confessions

ileleualatyr

1. nesil Yazar - Yazar

  1. toplam entry 2677
  2. takipçi 59
  3. puan 131300

bir zamanlar anadoluda

spekulasyonel muhtar
Nerde okuduğumu hatırlamıyorum ama bir yerde ercan kesal'ın anılarında yararlanılarak çekilen bir film olduğunu okumuştum. Kendiside bir doktor olan Ercan kesal filmin çekildiği keskin devlet hastanesinde görev yapmıştır. Filmle ilgili söylenecek çıkarılacak çok yorum var lakin beni en çok etkileyen otopsi sahnesidir. Bir hekim adayı olarak benim adli tıpa olan merakımı başlatan filmdir. Yakın zamanda yüklenen bir buçuk saatlik kamera arkasını izlemek ayrıca keyifliydi. İzlemediyseniz bence kesinlikle izlenmesi gereken bir sanat eseri. Yapabileceğim tek eleştiri clark gable'yi anadolu insanı nerden bilsin NBC sanki entelektüelliğine mani olamamış sahneyi eklemiş gibi geldi
1
ileleualatyr ileleualatyr
Ama orada savcıyı clark gable'a benzeten kişi savcının okul arkadaşları ve orada ölü muayene raporunu yazan görevliydi, tam anadolu insanı sayılmaz bence :')

hayatı zorlaştıran şeyler

clarice starling
kendinizi yeterince iyi ifade ettiğiniz halde sizi anlamayan insanlar, her şeye karışan insanlar, kendi bildiğini en doğru sanan insanlar.. kısacası genel itibariyle "insanlar"
demir eksikliği anemisi, sürekli yorgun ve halsiz hissettirdiği için
obsesif kompulsif bozukluk yani takıntılar ve takıntıların size yaptırdığı tekrarlayıcı davranışlar, sizi sürekli huzursuz ederler
mükemmelliyetçilik, yaptıklarınızın size hiçbir zaman yetmemesi, kendinizi yeterli görememek
düzenli çalışmamak, bunu açıklamaya gerek bile yok notları son günlere bırakmanın nasıl bir zorluk olduğunu herkes biliyordur..
son olarak tıp fakültesi, seviyoruz filan ama sonuç olarak zor yani..

yalnız yaşamak

schlimazl
Bir süredir yalnız yaşıyorum. Her şey güzel, rahat. Sadece bir gün, Duygusal olarak dibi gördüğüm o gün,Duvarlara bakıp ağlıyorum, uyku zaten tutmuyor, yemek desen aklıma bile gelmiyor, ne yapacağımı bilemedim. Biri olsun istedim,Beni anlayan biri. Nihayetinde sabah bir şekilde oldu. Ama O günden sonra nasıl aynı kalabilir ki insan,kalamıyor..

2024

karedeki kedi
Açıkçası yeni yıla girerken ne hissettiğimi pek hatırlamıyorum. Ama bu yıl içinde kendim hakkında yeni şeyler keşfetme şansım oldu. Kendimi daha iyi tanıdım. Önceliklerimi belirledim. Neyi istediğimi ve neyi istemediğimi anlamamı sağlayacak bazen kötü bazen iyi tecrübeler edindim. Çok zorlandığımı hissettiğim bir süre oldu. Dejavu gibiydi o anlar. Sanki rüya olarak yaşadığım 2 yıl bitmişti ve gerçeklere dönme vaktiydi. İşte o sıralar gerçeklere döndüm. 2 yıl öncesinde ne olduğumu ve neler istediğimi hatırladım. İnsanları daha iyi tanıdım. Olgunlaştım. Herkesin her şeyi yapabileceğini öğrendim. Kafamda kimilerine bazı sınırlar koydum. Bazen kendime sınırlar koydum. Sonuçta birçok şey kazandım ve birçok şey kaybettim. Ama yeniden kendim oldum. Bu yüzden çok huzurluyum bu sıralar. Hayatı mümkün mertebe akışına bıraktım. Her şeyin olacağına varacağına inancım sonsuz. Kafamda belirlediğim şey için ilerlemek istiyorum şimdilik. Kimseyi incitmeden ve kimsenin beni incitmesine izin vermeden. Dilerim ki bu yıl biterken de bittiğinde de kendime güzel şeyler katabilmis olarak biter. Her şeye rağmen güzel bir yıldın 2024! :)

kendini sevmemek

armut
Lise son sınıftayken fark ettiğim ve ne kadar gizlemeye çalışsam da yıllardır beni ele geçiren his.

