Kendisi benim muhteşem üçlüm'den birisi olur. Her şarkısını bir ayrı severim. Ama "Seni Her Gördüğümde" şarkısını daha bir çok severim. İyi ki yazmış da ben de iyi ki dinliyorum. :)
Soğukta yapmaktan hoşlandığım şeyleri düşününce kalbime çöken hüznün getirdiği hasret. Evde olsam mesela bir demlik çay demlerim. Sıcak sıcak ve limonlu, ince belli bardakta, beni gerçekten ve karşılıksız sevdiğinden emin olduğum insanlarla yani ailemle içeceğim bir çay. Arada tatlı atışmalar atılır ortaya. Kalın yünlü çoraplarımı giyerim ve yumuşacık halımıza ayak basarım. Pencerenin önünden aldığım karları kardeşimin sırtına koyarım gizlice. O soğuktan zıplarken ben basıveririm kahkahamı. Gece uyumadan önce bir meyve faslı yaparız. Portakal, mandalina veya ayva. Çok severim üçünü de. Abim üşenir soymaya mandalinaları ve bana soydurur. Düşününce şu an orada olsam severek soyarım o mandalinaları. Hava soğuktur, dışarıda kar tipi fırtına vardır belki ama kalbim sıcacıktır. O zaman daha da çok severim soğuğu. Ama şimdi uzakta olunca evden, beni gerçekten sevip sevmediğinden emin olmadığım insanlarlayken soğuk hiç olmadığı kadar acımasız gelir bana. Böylesine soğuk havalarda içinizi sıcacık yapacak dostlar edinmeniz dileğiyle... Sevgiyle kalın!
Bugüne kadar şansımı mühendis taifesinden yana kullandım ve mutlu olamadım. O yüzden artık hekimlerle olacak ilişkinin daha güzel olacağına inanıyorum.
Bünyeye hasar veren bir cümle ancak bu yönden bakınca zayiat az oluyor. :)
eksik bir şey mi var hayatımda, gözlerim neden sık sık dalıyor?
"istemek" bana hiç öğretilmemiş ve bir şeyi nasıl isteyeceğimi 21 yaşıma gelmeme rağmen bilmiyorum. yardım istemeyi, sevgi istemeyi, kişisel alan istemeyi başaramıyorum. zamanın çoğunda zaten ihtiyacım yokmuş gibi davranmaya çalışıyorum. öğrenmek için çabalıyorum ama benim için gerçekten çok zor "ihtiyacım var" demek. ihtiyacı olmak güçsüzlükmüş, acizlikmiş gibi geliyor.
ama son zamanlarda artık kaldıramamaya başladım arkadaşlar. bir şeylerim eksik ve artık dayanamıyorum.
aslında sözlüğü günlük gibi kullanmaktan hoşlanmıyorum ancak paylaşmadıkça içimde büyüyor. birinin bana sarılmasına çok ihtiyacım var. fakat kimseden bir türlü isteyemiyorum. hep dilimin ucuna kadar gelip geri gidiyor. çok utanıyorum bunları yazmaktan ama bunun ayıp olmadığını kendime kanıtlamalıyım artık
evet, sarılmaya ve şefkate ihtiyacım var. ne var bunda ***? sizin ihtiyacınız yok mu ki
Memlekette 1 gece fazla zaman geçirdiğim an "ben burda bu insanlarla nasıl yaşayacağım?" hissine kapılmıştım. Şu an Arkadaş çevrem ve sohbet ettiğim tüm insanlar en az benim gibi. Her anlamda. Çoğu zaman uzun uzun açıklama yapmak zorunda kalmadan ne demek istediğimi anlayan, sorunları çözmeye odaklı bireylerle iletişim halindeyim. Farklı düşüncelere saygım var ama ucu bucağı belli olmayan cahillikten kaynaklanan tavırlara tahammülüm yok. Yaşına uygun davranışlar sergilemeyen, fikirleri olgunlaşmamış, hayat gayesi olmayanlardan uzak durmaya çalışıyorum ki nefes alabileyim. O yüzden zorunlu hizmet harici memleketimde yaşamak istemiyorum, içinde ailem olsa bile. Ben bu kentin insanı değilim.
Özsaygi yoksunluğu kendimize saygımız olmadığında savunmasız olup saldırıya açık hale geliyoruz yani hassaslasiyoruz.baskasinin bize önem vermemesi üzmez bence insanı kendisine önem veriyorsa zaten umurunda olmaz.
Dönem 3 değilken her konu hakkında kesin cümlelerim vardı ve insanları kınayıp dururdum. Dönem 3'te art arda zor şeyler yaşadım,sadakatten bile sınandım. Yeri geldi sadakat bile önemsiz oldu.
Umarım ki özsaygınızı yitirecek hiçbir şey yaşamazsınız. 🌸🍀💗
Evet demişim ilk cevabımda ama şu anda büyük harflerle yazıyorum:hayır. Ego durmalıdır,yeri gelince büyümeldir ancak ondan daha büyük bir ideal ve sevgi olabilmelidir ki egoya yer kalamasın. Yoksa ego olmalıdır,kendi içinde. Milleti itin mabadına sokup çıkarmadan,kendi kendine,kendi halinde olsun.
Ego körelemez. körelmeli dediğim vakitte bence altta yatan daha büyük bir kibrim vardı. Klinkçi hocalar insanın hakkından güzel geliyor bu arada :)
Köpek saldırısı sonucu öldüğü söylenen kedi. Of. Biz mezun olduktan hatta belki hoca olduktan sonra bile sen orada durmayacak mıydın? Canın isteyince sevdirip istemeyince bize kötü kötü bakmayacak mıydın?
Çoğu zaman üzüntümün sebebi aşksal sebepler değildir, buna yönelik bir şarkı ararım ve kendisi devreye girer. Bazen üzüntümün sebebi aşksal sebeplerdir, buna yönelik bir şarkı ararım, yine o devreye girer.
Biraz kendime benzetiyorum bu adamı. Sürekli dilinde aşk, aşkın kendisine aşıkmış gibi. Elli yaşında ama serseri diyebilirim kendisi için, seviyorum seni yaşar abi, amca, dede?
Hayatta gördüğümüz insanların çoğunun hatta en bilgili görünenlerin bile bir şeyleri kitaplardan çok ordan buradan öğrendiğini düşünüyorum. Bu yüzden de her düşünceye saygım var ama her söze inanmam.
Bu vatanın havasından suyundan mı bilmiyorum ama savunduğumuz çoğu fikrin sahipleri biz değiliz ne yazık ki… inandığınız her ne varsa bir kez olsun ondan şüphe etmeyi deneyin, araştırın. işte o zaman bir fikre sahipsiniz ve düşünüyorsunuz demektir.
Sevgili mdblue ben bu entrinizi ilahiyat mezunu kişilerin ağırlıklarını imam ebu hanife ile bir tutup kendilerini mezhepten üstün tutmalarına benzettim.
'Yürümenin felsefesi' kitabında nietzsche'nin edindiği fikirlerin diğer düşünürlerin metodunun aksine okuyarak değil yürüyerek oluşundan bahsedilir. Ancak onun bile hocaları vardır,hocalarından devraldığını ilerletmiştir.
Kendimizden daha iyilerini okumadan ve herhangi politik bir konumlanış edinmeden neyden nasıl söz edebiliriz?
Aslında burada kastettiğim tam aksi. Düşünmeden duyduklarımızla fikir sahibi olduğumuzu düşünmemiz… kitap okumayı araştırıp öğrenmekle eşdeğer tuttum. Ama elbette ki tek başına okumak her şeyi öğretemez. İrdelemek, hayatla bağ kurmak ve en önemlisi idrak edip düşünmek gerek. Bu pek tabii yürümekle de olabilir. :) Yoksa tek başına okunan kitaptan da sadece bilmek için öğrenilen ilimden de yarar gelmez. Okumayı önde tutmamın sebebi öncelikle idrak yeteneği geliştirmek gerektiğini düşünmemdir. çünkü elbette ki gelişmemiş idrak, çok yanlış anlamlara, yollara ve dediğiniz gibi de kibirlere sebebiyet verecektir. İyi kitaplar okumak şu anda belki de var olmayan biriyle güzel bir sohbet etmek gibi de gelir. Çağın idrakinin yeni yazarlar da dahil olmak üzere çok iç açıcı olmadığını gördüğümden eski yazarlarla sohbet etmeyi Bolca tavsiye ederim. :)
Bu çağı beğenmiyoruz ama bu çağa doğmuş insanlarız. Demek ki biz bu çağın asıl insanlarıyız. Beğenmediklerimiz kendimizde olan şeylerin karşıya bir yansımasından başka bi şey değil. Çünkü çoğu zaman çevremizi kendimiz oluştururuz. Çevreyi, çevreni Beğenmiyorsan kendini de beğenmiyor ve yeterli bulmuyorsun demektir.
Önceden burası olsun, söz hakkım olan herhangi bi yer olsun; konuştuktan sonra acaba o ne düşündü, şu kişi saçma mı buldu, mantıksız mı konuştum filan diye çok kafa patlatırdım. Artık yalnızca kendimle ve düşüncelerimle ilgileniyorum. Herkes anlamak istediğini anlayacak nasıl olsa. Ve evet önceden insanları ikiye ayırırdım. Düşünenler ve insanların ne düşündüğünü düşünenler… Ben artık birinci kategoriye giriyorum müsaadenizle. :))
Kırmaktan korktuğun herkes için kendini kırdın. 5 sene öncesindeki enerjinden ve mutluluğundan sana zerre bir şey kalmamıştı. Ama daha iyi olman için her gün arkadaşların sana destek oluyor. Sevildiğini fark ettiren derin ilişkilerin de olmuş. Belki bugün bunu fark ettirenler de bir gün seninle arayı açacak. Belki değil kesin arayı açacaklar. Çünkü senin en büyük yaraların en çok kanadığın yeri bilenler tarafından bırakılanlardı. Ama her ne olursa olsun sen Sevilmeyi gerçekten hak eden birisin. Çünkü sevmeyi biliyorsun. Umarım sevginin, vefa olarak ödenmesi gerektiğine inanan bir insanla hayatını kesiştirip ona bir kere sarıldıktan sonra asla bırakmamışsındır. Seni sevmekten vazgeçen herkesin yerine seni sevdiğimi bilmeni istiyorum.
hala öğrencisin. doğal olarak bilmiyorsun.öğreniyorsun ve normali bu. kimse tavuğuna kışt demiyor.
asistanlarla iletişimin olabiliyor. süre sıkıntın olmadan dakikalarca muayene yapıyorsun. hocalara erişebiliyorsun. hocaya vaka sunuyorsun. hoca seni karşısına alıp seni sınıyor. çok basic de olsa şekerlenmeye başlıyorsun. 0 sorumluluk. izin dahilinde bölümlere giriş çıkışların serbest. izin verildiği müddetçe sınırsız muayene hakkı.
hala öğrencisin.
yorucu mu?bence evet ama dikkat dağıtıcı faktörler 0'a yakın olunca(aşk hayatı eksilerde demek istedim.) uyku ritmi bozulmuyor,beden dinç kalabiliyor.
tam unuttum dediğinde bir gece gördüğün rüyayla tekrardan belirebilir. freud'a göre: 'ifade edilmemiş duygular asla ölmez, sadece diri diri gömülür ve sonradan korkunç şekilde tezahür eder.'' ne diyelim, başka bir evrende en güzel halinle..
neden bekliyorsun?
bu sözlük, duygu ve düşüncelerini özgürce paylaştığın bir platform, hislerini tercüme eden özgür bilgi kaynağıdır. katkıda bulunmak istemez misin?