confessions

acciperedare

2. nesil Yazar - stajyer Yazar

  1. toplam entry 4
  2. takipçi 1
  3. puan 975

içini dök

privileged of medic
Benim bir hocam vardı kimya öğretmenimizdi kursta. Çok naif,kibar kadındı. İyi insanlara,bizi kırmayıp susuyorlar diye yüklenilir ya işte öğrenciler de ona öyle yapardı. Ama o,tüm şımarıklıklarına rağmen yine de kimseye tek kelime etmez kimseyi incitmezdi. Biz iyi anlaşırdık onunla,Farklı bir bağımız vardı birbirimizi sever beraber gülerdik. Çiçekleri çok severdi. Sürekli çiçeklerine isim koyar fotoğraflarını atardı. hatta bir keresinde bana bir çiçek ekip getirmişti en sevdiğinden. Ben okulu kazandım ankaraya geldim ama hiç bağımız kopmadı. Çünkü dedim ya Farklı bir bağımız vardı. Uzun aralarla da olsa konuşurduk. Yazın memlekete gittiğimde beraber buluşup vakit geçirip konuşurduk. Hocam kansere yakalandı sonraları. Saçlarını kestirmişti son gördüğümde ama o haliyle bile çok güzeldi bakakalmıştım güzelliğine. Dedim ya bana hep yazardı halimi hatrımı sorar benden dua isterdi. Hep de ederdim ona dua. Son zamanlarda Ankarada tedavi görüyordu haberim vardı bir kere giderim yanına mutlu olur diye düşünmüştüm,gidemedim bir türlü. Hayata kendimi çok kaptırmıştım çünkü. En korktuğum şeyi yapmış kendim için yaşamaya başlamışım çünkü. Evet herkese ulaşamam biliyorum ama iki aydır yokluğunu bile fark edememişim hocamın. Bir kere yazmamışım bile ona. Ben bugün o narin güzel hocamın vefat haberini aldım bir başka öğrencisinden. Hocam iki ay önce vefat etmiş. İki ay. Ben bunu yeni öğrendim. Ben hayata kendimi kaptırmaktan korkardım. Ben bugün o sürüklendiğim hayat rüzgarından başımı kaldırmadığımı fark ettim. Kendime kırgınım çokça kızgınım. Üstelik bir felaketi derinlerden yaşamışken kendime yeni söz vermişken… sığmıyor işte cümlelerim içime. Buraya döksem de bitmeyecek o cümlelerim. Zihnimde yankılanacak,izleri geçmeyecek. Onu her duamda andıkça da tekrar edecek.

pediatri

privileged of medic
İlk stajım. dönem üçten bütle ucundan geçmişim bu aşamaya zor gelmişim yAni.neyse okul başladı önlüğümüzü giyiyoruz havalı havalı (!) hastaneye gidip geliyoruz.steteskopu kullanmak İçin an kolluyoruz,ailedeki çocuklara denk gelirsek bilmişlik yapıp muayene etmeye çalışıyoruz falan. Hatta ben hızımı alamıyorum ders olmadığı zamanlarda pole gidip asistan abinin izin verdiği kadarıyla bebişleri çocukları muayene ediyorum öyle bi heves.neyse çalıştık ettik kendimce düzenli de çalışmıştım güya.(kareliyi düzgün okumadığımı itiraf edeyim:) teorik pratik levellerini hallettim bi şekilde. Sonra sözlüye geldi sıra. çocuk kardiyo katındayız önümdekiler girip çıkıyor işte sıram geldi bana.girdim odaya üç hoca karşımda oturttular beni sandalyeye ne yapacağımı bilmiyorum onlar kendi aralarında konuşuyor ben de gülmeye çalışıyorum. Neyse sıra sorulara geldi. en son odada hocaların benimle eğlendiğini birbirleri aralarında soru(!) ile beni pasladıklarını hatırlıyorum.sona geldim tabi sözlüyle kapanış yapılıyor. O gün o koridordan bi ben ağlayarak çıktım. Tabi Hasta yakınları şok.ben daha da şok.hevesim boğazımda kaldı öyle. O gün bu kadar sürelik öğrencilik hayatımda ilk kez bir ders için ağlamıştım.
Velhasıl bende birazcık travma olan bi bölümdür. Bu travmamla bütte ne yapacağım da kendi içimde merak konusudur. Bu başlığı görünce tetiklenen travmamı yazayım dedim :)

intörn olmak

armut
Öncekle korkmayın. Hiç zorlanmayacaksınız. Beyninizi alıp koltuk altınıza koysanız dahi hepinizin rahatça yapabileceği personel-sekreter arası bir muamele ile dolu 1 sene geçireceksiniz. Ama kesinlikle yorulacaksınız önceden bunu kabullenmeniz gerekiyor ki şaşırmayın.

