Yeni nesil sivrisinekler. Işığa gelmezler, tuzağa düşmezler, kulağınızın dibinde konser vererek sizi deli ederler. Nerede o eski sinekler, ışığı açıp pat diye yakaladığımız o güzel sinekler…
Aşk hayatım. 4 yaşında anaokulunda sınıf arkadaşım,aynı zamanda annemin arkadaşının oğlu olan ali'ye platonik aşık oldum;7 yaşıma kadar devam etti.6 yaşımızdayken kendisinin bir ilişkisi vardı ve sevgilisi winx clublı çorabımı çalmıştı;hadi sevdiğim çocuğu kaptın,neden benim stellalı çorabımı alıp geri vermiyorsun?!Gerçi ali de az değildi,bize geldiğinde oyuncaklarımı saklayıp beni ağlatırdı.Neyse bu dönemi bir şekilde atlattım-derin travmalar eşliğinde- Sonra geldik ilkokula…Bu dönemde murat boz'a karşı olan hislerimi fark ettim bacak kadar boyumla,bunun da karşılıksız olduğunu söylememe gerek yok galiba. Ortaokulda kerem bürsin'e aynı hislerle yaklaştım ki bu da karşılık bulmadı.Lisede leonardo dicaprio ile aynı yolları yürüdüm,e bu da çöpe gitti(leo,kendin kaybettin). Geldik günümüze…Şimdi jeff buckley ile böyle bir girişimim oldu ama adam maalesef aramızdan ayrılalı çok oldu,artık ahirette jeffciğim :')
Buraya kadar okudunuz ve aradaki bağlantıyı bulamadıysanız;hepsi karşılıksız,biri hariç ünlülerle donattığım bir süreç. Son olarak sude'ye(ali'nin kızıl saçlı sevgilisi)bir sözüm olacak:Winxli çorabımı yollamak zorundasın,ali sende kalsın.
Bugün ders çalışırken “arkada fransızca neşeli bi şeyler çalsın bari”den yola çıkarak bir çalma listesine tıkladım fakat bu şarkıya gelince gözlerde hafif bir ıslaklık fark ettim :) meğerse bu şarkının melodisi jake gyllenhall'un demolition filminde son sahnedeki melodiymiş.Meğerse ben aslında o kadar da üzücü olmayan bir şarkıda bu yüzden bu kadar üzülmüşüm. listeyi hazırlayan arkadaş,buna hakkın yoktu.Umarım senin de kırmızı balık şarkısıyla alakalı üzücü çağrışımların olur da,çevrendeki herkes güle oynaya kırmızı balık'ı mırıldanırken sen bir köşeye kısılıp hüzünlenirsin.
Polonyalı yönetmen,oyuncu,yapımcı,senarist. Ayrıca manson tarikatı(ya da örgüt mü bilemiyorum) tarafından vahşice katledilen oyuncu sharon tate'in eşi. Yazdığı,yönettiği,oynadığı bazı filmleri çok sevsem de bu sevgiyi kendisi için sürdürmem mümkün değil çünkü kendisi 13 yaşındaki bir kız çocuğuna tecavüz etmiş bir suçludur.Buna rağmen elini kolunu sallaya sallaya gezmekte,hâlâ ortalıkta görünmektedir.Üstelik kendisi bir kız çocuğuna tecavüz etmekle övünmektedir;uzun lafın kısası işleri iyi kendisi berbat,acılar içinde yaşamasını dilediğim kişidir.
