Olanların makul hiçbir tarafı yok külliyen yanlış ancak şu cümleni bir daha okuyup gidip herhangi bir ikinci dünya savaşı belgeseli izlemeni rica ediyorum birilerini eleştireceğiz derken en kibar tabirle bomboş bir yorum yapmanın anlamı yok
bir keresinde yatıyorum. sabah namazı vakti uykuyla uyanıklık arasında baktım yatağımın yanında birisi çağırıyo beni hadi ezan okundu namaza kalk diye. ben de tamam anne diyip geri yattım. sabah anneme dedim çağırdın ama yine uyuyakalmışım falan diye. dedi ki ben çağırmadım bu sabah seni. evdekilere sordum kimse çağırmamış. rüya mı gördüm bilmiyorum ama baya etkilemişti beni.
“İkimize bir mutlu son yazdım sonra. O evde seninle birlikte oturduk.. Sustuk.. Yanımda durdun sessizce. Burası sondu. Başka bir yaşamdı. Sadece biz vardık. Bana baktın.. Mavi ve telaşsız. Sustuk. Başka bir yaşamda başka bir mutlu son.Biz bunu haketmiştik..Hikayemiz orada bir yerde.Hep benimle duracak.Dayanabilmemin tek yolu bu çünkü.” -ıssız adam
sen kurşun yağmurları altında güneşin delik deşik edildiği bir ülkede doğdun öptü kan revan içinde seni çırılçıplak bir ölüm ölümü ve gözyaşını gördün yavrum kan emmeyi öğrendin yaralarından saplanırken geceye ilk çığlığının sesi kestik göbeğini süngüyle senin terli bir asker kaputuna sardık sonra kurşunlar yağıyordu cesedine annenin ağla yavrum ağla dindirsin içindeki acıyı gözyaşların dönsün toz duman arasın aşkı ve kalksın artık kanlı duvarlarından kuşatmaların ağla yavrum ağla şimdi...
“çünkü paranın mutlu etmediğinin farkındasın. sen şu masada geçmişini arıyorsun. bize derdin ki, ben tarkovski gibi filmler yapacağım. insanlar kendileriyle yaşar kendileriyle ölür. sen ölümünü erken ilan ettin. sen gitmiyorsun diye hayat devam etmiyor anlamına gelmiyor.”
oldum olası cindir mezarlıktır falan gibi şeylerden korkardım hâlâ da çekinirim öyle. hatta bu yaz bunla ilgili bi olay da yaşadım. 3 arkadaş antalya'ya tatile gittik. sahilden dönüyoruz gece saat iki. google maps'ten yol tarifini açtık. 30 dakika yürüme gösteriyo. dedik yürüyelim hava da esiyo güzel. bi 10 dk falan yürüdük bu bizi çok tenha yerlere sokmaya başladı. bi yerde yoldan sapıp patika bi yola girdirdi. gece zifiri karanlık bi şey de gözükmüyo. açtım haritaları nerdeyiz diye bakmak için. tam önümüzde kocaman mezarlık varmış. ulan saat gece 2, bi anda küçükken anlatılan tüm cin min hikayeleri korku filmleri falan aklımdan geçti. beni kesseler o saatte girmem oraya. arkadaşlar da baktım aynı şekil ufaktan korkuyorlar ama kimse de erkekliğine laf söyletmek istemiyor. neyse ya yorulduk taksiyle gidelim bundan sonrasını diyip anayoldan taksiye atladık.
kitaplarındaki kurgunun yapısı ve ilerleyişi çok benzer olsa da her kitabını aynı heyecanla okumuşumdur. kitaplarının en sevdiğim yanı ise bolca tarih, bolca tarihi mekan, bolca bilgi içermesidir. öyle betimlemeler yapıyor ki adeta mekanın her ayrıntısın zihninizde tek tek çizdiriyor size. sırf bunun için bile okunur.
güçsüzlere ne olduğunu görmüş insandır. hayat onu bu hale getirmiştir. zaaf gösterince insanların o zaafını nasıl kullandığını görmüştür ve şunu öğrenmiştir: en kötü gününde en güzel giyineceksin. her şey üstüne üstüne geldiği gün o gün en şık sen olacaksın, düğüne gider gibi giyineceksin. hep güleceksin. ben burdayım, yel kayadan toz alır diyeceksin. sana bakanlar vay be ne adammış diyecekler.
ortaokul ve lise yıllarımda bağımlısı olduğum oyun. hani laf olsun diye değil cidden bağımlısıydım. bi keresinde yine oturmuşum internet cafede wolfteam oynuyorum arka fonda o zamanlar yeni çıkan ayla çelik'le beyazıt öztürk'ün bağdat şarkısı son ses çalıyor. oynarken bi ses geldi yan masadakilerden “lan teog açıklanmış” diye. el bittiği gibi alt taba aldım oyunu baktım sonucuma. bizim oranın en iyi fen lisesini kazanmışım. iyi güzel diyip alt tabla tekrar oyuna döndüm. 2-3 saat daha oynadıktan sonra eve gittim. kapıyı çaldım babam açtı kapıyı. sen nerdesin bu saate kadar, sonuçlar açıklanmış diye baya bi fırça kaydı. neyseki sonucum iyiydi de çok uzamadı mevzu.
“Herkes kaybedicek yani herkes ama. Kaybettik zaten de. Şu anda var olanları da kaybetmeye doğru gidiyoruz ama ne yazık ki bir illüzyonda yaşıyoruz.” -sir aykut kocaman
her gittiğimizde bir olay yaşamışızdır ama bi gece bambaşkaydı. saat gece 11-12 falan canlı müzik yapan bi yer var oraya gidelim dedik. girdik sokağa bağırış çağırış falan bi baktık sopalarla birilerini kovalıyorlar bize doğru. biz de hemen ters yöne koştuk araya gitmeyelim diye bi baktım bunlar bizim de peşimize veriyor. neyse kaçtık girdik bi kahveye izimizi kaybettirdik. biraz zaman geçti tekrar girdik sokağa biraz yürüdük bu sefer iki kişi bize koşuyor. birinin eli belinde silahın kabzasını tutuyor. o siz miydiniz lan diye bağırıyo bize. biz ne olduğunu anlamadık ne diyorsun daha yeni geldik biz falan diyoruz esnaf araya girdi ikna etti adamları. sonra bu gece canlı müzik dinlemek kısmet değilmiş heralde diyip geri döndük eve. kısaca belli bi saatten sonra hamamönünün ara sokaklarında dolaşmamanızı tavsiye ederim.
Alevilere ilkel, haçlı kalıntısı diyen, allah türkleri diğer milletlerden üstün yaratmıştır diyen, sivas katliamından sonra “sivas göklerinde sırp tayyareleri uçacak mı?” adlı bir yazı yayınlayan, kısaca kendi inancından ve milliyetinden başkalarını aşağı gören bir şahıstır kendisi.
Birkaç gün önce ameliyat izlemek için hastaneye gittim. girdiğim ameliyathanede dünyalar tatlısı bir kız çocuğu yatıyordu masada. masanın dörtte birini ancak kaplıyordu minicik bedeni. vücuduna bağlı birkaç cihaz.. ağlamaktan gözleri şişmiş. ağlamasın da ne yapsın. dayanamadım çıktım ameliyathaneden. hasta çocuk görmeye dayanamıyorum. koşup eğlenmeleri gereken yaşta kendilerinden kat kat daha büyük makinelere bağlı hayat mücadelesi verdiklerini görmeye dayanamıyorum. Keşke çocuklar hiç hastalanmasa, çocuklar ölmese.
bugün beni bir kez daha dumura uğratmıştır. 2000 lira sweat, 3000 lira parfüm, 7000 lira ayakkabı.. pahalı-ucuz algımı uzun zamandır yitirmiştim ancak bu fiyatlar hakikaten pahalı. sanki bir distopyanın içindeyiz.
"kendi kimliğini ötekinin varlığına göre konumlandırmak hastalıktır. kimliğini yaşatman için sana bir düşman gerekiyorsa, senin kimliğin hastalıklıdır" sözünün sahibidir. bugün doğum günüymüş. yaşasaydı 69 yaşında olacaktı. doğum günün kutlu olsun güzel insan.
tam unuttum dediğinde bir gece gördüğün rüyayla tekrardan belirebilir. freud'a göre: 'ifade edilmemiş duygular asla ölmez, sadece diri diri gömülür ve sonradan korkunç şekilde tezahür eder.'' ne diyelim, başka bir evrende en güzel halinle..
12 eylül sonrası yaşı büyütülerek idam edilen 17 yaşındaki erdal eren için yazılan sezen aksu şarkısıdır. idamından önce savaş ay'ın çektiği fotoğraf, son bakış..