Herhangi bir ideolojinin altında bulunmadığınızı, fikirlerinizin son derece önemsiz olduğunu unutmayın. Siz bulunduğunuz servislerde insan değil doktor hiç değil sadece bir intörnsünüz.

Her ne koşulda olursanız olun bu hastanede siz olmazsanız hastanenin normal düzeninde işlemeyeceğini asla unutmayın. Sadece bir intörnsünüz ancak pek çok şey de sizsiniz.

Bulunduğunuz serviste hemşire ya da personelin 1 kere bile olsa yapabildiğine şahit olduğunuz hiçbir şeye elinizi sürmeyin. Çok acilse, önemli bir durum varsa bunun istisnası olsun. İstisnalar dışında kendinize tek 1 tane bile işi fazladan yüklemeyin.

Siz gidersiniz ve gittiğiniz yerde personel ile hemşire kalır. Hiçbir kalıcı sağlık çalışanı sizi kollamaz. Ancak çalıştığınız her yerde personelinden hemşiresine temizlik görevlisine kadar herkes kalıcıdır. Hatta muhtemelen bu saydığım herkes zaman içerisinde arkadaştan öte aile gibi olmuşlardır. Böyle bir ortamda haklı olsanız dahi kimsenin hakkınızı vermek için öncü olmayacağı gerçeğini unutmayın. Hakkınızı siz arayın.

Kıdem olarak altınızda çalışan herhangi bir sağlık çalışanıyla abi-abla olmayın. (İntörnken olmayın.) Sizi bir daha görmeyeceklerini bildikleri için kendi sorumluluklarını size yükleyebilirler.( Bu gruba bazen maalesef ki asistanlar da dahil olabiliyor.) Ancak hanımefendi/bey diyerek mutlaka teşekkür edin kolay gelsin diyin nezaketi eksik etmeyin. Çünkü hastanenin asıl yöneticileri personellermiş. Sonradan anlayabildim.

Belki de saatlerce uğraşıp peşinde koştuğunuz işler için size 1 teşekkür çok görülecek. Yaptığınız işler için beklentiye girmemenizi tavsiye ederim.

Genel olarak acil durumlarla karşılaşmayacaksınız. Karşılaştığınızda bile unutmayın ki siz doktor değilsiniz. Resmi olarak yetkisi olan kişi veya tedavi verici olan kişi siz değilsiniz. Hastaların kaderi birilerinin elindeyse maalesef ki o kişi şu an siz değilsiniz. Dolayısıyla bir intörn arkadaşınız bir işi yapmaktan kaçıyorsa sakın o işe elinizi sürmeyin. Hiçbir şeyi düzeltmiyorsunuz. Gütf'ün enayisi oluyorsunuz.

Daha az çalışmak için sigara molalarına çıkmayı ihmal etmeyin (sigara içmenize gerek yok) çünkü sigara içenler bu molaların suyunu çıkartabiliyor. Sigara içmeyenin üstüne iş kalıyor.

İşten kaçın demiyorum. Doktor olarak dahil olacağınız her işe isteyerek gidin. Hiç korkmayın. Ancak mütemadiyen size verilen intörn işleri maalesef ki beyninizi değil omurganızı kullanarak yapabileceğiniz işler oluyor.

Zaman zaman bazı bekar erkek asistanların kadın intörnlere yakın olmak için ekstra çaba içerisine girebileceğine şahit olacaksınız. Bu gibi durumlarda kadın bir intörnseniz asistanınıza tıbbi sorular sorarak bir sonraki staja kadar olayı kendi lehinize çevirebilirsiniz.

Merak ettiğiniz şeyleri asistanlarınıza sormaktan çekinmeyin. Genelde anlatıyorlar ve sizi geri çevirmiyorlar.

İntörn olacağınız zamanı hesaba katarak liste sırası size yakın olan insanlar ile ikili ilişkilerinizi ılımlı tutmaya çalışmak sizin için faydalı olabilir. Fazla yakınlık kurun da demiyorum asla. Çoğu stajda önünüze hazır bir mesai iş listesi geliyor ve o insanları her gün görüyorsunuz.

Çömez asistanlar sürekli olarak hastanede dosya işi yapıyorlar. Onların ani çıkışları nedeniyle kendinizi suçlu hissetmeyin genel olarak gerginler ve iş yükleri çok fazla. Genel olarak tüm asistanların iş yükü çok fazla aslında...

Hem doktorsunuz hem de hiçbir şeysiniz. Sizi görmezden gelmelerine müsade ederseniz boş geçirdiğiniz ve personel olarak kullanıldığınız 1 seneniz için üzülmüş olursunuz. 6 senelik tıp fakültesi hayatımın en güzel senesini geçirdim benim için çok güzel bir deneyim oldu. Sizin için de çalışmaktan, sormaktan, öğrenmekten keyif aldığınız harika 1 sene olur umarım.

1
armut armut
Armut'un 19 nisanda mübalağa yaparak anlattığı ve telefonunun notlar kısmına kaydettiği o taslak

mavi ışık

ruhsuz
görünür ışık spektrumundaki en kısa dalga boyuna ve en yüksek enerjiye sahip olan ışıktır. mavi ışık güneş ışınlarından yayılan bir ışık türü olmasının yanında ayrıca led ışıklar ve özellikle dokunmatik teknolojik cihazlardan büyük oranda yayılmaktadır.

az önce heyecan verici bir makale okudum.
makalenin linki:
https://pubmed.ncbi.nlm.nih.gov/37212628


22 mayıs 2023 tarihinde yayınlanan bu makale;mavi ışığa maruz kalmanın ergenlik üzerine etkilerini gösteren ilk çalışmanın yayınlandığı araştırma makalesidir.

mavi ışığa maruz kalma süresi arttıkça ergenlık yaşı öne çekilmektedir.

mavi ışığa maruz kalmak melatonin salgısını baskılamaktadır ve bu durum erken ergenlik ile ilişkilendirilmektedir. (cinsel olgunlaşma sürecinin nöroendokrin kontrolü aydınlık/karanlık döngüsünden kaynaklanan melatonin salgılama modelinden etkilenir.mavi ışık melatonini diğer ışıklara göre daha çok baskılar. ayrıca gece maruz kalınan mavi ışık baskılama noktasında daha etkindir.) yapılan çalışmalar göstermektedir ki pandemi sürecinde kaydedilen erken ergenlik vakalarınin insidansı önceki 5 yıla göre artmıştır ve bu durum daha çok kullanılan teknolojik aletler ile ilişkilendirilmiştir.

bunlar makaleyi okurken yapılan atıflarla ilgili aldığım notlardı,makalede methodlardan başka hangi sonuçlardan bahsediliyor?

•fsh,östradiol,testosteron ve dhe-s kontrol grubuyla benzer. lh kontrol grubundan yüksek. leptinde anlamlı bir fark yok.
•yumurtalık dokusundaki en dikkat çekici bulgu organın çoğunu kaplayan korpus luteum varlığı.
•mavi ışığa uzun süre maruziyet pco benzeri morfolojk değişikliklere sebep olmuştur. granüloza hücreleri çok ince bir kat şeklinde gözlenmiştir ve apoptotik doku gözlenmiştir.
•uterus'un proliferatif fazında uterus epitelinin boyutu artmış ve yüksek prizmatik epitel haline gelmiştir.

bu dişi rat çalışmasıydı. mavi ışığın apoptozisi hızlandırdığını göstermek için insan çalışmalarına ihtiyaç vardır.

Pubmed'de 'akademik annem'i stalklarken gördüğüm bu makale zaten açık kaynak niteliğinde ancak linki açamayanlar bana ulaşabilir.

Çalışma okulumuz hocalarının çalışmasıdır.

neden tıp okuyorum ki

ruhsuz
Çok düşündüm ben bunu.
Zor ile geldim,bırakamadım,daha mantıklı bir seçeneğim de yoktu.

Defalarca bırakmanın eşiğine geldim.
Başka şeylerin eşiğine de geldim. "Acabası" bile psikolojik destek almayı zorunlu kılan bazı şeyleri düşündüm. O sıralar kimseye doğru düzgün anlatmıyordum ama hayatım korkunçtu. Düşündüğüm şeyleri ilaç etkisinde düşündüğümü bilecek kadar bilincim yerindeydi çok şükür. Büyüttü filan ayrı mesele o ama hala da çoğunu dillendiremiyorum. Neyse.

Ben biraz Kalender yetiştirildim. Belli standartlarım sağlandıktan sonra gözüme gelmez para pul,harcama alışkanlıklarım zihnimi doyuracak,ruhumu sevindirecek şeyler üzerine kurulu şu anda. Yani en basitinden bindiğim arabanın modelini pek umursamam. Dolmuşa,otobüse binmeyi de pek umursamam. (Yıllarca özel okulda okumuş,okula çoğumuz gibi servisle gitmiş,dersaneye ise babası götürmüş,yani üniversiteye kadar toplu taşımayı lafta bilen biri olarak söylüyorum bunu.)

