Beni çoğu zaman yoklayan histir. Özellikle fiziksel özelliklerimden çoğu zaman hoşlanmam. Bu aralar da çokça yaşadığım şey kendimi sevmemek değil de kendimi yetersiz bulmak. Her şey için. Dersler, fiziksel olarak, güzellik açısından, ilgi alanlarımda... İnsanların beni sevmediğini hissediyorum çoğu zaman. Bu da beni kendimi sevmemeye ittiği cok oluyor. Kişiliğimi gerçekten severim birkac özelliğim hariç tabi. Ancak yetersizlik hissi o kadar büyük ki içimde giderek kendini sevmemeye dönüşüyor. Ve ben bundan çok rahatsızım. Herkes bana fiziksel açıdan cok güzel gelir. İnanın bana göre her insanın onu cok guzel ve farkli yapan güzelliklri vardır benim gözümde. Ancak kendimde bu güzelliği bulamıyorum. Yetersiz ve eksik hissediyorum.
kendini sevmemek
Lise son sınıftayken fark ettiğim ve ne kadar gizlemeye çalışsam da yıllardır beni ele geçiren his.
Ailem benim psikiyatrik ya da psikolojik yardım almam konusunda bana hiçbir zaman müsade etmedi. Hatta bu konuda korkutuldum ya da tehdit edildim desem yeridir. Ortaokuldayken ilk kez psikiyatrik yardıma ihtiyaç duyduğumuz fark etmiştim. Rehberlik hocamla iletişim kurmayı çok istedim ancak o zamanlar gittiğim okul babamın arkadaşının müdürü ve ortağı olduğu bir özel okuldu. Dolayısıyla içerisinde çalışan hocalar da kendi tanıdıklarından oluşan bir ekipti. Bu nedenle liseye geçmeyi ve oradaki rehberlik hocasından yararlanmayı dört gözle beklemeye başladım. Fakat bırakın şanslı olmayı, rutin hayat işleyişinde bile herkes için akıp giden şeylerin benim için birer bariyer olması durumu burada da beni buldu. Yıllarca kendisine kavuşmayı beklediğim hoca babamın bayağı yakından arkadaşı çıktı. Üstelik babamla arkadaş olmasalar dahi oldukça ilgisiz, tehditkar adamın tekiydi. Dolayısıyla psikiyatrik, psikolojik yardım ihtiyacımı hissetmemi takip eden 5 sene içerisinde yine yardım bulamamış oldum. Ta ki lise son sınıfa kadar... Lise son sınıftayken okulumuzdaki rehberlik öğretmeni gitti ve haftada tek gün(salı) olmak üzere bir imam hatipten görevlendirme ile öğretmen gelmeye başladı. Bilirsiniz, rehberlik hocaları genelde eğitim hayatı üzerine düzenleme yapar. Öğrencilerin ailevi sorunlarını pek takmazlar. Bu hoca da aynı şeyi yapıyormuş demek ki, fen lisesine düşünce bir hevesle bize testler yapmaya başladı. Hepsi meslek seçimi ile ilgili ya da ders başarılarıyla ilgili... Kaç tane meslek seçimi testi çözdüysem ısrarla tek bir meslek önerisi alıyordum: sanatçılık. Rehberlik öğretmenimiz sayın mesut bey bu duruma biraz da bozulmuş olacak ki sadece salı günü geldiği okulda salı günlerini sıkça bana ayırır olmuştu. Diğer sınıf arkadaşlarım kendi çözdüklerinden bile bıkmışlardı, ben ise defalarca tek bir kesin sonuç almama rağmen sırf sanatçı olmamın önüne geçilsin diye daha fazla teste maruz kalmıştım. Ben zaten güzel sanatlar lisesinde okumak isteyip bir şekilde fen lisesinde eğitimi görmek zorunda kalan birisiydim. Bu durum biraz da canımı sıkmaya başlamıştı. Hocamın azmine ve uğraşlarına rağmen sanatçı olması gerektiğini duydukça tadı kaçan bir fen lisesi öğrencisi olmam bir yerden sonra mesut hoca'nın da dikkatini çekmiş olmalı ki o yerden sonra benle test çözmeyi bırakıp beni çözmeye çalışmaya odaklanmıştık. O günlerde benden kendime bir mektup yazmamı istedi. Üstünde çok da düşünmeden olduğu gibi aklımdaki genel şeyleri yazdım o salı günü. Ertesi hafta salı günü en yakın arkadaşım da bir mektup yazmıştı ve beraber mesut hocayı bulduk, mektupları okuttuk. En yakın arkadaşımın mektubunu okurken bir eğitimci olarak ne kadar mutlu olduysa benimkini okurken bir o kadar morali bozuldu. Mektubu okudu, bitirdi ve bana bakıp dedi ki "kendinden neden bu kadar nefret ediyorsun?". Hayatı boyunca mutluluk timsali olarak görülen biriydim, kendime bile rol yaptığımı anladığım ilk an o andı işte.
