'Aaah ah,biz fevkalede hocalardan ders aldık.biz de kendimize hoca diyoruz.bir kere siz kimsenin kıçını parmaklamadan dahiliye stajını bitiriyorsunuz.'
Kendini anlatmak ve ilham verebileceğini düşündüğün hikayeleri anlatmak arasında ince bir çizgi var.
Kendini anlatan insan bir süre sonra illallah ettiriyorken hayatlara dokunmaya çalışan zaten 'ben'liği üzerine konuşmadığı için ilgi çekiyor,kendini dinletiyor.
Dahiliye ve pediatri stajlarını vermiş bir dönem 4 öğrencisi olarak tıbbın en katastrofik senesinin(sonraki2 seneyi bilmiyorum ancak)dönem 3 olduğunu düşünüyorum. Varsın her şeyi öğrenmeyin,önemli değil. Günün sonunda mental sağlığınızı elinizde top gibi sektirerek gezince bildikleriniz de anlamını yitiriyor.
Önemli olan bizleriz. Çoğu kişi gözden kaçırsa da önemli olan gerçekten bizleriz.
Sosyolojide mesleklerin kadınlaşması diye bir kavram var.bu kavram der ki:'bir meslek kadınlaştıkça aldıkları ücret azalır.'
Bizim hocalarımızin ve onların hocalarının zamanında tıp doktorlarının kahir ekseriyeti erkekmiş. Şu anda yarı yarıya gibi bir oran var. Emeklerimizin karşılığında hayatımızı idame ettirebilmek için kazandığımız rakamın bu kadar dramatik şekilde düşüşünün tek sebebi 'sağlık politikaları' değil diye düşünüyorum. Tıbbın kadınlaşmasının da bunda payı var.
Açıkçası ailem hpv'nin cinsel yolla bulaştığını bilen bir aile olduğu ancak o kadar da açık fikirli olmadığı ve tek eşli olursam hpv ile hiçbir zaman karşılaşmayacağımı düşündükleri için kadın doğum kliniğine siğillerle gelen hasta profilinden,ayrıca bir hekim olarak en büyük davamın,topluma ve kendime karşı en büyük sorumluluğumun kitlelerin sağlığı olduğundan bahsederek bu aşıyı oldum. Gönül isterdi ki 10 bin türk lirasını tak diye virusun bulaş yolunu sormadan versinler ancak yine de medeni bir tutum takındıklarını düşünüyorum.
Aşı takviminde olması temennisiyle. Çevremdeki küçük bebelerin hepsi aşı olsun diye akrabalarima baskı yapmaya başladım. Sonuçta davamız kitlelerin her anlamda sağlığı. :)
Not:gardasil 9'lu aşıyı oldum. Fransızca maceramdan dolayı aşının tam ismi bir h.sktr yaptı ama eczanelerde bulunan aşı 4'lü değil yani rahat olun.
Arada gelmiyorum,ihmal ediyorum falan ama seni içindeyken bile özlüyorum. Ah benim üzümlü kekim,bir gün ayrıldığimızda umarım daha güzel bir yere gitmiş olurum.
Ebeminkini tersten görmüşüm,son hafta bile azar yiyorum,sözlü telaşı bünyemi mahvetmiş falan;tam o sırada dönem birlerden birkaç arkadaşı görüyorum,sohbet ediyoruz. Sonra onlar konuşmaya devam ederken kulağıma 'keşke biz de hemen stajyer olsak.' Cümlesi çalınıyor.prekliniğin acılı günleri aklıma geliyor. Arkadaşıma dönüp 'şu anda doktor olmaya cesaretim yok ama onların stajyerliğe hevesi var.' Diyorum.
Bugüne kadar şansımı mühendis taifesinden yana kullandım ve mutlu olamadım. O yüzden artık hekimlerle olacak ilişkinin daha güzel olacağına inanıyorum.
Bünyeye hasar veren bir cümle ancak bu yönden bakınca zayiat az oluyor. :)
Pediatri ve dahiliye stajlarının bile geçici olması. Nasıl?hayır,onlar bir ömür bizimle.esasında tıbbın çatısı olan bu iki staj geçici değil hiçbirimizin ömründe...
Hekim aslında hastaya yarenlik eden kimseymiş,vakti olunca.
Ve bizler için birer soru potansiyeli olan antiteler insanların hayatına tahminimizden daha çok etki ediyormuş.(basit bir üsye hepimiz geçirmişizdir,oradan dahi empati yapabiliriz.)