Benim için var olmak çok zordu. Bu,maddi var oluş değildi. Kendimi kabul ettirmek. Benimsediğim hayatı kabul ettirmek. Erkek kuzenlerimle eşitçe var olmak. Onlar kadar pay almak. Evet,babam kabul ediyordu çoğunu ama benim konuşma hakkım yoktu gibi bir şey Geniş ailemizde. Hâlâ da tam sağlayamadım. Lâkin şöyle bir şey var: ben mezun olduğumda kendi memleketime dönünce iş bulmak için soyismimin referansına ihtiyaç duymayacağım. O soyisim kendi başıma özgür bir kadın olarak var olduğumda benim için nimet olacakken referansına muhtaç olursam nikmet olacak.
Bunun bilincinde olunca devam ettim durdum.

Gelelim içsel diğer sebeplerime;
insan iyileştirme motivasyonum yoktu.
Tıbbın nebahatını da anlamamıştım.
Çiğ kalıyordum,bu ilme yakışmıyordum.

Yıllar içinde çok güzel insanlar tanıdım,elimden tuttular.
Yakın zamanda tanıdığım biri var ki tatlılığını,başarısını,kıymetini kelimelerle anlatamam.

Göre göre ne olmak istediğime karar verdim.
Görev insanı olmanın bilincini kavradım.

Neden tıp okuyorum ki? Başta kendime(bu en önemlisi) ve yanımdakilere faydam olduktan sonra hayatım,birilerinin hayatına karışabilsin diye okuyorum sanırım. Bilimsel bilgiler ışığında kaotik süreçlerin yönetilmesi esasına dayanan bu sanat "nedir" ve de "ne değildir" anlamlandırmaya başlamışken bırakmak yakışık olmaz.

Devam edip olacakları görmek lazım gibi duruyor. :)

komik biseyler

gri
bu, grinin sigortasız çalışan olma hikayesi



benim babam biraz katı bir adamdır. bu sene mayısta, sınıfta kalacağım kesinleşince, adama hem FF hem 5000 lira kredi kartı borcu götürmemek için aksiyon aldım. gerçi bu da hoşuna gitmedi, günde 10 saat ders çalışarak finalden 112 almamın mümkün olacağına kendini bir şekilde inandırdı ve beni isyancı ilan etti. yine de burnumun dikine gittim ve kadın anamın onayını almayı başardım (bkz sokratesin savunması) ("anne bak 3. köprüyü satıyolar, hisse alalım 2050'ye zengin oluruz")

her yere başvuru verdim, sokak sokak esnaf gezdim. biraz abartmışım gerçi, hâlâ arayıp "merbalar gri hanım, nasılsınız, haftada 70 saat çalışıp 100 lira kazanmaya ne dersiniz" dedikleri oluyor. tövbeler eşliğinde bir bardak soğuk su içiyorum. çünkü ben mayısta öyle bir b** yedim ki bırakın yoğurdu üfleyerek yemeyi, yoğurdun üstüne yangın tüpü sıkıyorum.

en son bir ev yemekleri dükkanı buldum. girdim tanıştım falan, patron kadın baya sevecendi, muhabbeti hoştu. benim de kanım kaynadı. annemin de içine sinecek bir yerdi hem, alkol yok meze yok dansöz yok. anlaştım, yemekleri patron yapacak, ben bulaşık yıkacağım, bir de sabah dükkanı açacağım. ne kadar basit ve masum dimi

meğer ben suç yuvasına girmişim ***, kerhaneye girsem daha iyiymiş. ertesi gün bi geldi yanında afgan kaçak. çocuğu camide bulmuş, adını zeki koymuş, her işini yaptırıyor, para mara da vermiyor. bildiğiniz köle, bi kırbaçlamadığı kalıyor çocuğu.
her akşam it gibi içiyor dükkanda; sabah viski, rakı şişesi topluyorum. sonra takım elbiseli adamlar geliyor, yurtdışına adam kaçırıyorlar, rüşvet al ver yapıyor. el altından gırla içki satıyor, geceleri pavyona gidiyor. 1'e 1000 kâr koyup araba ev satıyor.
mesela bir evi vardı türk öğrencilerin kaldığı, kirayı arttırdı. "abla ödeyemeyiz" dediler. "******** gidin" dedi, onların yerine 10 tane suriyeli aldı. abi neler neler, her şeyi anlatsam tüm sözlük tutuklanırız. polise ihbar edilecek gibi değil, zaten etsem de faydasız 3 tane polisle aynı anda sevgili. yetmiyormuş gibi kendi kızı kokainman, dükkana her gün pilav yemeye gelen bir sapık var ve yan dükkandaki adam yobaz. her sabah arabesk şarkıları eşliğinde kepenk açıyorum, kolları sıyırıp masa taşıyorum, çay may koyarken "gri kardaş günaydın" diye kafasını kapıdan uzatıyor, sabah sabah siyasetten giriyor bitcoinden çıkıyor velhasıl iyi kafa şişiriyor*