Ailem benim psikiyatrik ya da psikolojik yardım almam konusunda bana hiçbir zaman müsade etmedi. Hatta bu konuda korkutuldum ya da tehdit edildim desem yeridir. Ortaokuldayken ilk kez psikiyatrik yardıma ihtiyaç duyduğumuz fark etmiştim. Rehberlik hocamla iletişim kurmayı çok istedim ancak o zamanlar gittiğim okul babamın arkadaşının müdürü ve ortağı olduğu bir özel okuldu. Dolayısıyla içerisinde çalışan hocalar da kendi tanıdıklarından oluşan bir ekipti. Bu nedenle liseye geçmeyi ve oradaki rehberlik hocasından yararlanmayı dört gözle beklemeye başladım. Fakat bırakın şanslı olmayı, rutin hayat işleyişinde bile herkes için akıp giden şeylerin benim için birer bariyer olması durumu burada da beni buldu. Yıllarca kendisine kavuşmayı beklediğim hoca babamın bayağı yakından arkadaşı çıktı. Üstelik babamla arkadaş olmasalar dahi oldukça ilgisiz, tehditkar adamın tekiydi. Dolayısıyla psikiyatrik, psikolojik yardım ihtiyacımı hissetmemi takip eden 5 sene içerisinde yine yardım bulamamış oldum. Ta ki lise son sınıfa kadar... Lise son sınıftayken okulumuzdaki rehberlik öğretmeni gitti ve haftada tek gün(salı) olmak üzere bir imam hatipten görevlendirme ile öğretmen gelmeye başladı. Bilirsiniz, rehberlik hocaları genelde eğitim hayatı üzerine düzenleme yapar. Öğrencilerin ailevi sorunlarını pek takmazlar. Bu hoca da aynı şeyi yapıyormuş demek ki, fen lisesine düşünce bir hevesle bize testler yapmaya başladı. Hepsi meslek seçimi ile ilgili ya da ders başarılarıyla ilgili... Kaç tane meslek seçimi testi çözdüysem ısrarla tek bir meslek önerisi alıyordum: sanatçılık. Rehberlik öğretmenimiz sayın mesut bey bu duruma biraz da bozulmuş olacak ki sadece salı günü geldiği okulda salı günlerini sıkça bana ayırır olmuştu. Diğer sınıf arkadaşlarım kendi çözdüklerinden bile bıkmışlardı, ben ise defalarca tek bir kesin sonuç almama rağmen sırf sanatçı olmamın önüne geçilsin diye daha fazla teste maruz kalmıştım. Ben zaten güzel sanatlar lisesinde okumak isteyip bir şekilde fen lisesinde eğitimi görmek zorunda kalan birisiydim. Bu durum biraz da canımı sıkmaya başlamıştı. Hocamın azmine ve uğraşlarına rağmen sanatçı olması gerektiğini duydukça tadı kaçan bir fen lisesi öğrencisi olmam bir yerden sonra mesut hoca'nın da dikkatini çekmiş olmalı ki o yerden sonra benle test çözmeyi bırakıp beni çözmeye çalışmaya odaklanmıştık. O günlerde benden kendime bir mektup yazmamı istedi. Üstünde çok da düşünmeden olduğu gibi aklımdaki genel şeyleri yazdım o salı günü. Ertesi hafta salı günü en yakın arkadaşım da bir mektup yazmıştı ve beraber mesut hocayı bulduk, mektupları okuttuk. En yakın arkadaşımın mektubunu okurken bir eğitimci olarak ne kadar mutlu olduysa benimkini okurken bir o kadar morali bozuldu. Mektubu okudu, bitirdi ve bana bakıp dedi ki "kendinden neden bu kadar nefret ediyorsun?". Hayatı boyunca mutluluk timsali olarak görülen biriydim, kendime bile rol yaptığımı anladığım ilk an o andı işte.

