Sabah sabah aklıma küçükken yaptığımız çok iyi bir şey daha geldi. Evin içinde çadır kurmak. Küçük çocuklar için küçücük çadırlar var ya, ondan kurduğumuz da oluyordu ama onu boş verin. Salonun ortasına ya da balkona kocaman bir çadır kuruyorduk, birkaç kişilik kamp çadırı. Yaz tatillerinden birinde birkaç gün toplamamıştık, günlerce çadırın içinde oturmuştuk, oyun oynamıştık, uyumuştuk. Harika bir şeydi. Evin içinde ayrı bir evimiz var gibiydi.
Neyse, ben gideyim de ev halkını bir darlayayım salona çadır kuralım diye. Pazartesi gününe kadar kaliteli bir tatil yapayım🥳💃
çocukluğa dair hatırlanan güzel detaylar
Banyo küvetinde yüzdürdüğüm plastik ördeklerim…
Küçükkene leğende yıkanıyodum ben, sizin küvetiniz ve ördekleriniz mi vardı :')
Yaa ben küçükken çok taşındım sevgili moonlight'ım dolayısıyla leğende yıkandığımda oldu küvette yıkandığımda :)
Ama ördeklerimm 💛💛💛
Ötüyo muydular peki ördekleriniz?
Yoksa ötmeyenden miydilerdi
Ötmüyorlardı 15 yıl sonra size aşık olacağımı fısıldıyorlardı
Yeter be mandalinam kadın, çalma kalbimi ❤️❤️❤️❤️❤️❤️
Benim kalbim senin olmuş seninki de benim olsa olmaz mı 🥺
O hep senindi 💕💕💕
Özele geçelim, sözlük bunlara hazır değil :)
Hahahahahah olurr
en büyük derdimin, aşık olduğum Ali'nin kızıl saçlı sevgilisi Sude tarafından çalınan Stellalı çorabımın olduğu güzel günler...
kendini özlettiren detaylardır. benimkiler şöyle :
kardeşlerimle oynadığımız evcilik oyunu. bu böyle oynanıp biten bir oyun değildi. hep kaldığı yerden devam ederdi. ben anneydim, onlar da benim çocuklarım. en güzel kısım çocuklarımın isimleriydi: birinin adı "güneş", diğeri "küçük ay". düşündükçe gülesim geliyo :))
annemin yaptığı patates bebek. patates püresini bebek şeklinde süslüyordu. işte kıvırcıktan saç, zeytinden göz, ketçaptan ağız filan. bir gün onun son patates bebeğim olduğunu bilmeden yedim, biz büyüdükçe bebek şeklinde yapmayı bıraktı tabi :((
bir de annemin uzun kollu bir kıyafetin üzerine başka bir uzun kollu kıyafet giydirirken içtekinin ucunu tutup elime vermesi ve benim onu sıkıca tutmam, böylece diğerini giyince önce giyilmiş olan içeride katlanıp rahatsız etmeyecek.. bunun neden güzel bir detay olduğunu bilmiyorum, ama hatırladıkça mutlu olduğum bir şey.
kardeşlerimle oynadığımız evcilik oyunu. bu böyle oynanıp biten bir oyun değildi. hep kaldığı yerden devam ederdi. ben anneydim, onlar da benim çocuklarım. en güzel kısım çocuklarımın isimleriydi: birinin adı "güneş", diğeri "küçük ay". düşündükçe gülesim geliyo :))
annemin yaptığı patates bebek. patates püresini bebek şeklinde süslüyordu. işte kıvırcıktan saç, zeytinden göz, ketçaptan ağız filan. bir gün onun son patates bebeğim olduğunu bilmeden yedim, biz büyüdükçe bebek şeklinde yapmayı bıraktı tabi :((
bir de annemin uzun kollu bir kıyafetin üzerine başka bir uzun kollu kıyafet giydirirken içtekinin ucunu tutup elime vermesi ve benim onu sıkıca tutmam, böylece diğerini giyince önce giyilmiş olan içeride katlanıp rahatsız etmeyecek.. bunun neden güzel bir detay olduğunu bilmiyorum, ama hatırladıkça mutlu olduğum bir şey.
Sonuncusu pratik zeka örneği resmen. Biz de öyle yapardık. Bazen Ankara ayazından korunmak için hala öyle şeyler yaparım. :)
valla ben de yapıyorum hala, malum ankara ayazı başka bir şeye benzemiyor :)
Küçükken annem kolay kolay aşağı inmeme izin vermezdi. İnsem de genelde ilk eve çıkan ben olurdum. Arkadaşlarım da artık bunu fark edince beni aşağı çağırmak için cümbür cemaat kapımıza gelir, annemden izin isterlerdi. Ben de annemin arkasında kıkır kıkır gülerdim tabii :))
Arkadaşlarımın bu hareketi beni değerli hissettirirdi. tabii bunların hepsi çocukluk samimiyetinde ve saflığında kaldı...
Arkadaşlarımın bu hareketi beni değerli hissettirirdi. tabii bunların hepsi çocukluk samimiyetinde ve saflığında kaldı...
Anne ve babamla Bayram tatillerinde ve yaz tatillerinde bulunduğumuz şehirden akrabalarımızın bulunduğu şehre yaptığımız yolculuklardır.İstisnasız her yolculukta Afyonkarahisar'daki Özdilek'te mola verip oradaki oyun alanındaki hareketli oyuncaklara(şu jetonla binilen)binmek,o yolculukta patatesli börek yemek meyve suyu içmek...gerçekten çok özledim ama o günlere bir daha dönmek istemem muhtemelen.
ilkokulda annemden öğle yemeği için 1,5 tl alıyor olmam, o parayla gidip 1,25'e lahmacun 0,25'e de ayran alıp tıka basa doymak.
Kolasına yapılan maçlar. ( o kolalar hiç içilmedi maç bitmeden okunan akşam ezanları yüzünden )
Saatlerce salıncakta sallanmak ilk aklıma gelendir. Saçlarım savrulurdu, yüzümde rüzgarı hissederdim. Bacaklarım yere değmeden sallanamıyorum artık sözlük:(
Küçükken çok çaktırmıyordum ama benim cidden çok dengemi bozuyordu sallanmak. Midem bulanıyordu felan. Hele başka biri arkamdan ittiriyorsa daha bi kuvvet biniyordu mideme. Sanki yumruk atıyorlarmış gibi. Herkeste dönerken olurdu bu durum ama bende dönerken değil sallanırken olurdu. Var mı bunu yaşayan çok merak ediyorum djdjdj
Ben de hiç sevmezdim birinin beni sallamasını ama kendim daha güzel sallandığım için sevmezdim ben, bir semptom göstermiyordu vücudum. Belki sizi çok hızlı sallıyorlardı sayın ackerman, eylemsizlik kuvveti sebebiyle midenizi öyle hissediyordunuz. Üstüne zaten bu bir dönme hareketi, merkezkaçın da bileşenleri var. Ben bu yorumu nasıl fizik sorusu haline getirdim? Neyse kusura bakmayın, ben yaşamıyordum yani :)))
Beni hızlı sallayan zalım insanlar kdkdkmd haklısınız sayın elegantmoon ben de fiziksel yasaları düşünürüm hep bu olay aklıma gelince
Teyzemler bize gelirdi yazları, küçük bir balkonumuz vardı geldikleri gün kuzenimle hemen balkona halı kilim ne varsa serer, oyuncakları paylaşır, sabahtan akşama kadar evcilik oynardık, öyle kendimizi kaptırırdık ki yemek yemeyi unuturduk :)
Apartmanımızın arkasında etrafı demirlerle çevrili küçük bir alan vardı baharın gelmesiyle orada oynamaya başlardık, aynı zamanda sanki orası dükkânımızmış gibi evdeki boncukları toplayıp kolye bileklik gibi şeyler yapıp satmaya çalışırdık mahalledeki diğer çocuklara, bir keresinde 25 kr kazanmıştık nasıl seviniyoruz ama :)) sonra akşam geldi parasını geri istemişti alan çocuk :')
Apartmanımızın arkasında etrafı demirlerle çevrili küçük bir alan vardı baharın gelmesiyle orada oynamaya başlardık, aynı zamanda sanki orası dükkânımızmış gibi evdeki boncukları toplayıp kolye bileklik gibi şeyler yapıp satmaya çalışırdık mahalledeki diğer çocuklara, bir keresinde 25 kr kazanmıştık nasıl seviniyoruz ama :)) sonra akşam geldi parasını geri istemişti alan çocuk :')
Tavşanlarım vardı, öpüp öpüp dururdum. Bir de babam bana 6.yas doğum günümde oluyoe ya haşlanmış yumurta tutacakları onlardan almıştı çok sevinmiştim. Normalde hep annem secer çünkü hediyeleri. Bunu babam kendisi gidip almıştı. Can, can!
Kardeşlerimle aynı odayı paylaşıyorduk çoook uzun zaman önce. Geceleri uyumadan önce birbirimize komik şeyler anlatıyorduk. Genellikle ben komik bir şeyler anlatıyordum onlar gülüyordu. Ama gerçekten çok eğlendiklerini hatırlıyorum. Şimdi büyüdüler, anlattığım şeyleri komik bulmuyorlar artık, "ablam yine cem yılmaz gibi maşallah" vb. cümleler kurarak alay ediyorlar esprilerimle, oysa gayet de komik biriyim. Kardeş terörü işte...
Geçen gün bir entrymde daha anlatmıştım, babamın geceleri bize kitap okumasını da özlüyorum sözlük. Hikaye, masal filan dinleyerek uyumak çok güzel ve özel bir şey.
Uyku saatimiz vardı ama bazen yattığımız halde uyumazdık. Çok eğlenceli bir oyunumuz vardı, sessizce kalkıp yerde sürünerek oturma odasına doğru giderdik. Gizli görev oyunu işte. Annemle babam bizi görmeden, duymadan karanlıkta dolaşıyoruz öyle, kapının kenarından onları izliyoruz filan. Birbirimize direktif veriyoruz, biri bir yeri gözetliyor, diğeri başka bir yeri vs. Arada bir kendimize hakim olamayıp gülüyorduk, çok eğleniyorduk gerçekten.
Bir tane oyunumuz daha vardı. Babaannemlere gittiğimiz zaman oynuyorduk bu oyunu çünkü ana karakter babaannemdi. Babaannemin yatsı namazını bitirmesini bekliyoruz sessizce. Zaten karanlıkta kılıyordu, karanlık olması önemli. Namazı bitirince etrafını sarıp saçma sapan bir şeyler yapıyorduk. Ayin oyunu gibi. Çok çılgın bir ortam ama. Gıdıklama, mıncıklama, biraz dans, Kızılderili etkinliği gibi bir şey. Babaannem de eğleniyordu. Acayip iyi bir aktiviteydi. Kahkahalar havada uçuşurdu. Keşke yine yapsak.
Geçen gün bir entrymde daha anlatmıştım, babamın geceleri bize kitap okumasını da özlüyorum sözlük. Hikaye, masal filan dinleyerek uyumak çok güzel ve özel bir şey.
Uyku saatimiz vardı ama bazen yattığımız halde uyumazdık. Çok eğlenceli bir oyunumuz vardı, sessizce kalkıp yerde sürünerek oturma odasına doğru giderdik. Gizli görev oyunu işte. Annemle babam bizi görmeden, duymadan karanlıkta dolaşıyoruz öyle, kapının kenarından onları izliyoruz filan. Birbirimize direktif veriyoruz, biri bir yeri gözetliyor, diğeri başka bir yeri vs. Arada bir kendimize hakim olamayıp gülüyorduk, çok eğleniyorduk gerçekten.
Bir tane oyunumuz daha vardı. Babaannemlere gittiğimiz zaman oynuyorduk bu oyunu çünkü ana karakter babaannemdi. Babaannemin yatsı namazını bitirmesini bekliyoruz sessizce. Zaten karanlıkta kılıyordu, karanlık olması önemli. Namazı bitirince etrafını sarıp saçma sapan bir şeyler yapıyorduk. Ayin oyunu gibi. Çok çılgın bir ortam ama. Gıdıklama, mıncıklama, biraz dans, Kızılderili etkinliği gibi bir şey. Babaannem de eğleniyordu. Acayip iyi bir aktiviteydi. Kahkahalar havada uçuşurdu. Keşke yine yapsak.
Internet cafede saati 50 kuruşa masa açtırıp metin 2 atmak, yazın camide Kuran kursu ardından güreş akşamına da kılınan teravih, mahalle maçları, gece oynanan saklambaç yedi kule kulaktan kulağa vb. dostlarım bu sabaha kadar gider.
Güzel bir çocukluk geçirdim. Hayat şimdiden başladı acısını öcünü almaya ağır ağır
Güzel bir çocukluk geçirdim. Hayat şimdiden başladı acısını öcünü almaya ağır ağır
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır.
katkıda bulunmak istemez misin?