Sayın ileleualatyr itiraf etmeliyim gerçekten sizin entry'lerinizi okuyunca sözlükte gezindiğimi hissediyorum sözlüğe çok güzel bir hava kattınız her entry'nizde bunu yeniden fark ediyorum ve çok hoşuma gidiyor :) uzun süre daha buralarda takılmanız dileğiyle ;))
Okulda işini en iyi yapan öğretmenlerden biriydi almanca öğretmenimiz. Çok disiplinli ve gerçekten çok tatlı bir insandı, biz de onun o yumuşak görünüşünden yararlanıp her ders film izlemek için yalvarırdık ve genelde bu çaba boşa giderdi, sıkıcı almancaya geri dönerdik. Kendisinin e'leri uzatarak “peeeeki” deyişi hâlâ aklımda, liseye dair özlediğim şeylerin-inanması güç-başında geliyor. Pandemi garip şey, lisede sıkıntıdan patladığım almanca dersini bile özletti.
Bu olayın bir gün hepimizin başına geleceği ve öleceğimiz gerçeğinin bizi delirtmiyor oluşuna hep çok şaşırmışımdır fakat yakın zamanda şuna benzer bir şey okudum: Herkesin ölecek olmasının ve tabii ki bunu düşünen kişinin de o “herkes”e dahil olması düşüncesinin kişiyi delirtmemesi garip değil; asıl dünya üzerinde bir tek sen ölecek olsaydın, diğerleri ölümsüz olsaydı ve bunu bilseydin? İşte o zaman delirirdin. Gerçekten, o zaman görürdüm nasıl çıldırır bir insan.
Rutubet kokusu. 3 yaşımda başlayan okul öncesi eğitimimle birlikte hafızama kazınmış bu koku. O zamanlar hem yatakhanemiz hem yemekhanemiz zemin katın altındaydı çünkü. Ne zaman bu kokuyu duysam ilkokul öncesi okullarımı hatırlıyorum ve istemsizce mutlu oluyorum Çünkü o zamanlar okul gerçekten muhteşem bir yerdi; uyumamız için bize zaman veren üç öğün yemek yediğim bol mozaik pasta içeren müthiş bir yer... Şimdiyse bir eziyet benim için, eğitim hayatımın 7 yaşımda bitmesi gerekmiyor muydu sizce de anne ve baba?
Piramitleriyle meşhur ülke. Aynı zamanda Dünya'nın ilk uygarlıklarından birine ev sahipliği yapmıştır. Bu bakımdan gerçekten köklü bir tarihi vardır, varlığını da Nil Nehri'ne borçludur. Bu ülkenin geçmişinde hepimizin bildiği üzere firavunların yönetimine dayalı bir devlet vardı, burada bana ilginç gelen firavun bir şekilde öldüğünde yaşı fark etmeksizin eşinin de öldürülmesi oldu. Kendilerince mantıklı yahut mantıksız bir sebebi vardır elbet. Ortadoğu coğrafyasının karışıklığından bu ülke de payını almış; bundandır ki zaman zaman terör saldırıları, diktatörleri ile adını duymaktayız. Bunlara rağmen gözümde güzel bir ülkedir, ileride fırsatım olursa ziyaret etmeyi isterim.
İmkanım olsa bu aralığı geçmişimden silerdim, klozete atar üstüne sifonu çekerdim, çocuğum olsa eldivenle severdim yani düşünün durumun fenalığını. Aslında içindeyken yaptığım şeyler hiç saçma gelmiyordu fakat sonra düşününce gerçekten saçma olduğunu anladım. Gerçi bu her yılım için geçerli fakat bu dönemde gerçekten insan çekilmez oluyor, daha çok saçmalıyorsun. Tabii bu durumun iyi yanları da var, mesela kendindeki değişimi görüp arada kendine “kötü iş çıkarmadık yahu” diyebiliyorsun; eskiden yazdığın melankolik şeyleri okuyunca bazı şeyleri nasıl da gözünde büyüttüğünü, durumun aslında o kadar da dramatik olmadığını, sadece olayların olduğu anda duygularının yoğunluğundan-bu yoğunlukta ergenlik döneminin etkisi de büyük-kaynaklı dünya'nın başına yıkılmış gibi hissettiğini anlıyorsun ve bence en önemlisi değişimin, yeniliğin süper bir şey olduğunu görüyorsun. Benim için böyle en azından.
İki gün önce bir hastanın bıçaklı saldırısına uğrayarak parmaklarını kullanma yetisini kaybetmiş, dolayısıyla bir daha muhtemelen cerrahlık yapamayacak hekim. Söylenecek çok şey var fakat elim yazmaya gitmiyor, çünkü yazdıkça bu olayı ve geçmişte olan sağlıkta şiddet olaylarını daha da içselleştiriyorum ve maalesef korkuyorum. Korkuyorum çünkü henüz yolun başındayken bile bu kadar emek verilen bir meslekte biri sırf canı istedi, bir şeyler hoşuna gitmedi diye beni öldürebilir ya da iyi ihtimalle beni yaralayabilir ve belki de bu travmayla mesleği bırakmama sebep olabilir. Daha baştan bunları düşünmek çok acı, ülkemin beni korumayacağını bilmek çok acı. Şu an tıp fakültesinde okuyan benden büyük veya benimle yaşıt ne kadar tanıdığım varsa yüzde doksanı tus çalışmak yerine yurt dışını deneyeceğini söylüyor; bunu söyleyenlerin hepsi bunu yapmasa bile bunu düşünmeleri, düşünmemiz bence bu ülkenin büyük bir kaybı. Çok üzgünüm, bu ilk değil ve böyle giderse son da olmayacak ta ki halkımız hekim bulamayana dek.o gün geldiğinde anlarlar belki de. Not:Bunu söz konusu başlık bir hekimi içerdiğinden hep hekimler üzerinden yazdım fakat aslında bu tüm sağlık çalışanları için geçerli.
şu norman'ı acil bir yere kapatın, zıvanadan çıktı iyice. norma oğlumdan ayrılamam ben diye ağlarken oğlu onu hayattan koparacak haberi yok, bu dizinin yetkilisi kim ya? Ayrıca bu dizi sayesinde artık “mother” kelimesinden nefret ediyorum, mutlu musun norman?
İbrahim Tatlıses'ten armut için geliyor:Yalnızım dostlarım,sizlerle. (Aslında link atacaktım fakat buraya atınca video açılmıyor bilemiyorum niye böyle)
Gütf sözlük yazarlarının korktuğu ilginç şeyleri içeren fobilerdir. Benim için:Kaplumbağa. Yolda görsem yolumu değiştiriyorum, muhtemelen kaplumbağa “hele şu deliye bak hele”şeklinde şiveli bir cümle geçiriyordur içinden. Düzeltme:Harf hatası. Hiç de söylemiyorsunuz ya!
A sayfasına bakılıyordur sonra “yeter artık bu kadar, kapatayım”düşüncesinden hareketle a sayfasının bulunduğu sekme kapatılır, hemen ardından sık kullanılanlar kısmından a sitesine tıklanır ve bu döngü a sitesi kapatılana kadar devam eder.