Karşınıza alıp konuşmak. Geçmişinizi, gelecek planlarınızı, travmatik anılarınızı, hayattan beklentilerinizi, nelere güldüğünüzü, neyin sizi çok üzdüğünü... mesajla, telefonla konuşarak değil ama... Tüm bu önemli şeylerin alelade bir ortamda gerçekten dinlendiğinize emin olmadığınız yerlerde konuşulmaması gerekiyor. İletişimin devam ettiğinden, karşıdaki kişinin sizin ankattıklarınıza verdiği tepkiden emin olmalısınız. Duygulara ve düşüncelere eminsizlik girdiğinde bozulan güven ortamı her türlü ikili ilişkiyi de bozuyor.
Gizemli kalmayı yaşam biçimi haline getirdiği için kendinden bahsetmeyen insanlar var. Bu tür insanlar gizem bittiğinde ilişkilerin de monotonluğa gittiğini düşündükleri için aslında sıradan olan hayatları hakkında tek kelime dahi anlatırken zorlanırlar. Halbuki biriyle tanışmanın ilk adımı onu tanımaktır. Sonraki adım ise tanımayı sevdiğimiz o kişiyle yeni anlar oluşturmaktır. Kendini zor sanan ve gizemli olmak isteği nedeniyle konuşmaktan aciz kalmış kimseleri ya da iki lafı bir araya getiremeyen kişileri ya da sizi dinlemekten sıkılan insanları kendinizden uzak tutun.
Bir de insanların kısıtlı imkanlarda veya zor durumlarda verdiği tepkilere şahitlik etmek için sadece durumsal olarak olaya şahitlik etmek zorunda olmadığınızı bilin. Arkadaşlarınıza, sevdiklerinize apolitik olmanın imkansıza yakın olduğu şeyleri sorun. Bir senaryo olabilir, ekonomi olabilir, tarih olabilir... Mesela ben tanıdığım ve ilk bakışta anlaştığım insanları yoklamak için şunu soruyorum:"İlerideki çocuğun yanına gelip eşcinsel yönelimi olduğunu seninle paylaşırsa ne yaparsın?"
Bu soruda cinsel kimlik sorunlarından öte, çocuğa bakış açısı, çevreye bakış açısı gibi pek çok şeyi sorguluyorum aslında. Bakış açınız da bunlardan birisi sayın ruhsuz :)
Bir suçlunun yanından belki de öylesine yürüyerek geçtik ve hiçbir zaman haberimiz olmadı. Her gün tanımadığımız insanlara güvenerek sokaklarda yürümeye devam ediyoruz.
Mutlu ve huzurlu olacağımızı düşündüğümüz için seçtiğimiz herhangi bir yolda kendisinden destek almayı beklediğimiz annemizin nedensiz üzüntüsünden sorumlu olmadığımızı düşünüyorum. Ailemin, elalemin ön yargılarına göre şekillenen duyguları benim mutluluğumun önüne geçtiyse böyle bir ikilemde kalmam bile. Bu durumda en iyi seçenek ailemden fiziksel mesafe olarak uzaklaşmaktır.
Film 3 saatti. İzlerken hiç sıkılmadım 3 saat boyunca heyecanlandırın şeyler oldu. Ancak bu film biraz daha uzatılarak mini dizi yapılsaymış arada eksik kaldığına inandığım yerler de tamamlanırmış, daha güzel olurmuş gibi hissediyorum.
Genel cerrahi c grubu olarak arka arkaya yoğun geçen birkaç gün yaşamıştık ve o haftaiçi her gün servisçiydim. Sabahları erken kalkınca hep aç geliyordum. Bir gün sabah nöbetçi olan arkadaşım sabah kahvaltısını yemediği için ekmeğine sürdüğü çikolata ile birlikte kahvaltısını bana devretti. Ekmeği poşetiyle birlikte aldım scrubs cebime attım. Hastanenin envai çeşit yerine gidip gelip tüm işleri halletmeye çalışırken sadece asansöre bindikçe durduğum için asansörün içindeyken ekmeğimden birkaç parça ısırıyordum. Öğleden önce son kez asansöre binerken ekmeğimin son parçasını da ağzıma attım. Yanımda bir personel abi bana bakıp şey dedi " hocam iyi ki asansörler var asansör sayesinde karnınız doydu."
Çömez asistanlarının hepsinin harika insanlar olmasıyla beraber ara kıdemli ve kıdemli olan asistanları korku filmi gibidir. Beraber çalıştığımız bir tane asistan beni aynı gün içerisinde 3 farklı yerde kalabalık ortamda aşağıladı. Bu sadece benim başıma gelen maalesef ki.
Başıma bela olan o bölüm. Maaşı düşük çalışma saati fazla. Mesleki tatmini mükemmel. Bir de küçücük insanları muayene edip onları iyileştirmenin hazzı bambaşka.