Mesut hoca ile boş olduğum salı günleri görüşmeye devam ettik. Mesut hoca orta yaşlarında, kır saçlı, eli tespihli bir adamdı. Muhtemelen baştan beri eğitimcilik yaptığı imam hatip lisesinde mesleğinin gereğini yapmak konusunda eksik hissettirilmiş biriydi kendisi. Ben onun için bir şaşırma sebebi oldum. O da benim için öyle oldu. Soyadını hiçbir zaman sormamıştım ancak adı benim için unutulmayacak insanlar arasında beynime kazındı.
2
armut armut
Bu hikayeyi biraz anlatmıştım sanırım. Yine de detaylandırmak istedim. Paylaşmanın benim için önemli olduğu bir dönemdeyim. Çok uzatıp sıktıysam da affola🙏
armut armut
mesut hoca bana duygularım ve kendim hakkında farkındalık sağlamak dışında çok fazla fayda sağlayamadı maalesef ki. Temelde kendimi sevmediğimin farkındayım. Ancak bu duygu zaman zaman çok ağır basıyor. Zorlandığını hissediyorum. Şu anda da öyle bir zamanın içerisindeyim. Yazdığım şeylere fazla itibar ederseniz psikolojik olarak yorulabilirsiniz :)

özbek pilavı

daenerys targaryen
yemekhanemizin neredeyse her hafta en kötü ihtimalle 2 haftada bir çıkardığı öğrencileri aç bırakarak zorlu hayat koşullarına adapte etmenin birincil amaç olduğu yemeğimsidir. 40dk yemek sırasında bekliyosun ve tam kart basma yerine geldiğinde milletin tepsisine bakıyosun... sonra anlıyosun ki zamanın boşa geçmiş... aynı dün anatomi çalışarak kaybettiğin ve aklında hiçbir şey kalmayan zaman gibi bu da boşa geçmiş

herkese afiyet olsun

2
karedeki kedi karedeki kedi
Niye öyle dediniz sevgili yazar? Ben seviyorum ya! :)
ruhsuz ruhsuz
Yalnız olmadığımı bilmek mlsf huzur verdi
2.sinifta bir gün o yemeği yerken midem bulandı ve bir daha yiyemedim

soğukla birlikte gelen ev hasreti

karedeki kedi
Soğukta yapmaktan hoşlandığım şeyleri düşününce kalbime çöken hüznün getirdiği hasret. Evde olsam mesela bir demlik çay demlerim. Sıcak sıcak ve limonlu, ince belli bardakta, beni gerçekten ve karşılıksız sevdiğinden emin olduğum insanlarla yani ailemle içeceğim bir çay. Arada tatlı atışmalar atılır ortaya. Kalın yünlü çoraplarımı giyerim ve yumuşacık halımıza ayak basarım. Pencerenin önünden aldığım karları kardeşimin sırtına koyarım gizlice. O soğuktan zıplarken ben basıveririm kahkahamı. Gece uyumadan önce bir meyve faslı yaparız. Portakal, mandalina veya ayva. Çok severim üçünü de. Abim üşenir soymaya mandalinaları ve bana soydurur. Düşününce şu an orada olsam severek soyarım o mandalinaları. Hava soğuktur, dışarıda kar tipi fırtına vardır belki ama kalbim sıcacıktır. O zaman daha da çok severim soğuğu. Ama şimdi uzakta olunca evden, beni gerçekten sevip sevmediğinden emin olmadığım insanlarlayken soğuk hiç olmadığı kadar acımasız gelir bana. Böylesine soğuk havalarda içinizi sıcacık yapacak dostlar edinmeniz dileğiyle... Sevgiyle kalın!

doktor olmak

armut
çocuk hastalıkları servisinde klinik doktor olarak çalışan bir doktor olarak geçtiğimiz ayda yaşadığım servis anılarımdan bazıları şu şekildeydi

1.anımda 18 yaşında bir annenin ilk gebeliğinden doğan 3.5 aylık bebeği çok uzak bir akrabasına emanet ederek servisten 4-5 saat uzaklaştığını fark ettim. Bebeğin servise yatışının ilk 4-5 saati üstelik de bebeğe ait ne bir bez ne bir mama ne de yedek tek bir kıyafet bırakmış.
Pediatri asistanı sayısının zaten yetersiz olduğu ülkemizde sorumluluğum artmışken servisteki ayak işlerini yetiştirip hastalarla ilgilenmeye çalışırken bir de bu durumu fark ettim. ilk başta bebeğe mama ayarladım. Sonrasında da sürekli odasına girdim çıktım, annesi hiçbirinde yanında değildi. üstüne bezinden sıvı taştığını gördüm. Bebeğe bez ayarlamaya çalıştım ama maalesef bulamadım. O gün işlerim bitmedi ve geç çıktım. Sonraki gün annesinin bebeğine meyveli yoğurt yedirdiğini gördük. Bebek 3.5 aylık üstelik de mama mutfağından maması geliyor. O bebeğe serviste kaldığı süre boyunca kendi kardeşimmiş gibi baktım. Hep çok sevdim. Ama taburcu olup uzak bir şehrin uzak bir ilçesine gittiğinde de çok üzüldüm. Aklımın bir köşesinde hep olacak bebişim.

2.anımda kronik hastalığı, arrest öyküleri olan ancak bilinç kaybı olmayan küçük bir kızımdan kan gazı almaya gittiğimde bebeğim bana yastığının altından çıkardığı bilekliği hediye etti. 10.kat çocuk servisinde tek başıma nöbetçiydim ve istifa düşündüren o nöbetlerden birini 0 uyku ile tutarken beni motive eden tek şey kolumdaki bilekliğimdi.

3.anımda küçük kız kardeşimi çok özlemiştim ve ona benzeyen bir hastam o gün servise yattı. Ona sarıldım kucağıma aldım sohbet ettim... sonra birbirimize oje sürdük.

4.anımda eylül ayında 2 hafta servisimizde yatan çok güçlü küçük bir kızım eylülün son gününde beni ortopedi polikliniği önünde beklerken gördü. Yanıma gelip geçmiş olsun dedi ve onun geçmiş olsun dileği bana iyi geldi.

5.anımda kemik iliği nakli olmuş küçük bir oğlumun hastalığının nüksettiğini ve tedaviye yanıtsız olarak görülüp eve gönderildiğini öğrendim.

6.anımda ise tüm bunları yaşadığım serviste farklı farklı zamanlarda uzun yatışları olan bir bebeğimin vefat ettiğini öğrendim.

İyisiyle kötüsüyle doktor olarak hayatına dokunduğumuz her hastamız hayatımız boyunca anılarımızda yer edinecek. İyi şeyler, iyileşen hastaların ismi çoğunlukla uçup gidiyorsa dahi kötü hastalar bir ömür isim soyisimleriyle aklımıza kazınmaya devam edecekler.

Ölen çocuklar, çarşafa sarılıp morga indirilen bebekler, kanser tanısı alan bebişler, tavuk yemesine izin vermediğim için ağlayan lösemili çocuklar, ihmal edilen bebekler, benimle tartışıp üzerime yürüyen hasta yakınları, beni ağlatan aileler...

Sıradan bir insanın ömründe yaşayamayacağı dramı 1 senelik hekimlik hayatımda çoktan edinmiş oldum. Adını unutamadığım tüm çocuklarıma rağmen iyi ki bu işi yapmaya devam ediyorum. Tüm çocukların hayatına dokunmam hiçbir zaman mümkün olmayacak ancak hayatına dokunduğum, dokunamadığım tüm çocuklarımı çok seviyorum.


1
ruhsuz ruhsuz
💖

kadın cinayetleri

armut
2023 yılında ortaokul ve lise arkadaşımın adının anıtsayaç'a eklenmesiyle beni çok yoran bir durum haline gelmiştir. Elimden bir şey gelmediği gibi açıklaması olmayan korkunç bir durumu tekrar tekrar hatırlamama sebep oluyor.
Tam 1 sene cezası verilmedi katilin. Sonra müebbet hapis cezası aldı. Ceza günü yaptığı açıklamaları okurken boğazım düğümlendi.
Hayat bu kadar kısaymış ve hayat bu kadar kolay bitebilirmiş. Böyle olmamalıydı

kadın cinayetleri

von
Aniden sebepsizce gelen şans eseri ölüm. Hayalleri, ümitleriyle yitirdiğimiz kadınlar, kadınlarımız... Sadece tenha sokaklarda değil her yerde yaratılan korku. Oysaki etrafında onlarca kişi varken 13 kez bıçaklanabiliyormuş, yardım isterken sürüklenerek surlara çıkarılabiliyormuş insan. Yardım çığlıklarının duyulmadığı olur da duymazdan gelindiği de olur muymuş? Artık düşünmemeye, sorgulamamaya yalnızca eve vardığımıza şükretmeye alıştırıldık. Kadınlar dehşeti bugün yaşamadı. Sizler dehşeti bugün duydunuz.

karedeki karga

daenerys targaryen
rahmetli kedimiz karedeki kedinin reenkarnasyon ile yeniden yuvasına döndüğü karenin yeni mistik sahibi olan kargadır.
kendisi kedinin aksine daha asabi ve oturanların yanına gitmeye daha istekli. su içmeyi çok seviyor. bazı insanların çığlık atmasına sebep olsa da amacı zarar vermek değil. ayrıca gütfsözlükte hesap açmak istiyorsanız bence süper bi nick. ayrıca instagram hesabı bile var takip etmek isterseniz diye söyleyeyim dedim

gazi tıp

schlimazl
bakın arkadaşlar ben ilk yıllarda fakülteyi çok da seven biri değildim. sonradan sevdik orası ayrı. şunu söylemek isterim mezun olduktan sonra aldığınız eğitimin farkını gerçekten görüyorsunuz. özellikle d4 ve sonrası için klinik eğitimimizin gerçekten iyi olduğunu düşünüyorum. şu an asistanlık yapmaktayım. Gazi'den mezunum diyince bir duruşunuz bir havanız oluyor. bazılarının bakışı bile değişiyor açıkçası. bazı şeyleri ben bunu biliyorum ya diyerek içinizden geçiriyorsunuz. o yüzden sınavmış zorlukmuş pek takılmayın bunlara. yaşattığı stresin bile ileride size getirisi olacak. hepinize bolca başarı ve çalışma gücü diliyorum.

lost in translation

armut
Türkçeye Bir Konuşabilse şeklinde çevrilen, ana dilden yapılan çevirisiyle Çeviride Kaybolmuş isimli film.
Film, dünyaca ünlü bir aktör olan Bob'un 2 Milyon dolar anlaşmalı viski reklamı filmi için Japonya'daki gitmesiyle başlıyor. Film çekimi sırasında oldukça lüks bir otelde, sınırsız imkanlar dahilinde konaklamaktadır. Ancak baş kahramanımızın bu kadar imkan içerisinde yalnız ve yorgun hissetmesine sebebiyet veren bir problemi vardır: Japonya'da İngilizce kullananan kimse yoktur. Çevirmen olarak tutulmuş kişiler dahi yeterince İngilizce bilmemektedir.

Aynı otelde kalan Charlotte üniversiteden yeni mezun 2 yıldır evli olan bir genç kızdır. Charlotte New yorkludur ve haliyle İngilizce bilmektedir.

Bu filmde çeviride kaybolan ve anlamını yitiren pek çok sorun dile getirilmiştir. Çeviri bazen aynı dilden de yapılamaktadır. Örneğin bob'un hiç görmediğimiz 25 yıllık eşi, Bob'u aramak yerine Japonya'ya düzenli olarak mektup ve faks göndermektedir. Tüm bu mesajların hepsi Bon tarafından cevapsız kalmıştır. Belli ki Bob anlamaktan ziyade anlatacağı ve anlaşılacağı yeri aramaktadır.

Yalnız ve yorgun hissettiğimizde kendisini ulaşabileceğimiz ve dokunabileceğimiz sevdiklerimizin olması dileklerimle

İyi seyirler dilerim


kendinize itiraf edin

armut
Hayatımla ilgili bazı şeyleri kabullenmek çok ağır geliyor. Kimseye itiraf edemiyorum. Ağlıyorum, sızlanıyorum. Kardeşlerim de benzer şeylerle meşgul diye onları pas geçiyorum fakat arkadaşlarım da beni asla ankayamayacaklar... üzüntüden ağlayacak halim kalmıyor bazen. Kalbim çarpıyor söyleyemediğim, reddedemediğim ama tam da içinde yaşadığım şeylerden ötürü. Acı çekiyorum. Olur olmadım yerlerde olur olmadık şeylerle tetikleniyorum. Sonra hep alıştığım bu acıyla bir kere daha baş ediyorum. Ertesi güne uyanacağımı bilerek...

sivas katliamı

zazabey
bugün yıl dönümü ve maalesef üzerinden yıllar geçmesine rağmen aynı zihniyet devam ediyor, masum insanların evleri arabaları dükkanları ateşe veriliyor. yazık, çok yazık..

"bir otel odasında gencecik çocuklar
çırpındıkça bir yudum soluk için
üzerine benzin döküp oynayanlar
onlar birgün öpmeye eğilince çocuklarını
dudaklarında duman ve yanık et kokusu
boğum boğum tıkamaz mı soluklarını?"

duyduğunuzda sinirinizi bozan cümleler

armut
"Nasılsın?"
Evet bu minicik bir soru cümlesi ve sinirimi bozuyor. Çünkü iyi değilim. Bunu sordukları zaman iyi değilim dersem oldukça irdeleniyorum ve işin sonu benim uzun süren ağlamalarımla bitiyor. Öbür türlüsünde iyiyim dediğim versiyonu haliyle ise artık baş edemiyorum. Rol yapmak bana zor geliyor. Çünkü iyi değilim ve iyi olmadığım her halimden belli. Ben alenen yalan söylerken buna izin verip nasıl olduğumu umursamadıkları halde bana nasılımı sorup öylece yanımdan geçip gittikten sonra beni kendi düşünce havuzumda boğup gittiklerini fark edemiyorlar. Düşünmek bazen çok kötü geliyor.
3
ileleualatyr ileleualatyr
Şu aralar ruh halimiz aynı sayın armut, kısa bir zaman içerisinde bir ağlama seansı yapmamız yok mu
armut armut
Neden olmasın :,)
ileleualatyr ileleualatyr
Anlaştık, mendile zam gelmeden yapalım hazırlıkları

içini dök

selektor yapan yildiz
Ben neden "öğrendim" dediğim her şeyi kötü tecrübelerle, tatsız deneyimlerle öğrenmek zorundayım. Keşke başıma musibet gelmeden önce bir şeylerin farkında olabilsem. Öğrenmenin daha akılcı yöntemleri olmalıydı.

fesleğen

gri
Halk arasında reyhan da denir, sivrisinek kovucu özelliği vardır. Avcunuzla kedi sever gibi tıpı tıpı yaparak bitkiyi okşadığınızda kokusunu elinize ve ortama bırakır.

Ayrıca bahçeli 3. caddedeki chop n blend'de servis edilen fesleğenli ayranı da tavsiye ederim. Blenderda çekiyorlar mükemmel bir tadı oluyor

Üstelik pancarlı, rokalı ve naneli seçenekleri de mevcut. Hepsini tavsiye ederim ya gerçekten kaliteliler, 35 lira bir de

-sponsor olmadılar hayır, amme hizmeti için burdayım-

ilk entry

lavinia
Çok kasmıştım, o sıralar sözlük daha bir kasıntıydı sonra ben sn. poyraykarayel ilele ruhsuz mandalina ile birlikte cok eglendigimiz ard arda sürekli entry girdiğimiz bir zaman oldu sonra sakinleşti bakalim simdi nolcakkkk beklemedeyizzz

türkiye cumhuriyeti'nin 100.yılı

poyrazkarayel
Bir hafta on gün sonra, cumhuriyetin yüzüncü yılını devireceğiz. Buna dair ne bir bilinç var halkta ne bir istek bir coşku. Ne sanatçısı anlamlı ve coşkulu; milleti kendine getirecek hiç değilse bir silkeleyecek bir marş yapmış ne millet bunun eksikliğini hissetmiş.

Özellikle bizim de içinde bulunduğumuz genç nesil ataletin timsali mübarek. Hiçbir olaya dahil olmayan (memleketi ilgilendiren) nerde popülizm var damlayan türk genci sağ olsun şaşırtmayacak gibi duruyor bir kez daha.

Güzel bir hafıza tazelemesi, Türkiye nedir ne zorluklardan geçmiştir, bir asır ona ne katmış ne götürmüştür bunların güzelce şölen halinde sunulduğu güzel programlar etkinlikler daha fazla olsun isterdim. Ümitvar olalım yine de hala zaman var az da olsa.

geceye bir aforizma bırak

zazabey
“çünkü paranın mutlu etmediğinin farkındasın. sen şu masada geçmişini arıyorsun. bize derdin ki, ben tarkovski gibi filmler yapacağım. insanlar kendileriyle yaşar kendileriyle ölür. sen ölümünü erken ilan ettin. sen gitmiyorsun diye hayat devam etmiyor anlamına gelmiyor.”

uzak / nuri bilge ceylan

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol