-sahil kasabasında müstakil bir ev -seni çok seven bir hayat arkadaşı -bir kız bir de oğlan evlat -evin önünde güzel bir araba -ailecek farklı yerleri gezmek için bir karavan
red bull dominasyonuna bi çözüm bulmadıkları sürece izlemeyi düşünmüyorum çünkü ortada rekabet kalmadı. ha seneye hamilton'lı ferrari bi şeyleri değiştirebilir mi, bir umut.
bazı şeylerin yaşanıp bitmesi gerekiyormuş. o yarım kalmışlık hissi her türlü senaryodan daha fazla acı çektiriyormuş insana. bu başlığın ilk entrysinde yazmıştım “içimde öyle güzelsin ki onu kirletmeyeceğim seninle” diye. öyle olmamalıymış. gerçekliğin acımasızlığıyla yoğurmalıymış insan o kafasında yaşayan masal kahramanını ve izlemeliymiş gökten düşen 3 elmayı..
bugün ramazan hoca istanbul'da çay ocağında namaz kılarken bıçaklanarak öldürüldü. adam o kadar ünlü olmasına rağmen hiçbir sosyal medya platformundan para kazanmadan çay ocağı işleterek geçimini sağlıyordu. bizzat da muhabbetim olan biriydi. ama işte ülke.. en doğru şekilde de yaşasanız birileri hayatınıza kastedebiliyor. ülke nereye mi gidiyor? bombok bir yere doğru yokuş aşağı..
açılamamıştım hiç ona ama çok iyi arkadaştık. Beraberdik hep. sınıfta bile yan yana otururduk. Uzun zaman geçti aradan. İletişimimiz kesildi. Birkaç defa sosyal medya hesabı var mı diye bakmıştım bulamamıştım. Bu akşam buldum. Saçını sarıya boyamış Tiktok fenomeni olmuş iyi de takipçisi var. Güzelliğinden bir şey eksilmemiş, yine aşık etti kendine..
öldürülmesinden kısa süre önce yazdığı yazı: “evet, Kendimi bir güvercinin ruh tedirginliği içinde görebilirim, ama biliyorum ki bu ülkede insanlar güvercinlere dokunmaz. Güvercinler kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarında dahi yaşamlarını sürdürürler. Evet biraz ürkekçe ama bir o kadar da özgürce...”
kıydılar güvercinlerimize hem de kentin ta içlerinde, insan kalabalıklarının ortasında..
geçmişteki konserler içinden en çok 12 haziran 2010 inönü konserine gidebilmeyi isterdim. sahne alanlar, kalabalık, atmosfer.. türkiye'de bu çıtaya yaklaşan bi konser olmamıştır.
yıllar geçti aradan, o kadar insan geldi geçti ama ben unuttum sanarken bu, rüyamda en güzel ihtimalleri bir araya getirip uyandığımda “neden” diye düşündürterek gerçek anlamda acı çektirmeyi başarıyor.
En güzel deniz : henüz gidilmemiş olanıdır. En güzel çocuk : henüz büyümedi. En güzel günlerimiz : henüz yaşamadıklarımız. Ve sana söylemek istediğim en güzel söz : henüz söylememiş olduğum sözdür.
“geçen eve gidiyorum bi tane böcek gördüm kaldırımda lan üstüne basmadan gectim gittim tabi böceğin sonra durdum düşündüm pat döndüm geriye
-- onada mı çıkma teklifi ettin ?
yok lan bak yemin ediyorum düşündüm dedim ki ulan bu böceğin üstüne basmadan gecip gitmek mi marifet yoksa geri gidip buna yardım etmek mi döndüm geri aldım böceği yerden karşıda ki çalılığa götürdüm
benim dedim sana yapabileceğim bu bundan ötesi benim elimden gelmez allah yolunu açık etsin
-- böceğe dedin ?
yani böceğe bakma insanlarla bazen sorunlar yaşıyoruz”
Bazen Prometheus oldum çarmıha gerilircesine Bazen Spartaküs oldum aslanlara yem olurcasına Bazen Cem Sultan, ilmiği boynunda Pir Sultan oldum, yâr Bazen Şems'ini arayan Mevlana Bazen Mevlana'yı arayan Şems Dinginlerde Yunus, yokluğa kanat geren bir garip Mutlu bir yusufçuk gibi sana özgürlüğüne koşarcasına geldim yâr