neyse benim iş tanımım giderek genişledi, bulaşık yıka diye aldıkları yerde fellah köftesi, arnavut ciğeri, her türlü bakliyat pişiriyor paketliyorum. olmaz ben bilmiyorum diyorum dinlemiyorlar googledan tarifine bak yap diyorlar, trendyolda getirde başımıza taş gibi yorumlar yağıyor. ben de 2002'de askere gitmiş gibi şafak sayıyorum. şafağa en son 7 gün kalmıştı.

bir öğleden sonra... işten çıkacaktım ama patron yoktu, aradım. dedi ki gri ben çok uzaklardayım dükkan senin olsun :D. kaçmış gitmiş kadın, bi daha da dönmicem dedi (ıtır ruslar peşimizde ilişkimiz açığa çıkmış) ben de kepengi indirdim, afgan kölemizi yan dükkana emanet ettim gittim. 15 sayfalık sigortasız çalışan hikayemin sadeleştirilmiş versiyonu bu, şimdi size dükkanın bazı trendyol yorumlarını göstermek istiyorum dfhksjdfhkjds



evet, çünkü elle bölünmüştü. zekiye bi türlü bıçak kullanmayı öğretemedim



makarna 3 gün öncesine aitti, göndermeyelim dedim, şifa şifa dediler yanında baklavayla gönderdiler


11
gri gri
bu da böyle bi anı
shogun shogun
Ahahahaa bir ömür boyu anlatılacak ve sağlam tecrübe getiren olaylar silsilesi olmuş efendim.Puanım 10/10
gluteusmaximus gluteusmaximus
Abooovv bu ne böyle sn gri nxnxnxm
gri gri
korkumdan iki haftada bir bahane bulup paramı istiyodum, kesin bu bana parayı vermeden kaçar diye ahzbsvavav
deli dumrul deli dumrul
Olası diyalog:
Anne: gri işler nasıl seni çog yoruyolar mı -baba araya girer- ya bırak alt tarafı masa siliyo ne düşüncelisin hanım ben onun gibiyken tek kolumla 20 kilo kalas taşıyodum
Gri: babam doğru diyo anne tabak çanak yıkıyorum alt tarafı sjsjsj -arkadan ses- zeki kaç defa dedim toleti iyi temizle diye boşuna mı besliyom seni, gri sipariş gelmiş yap bi lahmacun çabuk bakimm
Anne: yoğunsunuz galiba kızım kolay gelsin ben seni sonra yine ararım
Gri: evet bi tık öyle ihih, teşekkürler anneehh.. swh -o sınıfta kalmayacaktık-
shogun shogun
Kolpaçino tadında olaylar silsilesi olmuş :)
gluteusmaximus gluteusmaximus
Yemeklere yorum yapanlara cevap olarak bu entryi atmak nasıl olurdu acaba ndndnsm
ruhsuz ruhsuz
Ay gri bu kadın sana kek mek bi şey yapmıstı da sen buraya atmıştın kalple filan. O geldi aklıma şimdi fjfdbf
ruhsuz ruhsuz
Kalple olmayabilir ama iyi insanlar var gibi bi şey demistin fjdbd
gri gri
Evet ya sevildiğinizi hissettiğiniz anlar başlığı.. hdbsbabdh o entrynin ertesi gününde de ben benim kafamı s diye entry girmiştim ahxbsva
ruhsuz ruhsuz
:/

komik biseyler

gri
Artık büyümenin etkisiyle bu kafadan kurtulsam da (özür dilerim sartre ve nietzsche) lisede varoluşsal sancılara gark olmaktan kendimi alıkoyamıyordum. Kendimi bi şeylere adamak ve hayatta bir anlam bulmakla kafayı bozmuştum




