Çok yürüdüm, çok dinledim, çok konuştum, çok tavsiye verdim, çok güldüm. Kendimi bildim bileli ablayım ben ama bugün çok abla oldum, hayatımda hiç bu kadar çok abla olmamıştım. :)
net bir cevap vermek için aceleci davranmadığım bir soru. yavaş yavaş kafamda bir şeylerin netleşeceğini umuyorum. aklımda farklı farklı bölümler var. zaman içinde eleye eleye birinde karar kılarım herhalde. lisedeyken adli tıpa çok yükseliyordum, hala çok güzel bir bölüm olduğunu düşünsem de eskisi kadar hevesli değilim. mikrobiyolojiyi seviyorum, aynı zamanda hasta görmek de istediğim için enfeksiyon hastalıkları ve klinik mikrobiyoloji olabilir. çevreden kadın hastalıkları ve doğum seçmem üzerine yoğun bir talep var, ben de biraz istiyorum gibi ama emin değilim. son zamanlarda en çok psikiyatri ilgimi çekiyor sanırım, özellikle çocuk psikiyatrisi. insanları dinleyebildiğimi ve anlayabildiğimi düşünüyorum. istediğimde çok iyi empati de kurabiliyorum. aynı zamanda bence duygularımı kontrol etme konusunda da oldukça iyiyim. dinlediğim ya da gördüğüm olay ve durumların beni sarsıcı bir şekilde etkileyeceğini düşünmüyorum. yani psikiyatrinin psikolojimi olumsuz yönde etkileyeceğini sanmıyorum. kısacası psikiyatri tam benlik gibi. dediğim gibi acele etmiyorum, bu saydıklarımdan bambaşka bir bölüm de seçebilirim. kendime zaman tanıyorum diyelim.
Mecnun mutsuz olmasın. Leylasını yarın yine görebilir. Zaten görmese de olur, mecnun ve Leyla birbirine kalpten bağlı. Mesafeler olsa da kalpleri yakın onların :))
baş belası onca akrabanın arasında açan bir çiçektir. benim favori akrabam dayım. ben de onun favori yeğeniyim tabi ki, bana sarıldığı zaman bunu bütün kalbimle hissederim. yaz tatillerinde bir araya geldiğimizde çok eğlenceli şeyler yaparız, normalde bizim evde pek yapılmayan tarzda eğlenceli şeyler. ayrıca dayıma her şeyi anlatabilirim, beni anlayacağına inancım tamdır her zaman. bu yaz için de çok güzel planlarımız var, babamın duysa çok kızacağı birtakım planlar. çok sevdiğim başka bir akrabam daha var, ama kendisi hayatta değil ne yazık ki. aslında onunla hiç tanışmadım. babamın anlattığı kadarıyla çok iyi bir insan olduğunu biliyorum ve ona çok saygı duyuyorum. babam da küçükmüş o vefat ettiğinde bu yüzden çok fazla şey hatırlamıyor ama onunla ilgili güzel ve değerli bir anısı var. evimizde hep güzel anılan biri olduğu için onun da yeri ayrı bende. keşke tanışabilseydik.
babamın kedimizi konuşturmaya çalışması. küçük bir çocukla konuşuyormuş gibi sesini değiştiriyor ve sorular soruyor. "noldu oğlum? anlat bakayım." filan diyor. kedimiz de değişik bir şekilde miyavlayarak resmen babama cevap veriyor. o kadar keyifli ki ikisinin arasındaki sohbeti dinlemek. babam iyice havaya girdi, geçen gün bana "sen boşuna uğraşma, o sadece bana cevap verir." diyordu. bugün de diyor ki "benim böyle bir yeteneğim var, tüm hayvanları konuştururum ben."
kardeşim dışarıdan gelirken bana çikolata almış, kapıdan girer girmez "sana bi hediye aldım" diye tutuşturdu elime. düşünsenize, dışardayken aklına gelmişim ve sırf ben mutlu olurum diye almış. nasıl mutlu olmam? :))
bizi her yönümüzle tanıyan, onlarla birlikteyken tamamen kendimiz olabildiğimiz, yanlarında çekinmeden her türlü saçmalığı yapabildiğimiz arkadaşlarımız. bazen omuzlarında ağlıyoruz, bazen birlikte gülme krizlerine giriyoruz. çoğu zaman bizi ailemizden daha iyi tanıyorlar, korkutucu bir şekilde bizi bizden daha iyi tanıdıkları zamanlar da oluyor. ne anlatırsak anlatalım bizi anlayacaklarını biliyoruz. görevleri bizi teselli etmek, ne anlatırsak bize hak vermek, her konuda bizi desteklemek değil. yanlış bir şey yaptığımızı düşündüklerinde bunu çekinmeden söyleyebiliyorlar, gerektiğinde bizi sarsıp kendimize getirebiliyorlar çünkü gerçekten iyiliğimizi istiyorlar. 2 ay görüşemesek bile birbirimizi gördüğümüzde hiçbir kopukluk hissetmiyoruz, çünkü bu yakınlık fiziksel değil manevi bir yakınlık. böyle arkadaşlıklar kurmak kolay değil tabi ama kurulduğunda da kolay kolay kopmayan güzel bir bağ bu.
bir şeye gönülden inanmış, tatmin olmuş anlamlarına gelen sıfat. bir şeye emin olarak, içinizde en ufak bir şüphe barındırmadan inanıyorsunuz ve bu inancınız sizi tatmin ediyor yani doyuma ulaştırıyor. hayal etmesi bile güzel. gereğinden fazla anlam yüklüyor da olabilirim, bilemiyorum ama açıkçası bu kelime benim için bir hayal, bir hedef gibi. sanki iç huzura sahip olmanın yolu bu sıfattan geçiyormuş gibi hissediyorum.
"bir daha asla evde kendim yapmaya çalışmayacağım." dedirten tatlı. arkadaşıma gittiğimde bana cheesecake yapmıştı ve acayip lezzetli olmuştu, hatta hayatımda yediğim en güzel cheesecake'ti. tarifini istedim ben de yapayım diye. aslında yapımı çok zor değil ama beni çok uğraştırmıştı. kelepçeli kek kalıbının kelepçesini yanlış taktığım için kalıp açılmıştı, kekin tabanı için hazırladığım karışım dışına dökülmüştü vs. bir de aşamalı bir tatlı, yok onu yap pişir, yok şunu 3-4 saat beklet filan. dökülen şeyleri toplayayım, temizleyeyim derken saatlerce uğraşmıştım. artık o gün sıkılmıştım ve üstüne dökülen limonlu sosu hazırlama işini ertesi güne bırakmıştım. sonra sos da istediğim gibi olmamıştı. totalde tadı kötü değildi aslında ama tabi arkadaşımın yaptığı kadar güzel de değildi. talihsizliklerle dolu bir girişim olduğu için ve aklımda her zaman o şekilde kalacağı için bir daha asla yapmayı denemeyeceğim.
clarice starling okuldayken, ders çalışırken veya herhangi başka bir işle uğraşırken canı sıkıldıkça sürekli sözlüğe giriyormuş. entry filan girmese de bir bakıp çıkıyormuş. bir de sözlüğe her girdiğinde online yazarların kim olduğuna bakıyormuş, tanıdığı yazarlar online olduğunda sebebini bilmediği bir şekilde mutlu oluyormuş, böyle içi rahatlıyormuş filan. ben de başkasından duydum, bilemiyorum. :)
insanın öz güvenini, kendine olan inancını artıran çok güzel bir şey. toplum tarafından ortak bir fikirle başarı olarak kabul edilen pek çok durum ve iş olduğu halde başarının asıl belirleyicisi kişinin kendisidir, kendisi olmalıdır. başarı aynı zamanda denge isteyen bir şeydir. kişinin başarılarını gözünde fazlaca büyütüp kendini çok fazla yeterli görmesi, yeni başarılar elde etmek için çabalama ihtiyacını ve isteğini elinden alır. aynı zamanda kişinin başarılarını göz ardı edip kendini sürekli yetersiz hissetmesi de kişinin çabalama gücünü, kendine olan inancını ve motivasyonunu yok eder. yapılması gereken şey, elde edilen başarılarla gurur duyup, motive olup yeni başarılar için emek vermeye devam etmektir.
birçok sebepten ötürü zor, yorucu ve stresli olan hayatlarımızı biraz olsun çekilebilir hale getiren düşünceli küçük davranışlardır. dünyamız medeniyetsiz ve kaba insanlarla dolu, her gün bizi sinirlendiren ve üzen bir sürü olay yaşıyoruz. ama aynı zamanda çok ince düşünceli insanlar da var ve bu insanlar basit bir gülümsemeyle, söyledikleri ya da yaptıkları ufacık bir şeyle modumuzu yükseltiyorlar, neşemizi yerine getiriyorlar. sayılarının artması dileğiyle.
planlı bir şekilde yapılabilen bir şey değildir, "affedeceğim" diyip de affedemezsiniz. bazen affettiğinizi sanırsınız ama aslında ruhunuz affetmemiştir. bu anca aklınızın, kalbinizin zamanla kendi kendine çözebileceği bir iştir. unutmayın ki kimseyi affetmek zorunda değilsiniz. affedilmeyi hak etmeyen çok insan var, öylelerini affetmeyin de zaten. ama kendi iyiliğiniz için önemsememeyi ve düşünmemeyi öğrenmelisiniz. yani birisini affedemiyor ve size yaptıklarını unutamıyor olabilirsiniz ama yaptıklarını sürekli hatırlayıp kendinizi yıpratmamalısınız. affedilmemiş bir şekilde beyninizin arka taraflarına doğru gitmelerine izin vermelisiniz.
7 8 yaşlarımdayken yaz tatilinde anneannemde kalmaya gitmiştim. anneannemin karşı komşusu leyla teyze, şerefsiz kocası tarafından aldatılıyordu. ve kadıncağız sürekli anneannemle dertleşmek için bize geliyordu. ben de tabi ister istemez anlatılanlara kulak misafiri olduğum için çok etkilenmiştim bu durumdan. sürekli ya babam annemi aldatırsa diye düşünüp üzülüyordum. halbuki küçücük çocuğun yanında niye konuşuyorsunuz ki bunları?
öncelikle clarice bu başlığı ve hakkında yazılan entryleri görünce çok mutlu oldu, yazdığınız güzel şeylerden dolayı hepinize çok teşekkür ediyor. şimdi kendisi de size biraz clarice' i anlatmak istiyor. bazen hayat ve umut dolu bazen ise ölesi var ve her şeyden nefret ediyor. ara sıra çok mutlu ve komik ama bazı zamanlarda dünyadaki tüm insanların hüznünü içinde hissedercesine üzgün ya da çok öfkeli. bazen gereksiz derecede enerjik ama bazen dünyanın en yıkık ve yorgun insanı. kimi zamanlar ruhu 3,5 yaşında, kimi zamanlar ise 75,5. aslında mantıklı ve gerçekçi bir insandır ama bazı zamanlar dünyanın en saçma ve hayalperest insanı da olabilir. zaman zaman dengesizleşir. biraz deli dolu birisidir, aklına saçma sapan fikirler esebilir ve bazen bu fikirleri gerçeğe dönüştürebilir. bu dengesiz ve saçma yönü aslında çok eğlencelidir ama kendini frenlemeyi genelde iyi bildiği için çok yakın çevresi haricindeki kişiler tarafından fazla bilinen bir yön değildir. insanları dinlemeyi sever, kimsenin anlamayacağını düşündüğünüz şeyleri bile yargılamadan dinleyebilir ve size elinden geldiğince yardım etmek ister. herkesin birbirine saygı duyduğu, mutlu olduğu, etik değerlerin ön planda olduğu medeni ve adaletli bir dünya istiyor ama gerçekçi tarafı ona bunun pek de mümkün olmadığını hatırlatıyor. biraz karmaşık birisi ve aslında o da kim olduğunu tam olarak bilemiyor. öğrenmesi, anlaması, keşfetmesi, bulması gereken çok şey ve kat etmesi gereken çok yol var. yıllar içinde çok değişti ve biliyor ki yıllar geçtikçe daha da değişecek.
yoğunluktan dolayı 2 aydan daha uzun bir süredir göremediğim arkadaşımı nihayet gördüm. aslında talihsizliklerle dolu bir buluşma oldu. piknik yapmayı planlamıştık, çok şiddetli bir şekilde yağmur yağdı. o kadar şiddetliydi ki arabanın sileceği kırıldı, onu halletmeye çalışırken yağmurda ıslandık. yağmur bir türlü dinmeyince arabanın içinde piknik yapmak durumunda kaldık. ama her şeye rağmen çok keyifliydi. onunla paylaşmak istediğim şeyler vardı ve anlattığımda beni anladığını hissettim, zaten anlamayacağını düşünsem anlatmazdım orası ayrı bir konu. neyse işte biraz ağlamalı biraz gülmeli, aklımdaki şeyleri anlayan birisiyle paylaşmak beni rahatlattı. uzunca bir süre sonra yağmur dindi, birazcık yürüyüş yaptık. planladığımız şekilde gerçekleşemeyen bir buluşma da olsa çok iyi geldi gerçekten. iyi arkadaşlar iyi ki varlar.