Çocukken ablam severek dinlerdi. O zaman ben de öylesine dinlerdim. Sonra zaman geçince ablamın neden sevdiğini anladim. Hoş bir adam. Yaşadığı aşk acısını şarkılarına yansıtarak güzel işler çıkarmış ortaya. Şarkılarının birçoğunu ve sesini beğeniyorum. Ama bir şarkısını seçecek olursam "Alıştım Susmaya" adlı şarkısını seçeceğim. 7 Aralık'ta da konseri var. Onun için çok heyecanlıyım. Umarım gidebilirim. :)
Bir olay meydana geldiğinde herkesin farkında olduğunu bilmeme rağmen bunu dışarıdan onlara bir kere daha söylerim. Mesela o an ezan okunuyordur. Herkes ezanı duyar yani. Ama ben dışarıdan "ezan okunuyor" derim. Bir de o gün içinde yapacaklarimi yapana kadar sesli bir şekilde kendi kendime tekrar ederim.
Bugün ders çalışırken fark ettim kendisini. Ailemize yeni dahil olmuş sanırım. Minik olmasından dolayı olsa gerek fazlasıyla ürkek kendisi. Ama minicik ve çok guzelll! Ürkekligi geçince seveceğim kendisini, tabi müsaade ederse! :)
Öncelikle evime büte kalmadan dönmek ilk planım. Sonrasında ehliyet almak istiyorum. Bu sene o işi halledemezsem uzun bir süre hallolmayacak gibi. Tabi aileyle bolca vakit geçirmeyi söylemiyorum bile. O benim için farz gibi bir şey artık. :)
Açıkçası yeni yıla girerken ne hissettiğimi pek hatırlamıyorum. Ama bu yıl içinde kendim hakkında yeni şeyler keşfetme şansım oldu. Kendimi daha iyi tanıdım. Önceliklerimi belirledim. Neyi istediğimi ve neyi istemediğimi anlamamı sağlayacak bazen kötü bazen iyi tecrübeler edindim. Çok zorlandığımı hissettiğim bir süre oldu. Dejavu gibiydi o anlar. Sanki rüya olarak yaşadığım 2 yıl bitmişti ve gerçeklere dönme vaktiydi. İşte o sıralar gerçeklere döndüm. 2 yıl öncesinde ne olduğumu ve neler istediğimi hatırladım. İnsanları daha iyi tanıdım. Olgunlaştım. Herkesin her şeyi yapabileceğini öğrendim. Kafamda kimilerine bazı sınırlar koydum. Bazen kendime sınırlar koydum. Sonuçta birçok şey kazandım ve birçok şey kaybettim. Ama yeniden kendim oldum. Bu yüzden çok huzurluyum bu sıralar. Hayatı mümkün mertebe akışına bıraktım. Her şeyin olacağına varacağına inancım sonsuz. Kafamda belirlediğim şey için ilerlemek istiyorum şimdilik. Kimseyi incitmeden ve kimsenin beni incitmesine izin vermeden. Dilerim ki bu yıl biterken de bittiğinde de kendime güzel şeyler katabilmis olarak biter. Her şeye rağmen güzel bir yıldın 2024! :)
Dışarıda yerken yemeyi bir türlü beceremediğim yiyecek. Ya köftem aradan fırlar ya da domatesim. Onlar olmazsa da hamburgerde bulunan sos dökülmek için halihazırda bekler ve sinir olduğum hareketini sunar. Tüm bunlar olmasa çokça lezzetli bir yiyecek aslında.
Ah, onu da denedim sevgili yazar! Bu kez de koca hamburger dağını keserken içindekiler başka yerlere fırladı. Bilmiyorum demek ki ben beceremiyorum. Bazı şeyleri zorlamamak gerek. Bulaştıra bulaştıra yemeye devam!
Kendimi bildim bileli babam bana her zaman "Oku!" der. Hatta küçükken hatıra defterime bir şeyler yazmasını istemiştim ve orada bile "Oku, okumaktan asla vazgeçme!" demişti.
