confessions

ileleualatyr

1. nesil Yazar - Yazar

  1. toplam entry 2711
  2. takipçi 60
  3. puan 132590

doğum günü

clarice starling
başlığı görünce son doğum günümün ne kadar iğrenç geçtiğini hatırladım gece gece. ağladım, ödev yaptım, görüşmek istemediğim insanlarla görüştürüldüm, hastalandım en sonunda. gittiğim yerden bacaklarım titreye titreye döndüm eve. korkunçtu her açıdan.
aklıma gelmişken gideyim de babama "beni keşke doğurmasaydın" diyeyim bari, uzun zamandır demedim çünkü.
not: anneme deyince ayıp oluyor o nedenle babama diyorum. saçma bir şekilde komik geliyor babama bunu söylemek. (komiklik anlayışımı sorgulamayın pls.)

acı

daenerys targaryen
önümüzdeki birkaç gün sözlükte yokluğum sonucu sözlük halkının en yakından deneyimleyeceği durumdur. sizin için üzülüyorum ama birkaç güne bomba gibi gelicem ve entrylerim ile sizi güldürücem.

sundial

fihtheinfpt
24 isimli şarkıları iki sene önce bana akşamlar boyu çevreyolunu izletmişti, kafayı kırdım mı topladım mı hâlâ bilmiyorum ama o yaz kalıcı bir şeyler oldu kesinlikle

bakalım cidden 24 olunca şarkıyla hemfikir olacak mıyım...

lovehappy

fihtheinfpt
türkçe olarak "saf mutluluk" gibi tanımlayabileceğim ruh hâli. (bkz: biraz da mut konuşalım) hani arkadaşlarınla takılıyorsundur, genel olarak dert tasa yoktur ama bir anlığına hayatının geri kalanının varlığına kadar her şeyi unutursun. hayat güzeldir, umut ve ışık vardır. işte bu âna lovehappy diyoruz. yani en azından bence böyle.

edit: eylül sani'nin şu videosunda görmüştüm bu kelimeyi ve o zamana kadar tanımlayamadığım hissin adı olduğunu böyle öğrenmiştim:) dakika 6.20'den itibaren bunu anlatıyor

https://youtu.be/eWcUneN_M2Q?si=6hd9MljWqTIirrLr

hayat hakkında

schlimazl
Acılar, gülüşler, kederler derken hayat dediğin birkaç anıdan ibaret. Bugün ağladığın şeye gün gelir güler geçersin. Her yılın her yaşın sorunu farklı. Tek bir şey diyebilirim, geçecek. Geçiyor Hüzün de mutluluk da geçiyor. Zevk almaya bakın. Diğer türlüsü de geçiyor da yaka yaka geçiyor.
Bir ömür keyifli yollardan geçmeniz dileğiyle..

en güçlü duygu

clarice starling
o anda yaşanmakta olunan duygu en güçlü duygu ama bu duyguların neredeyse hepsi bir süre sonra yoğunluklarını yitiriyor. ilk hissedildikleri andaki kadar güçlü hissedilmiyorlar bir süre sonra. hatta bir süre sonra o duyguyu hiç hissetmemiş gibi bile oluyor insan. nefret, aşk, öfke, mutluluk vs. birçok durum için bu şekilde bu hisler. belli bir olay aklınıza geldiğinde tekrar yaşamış gibi oluyorsunuz o hissi ama genel itibariyle o kadar da güçlü şeyler değil birçoğu.
yoğunluğunu yitirmeyeceğini düşündüğüm birkaç duygu var. mesela insanlar evladını kaybediyor, bunun acısının hiç geçmeyeceğini düşünüyorum. ne kadar zaman geçerse geçsin insanın kalbini acıtmaya devam edecek bir duygu bu. ya da çok kötü bir şeye neden olmanın vereceği vicdan azabı. ömür boyu insanın peşini bırakmayacak, uykularını kaçıracak bir his olduğunu düşünüyorum. ya da bir büyük bir haksızlığa uğramış olmanın vereceği acı ve çaresizlik, bu duygu da insanın kolay kolay kurtulamayacağı bir duygu olsa gerek. bu saydığım duyguların hepsi çok ağır ve güçlü geliyor bana, allah kimseye yaşatmasın gerçekten.

