highwaytohell

"hayatta hiçbir şeyim az olmadı senin kadar
hiçbir şeyi istemedim seni istediğim kadar"

kitabını baya önce okumuştum filmini de bir arkadaşımın önerisiyle geçen haftalarda izledim.dram/romantik türlerde 2014 yapımı bir film.izlenir mi izlenebilir.erdal beşikçioğlu'nun olması filmi biraz daha izlenir kılmış diyebilirim.ayrıca filmdeki bazı replikler gerçekten çok hoştu.

"– müzeyyen?
– efendim.
– hiç... adını söylemek hoşuma gidiyor."

ne sen baktın ardına ne ben
hep ayrı yollarda yürüdük

"hepimizin aradığı,pek azımızın bulabildiği şey"

sanatını sokaklarda icra eden insanlardır.
ara ara denk geliyorum bazıları öyle güzel ve keyifli çalıp söylüyor ki oraya bir yere oturup insanın tüm gün dinleyesi geliyor.fakat hepimiz bir koşuşturma içerisindeyiz.maalesef bazı insanların oturup bir şarkının tamamını dinlemeye bile vakti olamıyor :(

kendimize yaptığımız haksızlıktır;kendimizi hırpalamaktır,üzmektir.belki de kendi hayatımızdan çalmaktır.hiç üzülmeyelim demiyorum.üzülelim tabii ki.yoksa o üzülmediğimiz şeyler olmadık yerde boğazımızın düğüm düğüm olmasına,burnumuzun direğinin sızlamasına sebep olur.daha büyük dalgalar şeklinde çarpar ruhumuza.fakat belli bir yerden sonra da devam etmeyi bilmek gerekir.

arapça kökenlidir.
irin,yara anlamlarına gelir.

şu yaşıma kadar sadece 1 kez aldım o da epey mutlu etmişti açıkçası :') içinden gelmiş,gitmiş,dolaşmış çiçekçiyi,neleri sevebileceğimi tahmin etmiş ve bir buket almış gelmiş.solmasınlar diye epey uğraştım ama tabii ki soldular.buketten bir dal almıştım bir defterin arasında saklıyorum hala.
kadın/erkek fark etmeksizin pek çoğumuzu mutlu ediyor bence bu çiçek olayı.nasıl etmesin ki rengarenkler ve misler gibi kokuyorlar :)ayrıca kalıcı olması açısından buket şeklinde almaktansa saksıda bir şeyler almak daha mantıklı olabilir..

hem kendini hem de karşısındakini yorar.bir anı bir anına uymaz.iki saniye önce evet dediği şeye bir anda hayır diyebilir.beş dakika önce gülerken beş dakika sonra suratını asar.
yoğun ve sıkıntılı dönemlerde kendimin de böylesine dengesizleştiğimi fark ediyorum ve birkaç gün kabuğuma çekiliyorum.iyi de geliyor açıkçası bu kendimle kalma olayı bana..

ellerimden kayıp gittiğini hissediyorum ama hiçbir şey de yapamıyorum.durum tam olarak böyle dostlar :(

patates,patlıcan,kabak kızartması.ertesi gün olan hali daha çok hoşuma gidiyor nedense :d

kabak soymak..kabağın kabuğuyla iç kısmı arasındaki değişik doku içimi bir hoş ediyor resmen(kötü anlamda).değmemeye çalışıyorum illa yapmam gerekirse :(((

playlist hazırlamak.her seferinde heves ediyorum "tamam yapıcam bugün!!!" diye kendimi gazlıyorum ama hiçbir zaman yapmıyorum.başlarsam devamı gelecek ama başlayamadım henüz..

pek çok insanın yaz aylarında genelde plajlarda bronzlaşabilmek için gerçekleştirdiği eylem.
onca saat güneşin altında nası yatıyorlar anlamıyorum gerçekten..insan yanıp kavrulur yahu.ben 5 dakika sonra bunalıp gölgeye kaçanlardanım maalesef :(

mikser,fritöz,katı meyve sıkacağı,ütü gibi aletler.
nedense küçük ev aletleri satılan mağazaları gezmek aletlere bakıp incelemek inanılmaz şekilde hoşuma gidiyor.özellikle katı meyve sıkacakları kısmını gezmeden çıkamıyorum :D

birinin sizi gerçekten anladığını hissetmek.birçok şeyden daha iyi hissettiriyor kesinlikle.hiçbir şey anlatmasam sadece sussak bile karşımdaki insan beni anlayacak gibi geliyor.garip ve hoş bir his gerçekten.birçoğumuz anlaşılmak istiyoruz ve bazen biz kendimizi bile anlayamazken şu koskoca dünyada bizi anlayan insanlarla karşılaşmak büyük şans gerçekten.umarım hepimizin hayatında böyle insanlar hep olur :)

(bkz: çaresiz hissedilen anlar)
o an hiçbir şey yapamıyorum acılar içinde kıvranarak geçmesini bekliyorum.bayadır gelmedi başıma umuyorum gelmez de..

bulgurla yapılan bi çeşit salata diye tanımlayabilirim.gün menülerinin vazgeçilmezi..herkesin bayıla bayıla yediği benimse bir türlü sevemediğim yiyecektir kendileri :(

çiğ köfte..ne kadar yersem yiyim asla doyamıyorum çiğ köfteyle ;(

çok özel,çok güzel.şansıyla beraber gelen bir parça.keyifli dinlemeler efendim :')

"yaşamak dediğin üç beş kısa mutlu andan ibaret"

he said: "one day you'll leave this world behind
so live a life you will remember.."

"en uzak mesafe, iki kafa arasındaki mesafedir birbirini anlamayan."
can yücel.

(bkz: yazarların beceremediği şeyler)

her ay birkaç kez yaptığım benim için artık bi rutin haline gelen ve bana çooook iyi gelen şey..alıyorum çayımı,kahvemi elime; açıyorum nostaljik şarkılar playlistimi.değmeyin keyfime :)) tüm akşam uykum gelene kadar şarkılarla mest oluyorum.evet,evet sözlük bu da o gecelerden biri :')

all i know, all i know
loving you is a losing game

sevmediğim nadir şekerli şeylerden.neden sevmediğime gelecek olursak ilk yediğim elma şekeri bi tuhaftı.ve bi şey hakkındaki ilk deneyimim beni gereğinden fazla etkiliyor..bunun sonucunda tekrar deneyesim gelmemişti.öyle kaldı gitti :(

çocukken karbonhidrat bağımlısı olduğum için çokça yerdim..uzun zamandır görmedim bi yerlerde,görsem yine alır yerim aslında :) insanı çocukluğuna götüren şeylerden bence.
yapılışını izlemek de ayrı bi keyifli.

temel amacı web sitelerindeki reklamları engellemek olan eklenti.
her yerden reklam fırlamasından bezmişken ilaç gibi geldi.sayesinde youtube'da kesintisiz bi şeyler izleyebiliyorum.her sitede işe yaramıyor sanki ama dizi izlerken ya da youtube izlerken işe yarıyor.bu da benim için yeterli açıkçası.

ben silbermann tarafından kurulan,aralık 2009'dan bu yana işleyen sosyal ağ.

arkadaşlarımın pinterest'i çok sevdiğini söylemesi üzerine "bi deneyim ya.." diye birkaç kere indirdim ama sıkılıp sildim hep.. kullanmayı çözemedim sanırsam.yine birkaç aya tekrar indirir çözmeye çalışıp çözemem ve silerim muhtemelen :'(