Her 29 Ekim'de ilkokuldaki anılarımdan bir şiir gelir aklıma: "Cumhuriyet Cumhuriyet En güzel şey Hürriyet Nice zahmet nice emek Verdi sana bu millet Nice zahmet nice emek Verdi sana bu millet"
Sadece yaz mevsiminde değil yılın her gününde yiyilebilecegini düşündüğüm efsane tatlı. Favorim vişne-limon ikilisi. Lezzet olarak kalbimi kazanması dışında renk uyumuna da bayılıyorum! :) Sırf bu ikiliyi yiyebilmek için kardeşimi mahallemizdeki marketlerin hepsine yolladığımı bilirim. Zayıf noktam olabilir.
Zekice kurgulandigini düşündüğüm ve beni anime sever yapan anime. Ama sonunu çok da beğendiğimi söyleyemem. Keşke L ölmeseydi ve Light'i o yakalasaydı veya Light hiç yakalanmasaydi. Sonradan eklenen karakterlerin çok da gerekli olduğunu düşünmüyorum açıkçası.
Kendisi benim muhteşem üçlüm'den birisi olur. Her şarkısını bir ayrı severim. Ama "Seni Her Gördüğümde" şarkısını daha bir çok severim. İyi ki yazmış da ben de iyi ki dinliyorum. :)
"Uyumayacaksın Memleketinin hali Seni seslerle uyandıracak Oturup yazacaksın Çünkü sen artık o sen değilsin Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin Durmadan sesler alacak Sesler vereceksin Uyuyamayacaksın Düzelmeden memleketin hali Düzelmeden dünyanın hali Gözüne uyku giremez ki... Uyumayacaksın Bir sis çanı gibi gecenin içinde Ta gün ışıyıncaya kadar Vakur metin sade Çalacaksın." Melih Cevdet ANDAY
Yemek olarak düşünecek olursak iki favorim var: Özbek pilavı ve arpa şehriyeli pilav. Beğenen arkadaşlarım olduğu kadar beğenmeyen arkadaşlarımın da çokça olduğu, parantez olarak seçeceğim şey ise Trileçe tatlisi. Ben bayılıyorum valla. Bu üçlü çok güçlü!
Bu hissi iliklerime kadar yasadığım iki kitap oldu: Puslu Kıtalar Atlası ve Âmak-ı Hayal. Puslu Kıtalar Atlası'nı geçen sene okuma fırsatı elde etmiştim. Liseden beri duyduğum kitabı okuma fırsatına biraz geç erişsem de sonu güzel oldu. Keşke hafızam tekrar tekrar silinse ve ben tekrar tekrar o kitabı okusam. Beni etkileyen tam olarak neydi kestiremiyorum. Ama beni içine çektiği kesin. Kitaptaki olayların birbirine bağlanışı da beni oldukça etkilemişti. Ayrıca kitabın başlangıcında yer alan Latince şiir de hoşuma gitmedi değil. Mükemmel bir kurgu! Osmanlı zamanında geçen fantastik bir tarihi roman! Ihımmm, gelelim ikinci kitaba. Âmak-ı Hayal'i de bu sene okudum. Olgunlaştığımı, kendi benliğimi bulmaya çalıştığımı hissettiğim sıralarda okumam güzel bir tevafuk oldu. Kitaptaki ana karakterimiz de kendi yolunu bulmaya çalışan Raci karakteri. Raci'nin kendi yolunu bulmaya çalışırken edindiği dersler beni Raci ile birlikte düşünmeye sevk ettirdi. Kitabın edebi diline ise bayıldım. Her cümle özenle yazılmış. Her bir cümle üzerine düşünülüp konuşulabilir. Biraz abartmış olabilirim ama çoğu cümlesi böyle efenim. O zaman bu kadar övdüğüm kitaplardan birer alıntı da bırakayım sizlere. “Oysa benim sana, düşlerimden başka verebilecek bir şeyim yoktu.” Puslu Kıtalar Atlası "Mükemmel konaklarda rahat ve saadet içinde oturup da sefil çoğunluk hakkında mersiyeler yazmak bu sayede mevki tutmak sefillerle iğrenç bir alaydır." Âmak-ı Hayal
Soğukta yapmaktan hoşlandığım şeyleri düşününce kalbime çöken hüznün getirdiği hasret. Evde olsam mesela bir demlik çay demlerim. Sıcak sıcak ve limonlu, ince belli bardakta, beni gerçekten ve karşılıksız sevdiğinden emin olduğum insanlarla yani ailemle içeceğim bir çay. Arada tatlı atışmalar atılır ortaya. Kalın yünlü çoraplarımı giyerim ve yumuşacık halımıza ayak basarım. Pencerenin önünden aldığım karları kardeşimin sırtına koyarım gizlice. O soğuktan zıplarken ben basıveririm kahkahamı. Gece uyumadan önce bir meyve faslı yaparız. Portakal, mandalina veya ayva. Çok severim üçünü de. Abim üşenir soymaya mandalinaları ve bana soydurur. Düşününce şu an orada olsam severek soyarım o mandalinaları. Hava soğuktur, dışarıda kar tipi fırtına vardır belki ama kalbim sıcacıktır. O zaman daha da çok severim soğuğu. Ama şimdi uzakta olunca evden, beni gerçekten sevip sevmediğinden emin olmadığım insanlarlayken soğuk hiç olmadığı kadar acımasız gelir bana. Böylesine soğuk havalarda içinizi sıcacık yapacak dostlar edinmeniz dileğiyle... Sevgiyle kalın!
Bir hafta öncesinde, havalar da henüz soğumamışken yapılan plan üzerine böyle bir deneyimi de tatmış oldum. Açık hava sineması olayını da ilk defa deneyimleyen biri olarak bu fikre bayıldım. Kapalı sinema salonlarından çok daha eğlenceli. Tercih ettiğimiz film de güzel olunca soğuğa rağmen eğlenceli saatler geçirdim. Aradan sonra içtiğim çay beni bir süre daha idare etti. Ama benden size tavsiye dostlar: Eger açık hava sinemasına gidiyorsanız ve hava da soğuksa yanınıza battaniye almayı ihmal etmeyin. Hatta bir termos dolusu kahve de götürün. Acemiliğimden dolayı ben bir hayli üşüdüm çünkü! Ha tercih ettiğimiz film olan Dune'dan bahsetmeden geçemeyeceğim. Önce kitabını okumayı düşünsem de film fırsatı çıkınca geri tepemedim ve gittim. İyi ki de gitmişim! Çok güzel bir bilim-kurgu filmiydi! Filmi böyle güzelse kitabı kim bilir nasıldır? :)
Cezvesizzz! Sabah erkenden gidip akşama kadar orada oturabilirim. Yeni dekorasyonu sayesinde daha da güzel oldu. Çok erken kapanıyor ama. Keşke daha geç kapansa. Arada Kare'nin birbirinden efsane kedileri geliyor ve onları sevme fırsatı da elde ediyorsunuz. Cezvesiz'e gidince içmeyi en çok sevdiğim içecek ise Cappuccino! Kurabiyelerinden yemenizi de tavsiye ederim. İyi gecelerrrr! :))
Tavsiyelere her zaman açığım efenim! Öncesinde 1-2 defa pastasından yemiştim oranın da. Çok taze ve lezzetliydi doğrusu. Yemekhaneye her gidişimde tatlılarına bakmaktan kendimi alamiyorum. :)
Yani nasil tanımlanır bilemedim, uzuuuunnnn bir erkek sadece. Tahminimce şu an intörn olmalı. Ama bu sadece bir tahmin. Bol giyiniyor genelde. Bu kadarr!
Birincisini çok severek izlemiştim. Her bir sahnesi beni çok etkilemişti. Bu yüzden ikincisinin çıkmasını heyecanla bekledim. Lady Gaga'nın da filmde olacağını düşünerek güzel olacağını umdum. Sınav da bitince gitmeye karar verdim. Etraftan güzel olmadığına dair çok fazla şey duydum. Zaten puanı da pek yüksek değildi ama yine de ümidim kesilmedi. Sonunda bugün gidince söylenenlerin gayet doğru olduğunun farkına vardım. Bu tür için müzikal konsepti pek beğenemedim. Açıkçası filmin türünün ne olduğunu da anlayamadım. Google'da yazdığı gibi gerilim kesinlikle değildi. 2 saat boyunca hiçbir yere varamayan mahkeme sahnelerinden ibaretti. Gitmeyi düşünenler varsa gitmesinler. O parayla ve zamanla çok daha kaliteli vakit geçirilir. Ben ettim siz etmeyin dostlar! :((
Uzun zamandır Manga dinleyen biri olarak, kardeşimden bu sene öğrendiğim bir Manga şarkısı. Sınavın az kaldığı şu sıralar çıkmış çözerken dinlemek bayağı iyi gidiyor. ÇS'de çalışırken dinlenmesi önerilen şarkılardan. Bir anda sandalyemden kalkıp şarkıyı söyleyesim geliyor. Tüm GÜTF Sözlük yazarlarına önerimdir. :)
Okula ilk geldiğimde hiç beğenmediğim çayın tadı her geçen gün daha da lezzetli gelmeye başladı. Akşam 5-6 gibi içeceksin, yanında da sevdiğin birkaç kişi olacak. Çayın tadı lezzetine alıştığımdan mi güzel gelir yoksa yaşanmışlıklar biriktikce mi güzelleşir bilinmez. Çayı güzel yapan şey belki de birlikte içtiğin kişilerdir. Daha lezzetli çaylar içmeniz dileğiyle, çayla kalın sevgili yazarlar! :)
Ülkemizin gündeminden ne yazık ki hiçbir zaman düşmeyen, nicelerini duymadığımız ve yine ne yazık ki hiçbir zaman bitmeyecek olduğunu düşündüğüm, bitmesine dair ümidimin kalmadığı üzücü bir mesele. Dilerim ki bir gün son bulur. Ahmet Hamdi'den esinlenerek tüm kadinlar için bir dörtlük yazdım: "Uzak, çok uzağız şimdi ışıktan Kadın gülüşünden, aşk ve insanlıktan Hissetmeyen vücutlar olduk topraktan Hâlâ düşünen, güzel seven var mı?"
28 Eylül'de oynanan o oyuna ben de gitmiştim. İzlerken birçok sahnede tüylerim diken diken oldu. Doğrusu giderken bu denli etkileneceğimi düşünmemiştim. Kitabını da çok önceden okumuştum. İzlerken müsait bir zamanda yeniden okumaya karar verdim. Jean Valjean'ı oynayan oyuncuya bayıldım. Her bir anı mükemmel canlandırdı. Sahnenin kullanımı, her şey çok güzeldi. İnsan varlığının ve adalet kavramının incelikle işlendiği kitabın harika ve etkileyici sahnelenmesi olmuş. Biraz daha önde olabilseydim daha iyi olacaktı. E o da benden kaynaklı olmuş biraz. Oyuncularin mimiklerini daha net görebilmek isterdim. İkinci kez gitmek isteyeceğim bir oyun oldu. :)
Siz söyleyince baktım da Sn Ruhsuz, şu an satışta olan biletler tükenmiş bile. Sonrasında satışa girecek olanlardan birini yakalayabilirsem umarım gidebilirim. Bilgilendirme için çokça teşekkürler. :)
Siz sıkı bir takipçisiniz anlaşılan. Ben sadece fırsat buldukça gidebiliyorum. Baleye öncesinde hiç gitmedim. Operaya da 10 yıl olmuştur gideli. Küçüktüm gittiğimde.