Kim bir şairi kırsa Şair gider uzun bir dizeyi kırar mesela Bilirim kim dokunsa şiire Eline bir kıymık saplanacak. Bilirim kırılmış dizeleri tamir etmez zaman
Bir vakitler çok sevip ezberlemiştim bu mısralarını, acıların kadını gibi biri
Artık bana hitap etmese de bir vakitler bana kattıkları adına saygı duyuyorum
Atatürk'ün başucu kitabının yazarıdır, Büyük Taarruz öncesinde okumuş ve çevresindekilere de önermiştir.
Büyük Taarruz öncesinde Atatürk'ün bir roman okuması bana Montaigne'in Denemeler kitabından sevdiğim bir kısmı hatırlatıyor:
"Bir komutanın, az sonra hücum edecek olduğu bir kalenin eteğinde dostlarıyla tümüyle serbest ve rahatça, kaygısızca sohbete dalması, Brutus'un herkesin kendisine ve Roma'nın özgürlüğüne karşı pusu kurduğu bir sırada gece dolaşmalarından birkaç saat çalarak tam bir sessizlik içinde Polybius'u okuyup notlar yazması ne güzel bir şey! Düşündükçe içim açılır. Ancak küçük ruhlar işlerin ağırlığı altında ezilir; onlardan sıyrılmayı, bir yerde durup yeniden başlamayı bilmezler."
İngilizcesi School of Athens olarak geçer. Metafizikle felsefeyi yaratmaya çalışan soylu grubu resmeder kısacası benim açımdan. Resme hakim turuncumsu sarı tonunu çok beğeniyorum. Yine de antik Atina'da avam olmak vardı. Tam başkaldır, devrim yap ortamı.
türkiyedeki "herhangi bir şey" nefreti de denebilir.
"Gelişmekte olan" ülkelerin ortak problemidir, herkes "Niye gelişemiyoruz ya??" sorusuna bir sorumlu arar. Kimisi de doktorları seçer. Normal aslında yaaani. Görmezden gelin, kibar olun, işinizi yapın geçin.
Birinin makamından veya ünvanın ötürü saygıyı hak etmesi gibi bir durum günümüz türkiyesinde mevcut değil. Siz yine de kibar olun ama semerin altındaki at mıymış eşek mi öğrenmeden "kıymetlim" demeyin derim.
Bir şekilde sadece çocukluğun ve laik türkiyenin verdiği güzellik sayesinde romantikleşir. İkincinin atı belki bir gün geri gelir ve biz o günlerde çocuklar gibi şen oluruz.
Buna binaen de Akıncılar Marşı'ndaki "Bin atlı akınlarda çocuklar gibi şendik!" mısrası aklıma geldi, alakasız genel kültür bilgisi olsun.
Diziden tavır mı öğrenilir bre kültürsüz demeyin. Olmak istediğiniz karakteri bir başkasının kaleminden gözlemlemiş olabiliyorsunuz bazen.
Bu diziyi izlediğim zamanlar umarsız davranmayı öğrenmeye çalıştığım bir dönemdi, bana bu konuda yardımcı olmuş dizidir. Baş karakter rastgele yaşayan ve isteklerini asla dizginlemeyen biridir.
Her ne kadar başta iyi gitse de sonunda zihinsel bir çöküş yaşar. Fevkalade özgür zihninden sıkılır, birilerinin ona ne yapacağını söylemesini ister. Onu çok iyi anlıyorum.
Bazen keşke birileri tarafından kurallarla çerçevelenmiş bir hayatım olsaydı demeden edemiyorum. Çocukluktan kalan travmalardır belki ama... Ne bileyim
Hem özgürlüğü uğrunda ölecek kadar seviyorum hem de bazen özgürlükten ne yapacağımı şaşırıyorum. Birden kendimi fırtınalı bir denizde, yalnız bir kayıkçı olarak buluyorum. Böyle zamanlarda aradığım deniz feneri değil, beni kıyıya çıkaracak bir deniz arkadaşlar. Ama hayır, kendime geçici fırtınalar için baki denizler istemem. Nazım Hikmet'in dediği gibi "Deniz olunmalı oğlum/ Bulutuyla, gemisiyle, balığıyla, yosunuyla". Deniz de benim kayık da.