confessions

lacrimalis

1. nesil Yazar - Yazar

  1. toplam entry 86
  2. takipçi 30
  3. puan 5541

yazmak

clarice starling
kendimizi ifade etmek için güzel bir yoldur. konuşmaktan daha kolaydır, daha rahattır bazen. küçükken babamla tartıştığımda ya da ona bir şey anlatmak istediğimde ona mektup yazardım bazen, kendimi ifade etmek için. düşünüyorum şimdi, tam olarak neden böyle yapıyordum diye. konuşurken ağlayasım geldiği için belki, yazarken kafamı daha iyi topladığım için belki, konuşmak içimden gelmediği için belki. nedeni ne olursa olsun kendimi daha iyi ifade ettiğimi düşünüyormuşum belli ki, daha rahat hissediyormuşum yazarak anlatınca. geçen gün annemle sohbet ederken bir şey söyledi, çok şaşırdım. annem de eskiden babamla tartıştıkları zaman mektup yazarmış babama. konuşurken konu dağılıyormuş, daha da sinirleniyormuş galiba. o yüzden yazarak anlatıyormuş ne hissettiğini, ne düşündüğünü. annemin böyle bir şey yaptığından habersiz olarak benim de aynı yöntemi seçmiş olmam ilginç geldi. hoşuma gitti aynı zamanda.

sadece tartıştığımız zamanlarda ya da dert anlatmak için yazmıyordum tabi. babama çok bağlıydım küçükken, 1 haftalık bir iş seyahatine bile çıksa çok özlüyordum onu. o nedenle bazen gitmeden önce bir şeyler yazıyordum ona. bir keresinde küçük kağıtlara bir şeyler yazmıştım, muhtemelen ağlaya ağlaya. bavula koyacaktım gidince okusun diye, gizlice koymayı beceremediğim için daha evdeyken okumuştu yazdıklarımı. bir keresinde de 2 aylığına bir seyahate çıkıyordu, sevdiğim bir kitabın ilk sayfasına not yazıp onu vermiştim.
babam da yazarmış bu arada, anneme şiir yazarmış mesela. 1 tane cümle var aklımda, fena sayılmaz doğrusu. küçük clarice' in bir fotoğrafının arkasına yazı yazmış clarice daha 2 3 yaşındayken, hem de yazıyı clarice yazıyormuş gibi onun ağzından yazmış. sonra başka bir şehirde yaşayan babaanne ve dedeye gönderilmiş o mektuplu fotoğraf, ne tatlı. :)

ağlaya ağlaya neler yazdım biliyor musunuz? uzun uzun düşüne düşüne. çok şey anlattım kendi kendime. kendimizi her zaman başkalarına ifade edecek değiliz, kendimi kendime ifade etmek için de çok yazdım. kendimi anlatmak ve kendimi anlamak için. yazdığım bazı şeyleri yok etmem gerekiyor, birisinin bulup okumasını hiç istemeyeceğim şeyler yazmışım. çok his barındıran şeyler. çok fazla soru sormuşum, çok soru az cevap. bazı şeyleri sonradan tekrar okuyayım diye yazmadım ki zaten, o an ihtiyaç duyduğum için yazdım. yani yok edilmeleri sorun olmayacaktır.
güzel anıları da yazmışım. gereksiz şeyleri de yazmışım. ne yaptım, nereye gittim, ne aldım falan filan. saçma sapan şeyler bile sonradan okuyunca eğlenceli geliyor. eskiden tuttuğum günlükten 2013 2014 yılından kalma anlamsız şeyleri okumak bile keyif verici.

bir tane küçük defterim var, ortalama bir cebe sığabilecek boyutta. neredeyse her zaman çantamda taşıyorum onu. insanın ne zaman yazmak isteyeceği belli olmuyor. şiir yazmışım, dinlediğim şarkının sözlerini yazmışım, arkalara bir yerlere hasta bilgileri ve ders notları bile yazmışım. ama o defteri asıl olarak ne için kullanıyorum biliyor musunuz? yazdırmak için. sevdiğim biriyle bir yerde oturuyoruz mesela, uzatıyorum defteri bir şey yaz diye. ne isterse yazabilir, o an ne yaptığımız olur, nerde olduğumuz olur, nasıl hissettiğimiz olur, konuştuğumuz şeylerle alakalı bir şeyler olur, şiir ya da güzel bir söz olabilir vs vs. saçmalamak da serbest. bir tarih, bir de imza. anı kaydediyorum. çok özel bir şey bu benim için.
çok yazdım be sözlük, yine çok yazdım. yazmak güzel şey. kim bilir daha neler yazacağım, mutluluktan uçarken, hayal kurarken ya da ağlarken... :)

kıskanmak

clarice starling
TDK'ye göre kelimenin ilk anlamı şu; Sevgide veya kendisiyle ilişkili şeylerde bir başkasının ortaklığına, üstün durumda görünmesine dayanamamak. ikinci anlamı ise şu şekilde; Herhangi bir bakımdan kendinden üstün gördüğü birinin bu üstünlüğünden acı duymak, günülemek, hasetlenmek, haset etmek.
benim kıskançlığım, sevgimde ya da benimle ilişkili "bir şeyde" başkasının ortaklığına dayanamamak şeklindeydi. o bir şey de babamdı ahahahah. babamı başkalarından kıskanıyordum ben küçükken. babamın tek kızıyım, kardeşlerimden kıskanmıyordum açıkçası. kız kuzenlerimden filan kıskanıyordum. kuzenlerim yazın bize kalmaya geliyorlardı, babam da dayıları olarak ilgileniyordu tabi onlarla doğal olarak ama bu durum benim hiç hoşuma gitmiyordu. ufacık şeylere bile bozuluyordum ben. büyüdükçe bıraktım tabi bunu büyük ölçüde.
babamın çocuklarla arası çok iyi tamam mı? kimseye yüz vermeyen çocuklar bile babamı seviyor bir şekilde. çocuklarla güzel iletişim kuruyor çünkü babam. küçük kızlar da saftirik oluyorlar biraz ahhahah, birkaç iltifata tav oluyorlar hemen. bize misafirliğe gelen küçük hanımlara mesela, yok efendim tokan çok güzelmiş, yok işte tişörtünün üstünde kedi mi var bi bakayım, saçların ne kadar güzel senin bilmem ne gibi birkaç şey söylüyor babam. bi bakıyorum küçük hanım babamın kucağına çıkmış oturmuş. babam gelene kadar somurtup oturan çocuklara bile bir şeyler oluyor. neyse, içimden diyorum ki "kızım sen hayırdır? benim babamın kucağında ne işin var senin? noluyo ya noluyooo? git kendi babanın kucağında otur." bir gün bir tanesinin saçını çekicem aslında ibretialem için de, neyse.
tamam tamam, şakasına söyledim bunları ya. kimsenin saçını filan çekmeyeceğim tabi ki. abla oldum artık, ne kıskançlığı? babam yine benim babam sonuçta. kıskanılacak bir şey yok burda. evet. ühü. ahahahahah.

2
lacrimalis lacrimalis
ya inanmıyorumm tam beni ve benim babamı anlatmışsınız🥺
clarice starling clarice starling
Ahahaha 😅

efsane -gibi- replikleri

pheebs
ben senin yılgın bir hoşgörüyle beni benimsemene mi kaldım

sağlıklı insanın biraz da sevilmemesi gerekiyor, çünkü sevilmediği zamanlar insanın adeta antrenman zamanlarıdır.

sen bir dönem faşistisin

geçmişin bu kokuşmuş karanlık dehlizlerinde, o harabelerde, o yıkık dökük mağaralarda, izini yönünü kaybetmiş
sarmaşıkların içinde kendini boğulmuş gibi bulurken o eski defterleri karıştırırken koridorlarda kendine bir yol ararken... geçmişin defterlerini karıştırıp o iğrenç yarasaların gözümün önünde uçuştuğu


ilkkan: ne oldu, ne düşünüyorsun?
yılmaz: bi şey düşünmüyorum.
ilkkan: nasıl lan illa bi şey düşünüyosundur.
yılmaz: ya ilkkan birisine ne düşünüyosun diye sormak çok saçma yaa. ayrıca nezaketsiz de bir şey abi. kusura bakma ama bence öyle yani.
ilkkan:allah allah niye abi?
yılmaz: abi birincisi bu çok kişisel bir şey, ikincisi bunu anlatması çok zor, üçüncüsü hiç bir zaman insanın kafasında böyle yekpare kristal top gibi parlayan tek bir düşünce olmuyor. yani sen şimdi sorup da bok edene kadar benim aklımın bir köşesinde aint no sunshine when she's gone şarkısı çalıyodu birazcık, bu akşam ne yiyeceğiz acaba sandwich mi yiyeceğiz makarna mı yapsak sulu yemek yemiyoruz yememiz lazım düşünceleri... onun haricinde benim eski ev sahibimi biliyosun, o ev sahibiyle kafamda hayali bir tartışma yaşıyodum yani hatta kazanmak da üzereydim o tartışmayı. o yüzden ne düşünüyosun diye sorduğun zaman bu çok saçma oluyor ve içinden çıkılamaz bir hal alıyor. bildiğin vakit kaybı oluyor. bilmiyorum ki ne düşünüyorum. ne düşünüyosun diye düşünüyorum, ne düşündüğümü düşünüyor oluyorum o sırada işin içinden çıkamıyoruz sonra.

oda arkadaşı

deli dumrul
Yurttaysanız ve ilk seneyse insanları böyle kumbara parçalandıktan sonra bozuk paraların saçılması gibi odalara dağıtırlar. Artık hapçısı da şeriatçısı da laiği mi dersin particisi mi her türlüsü düşebilir odaya. Her sabah farklı şekilde uyanan ben "yarın komite var olm" demekle uyanması gerekirken kelime-i şehadet (eşhedüella..) getirerek uyandım

Kahvaltı yapıyorlar odada masayı üçlemişler, biri üst ranzamda yatıyor yaşam alanı orası şu hep odada olan arkadaş işte. Biri partyde olması lazım sabah yatağı boştu falan neyse

Masada koyu sohbet var belli, hararetli tartışmalarla: Hz Ali peygamber değil mi olm, aleviler öyle diyo, yoo olm peygamber değil hz. Ali.. üçüncü kişi araya giriyo olm hz. Ebubekir de peygamber değil mi, lan o sahabe ne peygamberi, o zaman hz. Ali de sahabe, hayır olm hz. Ali hatta peygamberin yatağına yatıyor ya ona o yüzden peygamber diyolar.. yatağım (1.75x0.60) bir dar geldi o ara anlatamam, birden üst ranzada bir kıpırdanma oldu bir atarlanmayla (meğer o da uyanıkmış) sohbete daldı. Ben dedim oh sonunda biri susturacak, bu başladı ses tonu kalın (gözü kapalı konuştuğuna eminim); aleviler peygamber diyo hz. Ali'ye eğer hz. Ebubekir falan da peygamber olsa hz. Muhammed son peygamber olmazdı.. ohaa dedim gerçekten çok mantıklı hani video var ya güneş dünyanın etrafında dönüyo videosu çocuklar anlatıyor birbirine, dedim bu o an. Birden masada, "bak işte ben ateistim lan bi de, sizden daha iyi biliyom"a döndü olaylar. Dedim Allah'ım sen büyüksün ben uyumaya devam ediyom bunlar doğru yolu buluyo öyle böyle

kendime saygım var davranışları

clarice starling
size saygı duymayan, size karşı incelik göstermeyen, kendiniz gibi olmanıza izin vermeyen, sizi dinlemeyen ve anlamaya çalışmayan, huzursuz ve mutsuz eden ve size kendinizi değersiz hissettiren insanlardan uzak durmak, gerekiyorsa bu kişileri katı bir şekilde hayatınızdan çıkarmak.
bir ilişkiyi devam ettirmek için sürekli tek taraflı olarak çabalamak zorunda kalıyorsanız, bu tarz ilişkileri bitirmeyi bilmek.

tv reklamlarını yorumlayalım

jesse pinkman
+gönder abi gönder
-noldu tutamadın mı tüylü bamya
+kime diyosun sen!! bana mı sordunuz taşınırken
-acıkınca hemen assoliste bağlıyorsun
+gel gel mikrofona konuş
-Mert al abi bi snickers ye
-iyi misin abi
+çok iyi geldi
7
moonlight moonlight
Beynimde kira vermeden yaşıyor bu illet reklam :')
deli dumrul deli dumrul
açken sen sen değilsin. Snickers, Açlığını yok et

Yazılmamasına rağmen devamı çaldı beynimde .d
moonlight moonlight
Melodisi eşliğinde hem de... :)
deli dumrul deli dumrul
O külüstür bilgisayarı tutamadığındaki düşme efektinde ben kopuyordum ya. Dur gidip bi doz daha alcam, snickers'tan değil direkt reklamdan.
moonlight moonlight
Üstündeki o yeşil iğrenç kıyafet de canlandı gözümde. Allahım biz ne yaşamışız :)
deli dumrul deli dumrul
Çıkamıyorum videodan. Unutmuştum bunu nerden çıktı ya. Valla reklamı kim düşündüyse iyi hayal gücü. Neyse sakinim geçti galiba
jesse pinkman jesse pinkman
muhteşem reklam tartışmasız değerini bilelim

bir şey itiraf et

schrodingerin kedisi
aga ben okumak istemiyorum vallahi bunaldım yeter da 4 sene ilkokul 4 sene ortaokul 4 sene lise üniversite sınavına hazırlan cart curt e tamam abi adam olana fazla bile ne bu fizyoloji anatomi cart curt aaaa salın beni
3
schrodingerin kedisi schrodingerin kedisi
bunalıyorum sözlük daralıyorum
ileleualatyr ileleualatyr
Okuma olayını ilkokulda bırakmadığımız için hep bunlar :(
schrodingerin kedisi schrodingerin kedisi
fen bilimleri ders olarak geldiği zaman bırakmak gerekiyordu haddimizi aştık hata yaptık

veli toplantısı

daenerys targaryen
Bu nece bir illettir. ilkokulda bana yaşattığı travmayı hiçbir şey yaşatmamıştır. neymiş efendim prenses daenerys'in el yazısı çirkinmiş senin gözün kör aptal kadın gelmişsin 70 yaşına hala el kadar çocukları sınıfın önünde rencide ediyorsun. herkes güzel yazı yazmak zorunda değil!!!!! ayrıca sen neden benim düz yazı yazmama karışıyorsun ki defterime nasıl yazdığım neden seni ilgilendiriyor???? el yazım çirkin o yüzden düz yazıyorum anlasana artık!
canım anam da bu veli toplantısından sonra beni kağıdın başına oturtmuş el yazısıyla her gün market listesi, yemek tarifi ya da yapılacaklar falan yazdırıyordu pratik yaptıkça belki daha güzel olur diye ama 1 2 ay sonra dayanamadı pes etti :D

İlkokul sınıf öğretmenim hakkında daha bir sürü hikayem var ve bunların pek çoğunu da entry olarak yazıp yazıp sildim. Neden mi? çünkü siz değerli sözlük halkının psikoloğunu bozmamak için.

türkçedeki garip yemek isimleri

lavinia
Şıllık
4
mandalinasoydumbasucumakoydum mandalinasoydumbasucumakoydum
En sevdiğim şerbetli tatlıdır sayın lavinia ;) annemden sözümü aldım memlekete gidince yapacakmış bana siz de gelin de size de yapsın ❤️
lavinia lavinia
Kayınvalidemin elinden şıllık enfesss😍😍
mandalinasoydumbasucumakoydum mandalinasoydumbasucumakoydum
Dahasını görmek istemez misiniz 😋❤️‍🔥
lavinia lavinia
Offff

bir şey itiraf et

mandalinasoydumbasucumakoydum
Anonimken entry'lerimi nasıl da özenerek yazıyordum. Gönder butonuna basmadan önce 3-5 kez okuyordum ve bazı değişiklikler yapıyordum. Bu kelimenin yerine şu kelime daha mı estetik olur sankiler havada uçuşuyordu. Şimdi öyle mi? Hiç yok 15 kişi tanıyordur artık beni :') parmaklarımı klavyede rastgele gezindirip giriyorum entrylerimi :((

eskişehir

necdetersoz
sayısız müzeye, gezilecek yere ev sâhipliği yapan, türkiye'nin açık ara en güzel iç anadolu kentidir. memleketimdir. ara sıra özlediğimdir.

çok farklı konseptlerde değişik müzeler bulunuyor merkezde. müze dışında da gidilebilecek çok yer var.

bir delilik yapıp ta uzaklardan gelip de tüm şehri günübirlik gezmek isteyen; ancak yol yordam bilmeyenler için dm'den belirtilmesi hâlinde rehber olunur...

kendisi ılık bir eskişehir sabahı otogar'dan alınır, hemen yandaki kentpark'ta küçük bir tur atılır, kentpark'ta şöyle karşılanırsınız:




türkiye'nin ilk ve tek yapay sâhil ve denizine girilir:





sonra hop tramvay'a atlanarak çarşıya gelinir:




kendisine bir eskişehir tradisyonu olarak,

adalar çevresinde tatar çibörek ve ayran ısmarlanır.




hamamyolu'nda gezilir, met helvası yenilir.




zaman hiç fark etmez, istanbul'un uyduruk vefa bozasından on kat daha lezzetli karakedi bozacısından boza ısmarlanır.




ardından çarşıdaki irili ufaklı dükkânlar, yerel işletmeler gezilir. acıkılır. eskişehir'in en ünlü yerel kebapçısı abdüsselam kebap'tan karışık yenir.




gezilmiştir, yorulmuştur bünyeler... hemen porsuk'a, adalar'a gelinir.

adalar'da porsuk'un kenarında çimenlere uzanılır... saatlerce sohbet edilir, sarılınır, öpüşülü öhöm o sevgili oluncaydı hahaha










çekirdek çitleyen eşek heykeliyle dalga geçilir...




adalar'ın kafe ve sahaflarında nerd muhabbetler yapılır...




bir porsuk turu da yapılır tabi...




gezerken karşımıza farklı farklı heykellerin çıkması an meselesi...












çarşıdan bıkılmaz ama insanın canı sazova'ya gitmek ister. otobüs'e atlanır. sazova'da şato'nun önünde fotoğraf almak farzdır.




hadi şu gemiyi de gezelim dersiniz, gezersiniz...



biraz da müzeler:

balmumu heykel müzesi:





odunpazarı modern müze:




odunpazarı'na gelmişken, lületaşı müzesi'ne gidersiniz. küçük dükkânlardan lületaşı satın alırsınız...




târihî odunpazarı'nı turlarsınız...






sonra ânî bir kararla eskişehir'in en güzel manzarasına sâhip şelâlepark'a çıkarsınız...





artık akşam olmuştur... burada çimenlere uzanırsınız, karanlıkta eskişehir manzarası izlerken hafiften üşümeye başlarsınız; çünkü yüksek bir tepe üzerindedir. hava estikçe birbirinize biraz daha yaklaşırsınız, ısınırsınız....




akşam barlar sokağı...




fakat artık vakit gelmiştir. dönme zamânıdır. öfleye pöfleye otogar'a gidilir, bilet alır ve kendisini uğurlarsınız. ve başka bir gün, yine buluşma sözü alırsınız... ve en hüzünlü uğurlamalar buradan yapılır...





5
privileged of medic privileged of medic
Elinize sağlık sayın necdetersoz harika bir entry olmuşşş
ileleualatyr ileleualatyr
Adettendir, başlığı açan ileleualatyr'e teşekkür edilir :')
privileged of medic privileged of medic
O zaman Size de teşekkürler ileleualatyr :)
necdetersoz necdetersoz
teşekkür ederim :)
ileleualatyr ileleualatyr
Ne demek, görevimiz 🦄

trajikomik şeyler

necdetersoz
ha şimdi çalışırım ha şimdi çalışacağım birazdan başlayacağım yârın muhakkak başlıyorum diye diye nöroanatomi komitesinin sonuna gelmem ve 2 gece üst üste uykusuz ve full çalışarak komiteye girmiş olmam. ciddi trajikomik bir şey bence. neden kendine eziyet edersin ki, cramming yapacağına başından düzenli 1-2 saat çalış işte. bir sabah uyanıp artık çalışmam gerek dememle başlayan süreç totalde 48 saatten fazla bir süre uykusuz kalmamla tamamlanmış, şekersiz redbulların, sert sâde filtre kahvelerin, kahvenin etkisi geçince aldığım modiwake'lerin hesâbını tutamamıştım. iyi sayılabilecek bir not da aldım fakat komite çıkışı eve gelirken yer, zaman, kişi oryantasyonlarımın hafiften bozulmaya başladığını, başımın döndüğünü hissediyordum.

ondan sonra ne oldu? bir dahakine günü gününe değil tabi. 48 değil 24 saatlik crammingler yapmaya başladım. son gece sabahlayıp sınavlara girmek alışkanlık yaptı ve dahası, 48 saatten fazla ayakta kalabildiğimi gören ben, 24 saati artık gözümde büyütmüyordum. henüz tıp hayâtımın erken döneminde edindiğim bu alışkanlık dönem 5'in son sınavına dek devâm etti ve neredeyse hiçbir sınava uyuyarak girmedim. faydası var mı diyecek olursanız, nöbetlerde neredeyse hiç uykuya gereksinim duymamamı belki söyleyebilirim.

fakat önerir miyim? kesinlikle hâyır.

abiabla terörü

batmanken
gayet mutlu ve zararsız bi şekilde televizyon izlerken ablamların gelip " batmanken ağladı ağlicak, aaa bak ağladı, ağladııı " demesi ve benim ağlamaya başlamam :') ve bunu sürekli yapmaları :') ve benim de istisnasız her yapışlarında ağlamam :')
komik olmayan evlatlık şakasından bahsetmiyorum bile tam bi travma sebebi...
4
ileleualatyr ileleualatyr
Kardeşime yapıyorum bunu ben de, yapan için iyi yaşayan için kötü :)
batmanken batmanken
ben ağlarken ablamlar da gülerdi zaten :')
nagareboshi9 nagareboshi9
ya da annem sadece benim annem, beni daha çok seviyor lafları üzerinden kıskandırma… hepsini yaptık çok şükür dkdşsşs
batmanken batmanken
olan bana olmuş :d

neden bekliyorsun?


bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?

üye ol