Mesut hoca ile boş olduğum salı günleri görüşmeye devam ettik. Mesut hoca orta yaşlarında, kır saçlı, eli tespihli bir adamdı. Muhtemelen baştan beri eğitimcilik yaptığı imam hatip lisesinde mesleğinin gereğini yapmak konusunda eksik hissettirilmiş biriydi kendisi. Ben onun için bir şaşırma sebebi oldum. O da benim için öyle oldu. Soyadını hiçbir zaman sormamıştım ancak adı benim için unutulmayacak insanlar arasında beynime kazındı.
Ailem benim psikiyatrik ya da psikolojik yardım almam konusunda bana hiçbir zaman müsade etmedi. Hatta bu konuda korkutuldum ya da tehdit edildim desem yeridir. Ortaokuldayken ilk kez psikiyatrik yardıma ihtiyaç duyduğumuz fark etmiştim. Rehberlik hocamla iletişim kurmayı çok istedim ancak o zamanlar gittiğim okul babamın arkadaşının müdürü ve ortağı olduğu bir özel okuldu. Dolayısıyla içerisinde çalışan hocalar da kendi tanıdıklarından oluşan bir ekipti. Bu nedenle liseye geçmeyi ve oradaki rehberlik hocasından yararlanmayı dört gözle beklemeye başladım. Fakat bırakın şanslı olmayı, rutin hayat işleyişinde bile herkes için akıp giden şeylerin benim için birer bariyer olması durumu burada da beni buldu. Yıllarca kendisine kavuşmayı beklediğim hoca babamın bayağı yakından arkadaşı çıktı. Üstelik babamla arkadaş olmasalar dahi oldukça ilgisiz, tehditkar adamın tekiydi. Dolayısıyla psikiyatrik, psikolojik yardım ihtiyacımı hissetmemi takip eden 5 sene içerisinde yine yardım bulamamış oldum. Ta ki lise son sınıfa kadar... Lise son sınıftayken okulumuzdaki rehberlik öğretmeni gitti ve haftada tek gün(salı) olmak üzere bir imam hatipten görevlendirme ile öğretmen gelmeye başladı. Bilirsiniz, rehberlik hocaları genelde eğitim hayatı üzerine düzenleme yapar. Öğrencilerin ailevi sorunlarını pek takmazlar. Bu hoca da aynı şeyi yapıyormuş demek ki, fen lisesine düşünce bir hevesle bize testler yapmaya başladı. Hepsi meslek seçimi ile ilgili ya da ders başarılarıyla ilgili... Kaç tane meslek seçimi testi çözdüysem ısrarla tek bir meslek önerisi alıyordum: sanatçılık. Rehberlik öğretmenimiz sayın mesut bey bu duruma biraz da bozulmuş olacak ki sadece salı günü geldiği okulda salı günlerini sıkça bana ayırır olmuştu. Diğer sınıf arkadaşlarım kendi çözdüklerinden bile bıkmışlardı, ben ise defalarca tek bir kesin sonuç almama rağmen sırf sanatçı olmamın önüne geçilsin diye daha fazla teste maruz kalmıştım. Ben zaten güzel sanatlar lisesinde okumak isteyip bir şekilde fen lisesinde eğitimi görmek zorunda kalan birisiydim. Bu durum biraz da canımı sıkmaya başlamıştı. Hocamın azmine ve uğraşlarına rağmen sanatçı olması gerektiğini duydukça tadı kaçan bir fen lisesi öğrencisi olmam bir yerden sonra mesut hoca'nın da dikkatini çekmiş olmalı ki o yerden sonra benle test çözmeyi bırakıp beni çözmeye çalışmaya odaklanmıştık. O günlerde benden kendime bir mektup yazmamı istedi. Üstünde çok da düşünmeden olduğu gibi aklımdaki genel şeyleri yazdım o salı günü. Ertesi hafta salı günü en yakın arkadaşım da bir mektup yazmıştı ve beraber mesut hocayı bulduk, mektupları okuttuk. En yakın arkadaşımın mektubunu okurken bir eğitimci olarak ne kadar mutlu olduysa benimkini okurken bir o kadar morali bozuldu. Mektubu okudu, bitirdi ve bana bakıp dedi ki "kendinden neden bu kadar nefret ediyorsun?". Hayatı boyunca mutluluk timsali olarak görülen biriydim, kendime bile rol yaptığımı anladığım ilk an o andı işte.
Mesut hoca ile boş olduğum salı günleri görüşmeye devam ettik. Mesut hoca orta yaşlarında, kır saçlı, eli tespihli bir adamdı. Muhtemelen baştan beri eğitimcilik yaptığı imam hatip lisesinde mesleğinin gereğini yapmak konusunda eksik hissettirilmiş biriydi kendisi. Ben onun için bir şaşırma sebebi oldum. O da benim için öyle oldu. Soyadını hiçbir zaman sormamıştım ancak adı benim için unutulmayacak insanlar arasında beynime kazındı.
Bu hikayeyi biraz anlatmıştım sanırım. Yine de detaylandırmak istedim. Paylaşmanın benim için önemli olduğu bir dönemdeyim. Çok uzatıp sıktıysam da affola🙏
mesut hoca bana duygularım ve kendim hakkında farkındalık sağlamak dışında çok fazla fayda sağlayamadı maalesef ki. Temelde kendimi sevmediğimin farkındayım. Ancak bu duygu zaman zaman çok ağır basıyor. Zorlandığını hissediyorum. Şu anda da öyle bir zamanın içerisindeyim. Yazdığım şeylere fazla itibar ederseniz psikolojik olarak yorulabilirsiniz :)
Üstüne ne kadar konuşulsa da dinlesem de anlayamadığım bir olgu. Sebebi nedir? Nasıl gelişir? Gibi tonla soru işareti taşıyorum bu konuya.
Bu dinleyerek, duyularak ya da empati ile anlaşılacak bir şey değil maalesef ki. Bunu size yaşam sürecinizde durmaksızın hissettiriyorlar. Mesela yanlış bir ilkokul öğretmeni seçimi, yanlış bir arkadaş seçimi, yanlış birine sır vermek... Bu yanlış insanlar sürekli sizi aşağılayıcı ve öz değerinizi hiçe sayar tarzda tutumlar sergiliyorlar. Bir yerden sonra bu hisle büyürken Bu hissi benimsiyorsunuz. Sevilmeyecek biri olduğunuza alışıyorsunuz. Ta ki kendinizi sevmeye ve savunmaya ihtiyaç duyduğunuz gün gelene kadar. İşte o gün tüm dünya karşısında yapayalnız kalıyorsunuz. Destek almak için kendinizi bile bulamıyorsunuz. Böyle bir durumda tüm doğru insanlar gelip size iltifat etmekten başka hiçbir şey yapmasa dahi o tek yanlış insanın size benimsettiği his yüzünden hiçbir iyi söz kalbinize izleyemiyor maalesef.
😢
Empatinin de bir sınırı var maalesef. Anlattıklarınızı göz önüne alınca bir miktarda olsa farkındalık oldu. Teşekkür ederim...
Empatinin de bir sınırı var maalesef. Anlattıklarınızı göz önüne alınca bir miktarda olsa farkındalık oldu. Teşekkür ederim...
Yaklaşık 1 saat öncesine kadar böyleydim bundan sonra ailem ve kendim dışında hiçbi insanı sevmeme kararı aldım en azından bir süre böyle.
Beni ben sevmezsem, hiç kimse sevmez bence. Ayrıca hayatımın sonuna dek beraber olduğum insanı sevmezsem ömür nasıl geçer ki?
İnsanın bulunduğu bedeni ya da ruhu kabullenememesi korkunç bir his. Ölene dek beraber olmak zorunda olduğun tek kişi olan kendine karşı tahsmmülsüzsün ve seni bırakmayacağına da eminsin... bazı günlerin geçmesi gerçekten güç geliyor.
Size katılıyorum sayın armut, sevmediğimiz herkesi hayatımızdan çıkarabiliyoruz ama kendimizi hayatımızdan çıkarmamız imkansız ve bu çoğu zaman bana ağır geliyor açıkçası. Yine de deniyorum kendimi sevmeyi, ne kadar başarılı olabildiğimi bilmiyorum ama deniyorum çünkü elimden başka bir şey gelmiyor. Sizi okuduğumda şu aralar gerçekten zor zamanlardan geçtiğinizi anladım, yaşça benden büyüksünüz, size tavsiye verebilecek konumda değilim fakat mesaj kutum size hep açık çünkü dinlemeyi severim, kendinizi daha iyi hissedecekseniz bana yazabilirsiniz :)
Teşekkür ediyorum Sayın ileleualatyr :)
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?
Ama bu duygumu aşmak çok zor ve siz ne derseniz diyin gerçekdışı geliyor :( çok üzgünüm
Sizi az çok anlayabiliyorum ama bu durumu aşacağınıza eminim. umarım en kısa zamanda kendinize hak ettiğiniz değeri verirsiniz :)
Cidden çok güzel bir kız.
Diğerleri için yorum yapamıyorum ben de aynı haldeyim. Derslere ise yetersizlik sitemlerinizden biri,çok soruşturdum d2 burnumuzdan gelmek için mi var diye? Gerek öğrenciler gerekse alanında başarılı doktorlar evet dedi.