1. Mustafa Kemal Atatürk 2. Yemekler(özellikle Ege mutfağı <3) 3. Tarihsel zenginliği(Bir sürü medeniyet falan filan) … 99. Zafer gazoz 100. Ben Teşekkürler.
Güzel şeydir. Herhangi bir arkadaşımı görünce “aaa üstündeki çok güzelmiş, sana da çok yakışmış.”ile başlarım “enerjin çok güzel.” “Harikasın.” Falanla devam ederim. Bence insanları bu şekilde mutlu ediyorum, bunu seviyorum. İltifat etmeyi de çok yakın bir arkadaşımdan öğrendim. Bu konuda aşmış birisi, yoldaki herhangi birine bile iltifat edebilecek potansiyelde.
Not: Ben genelde alan değil eden olduğum için iltifatla ilgili diğer başlıklarda kendimi sihirli annem avni gibi hissediyordum. Kendime ait bir başlık açmaya karar verdim.
Sol elime oje sürdüm, sağ elime sürmeye üşendim. Teşekkürler. duygularım darmadağın 😔😔😔 Güncelleme: Sağ elime oje sürmek yerine, sol elimdekileri sildim.
Yalan yok, gerçekten içimi daraltıyor. Hele dışarıda buna yakalanırsam saçımı mahvediyor. Sevmiyorum, kararında yağsın işte. Çiftçilerimizi derde sokmayacak kadar yağabilir, izin senindir yağmurcuğum.
Bugün bitirdiğim netflix dizisi. Hakan Günday ve Onur Saylak'ın projesi. Bildiğiniz üzere şahsiyet de ikisinin ellerinden çıkmıştı ve toplumsal sorunlara ayna tutan bir diziydi. Uysallar'da da aynı şekilde daha farklı toplumsal sorunlara değinilmiş, bu yönden hoşuma gitti; fakat benim açımdan son üç bölüm gerçekten akıcı değildi ve biraz da olsa sıkıldım diyebilirim. Puanım 7/10.
Nomadland-Fern (bu yaşlılığım olacak muhtemelen) The Worst Person in the World-Julie (onun yaptığı gibi tıbbı bırakmam ama gerisi bence aynı) Onun dışında şimdiye kadar iki arkadaşımdan duyduğum: The office-Pam Bir kere daha hayal kırıklığı yaşarsam muhtemelen Kill Bill-The Bride
Meclisimizin kuruluşunun 102.yılı kutlu olsun! Eskiden yurt dışından bir sürü çocuk gelirdi, malumunuz bu bayram, sadece ulusal egemenlik değil aynı zamanda çocuk bayramı da. Onlara bayılırdım gerçekten, şimdi yoklar sanırım. Keşke yine bayramlarımız o coşkuyla kutlansa. Edit:Matematiksel hata.
Gazi tıp girişinde dilencilik. Yeri fena değil, kışın sıkıntılı olabilir. Çalışma saatleri serbest, insanların bazılarını tanıdığım için para almam daha kolay.
kendimden bıktım. Kendimi terk etmek istiyorum, kendimi çöpe atmak istiyorum. Kendimi uzay boşluğuna yollamak istiyorum, yok etmek istiyorum. Keşke ruhum ölümsüz olmasaydı, böylelikle kendimden kurtulabilirdim gerçekten. Şimdi sadece bedenimden kurtulabilirim ama ben ruhumdan da bıktım. Ruhumdan da kurtulmak istiyorum, kurtulamıyorum. Kaçamıyorum, peşimi bırakmıyor. Artık kovalamasın diye duruyorum ama bu sefer o da yanımda duruyor ve gitmiyor. Bunu yenisiyle değiştirebilir miyim? Keşke böyle bir hakkım olsaydı, bu ruhu istemiyorum. Geri gitsin. Geri git, lütfen beni rahat bırak. Bir arkadaşım bir gün “erkenden hayırlısıyla ölsem keşke.” demişti, o gün çok üzülmüştüm ve açıkçası anlamsız gelmişti. Bugün yaşamak çok zor olunca bunu içimden geçirdim ama geride bıraktıklarım üzülür.
Bir ermişin, uzun süredir bulunduğu bir ülkeden ayrılırken halka son seslenişini içeriyor. Kitap zaten kısa, çabuk okunuyor. Ben bile üç günde bitirdim, muhakkak siz daha hızlı okursunuz. Bana bir şeyler öğütleyen kitapları zaten sevdiğimden bu kitabı da sevdim, dilinin sade olması kitabı ekstra iyi yaptı gözümde.
Beğendiğim birkaç yeri, ileride kendim de okuyabileyim diye ekliyorum.
Aşka Dair bölümünden: “Kendinden başka bir şey vermez aşk ve kendinden başkasından almaz. Ne sahip olur aşk ne de sahip olunmak ister; çünkü aşk, aşka yeter.”
Vermeye Dair bölümünden: “ 'Veririm ama sadece hak edenlere' dersiniz sık sık. Ne meyve bahçenizdeki ağaçlar böyle der ne de çayırlarınızdaki sürüler. Onlar yaşayabilmek için verir çünkü vermekten kaçınmak, yok olmaktır.”
Sevinç ve Kedere Dair bölümünden: “Keder varlığınızda ne kadar derin bir oyuk açarsa, taşıyabileceğiniz sevinç o kadar fazla olur.”
Yasalara Dair bölümünden: “Gerçekten de okyanus hep masumlarla birlikte güler.”
Özgürlüğe Dair bölümünden: “Ve tahtından indirmek istediğiniz bir despotsa söz konusu olan, önce onun içinizde kurulu tahtını ortadan kaldırın.” “Ve üstünüzden atmak istediğiniz bir yükümlülükse söz konusu olan, bu yükümlülük size dayatılmadı; onu siz seçtiniz.”
İyiliğe ve Kötülüğe Dair bölümünden: “İçinizdeki iyiden söz edebilirim ama kötüden söz edemem. Çünkü kötü, kendi açlığının ve susuzluğunun ıstırabıyla kıvranan iyiden başka nedir ki?”
Veda bölümünden: “Kişi uzaklaşmadan nasıl gerçekten yakın olabilir?”
Bugün bunu gerçekten yaşadım. Kendimi “nerede o eski ramazanlar” derken bulmadım tabii, o kadar da yaşlanmadım sonuçta ama lisede eve giderken yürüdüğüm yoldan yürürken, oranın havasını içime çekerken gerçekten eve gelip polinom çözmeyi özlediğimi fark ettim. Bir zamanlar kafamda “acaba ankara'yı kazanabilir miyim?” “Acaba edebiyat yazılısında hoca şurayı kabul eder mi?” Düşünceleriyle yürüdüğüm yolda bugün kafamda bambaşka sorularla yürüdüm. Garip. Belki on sene sonra çocuğumla o yoldan yürüyüp başka şeyler düşüneceğim.
Bugün açıklanandır. Derma, radyoloji, prc için inanılmaz fazla kontenjan açılmakla birlikte; pediatri, iç hastalıkları ve cerrahilerde bu durum söz konusu değil. Gerçekten artık cerrah bulamayacağız. Bu saçmalığın bir telafisi olur umarım hepimiz için.