saçmalıktır, limbic sistemin aktivitesini yönlendirmek o kadar kolay değildir. onun yerine, ağlayan kişinin başı, occipital bone civarından tutularak frontal kemiği, teselli edecek kişinin clavicle'ı civarına gelecek şekilde oturtulur. nefes almasına engel olmadan ağlayan kişinin başı biceps brachii ile desteklenebilir. kişi dehidrasyona uğramasın diye yakınlarda bir yerlerde su bulundurmak mantıklıdır. mantıklı iş yapalım.
Anatomidir. Yahu öğrenilmiyor ki! Anatominin oturmasının esası tekrardan geçiyor kabul. Ama o konuyu ilk okuduğunuzda "ya bunu öğrenecek zeka bende yok galiba" dedirtmiyorsa anatomi değildir o, fizyo falandır mantıklıysa eğer.
Anatominin öğrenilmesinde iyi anlatan bir hoca en önemli faktör bence. Diğer derslerde pek iyi anlatmasalar bile öğrenilebilir. Ama anatomide gerçekten iyi anlatan biri çok fark ettirir. Sayın elegantmoon İyi anlatan hocalardan bulup video izlemenizi öneririm çok faydasını görürsünüz
Bazı tus hocaları iyi aslında ama şimdi isim versem çoğu hocanın videolarına erişmek zordur. Sayın elegantmoon size önermiş kendisi fayda görmüş sanırım siz de oradan izleyin derim :)
geçen cuma bir arkadaşımla buluştuk. yoğun bir şekilde çalışmıştım son üç haftadır, tam çıkışında buluşup film izlemeye gittik. baktım Django'yu izlememiş dedim sen bunu seversin - a beautiful mind da vardı, onu daha çok severdi aslında ama onu öngöremedim, o benim hatam - izlemeye başladık. etraf karanlık, ben çok yorgunum, filmin sesini kısmıştım zaten uğultu gibi gelmeye başlamıştı bana. koydum başımı omzuna, dünya umrumda değildi o an açıkçası. Hem sessizliği hem karanlığı paylaştık, ilaç gibi geldi o yorgunluğun üstüne. ne ışıksızlık ne başka bir bedenin varlığı sıkıntıydı. Duygusal bakış açısını bir yana bırakırsak, iki insanın en savunmasız olduğu anlardan birindeydik o sırada. velhasılıkelam sayın yazarlar, güven önemli, kafa uyumu önemli. bunlar olunca insan kendini evrimsel boyutta tehlike arz eden durumlara bile sokabiliyor gönül rahatlığıyla.
Çok sonra gelen edit: buralara birileri bakıyor mu bilmiyorum ama entrylerimde bahsettiğim 'beyefendim' ile ilk buluşmamız idi bu anlattığım. Kendimi fazla kaptırmamak adına arkadaşım diye bahsetmişim. arkadaşım falan değil halbuki, zaafım olan bşr beyefendiydş hep. Neredeyse yedi aydır birlikteyiz şimdi. Daha nicelerine, güzellerine:)
kaliteli dostlardır. varlıklarıyla hayatınız güzelleşir, başarılarıyla göğsünüz kabarır. insanlık hali, olur ya, faniliğinizi unutup kibre kapılıp fazla yükselirseniz aşağıya çekip sizi kendinize getirirler; hayatın sillesini ağır yediyseniz eğer, bir çatal kapıp masaya oturuverirler, fazla düştüyseniz çekip çıkarıverirler aklın karanlık dehlizlerinden sizi. öyle ya da böyle, her insan yolunu bulmaya çalışıyor bu dünyada, kafamızdaki fikirleri gönlümüzün ışığıyla takip etmeye çalışıyoruz sonuçları pek de göremeden. kaliteli dostların varlığı bir gönül birliği yaratır, daha parlaktır artık o ışık. sonuç değil, yolculuğun kendisi önemlidir bu insanlarla. benimkilere selam olsun buradan.
ağzıma pelesenk olmuş lafımdır: "ikili ilişkiler hayatın baharatıdır." hali hazırda kıvamı tutmuş, malzemeleri yerinde olan yemeğe baharat katarsanız; tadına tat katmış, lezzetli olan yemeği daha da lezzetlendirmiş olursunuz. ancak bozuk, malzemeleri eksik olan yemeği baharatlarla kurtaramazsınız, üstüne bir de malzemeyi ziyan etmiş, boşa harcamış olursunuz, yazıktır. hayat kaliteniz yerindeyse, siz mutluysanız, who'nun sağlıklı birey tanımına uyuyorsanız, hayatınıza da böyle biri girdiği takdirde yaşamdan aldığınız zevk artık yüz üzerinden değil, minimum yüz on üzerinden değerlendirilir olur. eğer bu konumda değilseniz, naçizane tavsiyem önce kendinize odaklanmanız, kendinizle mutlu olacak iç çalışmalarınızı yapmanızdır. yoksa baharatlar ve yemek gibi hem siz hem vaktiniz hem de karşınızdaki harcanmış olursunuzdur, neme lazımdır. kendimle mutlu olduğumda çok bir şey umurumda değildir zira mutluyumdur. eğer osmanlı'dan hallice iç karışıklıklara sahipsem zaten dünya umrumda değildir, kendimle fazlaca meşgulümdür. özetle, partnerimin olması bir ihtiyaç, bir gereklilik değildir ancak tüm şartları sağlayarak olduğunda da onun bedeni bir ihtiyaç olur, zihni ve yaşamı baş ucu kitabım olur, mutluluğuma mutluluk katar. her durumda mutlu olmamız dileğiyle:)
Huzurun olmaması, gerginliğin hüküm sürmesidir. O evler birlik olunduğu yer değil, aile üyelerinin ya kendi arasında ya da diğer insanlardan ayrıştığı yerdir. Şiddet kaçınılmaz bir gerçektir ve hayat boyu pıhtılaşmayacak yaralar burada oluşur.
insan kendi evinde mutlu olamıyorsa , huzur bulamıyorsa hep bi tedirgin , mutsuz , huzursuz bunu anlatamazsın da kimseye, mutluluk bizim gibiler için dışardadır o da ne kadar olursa
Erkekseniz dışarı çıkıp yürüyün. Dünya sanki durmuş da bir tek siz varmışsınız, bir tek siz yaşıyormuşsunuz gibi hissettiriyor. Sokakların sessizliği boğucu değil huzur verici oluyor. Ben ninja gibi geziyorum artık kimseye yakalanmamaya çalışarak. Olur da bir gün bu sevdam yüzünden haberlere çıkarsam "o saatte dışarıda ne işi varmış?" diye sorduklarında bu entry'yi gösterirsiniz.
Sürekli yaptığım aktivite gercekten harika oluyor.umarım birgün öyle bir ülke oluruz ki heryerde kadın erkek farketmez insanlar hiç korkmadan sokakta dolaşabilir.nispeten bahçelide yaşayanlar daha şanslı ortalamanın üstünde güvenli biryer ama insanın tamamen içi rahat etmiyor tabi
Sayın shogun küpekler rahat vermiyor ki. Hele bir de motora atliyorlar ya gecen birinin patisini ezdim sandim indim motordan baktim patisi saglam bindim geri tekrar kovalamaya basladi hfjsjs
internetin en prestijli çöplüğünde (bkz: reddit) konu hakkında ilginç bir teori okumuş idim: tom ve jerry aslında çok yakın arkadaşlardır. Tom, Jerry'yi korumak için ondan nefret ediyor gibi davranıyor ki sahipleri tom'u, jerry'yi gerçekten öldürmek isteyen başka bir kediyle değiştirmesin.
3-4 ay önce sarf ettiğim "uzun süre kimseyle duygusal bir münasebetim olsun istemiyorum, kendime odaklanayım istiyorum. Zaten tonla işim gücüm var, yapmak istediğim onlarca şey var, azıcık kafa dinleyeyim" sözlerinin ardından gerçekleşen; görünce kalp ritmimin arttığı, görmediğimde hatta yanımdayken dahi özlediğim bir beyefendinin hayatıma girmesi şoku. Edit: yaklaşık bir buçuk senedir birlikteyiz, başarılı bir iş yapmışım eheheh:)
gütfsözlük ailesi olarak birlikte kutlayacağımız ilk dini bayramın şerefine bu başlığı açmak istedim. tüm yazarlarımızın ramazan bayramı kutlu olsun. sevdiklerinizle iseniz umarım geçirdiğiniz vaktin sonu gelmez, değilseniz ise de umarım tez zamanda kavuşursunuz. tüm yazarlarımıza komitelerinde, stajlarında başarılar:) herkese mutlu bayramlar dilerim. birlikte kutlayacağımız nice bayramların şerefine, bayramınız kutlu olsun.
Gün batımlarını mümkün olduğunca seyretmek ve hafıza dolana kadar fotoğraflarını çekmek beni en çok mesut eden aktivitelerden biridir. Uzunca gözlemlerin ardından fark ettim ki, bulutsuz bir gün bitime ulaştığında gözlemlediğimiz manzara etkileyici fakat hep aynıdır: kırmızı, sarı ve mavi renklerinin sırayla üst üste dizilmeleri sonucu oluşan paralel renk tayfı olarak tarif edilebilir. Ancak gün bulutluysa eğer, gün batımında sadece bu üç rengi görmekle yetinmeyiz: spektrumun tüm renkleri, sıcaklıkları artırılmış şekilde tüm semaya yayılmıştır, bulutların pozisyonlarına bağlı olarak farklı kırılmalar, yüzlerde tebessüm oluşturan muhtelif desenler, gökyüzünü yaşayan bir tabloya dönüştürür.
zorluk çekmeden, önüne engeller çıkmadan, rahat bir yaşam sürerek de pek tabi mutlu olabilir insan ancak sıkıntıya, cefaya katlanırsa hayal bile edemeyeceği 'renkleri' insanın karşısına çıkarabilir hayat. Burada sıkıntıyı, cefayı bulutlar sembolize ediyor:))
Dipnot: bu minvalde bir sürü atasözü mevcuttur ama bu da benim versiyonum oldu:)
benim için tüm sözlük meçhul şu an. keyfini çıkarıyorum. Ama sayın armut'la tanışmak içimde ukde tabi ki. edit: beni tanıyan var mı sayın yazarlar? tanışmak isterseniz tanışalım, yok hayır derseniz sadece tanıdığınızı söylemeniz de yeterli:) ama nolur özelden yazın:))
Geçen yeni tus düzenlemesi kapsamında yazdığım entryi yoğun ilgi görmesi sebebiyle silmiştim. Bunun arkasında resmi kurumlara olan muhalif görüşlerimi açıkça ifade etmem ve bu kurumların beni oldukça kolay bir şekilde harcayabilmeleri var idi. Dediklerimin arkasındayım, iskandinavya olsaydık yine yazardım ancak hiçbir güvencem olmadığı için sildim. Hatta öyle bir korku yaşadım ki adminlere de yalvardım lütfen sosyal medya hesaplarından da silelim diye. Beni kırmadılar, sildiler. Biz öğrenciler en kolay harcanan kesimiz çünkü. Korku diyeyim yani. Korkudur primer sebebi. Anonimliğe artık çok takılmıyorum. Tanışmak isteyenlerle tanışabilirim.
Sayın yazarlar aydınlatmaya geldim melankolik sözlüğümüzü açılın Sayın yazarlar tek çocuğum ben, hayatım boyunca hep yalnız oldum. Yaptığım her işi yalnız yaptım, kimseyi beklemedim. Sinemaya da yalnız gittim, restoranda tek başıma da çokça yemek yedim, paramı da kendim kazandım, kendi başıma da yedim. Hep böyle oldu bu. İşin güzel tarafı da arkadaşlarım yok değildi sadece fark ettim ki çocuk yaşta, baya eğlenceli hayat kendi başına bile. (Bakın bu hikaye bir prenses masalı değil, şu an yine Prag'a solo trip planlıyorum. Ben hala yalnız olmaya bayılıyorum. Çünkü unutmayalım hayat güzel ve baya kısa.) Neyse bakalım devam edelim, üniversitesiteye kadar pek düzgün ilişkim olmadı, kimseden pek öyle aman aman etkilenmedim, yine solo takıldım anlayacağınız. Üniversiteye de büyük şehirden gelen insanla küçük şehirden gelen insanlar farklı oluyor bunda hepimiz hem fikir oluruz diye düşünüyorum, gazi benim evime kuş uçumu 1.68dk olduğu için zaten evimin bahçesinde takılıyor olmanın özgüveni hakimdi. Elegantmoonunuz yine solo hayatına devam ediyor. Sonra benim beyefendi çıkageldi bir anda. Geçen 11. Ayı kutladık. Başımıza bir şey gelmezse bir bu kadar daha gider. Gün gibi hatırlıyorum şu entryi yazdığımı, ilk buluşmamızdı. Değişiyorsunuz. Kalbinizdeki sevgiyi tereddütsüz paylaşma güvenine bir kez eriştiniz mi duramıyorsunuz. Bakın o midedeki kelebekler kötüdür sayın yazarlar. Midenize spasm geçirteni değil, tropik bir rüzgar gibi bedeninize değip sizi içten içe, usulca ısıtanı bulunca diyorsunuz ki " bana ellerini ver, hayat seninle ankara kışında tropiklerde gibi hisserken güzel". İlişkinin uzun sürmesi için bir son kullanma tarihinin olmaması lazım. Bence herkes uzun ilişki insanıdır sayın yazarlar, sadece o usulca kanınıza dokunup hayatı daha parlak gösteren insan gelmemiştir daha. Benim beyefendi şunu demişti bir keresinde "senden önce de renkli sanıyordum hayatımı halbuki resmen editsiz olduğunu fark ediyorum şimdi". Özetle fotoğrafı hali hazırda siz güzel çekiyorsanız zaten o iş yüzde 70-80 tamamdır. Güzel foto çekmek için görebilmek gerekir, güzellikleri bulmak için enerji gerekir; sizde bunlar varsa zaten fevkalade. Sonra bir beyefendi gelip bir de bu fotoğrafı editliyor, ortaya sanat eseri çıkıyor. Fotoshopun tadını bir alırsanız bırakamazsınız.
gece gece gelen, popülasyonun endişe verici düzeyde yüksek bir kısmı açlık veya yoksulluk sınırında yaşarken faniliğim, gençliğim/toyluğum ve yararlı bencilliğim sebebiyle şu an okuduğum not da dahil olmak üzere her şeyi bir kenara bırakıp esenboğa'ya gitme isteğimi tetikleyen ülkedir. isterim ki yaklaşık yirmi dört saat süren yolculuğun sonunda küba'ya ayak basayım, eşsiz kumsallarında gezeyim, rengarenk sokaklarında altmışların arabalarını konu alan kompozisyonları yakalamaya çalışırken makinanın hafızasını doldurayım. fizibilitesi yüksek, ucuz hayallerimiz var tabi ki. Kübalı doktorlar kansere çare bulmuşmuş hem, gitmişken onu da öğreniriz belki. olmaz mı?
Sadece güzide fakültemiz sınırları içerisinde yaşanabilecek, nasıl gerçekleşebildiğine akıl sır erdirilemeyen olaylardır. İlkini hemen sizlere sunuyorum: - arka arkaya senelerce sorulmuş bir komite sorusunun güncel yılda da sorulması ancak cevabının yanlış şıkka çevrilmesi
Bu olay mesela nasıl gerçekleşebiliyor? Nedeni belli olmayan ateşin nedenlerini saymak bu durumun etiyolojisini saymaktan daha mantıklı geliyor bana yahu. Nasıl yav nasıl? Biri bana bunu açıklasın hahahahahah:)
Dönem 3 ingilizce finalinden 52 kişi büte kaldığından (ben dahil ahahahha) sizleri de zorlamış olabilirler sayın yazarlar. Takmayın kafanıza bütte halledersiniz. Halledemezseniz de yapacak bir şey yok ben de muhtemelen geçemeyeceğim sınıfı. Dünyanın sonu değil, napalım kaderde dönem tekrarı varmış. Edit: amfimiz 113 kişi:)
-peki ama bu neden önemli? sebepsizce ve sanki ölmeyecekmişiz gibi, saçma sapan şeyleri kendine dert eden dostlar yüzünden dilime pelesenk olmuş cümledir. efendiler, konu her ne ise, değmez. (zamanın 98%'inde geçerlidir.)
her yerde, her zaman, önce endamımız sonra benliğimiz görülüyor sayın mdblue. bir kere olsun durumu tersine çevirdik, 'görünmezliği' tadıyoruz. riske etmeye değmez derim ben:) ama buluşursanız foto atın hahahahha:))))
30.01.2021 tarihinde açıklanan, ilk dönemki komite sınavına giremeyen ya da sınavını gönderemeyip gerekçeleri kabul edilen öğrencilerin gireceği mazeret sınavlarının nasıl uygulanacağını açıklayan esaslardır. Bu gelen açıklama üzerine bu başlığı açma ihtiyacı hissettim.
* Sınav video şeklinde gösterilecek olup, çoktan seçmeli 50 sorudan oluşmakta ve her soru için 1 dk süre verilmektedir. Sınav esnasında sınav cevaplarını mutlaka not almanız gerekmektedir, bu cevaplarınızı sınav soruları bittikten sonra “forms.office” bağlantı üzerinden 7 dk içinde yüklenmesi zorunludur. Sınavın tüm bu aşamalarında Zoom oturumunda kamera açık kalmak zorunludur. Bu nedenle, sınava girişlerde kamera bağlantısı olan masaüstü veya dizüstü bilgisayar kullanılması tercih edilmelidir. Telefon kullanacak öğrencilerde teknik sıkıntı yaşanabilir.
- kameralı olacağı hali hazırda belirtilmişti ve şahsımın bu konuya bir itirazı yoktur ancak sorular arası geçişe izin vermeyen ve cevapları elle not alıp hepsini sınav bittikten sonra aynı anda işaretlemek zorunda bırakan bu sistemin öğrenciye herhangi bir katkı ya da sınavı çözmede kolaylık sağladığını düşünmemekteyim. kopya çekilmesinin önüne geçmeyi de amaçlamıyor zira neden böyle bir ilkellikle karşı karşıya kaldığımızı anlamamaktayım. - madem sözlüğün mottosu "hep birlikte, daha iyi bir gazi tıp için", bu konuyu gündeme getirmek istedim.