Hastanın hekiminden beklediği yalnızca tedavi değilmiş,sosyal destek de bekliyormuş ve vizitten önce hasta hazırlarken sosyal destek de veren,hastalık hakkında detaylı bilgi veren stajyeri birincil hekim olarak görüyorlarmış. :)
Açık konuşacağım. Konuşabildiğim insanların fikrî eğitiminin olduğunu gördüm.
Ben kendi hayatım haricinde hiçbir şeyi değiştiremem.olduğum yeri çiçek bahçesine çevirmekten başka bir gayem artık ve şu an yok.
Farklı düşüncelere tahammülüm var benim referans gösteremeyen insanlara tahammülüm yok. İstatistik sapığı gibi görünmek istemem ama atıf yapamayan insana tahammülüm yok.sanırım okumayan insana tahammülüm yok.
'Çünkü okumak zihni ve üslubu zarifleştirir.'
Referans gösteremiyorsam kendime de tahammülüm olmuyor. Susmak tercihim oluyor. Yakın arkadaşlarımla her türlü boş sohbetimi yaparım,ayrı mevzu.
Bugün bu sözlükte okuduğum bir entry sonucu;dışarıda da tanıştığım birinin zamanında bana karşı sergilediği tutumun şahsıma yönelik olduğunu sanıyorken tamamen onun içsel yükleriyle alakalı olduğunu bir kez daha görmek rahatlamama değil,aksine dehşete düşmeme sebep oldu.
Sarf ettiğim emeğin karşılığını maddi olarak almak istediğim bir dönem,dönem 4. Açık ve net bir biçimde ifade edeyim:
Pediatri stajında öğleden sonra ayaktaydık,dahiliye stajında ise öğleden önce neredeyse ful ayaktayız.
Dr.aysun bideci bunun gündem olabileceğini söylemişti. Muhtemelen sarf ettiğimiz efor ve emek aşağılanacaktır ancak hiçbir emek aşağılanmayı hak etmez.
Tabii ki 'öğrenmek için' o kadar ayakta kalmak ve bir şeylere temas etmek zorundayız ancak burası alelade bir bölüm değilse ve hekimlik bir yaşam biçimiyse iş gücümün karşılığını almak isterim.
'Ne iş yapıyorsun ki?' Diyebilirsiniz. O zamanları geçmiş olanlar saçma da bulabilir,alt dönemler anlamlandıramayabilir ancak bu tamamen kendi hissiyatım ve kanaatim.
2. Sınıftayken 1 kelime bile anlamadığım dersti. Allah var,şu anda da çok anlamıyorum ama gelişme kaydettim. Nasıl?
1.anlamasanız bile bazı kavramları ezberlemek işinize yarayacaktır. 2.tıbbın tamamında geçerli olsa da görselleştirmeler çok önemli. Yani bir mekanizmalar bir şeyler var,bir zahmet inceleyeverelim. :) 3.herhangi bir şryi türkçe okumak insana sıkıntı verebiliyor.tıp eğitimini türkçe alan ve hacettepe ingilizce geliyor olsa bile türkçeyi seçecek biri olarak bunu söylüyorum.anadilde ya da işte en çok kullandığınız kamusal dilde eğitim almak ve esas kaynaktan okumak farklı konular. 4.8'ler kuralı ne olursa olsun candır. :) 5.hastalıkların patofizyolojisinde önemli bir nokta olan immunolojiyi göz ardı etmek tıp eğitimi anlamında şık ya da mantıklı bir hareket değil.
6.canınız sıkmayın,klinikçi hocalar temel bilimcilerden kat be kat daha çok nosyon katıyor,bugün öğrenemediğinizi yarın öğrenirsiniz. :)
Evet demişim ilk cevabımda ama şu anda büyük harflerle yazıyorum:hayır. Ego durmalıdır,yeri gelince büyümeldir ancak ondan daha büyük bir ideal ve sevgi olabilmelidir ki egoya yer kalamasın. Yoksa ego olmalıdır,kendi içinde. Milleti itin mabadına sokup çıkarmadan,kendi kendine,kendi halinde olsun.
Ego körelemez. körelmeli dediğim vakitte bence altta yatan daha büyük bir kibrim vardı. Klinkçi hocalar insanın hakkından güzel geliyor bu arada :)