Bir gün bir tiyatro yarışması duyurusu gördüm. Aha dedim aradığım şey bu. Liseler arası bişi, gittim edebiyatçıyı buldum. Tamam gri katıl sen de, dedi. Ama pek istemiyordu beni. toplantı yapıyorlar ama beni çağırmıyor vs :d. Yine de o kadar inat ettim ve öyle fikirler sundum ki senaryoyu bana yazdırdılar, kostümleri ben ayarladım, oyuncuları seçtim, market market gezip kutularla dekor hazırladım, posteri çizdim & bastırdım... velhasıl çok uğraştım ve bu bana 1736362 tane derse girmemeye mâl oldu

Tüm derslerden çıkıyordum, dinci "anan baban izin verebilir ama benim rızam yok" diyor bnane diyorum çıkıyorum, matematikçi trigonometri işlicez diyor oky diyorum çıkıyorum. Yeni burs yatmış gamsızlığı var üstümde, "temassız var" der gibi "edebiyatçı çağırıyor" diyorum, ardından sınıfın kapısı şak açılıp şak kapanıyor

5 ayın ardından, hummalı çalışmalar sonucu biz finalde 2. olduk. sonra öğrendik ki 1. olan oyunu güldür güldüre benzetmişler, ondan kazanmış :). Üstüne oturup varoluşsal krizlerle kafa patlata patlata yazdığımız senaryo şive komedisine yenildi :d ben de madalyayı aldım g** cebime koydum, indim sahneden

Sonra dış kapının ordan ulu bir şak sesi geldi

Ama bu sefer kapı kapanma sesi değildi, 1. olan oyunun başrolü bize el hareketi çekmiş. İşte bu benim hayatımda duyduğum en epik sestir arkadaşlar. Kusursuz bir şak'tı, ideal ırkı yaratıcam derken hiçbir ***** başaramayıp üstüne bi dünya savaşı daha kaybeden almanya gibi yıkık kaldım. Ne hayatın anlamını buldum ne de elime bir şey geçti yani

Velhasıl sınıfa döndüm yani aylar sonra, her derste çok geriyim tabii. almanca dersi vardı ben gittiğimde. Okula 1 hafta önce gelen arkadaşımızın bile 15 plusu vardı, benim 0.

Sonra arkadaşım bana döndü, şak

Bu da duyduğum en güzel 2. şak'tır

7
shogun shogun
Ahahah bu okuduğum en harika ve edebi entry 👏
gri gri
Ahxbsjkx teşekkür ederim sn shogun
shogun shogun
Kafamda deep Turkish web videosu tadında canlandırdım hikayeyi okurken çok iyi oluyor :))
gri gri
"Sanattan anlayacaksınız, hepinize bunu anlatacağım. Tiyatro." Ahjdbakanxkwn
shogun shogun
Hakan taşıyan,müslüm gürses,Azer bülbül sjsjsj
ruhsuz ruhsuz
gricim yazılarını annemle büyük bir keyifle okuyoruz,en son sigortasız çalışan olma hikayene hakır hakır gülmüştük şimdi de buna. bin yaşa :)))
gri gri
eğlenmenize çok sevindim sn ruhsuz, siz de bin yaşayın :)

yeni hastane binası

deli dumrul
araştırmalarıma internet yetmedi efendim. bu binanın peşine düştüm evet işsizim. açık konuşayım bahçeli'deki o berber olmasaydı her şey hala soru işaretiydi benim için neyse detaylara gelelim..

bina ne zaman başlandı yapımına dersek, 2014 yılında ihaleye çıkarıldığını ve 800 günde tamamlanacağı söylenmiş ve 2016'nın aralık ayında biteceği söylenmiş. http://www.yapi.com.tr/ihaleler/gazi-universitesi-tip-fakultesi-acil-servis-onkoloji-ve-yatakli-servis-binasi-yapim-isi_37077.html

e haliyle bu bina her gün fakültede görüldüğü üzeri tamamlanamamış. biraz daha araştırmak lazım. . .

bu sefer de gazi'nin sitesinde derinlere indiğimizde binanın Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Acil Servis, Onkoloji ve Yataklı Servis Binası olduğu görülüyor. https://yapi.gazi.edu.tr/view/getmainnewspage/111901/hastane-binasi-temel-atma-toreni asıl detay ise yazının 2016 yılında düzenlenmesi. tabi bu yazı inşaat durdurulduğunda paylaşılmış ki yazının sonuna firma yetkililerince tamamlanması taahhütte bulunulmuş notu düşmüşler.

bina her ne kadar onkoloji ve acil servis olarak geçilse de bina inşaatının dışında sembolik fotoğrafta "gazi üniversitesi tıp fakültesi dekanlığı" yazısını da gördüğümü söylemem gerekiyor. yani dekanlığı da taşıma planları varmış gibi. .

