Kesinlikle sayın (yazar: lavinia) entrylerindeki samimiyet yazıldığı duyguyu kesinlikle okuyucuya aktarıyor. Pozitif Enerji ve mutluluk saçan entrylerini okurken yüzümde gülümsemelere ve yer yer kahkahalara sebep olurken, hüzünlü ya da tepkili bir şekilde yazdığı entryler ise düşündürüp aynı zamanda o hüznü paylaşmamı sağlıyor. Umarım hayatı hep mutluluk, sağlık ve huzur dolu geçer girdiği eğlenceli entryleri ile sözlüğe renk katmaya devam ederr :))
Okumasanız da olur önemli bir şey yokunutmak istemeyeceğim kadar çok, hatırlamak istemeyeceğim kadar hüzünlü, bazen hiç yaşamadığım kadar mutlu, hiç düşünemeyeceğim kadar ani, umduğum kadar uzun, beklemediğim kadar farklı, yorucu, kolay... Ve artık hiç silemeyeceğim kadar kalıcı oldun. Evet değiştim artık iyi değilim.
Sandalyelerin rahatsızlığı Dışarıdan gelen gürültü (özellikle cam kenarında oturduğum zaman dışarıdaki bazı insanların bilerek ciğerlerini sökercesine kahkaha attığını düşünmeye başladım) Sürekli bir giriş çıkış olmasından dolayı yaşanan insan trafiği Nazar ... Daha uzayıpp gidiyor böyle
Tek başıma bir şey yemeyi, içmeyi sevmem bir şeyler yemeye, içmeye karar verdiysem ve yanımda birileri varsa hayır deme şansları yoktur sadece ne istediklerini seçebilirler :) ayrıca bir şey içeceğim zaman bardağımın tamamen dolu olması lazım, dudak payı bile sevmem. az olursa sinirleniyorum yarım kalmış gibi geliyor geriliyorum ve içeceğim bitmeden üstünün doldurulmasından nefret ederim.
Geçen yıl en güzel ve parlak sezonunu yaptığını ve en başından beri tuttuğum iki chefin beraber finale kalmasının verdiği mutluluk ile bir daha izlemeyeceğimi düşündüğüm yarışma programı.
Muhteşem bir renk. Düşünme tekniklerinde olumlu bakmayı, kararlardaki faydaları ve barındırdığı değeri temsil eden fakat şahsıma tarafsızlık ve adaleti simgeleyen renktir. Severim :)
Her gün bu kadar güzel mi bu deniz? Böyle mi görünür gökyüzü her zaman? Her zaman güzel mi bu kadar, Bu eşya, bu pencere? Degil, Vallahi degil; Bir iş var bu işin içinde
Yerin seni çektiği kadar ağırsın Kanatların çırpındığı kadar hafif.. Kalbinin attığı kadar canlısın Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç... Sevdiklerin kadar iyisin Nefret ettiklerin kadar kötü.. Ne renk olursa olsun kaşın gözün Karşındakinin gördüğüdür rengin.. Yaşadıklarını kâr sayma: Yaşadıkların kadar yakınsın sonuna;
Ne kadar yaşarsan yaşa, Sevdiğin kadardır ömrün.. Gülebildiğin kadar mutlusun Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin Sakın bitti sanma her şeyi,
Sevdiğin kadar sevileceksin. Güneşin doğuşundandır doğanın sana verdiği değer Ve karşındakilere değer verdiğin kadar insansın Bir gün yalan söyleyeceksen eğer Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın. Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın Unutma yağmurun yağdığı kadar ıslaksın Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak. Kendini yalnız hissettiğin kadar yalnız Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü. Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin..
İşte budur hayat! İşte budur yaşamak, bunu hatırladığın kadar yaşarsın Bunu unuttuğunda aldığın nefes kadar üşürsün Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun Çiçek sulandığı kadar güzeldir Kuşlar uçabildiği kadar sevimli Bebek ağladığı kadar bebektir Ve her şeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren, Sevdiğin kadar sevilirsin...
Çok ciddiye alıyorsun, fazla ciddi birisin ... Evett ciddiye alıyorum hem de çok ciddiye alıyorum çünkü öyle olması gerekiyor. Bazen şaka amaçlı söylenen bir söz karşı taraf için çok şey anlam ifade ediyor. Bazen senin için çok önemsiz, sıradan bir hareket başka birinin unutamayacağı bir anı haline geliyor. Senin için değersiz olan bir jest, mimik, söz, iş, düşünce, davranış, olay, olgu ne bileyim herhangi bir şey bir başkası için çok daha farklı anlamlar içerebiliyor onun için ciddiye alıyorum hayatı. Kendim için, onun için, sabah günaydın dediğim hiç tanımadığım teyze için, koştur koştur derse yetişmeye çalışan kafa ile selamlaştığımız lise öğrencisi için, hastane önünde kısa bir sohbet ettiğimiz abla için ya da herhangi bir sebepten gülümseyen ve benim de yüzümde tebessüme sebep olan amca için kısaca ciddi bir insanım ben. Gezerken ciddiye alırım gerçekten gezip, görmeye çalışırım. Eğlenirken gerçekten eğlenmeye çalışırım. Yazarken, okurken, izlerken hatta bazen tam anlamıyla hayatı boş verip inzivaya çekildiğim de bile ciddi anlamda çekilirim. Hem ne demiş usta şair Nazım Hikmet ;
Yaşamak şakaya gelmez, Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın Bir sincap gibi meselâ, Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, Yani bütün işin gücün yaşamak olacak. Yaşamayı ciddiye alacaksın, Hem de o derecede, öylesine ki, Meselâ, kolların bağlı arkadan, sırtın duvarda, Yahut kocaman gözlüklerin, Beyaz gömleğinle bir laboratuvarda Insanlar için ölebileceksin, Hem de yüzünü bile görmediğin insanlar için, Hem de hiç kimse seni buna zorlamamışken, Hem de en güzel en gerçek şeyin Yaşamak olduğunu bildiğin halde. Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, Yetmişinde bile, meselâ, zeytin dikeceksin, Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, Yaşamak yani ağır bastığından. Diyelim ki, ağır ameliyatlık hastayız, Yani, artık o beyaz masadan hiç kalkmamak ihtimali de var. Duymamak mümkün değilse de biraz erken gitmenin kederini Biz yine de güleceğiz anlatılan Bektaşi fıkrasına, Hava yağmurlu mu diye bakacağız pencereden, Yahut da yine sabırsızlıkla bekleyeceğiz En son ajans haberlerini. Diyelim ki, dövüşülmeye değer bir şeyler için, Diyelim ki, cephedeyiz. Orda daha ilk hücumda, daha o gün Yüzükoyun kapaklanıp ölmek de mümkün. Tuhaf bir hınçla bileceğiz bunu, Fakat yine de çıldırasıya merak edeceğiz Belki de yıllarca sürecek olan savaşın sonunu. Diyelim ki, hapisteyiz, Yaşımız da elliye yakın, Daha da on sekiz sene olsun açılmasına demir kapının. Biz yine de dışarıyla beraber yaşayacağız, Insanları, hayvanları, kavgası ve rüzgârıyla Yani, duvarın arkasındaki dışarıyla. Yani, nasıl ve nerde olursak olalım Hiç ölünmeyecekmiş gibi yaşanacak... Bu dünya soğuyacak, Yıldızların arasında bir yıldız, Hem de en ufacıklarından, Mavi kadifede bir yaldız zerresi yani, Bu koskocaman dünyamız. Bu dünya soğuyacak günün birinde, Hattâ ölü bir bulut Yahut bir buz yığını gibi de değil, Boş bir ceviz gibi yuvarlanacak Zifiri karanlıkta uçsuz bucaksız. Şimdiden acısı çekilecek bunun, Duyulacak mahzunluğu şimdiden. Böylesine sevilecek bu dünya "Yaşadım" diyebilmen için...
Ama sayın limon duzelttiniz komikligi gitti neyse sayın yazarcimlar ben açıklayayım. Satırlar arasinda br yaziyordu fhshdjskfjsjfk ben de her satir arasinda bırrr diye okudugumdan komik geldiydi
"Ya aslında var ya, ya var ya ..." Gibi başlayıp, kısacık bir ara ve sonrasında "neyse" ile devam eden cümlelerin kurulmasına sebep olan durumlar diye tarif edebilirim.
Şimdiye kadar 1 kez gittiğim ve sadece 5 saat gibi kısa bir süre kalıp hiç gezemediğim. Hakkında yaşanılacak değil gezilmeye gidilebilecek diye düşündüğüm şehir.
Edit: bir-iki ay önce tekrar gitme şansını yakaladığım şehir. Havası ile büyülüyor :')