Böyle sadece bir arkadaşım oldu,şu an eskisi kadar yakın değiliz fakat o bir kişiden yola çıkarak bir şeyler söyleyebilirim sanırım. Bence bu ilişkide tarafların yaşı, cinsel yönelimi, medeni durumu önem teşkil ediyor. Mesela kreş döneminden itibaren başlayıp lisenin bir kısmına kadar olan dönemde böyle bir arkadaşlığın başlaması sonucunda flört/sevgililik aşamasına geçiş ihtimali düşük fakat bir dönemden sonra-bu dönemin zamanına aslında biz değil doğa, insan vücudunda meydana gelen değişimler karar veriyor- kadın erkek ilişkileri daha da karmaşıklaşıyor çünkü işin içine üreme/eş seçme gibi aslında her doğal hayat belgeselinde(yani şu maymunların daldan dala atladığı, aslanlara isim falan taktıkları belgeseller) görebileceğimiz etkenler dahil oluyor. Öte yandan iki taraftan biri ya da ikisi heteroseksüel değilse yine böyle bir arkadaşlığın sonu farklı bir yola kaymayacaktır, ya da iki tarafın da hayatında birileri varsa ve gerçekten seviyorlarsa yine böyle bir arkadaşlığın sonunda sürpriz bir eşleşme yaşanmayacaktır. Sonuç olarak, kadın erkek arkadaşlığını etkileyen pek çok etken var; bir kadınla bir erkek arkadaş kalamaz diye bir cümle kurmak saçma olur çünkü bu biraz da kadın ve erkeğin durumuna bağlı.
Bir aydır görmediğim, lise sonda ve yaz tatillerinde yediğimizin içtiğimizin ayrı gitmediği arkadaşımla buluştum. Bunun üstüne bugün Jake Gyllenhall'un yeni filmi çıkmış. bünyem bu kadar mutluluğu kaldıramayabilir sayın yazarlar, neyse ki hastaneye yakınım.
Hoş geldiniz açıklamasının açıklamasının açıklaması için safları sıkılaştırın, bu esnada vücut bütünlüğünüzün bozulmaması için sabır küpü olma kurslarımız üst dönemlerimiz tarafından verilecektir.
Aniden gelen her şey bitecek, herkes ölecek farkındalığının insanda yarattığı huzursuzluk. Bu farkındalık bazen çok kötü bir olay yaşadığımızda üstümüzde iyi bi etki de yaratabilir, en azından benim için böyle; iki yüzü var yani aynı düşüncenin. Bugün de negatifliğimi saçtığıma göre uzaklaşabilirim yavaşça :)
Yılın son sınavında sınav kağıdımı teslim ettiğim anda yaşadığım histir. Rahatlamayla gelen mutluluk olarak tarif edebilirim sanırım.aynısını yapmam gerekenlerin listesini yapıp oradaki her maddenin üstüne çizik attığımda da hissediyorum.
Tolstoy'un, 7 yaşındaki oğlunu kaybetmesinin ardından kendisine hediye edilen bisikletle 67 yaşında öğrendiği eylem. Tolstoy'un acısının azalmasına yardımcı olmuş ayrıca.
Kendimle vakit geçirmeyi sevdiğim gerçeğini kabul edemediklerinden neredeyse her tartışmamızın teması bu oluyor, beni gördükleri her an “şükür, odandan çıkabildin”le başlayıp “böyle olur mu kızım”la son buluyor.
Her ortamda en az bir adet olması gerekendir. pireyi deve yapmazlar ve çözüm odaklı olduklarından aslında biraz ortalığı toplayan kişi pozisyonundadırlar, pek tabii bazılarının sakinliği kaostan beslenenleri çileden çıkarsa da-bu gruba bazen ben de dahil oluyorum-kendilerine özendiğim insanlardır.
Yaşamak çok zahmetli ve günün sonunda bu zahmete de değmiyor çoğu zaman. Ölümden sonra başıma ne geleceğini bilsem sanırım bu işlemi çoktan gerçekleştirirdim fakat bunu bilmiyorum,bilinmezlik ve belirsizlik her insanı korkutur.Beni de korkutuyor,sözün özü ölümden korkuyorum çünkü sonrasında ne olacağını bilmiyorum;ya yaşamaktan daha kötüyse sonrası?tam da bu soru sebebiyle yaşamayı seviyorum çünkü elimde bir tek yaşamak var,yaşamanın nasıl bir şey olduğunu biliyorum. üstte sayın ruhsuz'un da belirttiği gibi,elimde olsa bu dünya'ya kazık çakardım.