde usta
sen hiç attan düştün mü atlıkarınca
kaç afet cana kıydın ey aşk
günah kimin cam kırığı dudaklar
sebep kimdir aynalara sürgüne
“aşk iki kişilik” derken yanılmış şair
yollar ayrılığa kalender güze
sevda kendisine mağlup atlıkarınca
küçük sekbanların yüz aydınlığı
esmer baharlara zehir gelincik
kahredip aşka içini bana döker hüzün
bir gam hançeridir kalbim sevda yolunda
sen hiç yarış koştun mu atlıkarınca
ellerim küçücük hiç büyümedi
güle yağmur bana dert uzadı gece
bekledim bir ömür belki diyerek
yüzümde eskirken gümüş aynalar
cana ziyan aşk savaşını kazanmak şeref
kaybetmek suç mu atlıkarınca
Tavan bir anne gibi iğilmiş üzerime,
Duvarlar etrafımda kardeşlerim gibidir;
Sır dolu gözlerini vermişler gözlerime.
Söylemek istiyoruz, çıkmıyor ki sesimiz!
Benim mi, onların mı, atan kimin kalbidir?
Birbirine karışıp gidiyor nefesimiz!
Duvarlar etrafımda kardeşlerim gibidir;
Sır dolu gözlerini vermişler gözlerime.
Söylemek istiyoruz, çıkmıyor ki sesimiz!
Benim mi, onların mı, atan kimin kalbidir?
Birbirine karışıp gidiyor nefesimiz!
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?