Öncekle korkmayın. Hiç zorlanmayacaksınız. Beyninizi alıp koltuk altınıza koysanız dahi hepinizin rahatça yapabileceği personel-sekreter arası bir muamele ile dolu 1 sene geçireceksiniz. Ama kesinlikle yorulacaksınız önceden bunu kabullenmeniz gerekiyor ki şaşırmayın.
Herhangi bir ideolojinin altında bulunmadığınızı, fikirlerinizin son derece önemsiz olduğunu unutmayın. Siz bulunduğunuz servislerde insan değil doktor hiç değil sadece bir intörnsünüz.
Her ne koşulda olursanız olun bu hastanede siz olmazsanız hastanenin normal düzeninde işlemeyeceğini asla unutmayın. Sadece bir intörnsünüz ancak pek çok şey de sizsiniz.
Bulunduğunuz serviste hemşire ya da personelin 1 kere bile olsa yapabildiğine şahit olduğunuz hiçbir şeye elinizi sürmeyin. Çok acilse, önemli bir durum varsa bunun istisnası olsun. İstisnalar dışında kendinize tek 1 tane bile işi fazladan yüklemeyin.
Siz gidersiniz ve gittiğiniz yerde personel ile hemşire kalır. Hiçbir kalıcı sağlık çalışanı sizi kollamaz. Ancak çalıştığınız her yerde personelinden hemşiresine temizlik görevlisine kadar herkes kalıcıdır. Hatta muhtemelen bu saydığım herkes zaman içerisinde arkadaştan öte aile gibi olmuşlardır. Böyle bir ortamda haklı olsanız dahi kimsenin hakkınızı vermek için öncü olmayacağı gerçeğini unutmayın. Hakkınızı siz arayın.
Kıdem olarak altınızda çalışan herhangi bir sağlık çalışanıyla abi-abla olmayın. (İntörnken olmayın.) Sizi bir daha görmeyeceklerini bildikleri için kendi sorumluluklarını size yükleyebilirler.( Bu gruba bazen maalesef ki asistanlar da dahil olabiliyor.) Ancak hanımefendi/bey diyerek mutlaka teşekkür edin kolay gelsin diyin nezaketi eksik etmeyin. Çünkü hastanenin asıl yöneticileri personellermiş. Sonradan anlayabildim.
Belki de saatlerce uğraşıp peşinde koştuğunuz işler için size 1 teşekkür çok görülecek. Yaptığınız işler için beklentiye girmemenizi tavsiye ederim.
Genel olarak acil durumlarla karşılaşmayacaksınız. Karşılaştığınızda bile unutmayın ki siz doktor değilsiniz. Resmi olarak yetkisi olan kişi veya tedavi verici olan kişi siz değilsiniz. Hastaların kaderi birilerinin elindeyse maalesef ki o kişi şu an siz değilsiniz. Dolayısıyla bir intörn arkadaşınız bir işi yapmaktan kaçıyorsa sakın o işe elinizi sürmeyin. Hiçbir şeyi düzeltmiyorsunuz. Gütf'ün enayisi oluyorsunuz.
Daha az çalışmak için sigara molalarına çıkmayı ihmal etmeyin (sigara içmenize gerek yok) çünkü sigara içenler bu molaların suyunu çıkartabiliyor. Sigara içmeyenin üstüne iş kalıyor.
İşten kaçın demiyorum. Doktor olarak dahil olacağınız her işe isteyerek gidin. Hiç korkmayın. Ancak mütemadiyen size verilen intörn işleri maalesef ki beyninizi değil omurganızı kullanarak yapabileceğiniz işler oluyor.
Zaman zaman bazı bekar erkek asistanların kadın intörnlere yakın olmak için ekstra çaba içerisine girebileceğine şahit olacaksınız. Bu gibi durumlarda kadın bir intörnseniz asistanınıza tıbbi sorular sorarak bir sonraki staja kadar olayı kendi lehinize çevirebilirsiniz.
Merak ettiğiniz şeyleri asistanlarınıza sormaktan çekinmeyin. Genelde anlatıyorlar ve sizi geri çevirmiyorlar.
İntörn olacağınız zamanı hesaba katarak liste sırası size yakın olan insanlar ile ikili ilişkilerinizi ılımlı tutmaya çalışmak sizin için faydalı olabilir. Fazla yakınlık kurun da demiyorum asla. Çoğu stajda önünüze hazır bir mesai iş listesi geliyor ve o insanları her gün görüyorsunuz.
Çömez asistanlar sürekli olarak hastanede dosya işi yapıyorlar. Onların ani çıkışları nedeniyle kendinizi suçlu hissetmeyin genel olarak gerginler ve iş yükleri çok fazla. Genel olarak tüm asistanların iş yükü çok fazla aslında...
Hem doktorsunuz hem de hiçbir şeysiniz. Sizi görmezden gelmelerine müsade ederseniz boş geçirdiğiniz ve personel olarak kullanıldığınız 1 seneniz için üzülmüş olursunuz. 6 senelik tıp fakültesi hayatımın en güzel senesini geçirdim benim için çok güzel bir deneyim oldu. Sizin için de çalışmaktan, sormaktan, öğrenmekten keyif aldığınız harika 1 sene olur umarım.
Kesinlikle katılmadığım bir önerme. Benim yaşlanmam vücudumu Kesinlikle yordu ancak zihnimde hissettiğim yorgunluk o kadar fazla ki artık bedenimi bile yoruyor.
Yüksek tansiyon anlamına gelen hipertansiyon için halk arasında kullanılan sözcük. Aynı zamanda benim yeni hastalığım. İntörnlük döneminde yaşadığım bazı stres faktörleri nedeniyle hayatıma nedeni bilinmeyen sekonder hipertansiyon girdi. Kardiyak açıdan herhangi bir bulgu saptanmadığı için sekonder olarak tanımlandı ve nedeni henüz bulunamadı. Bu süreçte 23 yaşında genç bir insan olarak dil altı kullanılan tansiyon ilacı ve de Türkçe konuşan otomatik tansiyon aleti edindim.
Bu gece intörnlük hayatımın son nöbetini tutacağım. Asistanların zaman zaman uyurken bizim uyku düzenimizi ayarlayamadığımız için hep uyanık kaldığımız veya koltuk üstünde uyukladığımız nöbetlerden sonra gelen öforiyi bir nöber ertesi sabahlarında o şekilde saatlerce karede boş yapmayı çok özleyeceğim.
1 temmuz 2023 tarihinden itibaren uzun uzun güncellemeler yapmak üzere açtığım başlık. Söylemek istediğim çok fazla şey var. Şu an ağzımı açamıyorum. Her şeyin sırası geliyor. Bunun sırası da gelecek.
İntörnlük hayatımın başlarında hastalar ve hasta yakınları tarafından sürekli olarak çok kibar olduğumla ilgili iltifatlar alıyordum. Hatta 9 aylık gebe bir hastam "çok nahifsin güzelim seni bu hastanede çok üzerler" demişti. Hastamın kendisi hastane personelimizmiş. Gerçekten ince düşünceli biri olduğunuz zaman hastaların öfke anında harcadığı ilk sağlık çalışanı da siz oluyorsunuz :) öte yandan da başka şeyler...
İş gününe biraz yoğun başlamıştık. Öğleden sonra hastalar seri şekilde taburcu oldular ve sükunet içerisindeki odada intörn bir arkadaşımla ve bir asistanla oturuyorduk. Güne sıfır makyajla başlamıştım ve gün içerisinde de biraz saçım başım dağılmıştı. Ben sigara içmediğim için molaya da çıkamıyorum. Asistanımız beni zorla molaya çıkardı. Ben de bu fırsatla makyaj yaptım, saçımı başımı düzeltip geldim. Tekrar odaya gidip yerime oturduğumda asistanımız bana bakıp "güzel olmuşsun kız" dedi. Üzerimde sidikli, kanlı scrubsımla paspal şekilde oturduğum koltukta bir anda enerjim güzelleşti. Üç(3) kelime ya toplamda üç kelime... Güzel şeyleri söylemekten kaçınmamamız gerekiyor.
Hayatımla ilgili bazı şeyleri kabullenmek çok ağır geliyor. Kimseye itiraf edemiyorum. Ağlıyorum, sızlanıyorum. Kardeşlerim de benzer şeylerle meşgul diye onları pas geçiyorum fakat arkadaşlarım da beni asla ankayamayacaklar... üzüntüden ağlayacak halim kalmıyor bazen. Kalbim çarpıyor söyleyemediğim, reddedemediğim ama tam da içinde yaşadığım şeylerden ötürü. Acı çekiyorum. Olur olmadım yerlerde olur olmadık şeylerle tetikleniyorum. Sonra hep alıştığım bu acıyla bir kere daha baş ediyorum. Ertesi güne uyanacağımı bilerek...
İntörnlükte başlamanızı tavsiye ederim. Yoksa armut ablanız gibi sigara iznine çıkamadığınız için sigara içenlerin saatleri bulan molalarından faydalanma lüksünü kaybedersiniz. Ne gerek var fazladan iş yükü çekmeye
Bazı anları hatırlatan küçük nesnelerin toplu halde saklandığı kutu.
İnsanlar genelde anı kutusu dedikleri için ben de başlığı bu şekilde açtım. Bende anı kutusu yok. Anı zarfı var. Kağıt(bilet, giriş kartı vs.) saklıyorum genel olarak. Ama bu kutuda benim için en değerli olan şey eskiden çok sevdiğim (şu an görüşmüyoruz) birine yaptırdığım kağıttan bir uçak.
bu uygulamada bağışlanan kanların zaman zaman maddi kaygı güderek bağışlandığını(!) öğrendiğimden beri kan bağışı yapmayı bıraktım. anlık kan bağışı bildirimi görürsem ancak o şekilde bağışa gidiyorum. yine de bu konuyla ilgili öğrendiğim ya da duyduğum her şeyin yalan olmasını temenni ediyorum.