insanı geren şeyler

elegantmoon
karşıdaki kişinin haddi olmadığı halde gereksiz kişisel sorular sormasıdır. kişisel sınır algısının, türk halkında gelişmediği kanısındayım, gerim gerim geriliyorum.
2
shogun shogun
Kesinlikle katılıyorum elegantmoon çok sinir bozucu bi durum.memleket muhabbetinden başlar annen baban ne is yapıyor evli misine kadar gidiyor bazen sjssj
elegantmoon elegantmoon
hiç sorma shogun, bitmiyor bu muhabbetler. ama en azından bunlar zararsız, kötü niyetli olmayan sınır bilmemezlikler. ben fakülte hocalarından bile neler neler duydum bir bilsen! Kabile ülkesi olduğumuzdan çok yadırgamıyorum artık.

göbek adı

ali vefa
günümüzde çocuklara giderek daha az sayıda göbek adı konulmasıyla bebek ölüm hızının azalması arasında doğrudan bir ilişki mevcut. bebek ölüm hızında oecd üyesi ülkeler arasında en kötü orana sahip ülkeler sıralamasında kolombiya ve meksika'dan sonra ne yazık ki türkiye, binde 10 ile üçüncü sırada. binde 10 kesinlikle kötü bir oran olmakla birlikte önceki nesillerdeki binde 100'lük oranı düşününce insan bir ürpermeden edemiyor. dolayısıyla eskiden yenidoğan ölüm hızının oldukça yüksek olduğunu ve bu ölümlerinin %60'ının ilk bir ay içinde gerçekleştiğini düşünürsek eskilerin, daha göbeği kesilir kesilmez bebeğe geçici bir isim koyma isteklerinin makûl bir gerekçeye dayandığını anlamak mümkün: bebeğin hayatta kalmama ihtimali oldukça yüksek ve bu ihtimal ilk ayda gerçekleşebilir. işte bu yüzden bebeğe asıl adı verilinceye kadar hemen geçici bir göbek adı konuyor ki buna "ilk gün adı" da denmekte. asıl isim ise belli bir süre sonra verilmekte. temel sağlık hizmetlerine erişim görece yaygınlaşıp kalitesi arttıkça ve bunun sonucunda da bebeğin hayatta kalma ihtimali yükseldikçe ebeveynler, artık bebeklerine göbek adı ya da geçici adlardansa doğrudan esas adı koymayı tercih ediyorlar. ~prematüre olduğu için göbek adına sahip birisi

dönem 4 özeti

fihtheinfpt
Grup arkadaşlarınla o uyumu yakalayamamak, "hasta hazırlayacağım"ın diline yapışması, sekreterlerden hastalardan yakınlarından kaba saba laflar işitmek, çocukların bazen beyaz rengi görünce çığlığı basıp bazen gelip sarılması... karışık duygular kısaca. Preklinikteki her şey için pişmanlık duymak. Daha çok gezmediğin için de daha çok çalışmadığın için de. Bilgi eksiğin için de. Umarım dahiliye+pediatri bittikten sonrası daha çok sarıyordur, şimdilik özetle dönem 4 = her gün çekilen bel ağrısı diyebilirim

Not: henüz hiçbir pratikte bayılmadım, kendimden bu sene için en çok beklediğim şey oydu

dönem 4 özeti

daenerys targaryen
aşağı yukarı şöyle bir akış içerir:
-hocaların pratik derste soru sorması
-hocam daha anlatılmadı ilk haftadayız yanıtının verilmesi
-siz dönem 2 ve 3'te bunları gördünüz bu bir bahane değil karşı yanıtının alınması
-eğer dönem 2 ve 3'teki bilgilerin yeterli olduğunu düşünüyorsanız neden aynı ders tekrar dönem 4'te de anlatılıyor yanıtının stajdan kalırım korkusuna sekonder olarak verilememesi
-yerdeki karelerin seyredilmeye başlanması
-hocanın cevabı anlatmaya başlaması
-yanındaki tabletli arkadaşın hocanın söylediklerini tak taak tak tiki tak diye tablet kalemiyle yazması

(kapanış)

işbu entryde hiçbir hocaya sallanmamıştır umarım saygısızlık olarak anlaşılmaz bunlar aklımdan yerdeki kareleri sayarken geçen ufak bi şeyler.
1
ruhsuz ruhsuz
Sanki o bilgiler hiçbir yerde yok gibi tablete not alan arkadaştan notu dileniş ve o notu asla okumayış💅✍