şimdi gelelim parçaları birleştirmeye. .

bildiğiniz gazi üniversitesi'nin yapılacak-restore edilecek binaların yönetimini sağlayan "gazi yapı birim denetleme" diye bir bölümü var. yani üniversitenin yapılacak her mali konusunu yöneten birim burası. ihale sürecinden denetlemesine kadar burası ilgileniyor. ben bahçeli'deki berberle konuştuğumda bana gazi'nin bina inşaatının 2016 yılındaki darbe girişimi sonrası durdurulduğunu söyledi. sanırsam yolsuzluk yapılmış, çeşitli ihaleleri bazı kişilere vermişler. mahkeme kararıyla inşaat durdurulmuş vaziyette şu anda. ki bunu da çeşitli araştırmalarla incelediğimizde berber abimizin haklılığı görülüyor: https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/gazi-universitesi-eski-dekani-fetoden-tutuklandi/644287

sadece bizim bina mı durduruldu peki? hayır. . bilindiği gibi Ankara Diş fakültesinin yeni binası var ki orası da durdurulmuş vaziyette 2016'dan beri. çeşitli araştırmalarımla o binanın ihalesinin 2015 yılında yapıldığı görülüyor. http://www.yapi.com.tr/ihaleler/ankara-universitesi-dis-hekimligi-fakultesi-uygulama-hastanesi-yapim-isi_38160.html

ve ankara diş'in hala tamamlanmadığı da görülüyor.http://yapiisleri.ankara.edu.tr/dis-hekimligi-yeni-bina/

iyi haberse ankara diş'in yarım kalan binasının ikmal ihalesine geçtiğimiz nisan ayında çıkmışlar. https://www.ihalehaberi.net/yapimdetay/279350/ankara-universitesi-dis-hekimligi-fakultesi-uygulama-hastanesi-ikmal-insaati-yapim-isi-2021-2022-yillarina-sari/

görüldüğü gibi arkadaşlar bizim yeni binanın bitimine 5 ay kala inşaat durdurulmuş. kulelerin teki yapılmış vaziyette dururken diğeri dikilecek vaziyette hala yapılmayı bekliyor. tepesinde helikopter pisti olması da düşünülüyormuş. tüm bunların yanında fakültedeki tıp öğrencilerinin zaman geçirebilmesi için çevre düzenlemesiyle birlikte bu binanın ikmal (bitirilme) ihalesine çıkması gerekiyor. ankara diş yapılabildiğine göre bizimki de yapılabilir gözüküyor. bir umuttur yaşamak :)
1
ruhdoc ruhdoc
Bilmiyorum hangi neslin intörnlüğüne yetişir kendisi

yeni hastane binası

deli dumrul
Önceki entrymin üzerinden tam olarak bir yıl geçmiş, ne gelişmeler olmuş diye yine kısa bir araştırma yaptım bulduklarımı şöyle bırakayım

Öncelikle somut niceliklere bakalım. Vinç vardı o söküldü :) çevresindeki dağınıklık da hafif giderildi gibi. Barınakta gece hala nöbet tutan birisi var.

bir yıl içerisinde neler gerçekleşti diye internette araştırdığımda iki tane veri bulabildim. Birisi yapı denetim dairesi tarafından stratejik planda geçen binanın varlığına dair bir veri: (varlığına dair diyorum çünkü eski entrydeki link üniversite sitesinde patlamış, yani gazi üniversitesi acil ve onkoloji hastanesi diye bir binanın varlığı üniversiteye göre şu an yok)



Bu veride 2021 yılında yapı denetimin bütçe&ödenek ve yaptığı harcama gözüküyor. Sağlık kısmında acil ve onkoloji hastanesi ikmal ve inşaat adı altında ayrılan ödenekten hiç para harcanmamış. Ki biz inşaatta taşın oynamadığını zaten yaşayarak gördük. Diğer hastane onarım projesinin ne olduğunu ben de bilmiyorum ama ona da yüklü bir ödenek ayrılmış (belki binanın dış cephesine tadilat düşünülüyordur -bir umuttur yaşamak-)

Ben de baktım ortada bütçe var ve birinci kısım ikmal, ikinci kısım inşaat deniliyorsa böyle bir düşünce var demek. Yani bina atıl halde bırakılmayacak. bunun için ihaleye çıkmak gerekir. Biraz sitelerde dolandım.. evet güzel haber ki ihaleye çıkılmış ve sonuçlanmış :)



Hizmet işi altında çıkılan ihale. Hizmet işi; getir&götür işleri, çevre düzenlemesi, belgede belirtildiği gibi ne var ne yok, burada nasıl bir süreç izlenmeli tarzı bir düşünce. Tahmini maliyet ve ihaleyi kazanan şirketin ne tür bir şirket olduğuna bakılınca da öyle bir yaklaşımla ihaleye çıkıldığı belli oluyor.

Lakin belgedeki Tarihler için zaman bitmiş gözüküyor. Bunun için de birkaç tahminim var:
1) şirket sözleşmeyi feshetti
2) ekonomik vb. sıkıntılar yüzünden sözleşme geçerli ama süreç yavaş ilerliyor
3) belirtilen tarihte süreç tamamlandı ve üniversite yakın zamanda yeni bir farklı ihaleye çıkacak

Araştırmalarımdan emin olduğum tek şey, üniversite tarafından böyle bir binanın bitirilmesi gerektiği bilinci var ve bu süreç çok yavaş da olsa ilerliyor

yeni hastane binası

deli dumrul
Doğal afetler vb. gibi acil durumlarda hastane ihtiyacı gerekçe gösterilerek, 1.477.721.000,00 tl'lik ücretiyle gerekli firmaya yetkilendirme yapılarak gazi hastanesi'nin arkasında atıl halde bulunan gazi hastanesi acil ve onkoloji ek binasının 800 gün içinde tamamlanmasına karar verilmiştir

kafa dağıtmalık bir oyun bırak

gri
çocukken oyun oynayan birini izlemeyi çok severdim. annem de bizim tüplü bilgisayarda beni eğlendirmek için oynardı. o zamanlar tek çocuktum tabii :)
altın madencisi
3
moonlight moonlight
Ouu bu entry beni çocukluğuma götürdü, mutlu olduğum zamanlara ajfjjfsjs
gri gri
geri gelecekler (╯°□°)╯︵ ┻━┻
moonlight moonlight
When baba when kakffkkd

bir şey itiraf et

ruhsuz
Her ne kadar kötü insanlarla karşılaşsam da iyi insanların sayıca çok olduğunu düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum.

Neden mi?

Ben aramazken karşıma çok iyi insanlar çıkıyor ve arkadaş oluyorum. İyi insanlar çıkıyor ve yine arkadaş oluyorum. İçimden bir ses bana diyor ki:çok samimi olma ki,bozulmasın. Dinliyorum o sesi ve tatlı tatlı devam ediyoruz.

Bazı insanlar oluyor,çok tatlı. Onlarla dost oluyorum. Diyorum ki iyi ki varlar. Bana çok iyi geliyorlar,umarım ben de iyi geliyorumdur.

Arkadaşlığimın bittiği kimse için "o kötü" demek de istemiyorum artık. Kötüydüyse ben niye arkadaş oldum? Sadece artık Birbirimize iyi gelmiyorduk. Ki zaten son sözünü söyleyene bile "ne olursa olsun kapımı çalabilirsin." Derim hep. Onunla tanışırken kendimde olmayan birçok yönü görmüşümdür. Hukukumuz var sonuçta:) umarım yolu benimle ayrıldıktan sonra daha da mutlu olur,ben de kötü değildim o da değildi. Sadece birbirimize iyi gelmiyorduk diyorum.

İçim,iyilerin daha çok olduğuna inanmak istiyor.

kafa dağıtmalık bir oyun bırak

selektor yapan yildiz
Bu başlık beni 8-10 yaşlarıma ışınladı. Ödevlerimi ihmal eder buralarda oyun oynardım:) hatırladığım bazı oyunları aşağı bırakayım:

1. Avatar Kale savaşı: oyun avatar temalı. Mancınıkla bir şeyler fırlatıp karşı elementi büken tarafın kalesine hasar verip yıkmaya çalışıyorsunuz. O da size fırlatıyor.




2. Garson penguen: iglo gibi bir yerde lokantanız oluyor, müşteri penguenlerin istediğini falan getiriyorsunuz, kazandığınız parayla da lokantaya yeni şeyler alıyorsunuz.




3. Büyüteçle adam yakmaca: düşününce bayağı manyakça bir oyunmuş aslında. Allah'ım neler oynamışız biz :d yüksek bir yerden büyüteç vasıtası ile milleti yandırıyorsunuz. Sıkılırsanız yoldan geçen petrol tankerlerinden biri ile final yapma imkanı oluyor.




4. Elektrik adam: kuzenimle "sen yönlendir ben hareketleri yapacam" diyerekten oynadığımız dövüş oyunu. Aklıma gelmişken bari oynayıp mazi yapayım:)


neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol