her şeye bahane bulabilmek mesela: dur ya daha yeni yemek yedin! dur ya daha yeni dışarıdan geldin! dur ya daha yeni uyandın! dur ya şu arkadaşı ara önce! dur ya bu şarkıyı da dinle bi! .....
geçen sene şubat ayında gis komitesine az bir zaman kalmış gece 2 3 civarı yurtta etüt odasında ders çalışıyorum. benle birlikte birkaç kişi vardı neyse onlar da çıktılar işte. sigara kullanan biri değilim ama lisede yakın arkadaşlarım içince bir iki tane onlarla birlikte içerdim ondan kalma alışkanlık arada içiyordum o zamanlar canım da sıkkındı azıcık. normalde yurtta sigara yasak etüt odasının balkon gibi yeri var... eee kimse de yok. dedim fırsat bu çıkıp içeyim kapısı sürgülü ve sadece içeride kulpu dışarıda kulpu yok. hava da buz gibiydi o sıra kapıyı dayayıp odayı soğutmak da istemedim minik bi aralık bıraktım yaktım sigarayı, açtım bi şarkı dinliyorum. birden esinti oldu kapı sürgüden kayıp kapandı bende bir telaş başladı. ittiriyorum ittiriyorum yok açılmıyor, bana mısın demiyor. zaten açılması imkansızdı yerine oturmuştu kapı, itmekle belli ki açılmayacaktı. kapıya vurmaya başladım belki biri duyar diye kimsenin geldiği yok. bizimkileri arıyorum açan yok onlarda uyumuşlar, Yurdu arıyorum onu da açan yok. yurt wp grubuna yazmıştım yarım saate yakın orada kaldıktan sonra biri döndü dedim böyle böyle bir şey oldu gelebilir misin sağ olsun geldi de açtı kapıyı kurtulduk ama odada da olanlar olmuş yangın dedektörü çalışmış odaya su fışkırtmış yerler ıslak. (azıcık dumanı nasıl algıladı hala aklım almıyor) o kadar mahcup oldum ki anlatamam en utanç duyduğum an olabilir. daha sen misin yurtta böyle bir işe girişen dersimi aldım.
yakışıklı kelimesi yakışmaktan gelir. yanındaki kadının yanına yakışan erkek yakışıklıdır. fazlasında gözümüz yok olmadı da zaten yanımıza yakışsın gönlümüzde olsun yeter.
sevmek bana; tehlikeli, cesaret isteyen sonunu düşünmeksizin çıkılan bir yolculuğu anımsatır. sevilmek ise sakinliği, kabullenişi, kendini güvende hissetme arzusunu çağrıştırır. gönül ister ki her ikisi bir arada olsun, maalesef ki pek mümkün değildir. seçeneklere dönecek olursak bence her insan ilk başlarda tercihini sevmekten yana kullanır ama ilerleyen süreçte bu yolun kendisini yıprattığına, çektiği eziyete değmediğine şahit olursa artık oturup dinlenmek ister ve tercihini sevilmekten yana kullanır. kimse birini daimi olarak tercih edemez gibi geliyor. bir raddeden sonra insan hiçbiri bile diyebiliyor. :'))
dışarıdan gelirsin de bir yorgunluk çöker, kanepeye uzanırsın ya hani. uyku bastırır ve yavaştan üşümeye başlarken birisi gelip üstünü örter ya muazzam değil mi?
sık sık değiştiriyorum ama gözüme en güzel turkuaz geliyor. (sarı ve yeşil de güzel)
ek not: turkuaz rengine, türkiyenin Akdeniz kıyılarının renginden esinlenerek turk-uaz denildiğini biliyor muydunuz? yanlış hatırlamıyorsam Fransızca kökenli ve benim çok hoşuma gidiyor :)
kesinlikle ışınlanmak olurdu yaaa. düşünsene zaman kavramını baştan yazarsın yola vereceğin saatlerle birsürü gezersin dolaşırsın. canın birini mi görmek istedi tak ışınlanırsın yanındasın offf umarım bir gün ışınlanabilirim ya
yandım dedikçe buz gibi ayran edalı cilveli lahmacun lahmacuun, abe lahmacuuuunnn. lavaşı da vardır onun kıyması da boldur onun Şifalı şifalı lahmacuuunn...
kalana zordur. gideni yeni bir hayat bekler, giden artık iyi kötü kalandan vazgeçmiştir. kalan, kalanların yüküyle devam eder yoluna gidenin eksikliğini hisseder.
bu durumda açılması bana çok zor geliyor anca seneye açılır gibi ve eğer açılmazsa 1. dönem komitelerini boşu boşuna kısalttılar hiçbir verim alamadım. ezberle unut, ezberle unut aklımda ne kaldı? hiçbir şey. açılmasını canı gönülden istiyorum ama ilk dönemin yüz yüze sınavlarında da tökezlemekten korkuyorum. dersleri öğrenmeden sınıf geçmek de istemiyorum. her şeyin hayırlısı olsun artık. biraz dert yandığım bi entry oldu^