çocukluktan özlenilen şeyler

fihtheinfpt
2008 yılı. 6-7 yaşlarındayım. kardeşim doğmuş, en büyük derdim "beni niye hastaneye almadılar??" cedric izliyorum ve cedric "8 yaşındaysanız ve aşıksanız hayat gerçekten de çok güzel" dedikçe 8 yaşımda neler olacak acaba diye merak ediyorum...
sayın mdblue'nun entrysinden esinlenilmiştir:)
1
mdblue mdblue
😇

evde hayvan beslemek

fihtheinfpt
bir süre sonra o da ailenin bir üyesi olur. seslenilir, sevilir, kavga edilir, komik komik fotoğrafları çekilip gülünür. konuyla ilgili en hoşuma giden olaysa emekli babaların "kedi medi giremez bu eve" dedikten sonra eve kedi gelince günlerini onunla sarmaş dolaş geçirmeleridir.
ha bir de "bokunu yemediğin sürece muhabbet kuşuyla yapılan hiçbir şey iğrenç değildir" diye bir söz duymuştum. aynen öyle ;)
5
elegantmoon elegantmoon
benim kuş benden temiz, günde 3-4 kere yıkanıyor. valla temiz hayvanlar :D
fihtheinfpt fihtheinfpt
biz hasta olur diye korkumuzdan yıkayamıyoruz :(( buna rağmen kendini çok temiz tutuyor gerçekten.
elegantmoon elegantmoon
aman diyim, siz yıkamayın. lavaboyu tıkayın, az su dolsun. kendileri girip kanatlarını açıp süzülüyorlar. tam ıslanmadan, hafif oynayarak yıkanıyorlar. izlemek baya keyifli sayın fihtheinfpt:)
fihtheinfpt fihtheinfpt
yoo musluğun altında avcumuza doldurduğumuz suda yıkanmayı seviyor onu kastettim. yoksa biz tutup yıkamıyoruz merak etmeyin :) ama işte bebekliğinden alıştığından mıdır nedir, bir kaba su koyduk denemek için oralı olmadı hiç. beyefendiye banyo yapsın diye illa şarıl şarıl su akıtacağız ajdsjdcndfj izlemesi gerçekten çok keyifli *gözleri dolmuş emoji*
elegantmoon elegantmoon
Hahahha evet o sanırım size alışmış, sizi istiyor. Ne mutlu:)

hayat kalitesini yükselten şeyler

darklife
Olanda hayır vardır...
Basmakalıp bir laf olarak söylenmesine rağmen içinde rahatlatan bir mana ihtiva eder.
Velhasıl hayır bilinen şer, şer bilinen hayır olabiliyor...
Evet usta kader her zaman elimizde değildir lakin sen sen ol kadere isyan etme yoksa ağzını burnunu haaa :)
3
fistikgibiri fistikgibiri
şarklife
fistikgibiri fistikgibiri
olm ben sana öyle mi söyledim sn darklife kader bellidir dedim sana
darklife darklife
Haşa usta sen ki artık şarkın sevgili sultanı sayılırsın. Mesele belli olanı bilmemektir ki yapacakların da bilinenin belirsizliğidir..

sözlük en sevdiği hocayı seçiyor

margauerite gautier
Dönem 1'ler bilmez, belki de hiç bilemeyecekler çünkü kendisi ne yazık ki emekli oldu.
Bahsettiğim kişi eski dekanımız sadık Demirsoy. Dönem 1'de bir dönem kendisinin seçmeli bilim ve sanat(ders seçme ekranına nedense bir yanlışlık sonucu bilim ve felsefe diye yazılmış ve ben de felsefe var diye seçmiştim:)) dersini almıştım. Kesinlikle Hayatımda tanıdığım en kibar, en iyi niyetli, en tatlı insan.
Derste kendisi çay içmek istediği için tüm dönem boyunca her derste tüm sınıfa da çay getirtirdi kendi çayıyla beraber. Sık sık maddi-manevi bir sıkıntımız olup olmadığını sorardı. Anatomi atlası alamayan kişilere kendisinin atlas verdiğini, içimizde atlası olmayan varsa ona da verebileceğini söylerdi. Yine maddi durumu kötü olanlar eğer odasını ziyaret ederse onlara burs bulabileceğini söylerdi. Derse 11 kişinin katıldığı bir gün elinde kalan 8 stetoskobu kurayla bize dağıtmıştı. Sadece eğitimle alakalı sorunlarımız değil, dışarıda bizi rahatsız eden ama tek başımıza mücadele edemediğimiz ya da ailemize söylemeye çekindiğimiz kişilerden kaynaklanan problemlerimizi de kendisiyle paylaşabileceğimizi; bizim onun da çocukları olduğumuzu söylerdi.
Müthiş bir insan olmasının yanında tam anlamıyla bir entelektüel aynı zamanda. Tıp alanında aldığı sayısız atıf bir yana, bize bilim ve sanat dersinde anlattığı uygarlıkların tarihi hakkında trt'ye yanılmıyorsam 8 bölümlük bir belgesel hazırlamış zamanında. Bunun yanında çok da başarılı bir ressam. Mona lisa'nın insanı takip eden gözlerinin tekniğini, 6 ay uğraşıp bir Atatürk portresinde denemiş ve bize de göstermişti o resmi. Sık sık bizi ankara'daki müzeleri gezmeye götüreceğini söylüyordu ama fırsat bulamamıştık bir türlü.
Öğrencilere ek sosyal alan oluşturmaması sebebiyle sıklıkla eleştiri alan bir dekanımızdı kendisi ama bunun da bütçenin kısıtlı olmasını telafi edebilmek için ticari gelir elde etmeye çalışmasına bağlı olduğunu düşünüyorum.
Hayatım boyunca tanıdığım en iyi kalpli ve en aydın insandı. Hatta düşünüyorum da, Atatürk'ümüzün hayal ettiği aydın türk insanının, bugüne kadar tanıştığım en iyi örneğiydi kendisi.
Emekli olmasına çok üzüldüm, ama çok çok çalışarak geçen dopdolu bir meslek hayatından sonra dinlenmek en çok sadık hocamızın hakkı.
Kendisine koronadan olabildiğince uzak, tuvaliyle doyasıya zaman geçirebileceği çok güzel bir emeklilik hayatı diliyorum.
2
prime prime
şirin babaya benzetirdik bir gün anatomi defterini inceleme şansı bulduk çok mükemmel bir defter sanıyorum ki zamanındaki zorluklardan kaynaklı olsa gerek sadece tükenmez kalem kullanabilmiş siyah, lacivert ve kırmızı renklerini kullanarak atlasları aratmayacak çizimler yapmıştı
margauerite gautier margauerite gautier
O deftere benim de şansım olmuştu, gerçekten dediğiniz gibi mükemmel çizimlerdi

brokolinin tadının kötü olmaması

karedeki kedi
Brokoliden yapılan bir salata önereyim hemen sevgili yazarlara! Brokolimizi haşlıyoruz. Haşlandıktan sonra közlenmiş kırmızı biberleri küçük küçük doğruyoruz. Kornişon turşumuzu da doğruyoruz. Brokoli, turşu ve közlenmiş biberleri bir kaba alıyoruz. Konservesinden çıkardığımız mısır tanelerimizi de kaba ekliyoruz. Hepsini bir güzel karıştırıyoruz. Azıcık zeytinyağı ve limon ekliyoruz. Birazcık da tuzladigimizda salatamız hazırrrr! Afiyet olsun efenim! :)

bir zamanlar anadoluda

spekulasyonel muhtar
Nerde okuduğumu hatırlamıyorum ama bir yerde ercan kesal'ın anılarında yararlanılarak çekilen bir film olduğunu okumuştum. Kendiside bir doktor olan Ercan kesal filmin çekildiği keskin devlet hastanesinde görev yapmıştır. Filmle ilgili söylenecek çıkarılacak çok yorum var lakin beni en çok etkileyen otopsi sahnesidir. Bir hekim adayı olarak benim adli tıpa olan merakımı başlatan filmdir. Yakın zamanda yüklenen bir buçuk saatlik kamera arkasını izlemek ayrıca keyifliydi. İzlemediyseniz bence kesinlikle izlenmesi gereken bir sanat eseri. Yapabileceğim tek eleştiri clark gable'yi anadolu insanı nerden bilsin NBC sanki entelektüelliğine mani olamamış sahneyi eklemiş gibi geldi
1
ileleualatyr ileleualatyr
Ama orada savcıyı clark gable'a benzeten kişi savcının okul arkadaşları ve orada ölü muayene raporunu yazan görevliydi, tam anadolu insanı sayılmaz bence :')

hayatı zorlaştıran şeyler

clarice starling
kendinizi yeterince iyi ifade ettiğiniz halde sizi anlamayan insanlar, her şeye karışan insanlar, kendi bildiğini en doğru sanan insanlar.. kısacası genel itibariyle "insanlar"
demir eksikliği anemisi, sürekli yorgun ve halsiz hissettirdiği için
obsesif kompulsif bozukluk yani takıntılar ve takıntıların size yaptırdığı tekrarlayıcı davranışlar, sizi sürekli huzursuz ederler
mükemmelliyetçilik, yaptıklarınızın size hiçbir zaman yetmemesi, kendinizi yeterli görememek
düzenli çalışmamak, bunu açıklamaya gerek bile yok notları son günlere bırakmanın nasıl bir zorluk olduğunu herkes biliyordur..
son olarak tıp fakültesi, seviyoruz filan ama sonuç olarak zor yani..

yalnız yaşamak

schlimazl
Bir süredir yalnız yaşıyorum. Her şey güzel, rahat. Sadece bir gün, Duygusal olarak dibi gördüğüm o gün,Duvarlara bakıp ağlıyorum, uyku zaten tutmuyor, yemek desen aklıma bile gelmiyor, ne yapacağımı bilemedim. Biri olsun istedim,Beni anlayan biri. Nihayetinde sabah bir şekilde oldu. Ama O günden sonra nasıl aynı kalabilir ki insan,kalamıyor..

2024

karedeki kedi
Açıkçası yeni yıla girerken ne hissettiğimi pek hatırlamıyorum. Ama bu yıl içinde kendim hakkında yeni şeyler keşfetme şansım oldu. Kendimi daha iyi tanıdım. Önceliklerimi belirledim. Neyi istediğimi ve neyi istemediğimi anlamamı sağlayacak bazen kötü bazen iyi tecrübeler edindim. Çok zorlandığımı hissettiğim bir süre oldu. Dejavu gibiydi o anlar. Sanki rüya olarak yaşadığım 2 yıl bitmişti ve gerçeklere dönme vaktiydi. İşte o sıralar gerçeklere döndüm. 2 yıl öncesinde ne olduğumu ve neler istediğimi hatırladım. İnsanları daha iyi tanıdım. Olgunlaştım. Herkesin her şeyi yapabileceğini öğrendim. Kafamda kimilerine bazı sınırlar koydum. Bazen kendime sınırlar koydum. Sonuçta birçok şey kazandım ve birçok şey kaybettim. Ama yeniden kendim oldum. Bu yüzden çok huzurluyum bu sıralar. Hayatı mümkün mertebe akışına bıraktım. Her şeyin olacağına varacağına inancım sonsuz. Kafamda belirlediğim şey için ilerlemek istiyorum şimdilik. Kimseyi incitmeden ve kimsenin beni incitmesine izin vermeden. Dilerim ki bu yıl biterken de bittiğinde de kendime güzel şeyler katabilmis olarak biter. Her şeye rağmen güzel bir yıldın 2024! :)

kendini sevmemek

armut
Lise son sınıftayken fark ettiğim ve ne kadar gizlemeye çalışsam da yıllardır beni ele geçiren his.

Ailem benim psikiyatrik ya da psikolojik yardım almam konusunda bana hiçbir zaman müsade etmedi. Hatta bu konuda korkutuldum ya da tehdit edildim desem yeridir. Ortaokuldayken ilk kez psikiyatrik yardıma ihtiyaç duyduğumuz fark etmiştim. Rehberlik hocamla iletişim kurmayı çok istedim ancak o zamanlar gittiğim okul babamın arkadaşının müdürü ve ortağı olduğu bir özel okuldu. Dolayısıyla içerisinde çalışan hocalar da kendi tanıdıklarından oluşan bir ekipti. Bu nedenle liseye geçmeyi ve oradaki rehberlik hocasından yararlanmayı dört gözle beklemeye başladım. Fakat bırakın şanslı olmayı, rutin hayat işleyişinde bile herkes için akıp giden şeylerin benim için birer bariyer olması durumu burada da beni buldu. Yıllarca kendisine kavuşmayı beklediğim hoca babamın bayağı yakından arkadaşı çıktı. Üstelik babamla arkadaş olmasalar dahi oldukça ilgisiz, tehditkar adamın tekiydi. Dolayısıyla psikiyatrik, psikolojik yardım ihtiyacımı hissetmemi takip eden 5 sene içerisinde yine yardım bulamamış oldum. Ta ki lise son sınıfa kadar... Lise son sınıftayken okulumuzdaki rehberlik öğretmeni gitti ve haftada tek gün(salı) olmak üzere bir imam hatipten görevlendirme ile öğretmen gelmeye başladı. Bilirsiniz, rehberlik hocaları genelde eğitim hayatı üzerine düzenleme yapar. Öğrencilerin ailevi sorunlarını pek takmazlar. Bu hoca da aynı şeyi yapıyormuş demek ki, fen lisesine düşünce bir hevesle bize testler yapmaya başladı. Hepsi meslek seçimi ile ilgili ya da ders başarılarıyla ilgili... Kaç tane meslek seçimi testi çözdüysem ısrarla tek bir meslek önerisi alıyordum: sanatçılık. Rehberlik öğretmenimiz sayın mesut bey bu duruma biraz da bozulmuş olacak ki sadece salı günü geldiği okulda salı günlerini sıkça bana ayırır olmuştu. Diğer sınıf arkadaşlarım kendi çözdüklerinden bile bıkmışlardı, ben ise defalarca tek bir kesin sonuç almama rağmen sırf sanatçı olmamın önüne geçilsin diye daha fazla teste maruz kalmıştım. Ben zaten güzel sanatlar lisesinde okumak isteyip bir şekilde fen lisesinde eğitimi görmek zorunda kalan birisiydim. Bu durum biraz da canımı sıkmaya başlamıştı. Hocamın azmine ve uğraşlarına rağmen sanatçı olması gerektiğini duydukça tadı kaçan bir fen lisesi öğrencisi olmam bir yerden sonra mesut hoca'nın da dikkatini çekmiş olmalı ki o yerden sonra benle test çözmeyi bırakıp beni çözmeye çalışmaya odaklanmıştık. O günlerde benden kendime bir mektup yazmamı istedi. Üstünde çok da düşünmeden olduğu gibi aklımdaki genel şeyleri yazdım o salı günü. Ertesi hafta salı günü en yakın arkadaşım da bir mektup yazmıştı ve beraber mesut hocayı bulduk, mektupları okuttuk. En yakın arkadaşımın mektubunu okurken bir eğitimci olarak ne kadar mutlu olduysa benimkini okurken bir o kadar morali bozuldu. Mektubu okudu, bitirdi ve bana bakıp dedi ki "kendinden neden bu kadar nefret ediyorsun?". Hayatı boyunca mutluluk timsali olarak görülen biriydim, kendime bile rol yaptığımı anladığım ilk an o andı işte.

Mesut hoca ile boş olduğum salı günleri görüşmeye devam ettik. Mesut hoca orta yaşlarında, kır saçlı, eli tespihli bir adamdı. Muhtemelen baştan beri eğitimcilik yaptığı imam hatip lisesinde mesleğinin gereğini yapmak konusunda eksik hissettirilmiş biriydi kendisi. Ben onun için bir şaşırma sebebi oldum. O da benim için öyle oldu. Soyadını hiçbir zaman sormamıştım ancak adı benim için unutulmayacak insanlar arasında beynime kazındı.
2
armut armut
Bu hikayeyi biraz anlatmıştım sanırım. Yine de detaylandırmak istedim. Paylaşmanın benim için önemli olduğu bir dönemdeyim. Çok uzatıp sıktıysam da affola🙏
armut armut
mesut hoca bana duygularım ve kendim hakkında farkındalık sağlamak dışında çok fazla fayda sağlayamadı maalesef ki. Temelde kendimi sevmediğimin farkındayım. Ancak bu duygu zaman zaman çok ağır basıyor. Zorlandığını hissediyorum. Şu anda da öyle bir zamanın içerisindeyim. Yazdığım şeylere fazla itibar ederseniz psikolojik olarak yorulabilirsiniz :)

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol